Translate

6 Haziran 2012 Çarşamba

THE WORLD WAR AND THE TURCO-ARMENIAN QUESTION / DÜNYA SAVAŞI VE TÜRK-ERMENİ SORUNU


Washington Büyükelçimiz Alfred Ahmet Rüstem Bey ve Amerika



Solda Rauf Orbay , Mustafa Kemal Atatürk , sağda Alfred Ahmet Rüstem Bey .Kayseri’de İhtiyat-ı Zabitan (Yedek Subaylar) Cemiyetinin önünde , 20 Aralık 1919



Osmanlı’nın Washington Büyükelçisi Alfred Ahmet Rüstem Bey’in, 24 Haziran 1914’te görevine başlar başlamaz göz attığı Amerikan gazeteleri, Müslüman Türklerin Hıristiyan Ermenileri kılıçtan geçirdiğini savlıyor;Türklere ağır sövgüler yağdırıyor; 





Amerikan Başkanından Türk karasularına Amerikan gemileri göndermesini istiyorlardı.Bu yayınların kaynağında I. Dünya Savaşına giren İngiltere ile Fransa’nın Amerika’yı kendi yanlarında savaşa çekme isteğinin yattığını anlayan büyükelçi Alfred Ahmet Rüstem bey, 8 Eylül 1914 günlü “Evening Star” gazetesinde yayımlanan demecinde; 

“İngiltere ve Fransa’nın Türkiye’de Hıristiyanlara katliam yapıldığı yalanını Amerikan kamuoyunun önüne serdiklerini ve bu yalanı bahane ederek Türk limanlarına Amerikan Savaş gemileri gönderilmesini istediklerini” söylüyor ; 


WİLSON
Ermenilerin Hıristiyan oldukları için değil,isyan ettikleri için, Fransa, İngiltere ve Rusya’nın desteğiyle ayaklanarak Osmanlı Devletini zayıflatmak istedikleri için cezalandırıldığını belirtiyor; “böylesi bir silahlı ayaklanma karşısında kalsalardı Fransa İngiltere ve Rusya acaba ne yaparlardı? 

Masum bir ırka karşı dünyanın gözleri önünde 20 tasarlanmış soykırım gerçekleştirmiş olan o Rusya , acaba ne yapardı? 

Ya Fransa ve İngiltere ? Ülkelerinin özgürlüğü için dövüşen Cezayirlileri tıkıp sonra dumanla boğmuş olan Fransa, 
Sipahi İsyanı’nda yakaladığı Hintlileri top namlularının ağzına bağlayıp sonra o topları ateşleyen İngiltere, aynı tahrikler karşısında kalsalardı acaba ne yaparlardı? ”diyor; 

Amerikalıların Filipinleri işgal ederken yerli halka uyguladıkları “Water cure” denen su işkenceleriyle, Amerika’da her gün işlenen “zencileri linç etme” suçlarını anımsatıyor; 

“ Varsayalım ki Amerika’daki zencilerin, Amerika Birleşik Devletlerinin işgal edilmesini kolaylaştırmak için Japonlarla gizlice anlaşmış oldukları ortaya çıkarıldı. Acaba o zencilerin kaçı hayatta bırakılırdı?” diye soruyordu.

Ahmet Rüstem Bey’in bu demeçlerine öfkelenen Amerikan Başkanı Wilson 10 Eylül 1914 günü Dışişleri Bakanına gönderdiği yazıda “Türk Büyükelçisi sınırı aşmıştır.” diyor, sözlerini geri alıp özür dilememesi durumunda Amerika’dan çıkartılması gerektiğini bildiriyordu. 

Dışişleri Bakanı Bryn 11 Eylül 1914 günü Rüstem Bey’den Evening Star’da yayımlanan sözlerini geri almasını istiyor,buna karşılık Ahmet Rüstem Bey Amerika Dışişleri Bakanına gönderdiği 12 Eylül 1914 günlü cevabi yazısında sözlerini geri almayacağını belirterek şöyle diyordu:

“Türkiye yıllardan beri Amerikan basının düzenli saldırılarına hedef olmaktadır. Bu saldırılar sık sık en ağır dille Türkiye’nin bütün duygularını incitmektedir.Türklerin dinine, milliyetine, geleneklerine, göreneklerine, gelmişine geçmişine sövülmüş, bütün kötülüklerin bataklığı Türkiye imiş gibi gösterilmiştir. 

Geçmişte Türkiye’de görülen ve benim gibi bütün diğer Osmanlı aydınlarını da üzen bazı aşırılıklar, diğer ulusların yaşamında da benzerleri görülmesine karşın, yalnızca Türkiye’ye karşı bitmez tükenmez şiddetli bir saldırı teması olarak kullanıla gelmektedir.
Basının bu tutumu Amerikan kamuoyunu Türklere karşı zehirlemekte o kadar ileri gitmiştir ki Türk soyunun her üyesi Amerika’da ancak “iğrenç” nitelemesiyle anılır olmuştur Benim Amerikan saldırısına karşı ülkemi savunduğum apaçıktır. Savunmam ABD’nin de kınanacak birtakım özürleri olduğunu göstermek biçiminde olmuşsa bu, Amerikan basınını daha insaflı davranmaya ikna etmenin başka bir yolu bulunmadığına inandığımdandır. 

Diplomatik kuralları aşmış olabilirim fakat insanlığın çıkarı şekle feda edilemez. 

Ben Türkiye’ye Amerika Birleşik Devletlerine ve sonuçta bütün bir insanlığa karşı erdemsel görevimi yerine getirmiş olduğuma inanıyorum.”

Bu yanıtından sonra Amerika Birleşik Devletlerince “istenmeyen adam” diye damgalanan Büyükelçi Ahmet Rüstem Bey, 9 Ekim’de Sait Halim Paşa’ya çektiği telgrafta, “aynı gün İtalyan vapuru ile New York’tan yola çıkacağını, 18 Ekimde Napoli’de 25 Ekimde de İstanbul’da olacağını bildiriyor,” ve ekliyordu: “25 Ekim 1914 tarihine dek benden haber alamayacak olursanız , akıbetim (öldürülüp öldürülmediğim) hakkında araştırma yapınız.”

1914’te Amerikan basınında Ermeni soykırımcılığıyla suçlanan Türklerin böyle bir suç işlemediklerini en yüksek sesle haykırdığı için ölüm tehditleri altında Amerika’dan ayrılan Osmanlı Devletinin Washington Büyükelçisi Ahmet Rüstem Bey, ilk adı Alfred de Bilinski olan bir Polonyalıydı. 

Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemalin yanında yer alan ve Birinci Mecliste milletvekili olan Ahmet Rüstem Bey, Ermeni soykırımı suçlamalarına karşı 1918’de Bern’de Fransızca olarak yayınladığı “La guerre mondiale et la question Armenienne”(Cihan Harbi ve Türk Ermeni Meselesi) adlı kitabının önsözünde şöyle diyordu: 

“Ermeni meselesinde dünya kamuoyuna karşı Türkiye’yi savunmayı amaçlayan bu kitabı yazarken , her şeyden önce doğduğum, pek çok iyiliğini ve nimetlerini gördüğüm bu ülkeye bağlılık duygularını sürdürmeyi düşündüm…

Bu ülkenin ve Türk halkının onurunu korumak için iki kez düelloda bile dövüştüm ve Türk-Yunan Savaşına gönüllü olarak katıldım. Bu kitabı yazarken beni harekete geçiren itici gücün, yalnız ve yalnız ülkeme olan sevgim ve saygım olduğunu söylemek istiyorum.” 

A.Rüstem Bey



***


Bugün “canım batılılar öyle söylüyorsa öyledir, demek ki Ermeni soykırımı yapmışız kabul edelim, ne var bunda özür dileyelim olsun bitsin” diyen birtakım Türk kökenli mankurtların sayısının hızla çoğaldığını gördükçe, Türkleri aşağılayanları düelloya davet edecek denli gözü pek bir Türk sever olan Polonya kökenli Ahmet Rüstem Bey’in gömütünde doğrulup 


“Bre namussuzlar! Siz ne biçim Türksünüz !” diye haykırdığını düşlüyorum. 

Neveser - Cengiz Özakıncı , Ağustos 2004, 

ayrıca kaynak:
ERMENİ ARAŞTIRMALARI, Sayı 2, Haziran-Temmuz-Ağustos 2001 Emekli Büyükelçi, Tarihçi Dr. Bilal N. ŞİMŞİR


***




THE WORLD WAR AND THE TURCO-ARMENIAN QUESTION
BY AHMED RUSTEM BEY


The son of a Pole, who having been harbored in Turkey after the Hungarian abortive Revolutionof 1848, served this country as an officer and was the object of government favors till his death, I was in feoffed to the Turkish people as much out of thankfulness as because of their numerous, amiablequalities. 

In writing this book intended to defend turkey against the Western public opinion concerning the Turco-Armenian question, I have only given way to my grateful feelings towards the country where I was born and which made me, in my turn, the object of her benevolence. 

These feelings expressed themselves by acts of indubitable loyalty and there is they reason why I fought twice in duel to maintain her honor andserved her as a volunteer during the Turco-Greek War.

It is after having ended my career and assured a long time ago of the kind feelings of the Ottoman Government and of my Turkish fellowmen’s that I publish this work under my name. 

Thereby I mean tosay that I am only obeying my love towards the country. As to the degree of conviction with which I putmy pen to her service in this discussion, where the question is to prove that Turkey is not so guilty as reportgoes and in which passions are roused to the utmost is sufficiently fixed by my signing this defense inwhich I speak the plain truth to the Armenian committees and the Entente.

The explanations I have just given were necessary, for, in the presence of the difficulty in which I flatter myself to have put the opposite side to answer to my defense of Turkey, they will seek to attack me personally. They will perhaps say that an Ottoman of Polish origin who undertakes the defense of the Turk against the Armenian can only be a mercenary. 
They will say also that, having become a Musulman, I amonly a renegade whose defense of the Moslem against the Christian cannot be taken into consideration.

What else will they not say?

Buy theirs will always be unseasonable arguments! Supposing that I were the unworthy man they will try to make of me, what would that prove? 

Two and two are none the less four had this truth been affirmed by a cheat or a murderer. 
Arguments speak for themselves. These having been admitted to bevalid in themselves, the personality of the speaker contributes in no way whatever in annulling or confirming them.

Two words more: I am not in the least prejudiced against the Armenian, on the contrary; I admire them as a people possessing numerous, good qualities. I have among them many acquaintances and a few friends. Saying again what I wrote in the sentence which ends my work, I will say that, as an Ottoman, I deeply deplore the scission that intrigue has provoked between them and the Turk with whom they weremade to live in concord.

It is for those who have perpetrated this crime against history whose course they have thus turned aside, that, having become themselves again, the Armenian ought to reserve their maledictions.

AHMED RUSTEM,1918





-Treatment of the non-Moslem in the Ottoman Empire.

-Treatment of Armenians in the Ottoman Empire.

-Attitude of Armenians Up to the Time of the Last Turco-Russian War.

-Attitude of Armenians After the Russian-Turkish War.

-Massacres of 1895-1896.

-Attitude of Armenians After the Revolution of 1908.

-The Adana Conflict.

-Extension of the Committees’ Program.

-Attitude of the Dachnak During the Balkanic War.

-Opposition Raised by Armenian Committees Against the Empire’s Ottomanization.

-The Committees’ Opposition Against the Plan of Administrative
Reforms Prepared by the Porte with Respect to Eastern Anatolia Provinces.

-After the Outbreak of the European War.
Fourth and Last Phase of the Turkish-Armenian Question.

-Attitude of Armenians During General Mobilization.

-Armenian Action After Turkey Joined in the War.


FRANSIZCA BASIMI
-Warning to Armenians at the Outset of the War.

-The Government’s Defensive Measures.

-Sufferings of Armenians.

-The Turkish Reaction Was Not More Violent or Cruel
Than It Would Have Been in Any Other Country.

-Masses of Evidence Against the Armenians.

-Conclusion.

-DOCUMENTS






download in English:




TÜRKÇE BASIMI :
Cihan Harbi ve Türk Ermeni Meselesi
Ahmed Rüstem Bey

Fransızca aslından çeviren Cengiz Aydın- Bilge Kültür Sanat ,2001


"İhtirasların ve duyguların son derece ağır bastığı bu meselede, iddia edildiği gibi Türkiye'nin ve Türk halkının suçlu olmadığını isbat etmeyi amaçlayan bu tartışmada kalemimi ne kadar samimi ve inançlı olarak kullandığım konusunda sadece bu savunmanın altına imzamı koymuş olmam bile bana göre yeterli bir ağırlık ve ciddiyet ifade eder, çünkü burada Ermeni komiteleri ve İtilaf devletleriyle ilgili çok acı gerçekleri gözler önüne seriyorum.

Bu eseri bitirirken yazdığım son sözü burada bir kere daha tekrar ederek diyorum ki, bir Osmanlı olarak Türklerle Ermeniler arasındaki bu ayrılıktan büyük bir üzüntü duyuyorum. Halbuki kader onların bir arada ve birlikte yaşamalarını istemişti. Tarihe karşı bu cinayeti işleyenler ve böylece tarihin akışını değiştirenler kendilerine gelmeli ve Ermeniler lanetlerini onlara yöneltmeli ve saklamalıdır. "

Ahmed Rüstem Bey


***

Ayrıca özetlenmiş şekliyle basına düşen yazı ;

Wilson’un İstemediği Ankara Vekili Ahmet Rüstem Bey,
Milli mücadelede Mustafa Kemal’in yanında yer alan Polonya kökenli devlet adamı. 1914’te Osmanlı İmparatorluğu’nun Washington büyükelçiliğine atanan Alfred Rüstem Bey, Amerikan Kongresi’ne gelen Ermeni meselesiyle mücadele eden ilk diplomatımız oldu. 

Ancak onun yöntemleri farklıydı; ABD’nin Filipinler’deki katliamlarını ve o tarihlerde zencilere karşı geçerli olan apartheid kurallarını çok sert bir şekilde eleştirmiş, Başkan Wilson’u zor duruma düşürmüştü. 

Amerika’da ‘istenmeyen adam’ ilan edilen Alfred Rüstem Bey, Sivas Kongresi’ne katıldı ve ilk mecliste Ankara milletvekili olarak yer aldı.

Hürriyet Gazetesi, 4 Kasım 2005



AHMED RÜSTEM SİVAS KONGRESİNDE


                 
Yürekli Ahmet Rüstem Bey’i saygıyla anıyoruz.