Translate

YAŞAR ÇORUHLU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
YAŞAR ÇORUHLU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Aralık 2013 Perşembe

MİTOLOJİ ; TOPLUMLARIN KİMLİĞİNİ OLUŞTURAN BİR ALANDIR







"MİTOLOJİ ; TOPLUMLARIN KİMLİĞİNİ OLUŞTURAN BİR ALANDIR"
Prof.Dr.Yaşar ÇORUHLU


TÜRK MİTOLOJİSİ

Mitler, bilinmeyen bir zamanda ve yerde yaşanan, olağanüstü varlıklar ve olayların anlatımıdır. Gerçek ve bir o kadar da kutsal kabul edilir. Mitolojiler “zamansızlık” ve “mekansızlık” aleminden kopup gelmiştir. Temelinde gerçek olay ve kişiler olsa dahi, zaman içinde bu gerçeklik, mitlerin şiirsel ve sembolik anlatımına dahil olur.

Mitolojileri okuduğumuzda onların gizemli bir dille yazıldığını ve bizim anladığımızdan daha derin, bilinmeyen bir sır taşıdığını düşünürüz. İnsan genlerinin insanlığa ait tüm sırları ve bilgileri içermesi gibi, mitlerde, o toplum veya kültür, hatta tüm insanlığın sırlarını ve bilgilerini içinde barındırır. Öyle ki; bu gizemli bilgi, toplumun bilinçaltından, onlara ait arketipik kültür kodları dediğimiz simge ve semboller vasıtasıyla açığa çıkar. Bilinçaltından çıkan bu psikolojik temelli semboller, esasen tüm insanlığa ait bilgilerin toplamıdır.

Mitolojilerin etkisi tüm zamanlar için aynı güçtedir ve ait olduğu toplumdaki bireylerin en derin duygu merkezlerini harekete geçirir. Bilinçaltında şekillenen bu düşünceler, somut simgeler ve soyut düşünceler şeklinde açığa çıkar. Mitolojileri ve mitlerdeki simgeleri yaratanlar hiç de sıradan olmayan, yaratıcı kişiler ve sanatçılardır.

Şamanlar bu anlatıların, ritüellerin merkezinde olan, ezoterik bilgiye ve yaratıcı niteliğe sahip sözlü kültür taşıyıcılarıdır. Yarattıkları mitolojileri semboller, sözcükler, ritimler, renkler yoluyla sanatsal iletişim haline getirmişlerdir. Şamanlar tarafından üretilen bu mitolojiler, o topluma ait en önemli kültür mirasıdır. 

Ay doğar, büyür, ölür ve yeniden dirilir. Venüs gökyüzünden kaybolur, yer altına iner ve göklerin bu güzel ışığı, bir tanrıça olarak yeniden doğar. Venüs’ün ve Ay’ın gökyüzünden kaybolması “ölmeleri”, tekrar gökyüzünde görünmeleri, “dirilmeleri” olarak algılanmış ve bu göksel döngüler, “yeniden doğuş”, “yaradılış” ve “türeyiş” destanlarına ve birtakım ritüellere ilham kaynağı olmuştur. Sokrat’a göre sanat insanın ölümsüzlük ve yarına kalma isteğinden doğmuştur. Gerçektende mitolojilerin birçoğunda ölüm ve yeniden doğuş teması sıkça işlenir. 

Mitsel unsurların baş aktörü olan tanrı ve tanrıçaların sıfatları ile gezegenlerin fonksiyonelliği arasında bir örtüşme söz konusudur. Gezegenler ile tanrılar arasında ilişki kurulurken, burçlar ile yersel kahramanlar denkleştirilmiştir.

Jung’a göre; “anima”, (tanrıça) ve “animus”,( tanrı) arketiplerinin göksel karşılıkları, eril ve dişil nitelik verilen gezegenlerdir.

Mitolojilerin önemli bir bölümünün ay, güneş, gezegen ve burç döngüleriyle bağlantılı olduğu, Jung tarafından da ifade edilir. Jung mitolojik imgeleri arketipler olarak niteler ve bu mistik sembollerin bilinçaltında şekillendiklerini ileri sürerek, metafizik alandan yansıyan mitolojik imgeleri, bilimsel bir çerçeve içine alır ve yorumlar. Jung, arkaik insanın zihninde oluşan bu ilk imgeleri ilginç bir şekilde gezegenlerle ilişkilendirir. Jung’ın terimiyle biz insanlar, “Tanrıyı işaret eden” bu enerjiyi görünür kılmak için birtakım göksel ve gezegensel semboller kullanırız. Ona göre; gezegenlerle ilişkilendirilen tanrı ve tanrıçalar, kolektif bilinç dışından yansıyan simgelerle ifade edilir. 

Ay, güneş ve diğer gezegenlere tanrı ve tanrıça isimleri verilmiştir. Buna göre; “ilk imgeler” (arketipler) tanrı ve tanrıçaların gezegensel sembolleridir. Her bir gezegensel sembolün arkasında psiko-mitolojik ve astro- mitolojik bir sır gizlidir. Gezegensel karşılıkları olan bu ilk imgeler, bilinçaltında çeşitlenir ve biçimini yeniler. Makrokozmosdaki gezegenler ve onların döngülerinin, bilinçaltındaki imgelerin veya arketiplerin, mitolojik olarak biçimlenmesinde ve açığa çıkarılmasında önemli bir rol oynadığı ve ilham kaynağı olduğu düşünülebilir. 

Kadim kültürlere ait mitolojilerdeki tanrı ve tanrıça karakterlerinin göksel yani gezegensel karşılıkları pek çok mitoloji araştırmacısı tarafından ortaya konmuştur. 

Örneğin Yunan mitolojisinde, Kronos Satürn’ün, Zeus Jüpiter’in, Ares Mars’ın, Afrodit Venüs’ün, Hermes Merkür’ün yersel izdüşümleri ve tanrı ve tanrıça arketipleridir. Aynı şekilde Sümer mitlerinde adı geçen tanrı ve tanrıçalarında gezegensel sembolleri vardır. Ninurta-Satürn, Marduk-Jüpiter, Nergal-Mars, Şamaş-Güneş, İştar (inanna)-Venüs, Nebo-Merkür ve Sin-Ay ile sembolize edilir.

Bunların yanına Sami mitolojisini de ekleyebiliriz. Musevilik de Mikail Güneş, Cebrail Ay, Samael Mars, Raphael Merkür, Sachiel Jüpiter, Anael Venüs, Cassiel Satürn gezegeninin izdüşümüdür.

İbn Arabi’ye göre, İslam mistisizminde meleklerin gezegensel karşılıkları şöyledir: Güneş Rukyail, Ay Cebrail, Venüs Anyail, Merkür Mikail, Satürn Kesyafil, Jüpiter İsrafil, Mars Azrail.

Türk mitolojisinde başrol oynayan tanrı ve tanrıçaların sıfatları, işlevleri ve isimlerinin etimolojik anlamları, yukarıdaki gezegen ve gezegensel sıralamaya uygunluk göstermektedir. Buna göre; Satürn Kara-Han, Jüpiter Ülgen, Mars Kızagan Tanrı, Umay (ayızıt) Venüs, Merkür Mergen Tanrı’yı karşılamaktadır. [/ALIGN]



TÜRK MİTOLOJİSİ - NURAY BİLGİLİ YAKARYILMAZ.
Uzman Resim Öğretmeni
blog  /  blog:








TÜRK KÜLTÜRÜ






















28 Temmuz 2012 Cumartesi

TÜRK MİTOLOJİSİ VE MİTOLOJİNİN HALK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ




Türk tarihinin ısrarla unutturulmaya çalışıldığı bugünlerde köklerimizin ne kadar derinde olduğu ortaya çıkıyor.






Milletin kimliğini oluşturur;
Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu, mitolojiyi “toplumların var oldukları andan itibaren kozmosa, tabiata, evrene anlam vermek için oluşturdukları sistem; kozmosu, evreni, insanı, varoluşu, ölümü ve sonrasını arayan bir bilim dalı” olarak tanımladı. Yeryüzünde millet olmuş her toplumun mitolojisi olduğunu belirten Çoruhlu, mitoloji deyince akla neden sadece Yunan mitolojisi geldiğini “Bunun nedeni Batı tipi düşünme... Bu da oryantalizm denen mantıkla yola çıkıldığı için oluyor” sözleriyle açıkladı. 






İdeolojiler değiştirebilir;


“Mitoloji yaşayan bir şeydir” diyen Prof. Çoruhlu şöyle devam etti: 

“Bazen ideolojiler onu değiştirir. Mesela Kıbrıs harekâtında bizim askerlerimizin arkasında ’yeşil sarıklılar vardı’ denir. Bunu halk bazen de devlet hemen oluşturur bu durumlarda. Ayrıca, Türk mitolojisi çalışmaları Cumhuriyet dönemi ile başlıyor. Türk mitolojisi sanat eserlerine konu olmadığı için gelişmediği söyleniyor ama öyle değil. Türk mitolojisi pek çok sanat eserine konu olmuş ve kullanılmış.” 

Osmanlı döneminde de mitolojilerle ilgili minyatür çalışmalarının yapıldığı ilk kez Ceviz Kabuğu’nda ortaya çıktı. Hulki Cevizoğlu, Adem’le Havva’nın cennetten kovuluşunun tasvir edildiği minyatürü gösterirken, Prof. Çoruhlu da Osmanlı döneminin mitoloji açısından pek fazla incelenmediğini kaydetti.


Birliği sağlamak açısından önemli;


Prof. Çoruhlu efsane ya da mitolojilere sahip çıkmanın toplumsal birliği sağlaması açısından çok önemli olduğunu vurguladı. Bu tip mitlerin toplumda ortak bir dil oluşturup ortak bir yola yönlendirdiğini ifade eden Çoruhlu, Ardahan’ın Damal ilçesinde yılın belli dönemlerinde ortaya çıkan ve Atatürk’e benzetilen gölgeye de değinerek şunları söyledi: 



Bağımsız toplumlara özgü;

“Atatürk’ün siluetinin yansımasının arkasında eski mitlerin etkisi var... Bu tip mitler geliştikçe toplumda bir birlik ve ortak düşünce yaratıyor. Mitlerin bilimsel olup olmamasının önemi yok. Önemli olan toplumu bir araya getirmesi aynı yöne yönlendirmesidir. Dolayısıyla mitolojiyi ele aldığınızda Türk milletinin kimliğini irdeliyoruz demektir. Ama bu laboratuarda inceleme yapılabilecek bir konu değil. Bana göre mitler toplumları canlı tutan unsurdur. Mitoloji yaratan uluslar bağımsız uluslardır. Bağımsız toplum kendisini dünyanın merkezine koyar ve kendi mitolojisini oluşturur.” 







Türk Mitolojisi Nedir?


Çoruhlu, Türk mitolojisinin Avrasya’ya yayılmış tüm Türk halklarının mitlerini barındırdığını ancak bölgesel farklılıklar olabildiğini kaydetti. Çoruhlu, “Türk mitolojisinin önemli bir kesimini Şamanizm oluşturuyor ama farklı toplumlarla ilişkileri olduğu için başka izler de var. Maniheist mitoloji var mesela. İslamiyet’e geçtikten sonra bir dönüşüme uğratmışlar. Tabi bazı dönemlerin ideolojilerinin oluşturdukları mitler var. Mesela dua ederken elleri göğe açmak Şamanizm’den gelen bir alışkanlık” dedi.





Tanrı-Allah kavramı;


Tanrı ile Allah kavramları arasında fark olduğunu öne süren siyasi görüşe değinen Hulki Cevizoğlu’nun, “Tanrı demeyin Allah deyin diyor. Tanrı derseniz başka anlama gelir deniyor. Aradaki farkı açıklar mısınız?” sorusuna Prof. Çoruhlu, 

“Tanrı, sözcüğü günümüze kadar ulaşabilmiş öz Türkçe bir kelimedir. Allah teriminin açıkladığı şeyle Tanrı’nın açıkladığı şey sadece müslüman Türk toplumlarında aynıdır. Diğerleri Tanrı dendiği vakit evrenin yaratıcısını kastederler ama kafalarında Gök Tanrısı vardır. Bazı toplumlarda onun daha sonra Kayrakhan ya da Ülken denilen şekilleri vardır. Bunlar zamanla Gök Tanrısı olmuştur” karşılığını verdi. 


Mitoloji, toplumun dokusunu ortaya koyar;


Araştırmacı Yazar Turgay Kürüm, mitolojilerin toplumların karakteristik yapılarını ortaya koyduğunu söyledi. Kürüm, son yıllarda ortaya çıkan toplum mühendisliği kavramı ve mitolojiler kullanarak milletlerin sömürülebildiğini ifade etti. “Toplumların 20 yıl sonraki durumu ile ilgili simumilasyonları (benzetim) yapılabiliyor” diyen Kürüm, “Mitolojiler toplumun dokusunu ortaya koyar. Mitoloji durduk yere olmaz” şeklinde konuştu. 

Türklerde tek bir tanrı olduğunu kaydeden Kürüm, “bazen tanrı oluyor bu bazen Umay ya da Ülgen oluyor. Türkler uzun zaman göçebe yaşıyor. Yerleşik topluma geçince bu doğa dinleri ihtiyaçlara karşılık vermiyor. Bu nedenler olaylara daha farklı bakmaya ve farklı arayışlara giriyorlar. O zaman da kahramanlar oluşturmaya mitler yaratmaya başlıyor” dedi. 




Daha geniş yapıya sahip;

Turgay Kürüm Türk mitolojisi ve diğer mitolojiler arasındaki fark ve benzerliklerle ilgili şu bilgileri verdi: “Türk mitolojisi diğer bütün mitolojilerden daha geniş bir yapıya sahip. Yüzüklerin efendisi tamamen İskandinav bir tarihçinin eseridir. Runik yazıyı kullanır bolca. Yaşam ağacını kullanır. İskandinav mitolojisinde 9 sihir var. Bizim Türk Altay mitolojisinde yaşam ağacının 9 dalı var. İsveç’te bulunan mezarlar var. Bunlardan birini açıyorlar aynen bizde Altay’da olduğu gibi kılıçları yanlarında atları da yanlarına gömülmüş. Türk kültürü tüm Avrupa kültürünün en dibine 
imzasına koymuş.” 



İslam öncesi tarih yok sayılıyor;


Yeniçağ gazetesi yazarlarından Selcan Taşçı, Türk tarihine karşı güçlerin sadece dışarıda değil içeride de var olduğunu gözler önüne serdi. Üniversitelerde İslamiyet öncesi Türk tarihinin yok sayıldığını belirten Taşçı, iletisinde şöyle diyor: “Lisans eğitimimi yaptığım İstanbul Üniversitesi’nde Yunan mitolojisi zorunlu dersken Türk mitolojisi okutulmuyordu. Verdiğimiz mücadelelerle 2006 yılından bu yana seçmeli ders olarak okutulmaya başladı. Birçok üniversitede Türk sanatı yerine Türk İslam sanatı kürsüsü açılması, gençlerin İslamiyet öncesi Türk kültürüne yabancılaşmasına yol açıyor. Göçebenin medeniyeti olmaz anlayışı ile bu dönem yok sayılarak veya üstünkörü geçiştirilerek yoğunlaştırılmış bir Osmanlı dönemi öğretimi yapılıyor. Sonra da Ergenekon’u öğrenmek böyle hukuk garabetleri vesilesi ile oluyor. Oysa bugün terör simgesi sayılan renklerden; bazı kesimlerin ’kızılbaş geleneği’ diye dışladığı kızıl renk, temel kültürel kodlarımızdan başka bir şey değil.” 



Sayılar, semboller ve renklerin anlamları;


Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu Türk Mitolojisi’nde yönlere göre belirlenen bazı renklerin ön plana çıktığını belirtti. “4 ana yöne göre, kuzeyin rengi siyah, doğunun rengi mavi ya da yeşil, batının rengi beyaz, güneyin rengi kızıl olarak ifade edilmiş. 19 sayısı, Allah’ın isimlerinden Vahid’in yani birin sayısal değerini ifade ediyor. 7, gök katları ve yer katlarından söz edilirken İslam öncesinde yedi kattan söz ediliyordu. 

9 ise tasavvufla ilgili bir inanış. Teşbih olarak kullanılıyor. 9. kat gökte arş denilen bir kat var. Allah’ın tahtının burada olduğuna inanılıyor.”


Kaynak: CEVİZKABUĞU /2009 Hulki Cevizoğlu








*Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin ABC’si, İstanbul 1999. 

*Yaşar Çoruhlu, Türk Sanatında Hayvan Sembolizmi, İstanbul 1995.
*Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, 9 c., Ankara 1978-1987.

*Emel Esin, Türk Kozmolojisi (İlk Devir Üzerine Araştırmalar), İstanbul 1979. 

*Abdimalik Nisanbayev, Kazakistan’da Dede Korkut, (hzl. Dinara Düysabayeva -  Banu Muhyayeva - Sadık Tural), Ankara 2000, Atatürk Kültür Merkezi Yay.  




*Abdülkadir İnan, Manas Destanı, İstanbul 1992, Milli Eğitim  Bakanlığı Yay. 

*Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara 1986. 

*James George Frazer, Altın Dal (Büyü ve Din Üzerine Bir Çalışma), (çev.: Mehmet  H. Doğan), İstanbul 2004. 

*Jean Paul Roux, Altay Türklerinde Ölüm, (çev.: Aykut Kazancıgil), İstanbul 1999. 

*Jean Paul Roux, Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, (çev. Aykut KazancıgilLale Arslan), İstanbul 2005. 


*Jean Paul Roux,  Türklerin ve Moğolların Eski Dini, (çev.: Aykut Kazancıgil),  İstanbul 1994.











YAŞAR ÇORUHLU ile Türk Mitolojisi
Öteki Gündem Programı






SB.