Translate

29 Ağustos 2014 Cuma

ARiMASPiANS-SCYTHiANS-HiUNGNU-HUNS-THE TURKS










Hiungnu'lar daha sonraki Hunlar Türktür. 
Arimaspeler Türktür. 
Herodot ve Pliny Türklerden bahseder. 
İskenderin karşılaştığı "Carthasis" aslında İskit kralın kardeşidir 
ve kaynaklarda "Kardeş" kelimesi 
"kardashi"  "carthasis" 
olarak yazılınca....
herkes bir etnik uydurmuş 
Bal gibi de Türkoğlutürk işte..




Die Türken und das Osmanische Reich....
Eugen Oberhummer




Başka kaynaklar : 

1 - "They were led by Carthasis, brother to the Scythian king..."

The Macedonian Empire: The Era of Warfare Under Philip II and Alexander the ...: James R. Ashley



2 - "The kingdom of Scythia at that time stretched beyond the Tanais ... whose name was Carthasis, and a large cavalry detachment to destroy it and ..."

The History of Alexander : Quintus Curtius Rufus





Bu arada Tanais (Don Nehri) İskitlerin Nehir Tanrısının adıdır.
Coğrafik isimler Türklerin bıraktığı izdir.
İskoçya'nın -Scoth-Skot-Skyth den gelmiş olması gibi....




Arimaspian from the Nurenburg Chronicle, 1493











Carthasis is not the name of the brother of the Scythian king.
The meaning of the word self is "his brother" in turkish
"kardeşi" - reading as "kardashi" "carthashi"

The Turks left everywhere his name,
you can see that as a city name, river name, mountain name, etc.
Tanais is the goddess of river that belongs to the Scythian Turks.
or; today's Amu Derya River, before Oxus - in  Central Asia
is coming from OĞUZ Turks - Oghuz


do not mess with the history!









TARHUNZA






Ön yüzünde Fırtına Tanrısı Tarhunza (!TAR!) tasvirinin bulunduğu stelde, eğimli arka yüzünde sağdan başlayarak sola doğru devam edep, alt satıra dönen boustrophedon (öküzün tarlayı sürmesi şeklinde) tarzında 4 satırlık Anadolu hiyeroglifli yazıt yer almakta.

Yazıt soldan başlayan 4. satır ile sona eriyor. Stelin her iki yüzü özellikle sağ arka yüzü önemli derecede yıpranmış. Üzerindeki satırların baş ve son kısımları tahrip olmuş. Fakat orta kısım iyi derece korunmuş. 122 santimetre yüksekliği, ön yüzü 70 santimetre, yazıt bulunan yüzü 123 santimetre. 

MÖ. geç 8. yüzyıl Karkamış Kamani sonrası Astiru II hükümdarlığı zamanı stel üzerindeki Fırtına Tanrısı Tarhunza’nın kabartması sağa dönük, sağ elinde bir asma fidanı ve sol elinde bir başka demeti tutmakta. 

Tarhunza'nın kısa kollu ayak bileklerine kadar inen uzun püsküllü eteği ve belinde kemeri var. Korunan sağ ayağında sivri uçlu bir ayakkabı giymekte. Sol ayağı korunmamış. Tanrının baş ve ayakları profilden, gövdesi ise cepheden işlenmiş. 

Uzun sakallı ve omuzlarına inen örgülü saçları ile tasvir edilmiş. 
Tanrısal simge olan bir adet boynuzla bezenmiş konik başlığı ve uzun sarkaçlı küpesi var.

Üzerindeki yazıtlar Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Arkeoloji Bölümü'nden Hititolog Yrd. Doç. Dr. Rukiye Akdoğan ile İngiliz araştırmacı Prof. Dr. J.David Hawkins tarafından tamamen okunmuş ve ‘Adana Müzesi’ndeki Yeni Hiyeroglif Yazıtlı Stel’ adlı makalede ilim dünyasına tanıtılmış.

"Stel, Gaziantep Karkamışlı Kamani’nin oğlu, yine adına ilk kez burada rastlanan 'Atika' tarafından ön yüzünde bulunan Masahunalı ilahi vasıflı Fırtına Tanrısı'na koruyucu lanet ile adanmıştır. " - Hititolog Yrd. Doç. Dr. Rukiye Akdoğan


2012-aktuelarkeoloji





KRAL TARHUNZA - MÖ.8.yy

Bulunduğu yer Arslantepe - Malatya
Anadolu Medeniyetler Müzesi-Ankara 













TÜRKLERİN GİZLİ TARİHİ








"...aslında gizli değil, kasten ve özel maksatla gizletilmiş tarihtir...." ..."Türk halklarının aleyhine ortaya çıkarılmış sahte tarihçilik, aslında toprak davasıdır ; benimsenmiş (daha doğrusu çalınmış!) eski Türk kültür ve medeniyetine sahip olmak maksadı ile Türk halklarına karşı ilan edilmemiş manevi savaştır. 
Hem de adil olmayan bir savaş!"....




İberya'yı adım adım gezen Strabon :

"Kutsal burun da dahil olmak üzere batı sahillerine doğru TAQ nehrinin döküldüğü yere kadar İberya'nın batı taraflarının başlangıcıdır. Güneyde ise ANA nehrinin döküldüğü yere kadar, güney kısmının başlangıcıdır. Her iki nherin kaynağı doğudadır. Ama TAQ öteki nehirlerden daha büyüktür ve doğrudan batıya aktığı halde , ANA güneye dönerek vilayeti iki nehir arasındaki esas halk Keltlerdir. Ülkenin derinliklerinde KARPATAN, OREATAN ve VETTONLAR yaşarlar.... Bu eyaletten, kaynağını ANA ve TAQ nehirleri gibi aynı yerden alan BATIY nehri akar...."

"...Nehrin adına uygun olarak ülke BATİK olarak adlandırılmıştır. Halk ise ülkeye TURDETAN der. Halkı TUADETAN, bazılarını ise TURDUL olarak adlandırırlar. Bir kısım yazarlar onları bir halk , bir kısmı ise çeşitli halklar olarak gösterirler. Polibiy "TURDULLAR TURDENT'lerin kuzey komşusudur, ama şimdi onların arasında hiçbir fark bulamazsınız", diye yazar. TURDENT'ler kendilerini İberya halkları arasında en kültürlü halk olarak sayarlar. Onların alfabesi vardır, kanunları vardır ve kendi boylarının adına manzum hikayeli şiirler yazarlar. (kendilerinin dediği gibi yazılarının altı bin yıllık bir geçmişi vardır.) ...Başka İberya halkları da yazıyı bilirler, ama onların harfleri arklıdır, çünkü onların dilleri ayrıdır."

Strbon 3.kitabında İberya'dan başlamıştır. Şaşırtıcı olsa da, yukarıda tercümesini verdiğimiz metinde, Türk toponim, hidronim ve etnonimleri yeteri kadar boldur.

Belki de ,coğrafyanın yazarı Strabon Türk'tür (!)

Yahutta, coğrafyayı Rusçaya çeviren Q.A.Stratanovski Türk'tür (!)

Bu eser, eski Yunan dilinden , çağdaş Rus diline çevrilirken bilerek ya da bilmeyerek bir çok hata yapıldığını, bir hayli tahrife uğradığını gözden ırak tutmuyoruz.

Ama, belge, belge olarak kalır. Bu eserde, yeteri kadar Türk toponim, hidronim ve etnonimleri vardır ve bunları artık tarihten silmek mümkün değildir.

Strabon'un gösterdiği ANA nehrinin adı hiçbir şey ile karşılaştırılacak gibi değildir. Bin yıldır genel Türk dilinde ANA,APA,ABA gibi kullanılan bu söz süme dilinde AMA gibi kullanılmıştı.

Türklerde ANA en kutsal en yüce bir valıktır. ANA nehri civarında yaşayan eski Türk boyu nehre bu adı hangi sebepten vermiş bilmiyoruz. Her halde, geçimlerini bu nehirden sağladıklarından, nehrin onları yedirip, içirip doyurduğundan dolayı, nehre ana gibi bakmışlar ve ANA adını vermişler diye düşünmek mümkün.

"...İberyalıların bu körfez vilayetinde BASTETAN adını taşıyan (onlar BASTUL da derler) KALPA dağı vardır....Eğer iç denizden dış tarafa doğru yüzersen, bu dağ sağda kalır, ondan kırk stadiya uzakta KALPA şehri kurulmuştur....

.....Bunlardan daha güçlü ve şöhretlisi ise esası Marsel tarafından yapılmış KORDUB'tur.....

KORDUB..bu söz KOR+DUB sözlerinin birleşmesi ile yapılmış bir birleşik sözdür. KOR sözü Türkiye Türkçesinde ateşte kızarmış kömür,sıcaklık anlamı taşımaktadır. Azerbaycan Türkçesinde ise fonotik ses değişmesine uğrar ve KOR / QOR gibi okunur ve anlamı aynıdır.

DUB ise Sümerce "kil levha", Türkçe TUP varyantı ise "pişmiş kerpiç-tulpa (tuğla)" anlamı taşır. Bu anlamlar doğru ise KORDUB'un anlamı "kerpiç pişirenlerin şehri" olmalıdır.

....İberyalı Keltler arasında KONİSTURQ liman şehirleri arasında ise daha meşhuru ASTA şehridir....

...Her halde tabiatı seven insanlar...Bu yerlerde kendileri için şehirler ve başka yaşayış mıntıkaları kurmuşlar. 
Bu şehirler listesine şunlar dahildir : ASTA, NABRİSSA, ONOBA, OSSONOBA, MEANOBA ve başkaları....

...SALAS sakinleri gizemli ve zarif parçalar hazırlıyorlar...."

Türk Boylarının birinin adı BASMAL idi....

Eski SSCB'de KALPA adında Türk Boyları vardı....

ASTA....."yavaş", "sükünet", "sessizlik", "giriş kapısı" anlamları vardır.

Azerbaycan'ın güney bölgesinde ülkeye girilen yerde ASTARA şehri vardır.

Kazakistan'nın başkenti ASTANA gibi....

Strabon liman şehirleri arasında en meşhur olanın ASTA olduğunu yazar. Eyalete ya da ülkeye giriş buradan olur. Her halde milattan önce, şindiki İspanya toprakları üzerinde ASTA diye bir şehrin olması ve şimdiye kadar aynı anlamlı olarak bu sözün çağdaş türk dillerinde korunması, gerçekte çok önemli husuları haber vermektedir. Bu söz için başka bir ihtimal de göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum. Bu şehrin adı AS/AZ boyundan da alınmış olabilir.

AZ/AS boyu hakkında Prof.Firudin Ağasıoğlu şunları yazar:

" Azerbaycan ülke adının kökündeki Azer boy adının ortaya çıkmasının esas özeği olan bu AZ boyu, Türk etnosu içindeki bir çok boydan biridir. AZİYA/ASİYA adındaki paralellik gibi AZ etnoniminin AS varyantı yaygın olarak kullanılmıştır. Bunun böyle yayılmasının sebebi AZ/AS boylarının zamanında eski Azerbaycan'dan Batı, Kuzey ve Doğu yönlerine yaptıkları göçlerle ilgilidir. Üç-Dört bin yıldır ki, bu boylar, tarihi kaynaklarda adı geçen boylardandır."

AS boylarının Troya (Truva) dan Avrupa ve İskandinavya'ya göçleri hakkında "Küçük Edda" abidesi de yeteri kadar bilgi vermektedir. Hatta orada , ASLAR Troya'daki (TUROBA) adetleri TÜRKEL, ANAR, ATLI gibi şahıs adlarını ve diğer toponimleri kendileri ile birlikte Avrupa'ya getirdikleri kaydedilmiştir.

Tarihen bilinir ki, OBA sözü sadece Türklerin kullandıkları bir sözdür ve Türklere aittir.

Bu günde bir çok Türk boyu tarafından aynen kullanılmaktadır.

ONONBA on sülalesinin bir yere toplanıp OBA kurması anlamındadır.

(On sülalelik oba) OSSONOBA, otuz sülalenin bir yere toplanıp OBA kurması anlamını taşır.

Şehirlerin adlarının böyle sıralanması bir daha gösterir ki, sülalerinin sayılarına göre şehirlere, şehri kuran sülalelerin sayısına göre isim verilmiştir.

MENOBA bir sülalenin kurduğu şehir anlamına gelir.

SALAS , SAL+AS sözlerinden yapılmış birleşik sözdür. Sal sözüne, hem boy adında, hem yer adında, hem de maişet eşyaları arasında rastlamak mümkündür. Dede Korkut Hikayelerinden tanıdığımız Kazan hanın kabilesi SALUR olarak adlanmıştır.

Burada bizim esas iddia ve düşüncelerimiz adeta ispatlamaktadır. Şöyle ki "Türklerin doğuya ve batıya göçleri sadece Anadolu ve Azerbaycan topraklarından başlamıştır. Bu topraklardan Avrupa'ya göç başlamış ve henüz yerleşik hayata geçmemiş Avrupa'da yer, şehir, şahıs ve nehirlere Türk adları verilmiştir.

KON+İS+TURQ birleşik bir sözdür. KON eski Türklerde yer, mesken ifade eder.

"ErgeneKON yurdun adı, Börteçine kurdun adı."

Strabon "..ibera kıvrımı ile deniz arasında...birinci şehir TARRAKON'dur...." diye yazar....

Burada geçen TARRAKON sözünün anlamı TÜRK'ÜN MEKANI-YERİ olabilir. Çünkü , dünyanın bütün Türkologları TÜRK sözcüğünün TARRAKON sözünün birinci hecesi olan TAR sözünden ortaya çıktığına asla şüphe etmiyorlar.

Mesela büyük Türkolog N.Y.Marr "Türk teriminin TAR-HAN sözünden" ortaya çıktığını yazıyor. Bu hiç de tesadüf değil, çünkü bu söz boylar arasındaki boy üstünlüğünü bildirir ve hatta o boyu kutsallaştırır ve Tanrı ile eş değer tutardı.

Bununla ilgili Kononov şunları yazar:

"Bu alıntıda dikkati daha çok N.Y.Marr'ın açıkladığı Türk terimine yöneltmek istiyorum. O "Türk" terimini başka özellikleri ile birlikte kutsallığa beraber seçilmişlerlere ait sayar."

Bizim düşündüklerimizi F.Ağasıoğlu'da onaylıyor. o "Protoazerlerin (birlikte prototürklerin) kökenine ışık veren teonimlerden biri de hiç şüphe yoktur ki, TAR/TUR alamorfu ile kullanılan Tar sözüdür ki, bu da sonralar Türk sözünün ortaya çıkmasını sağlamıştır. Azer diyalektlerinde bugün de tarı sözü "Allah" anlamında kullanılmaktadır."

Sonralar TAR/TUR terimini çeşitli toponim ve etnonim, buna benzer adlarda buluruz. Mesela Uygurlara TARANCI da diyorlar. Tatar sözü "TARLIK TATARLARI" sözü ile birlikte de kullanılır.

Etrüsklerin ulu atalarının TARKAN adını taşımasını da unutmamalıyız.

Unutmayalım ki Heredot İskitlerin (Sakların) ulu atalarını TARGİTAY olarak adlandırır.

O tarih kitabında şunları yazar: "Bir zamanlar henüz yerleşik hayata geçmemiş bu insanların ilk sakini TARGİTAY adında bir insan olmuştur. İskitlerin dediğine göre TARGİTAY'ın babası Zeus, annesi Borifen nehrinin kızıdır. (İskitler ısrar etseler de ben buna inanmadım) Böyle bir nesli olan TARGİTAY'ın üç oğlu varmış...."

Göründüğü gibi, ünlü Türkolog N.Y.Marr , TAR/TUR terimini nasıl kutsallaştırıyor Tanrı'ya bağlıyorsa, Heredot'da TARGİTAY'ın Zeus'un oğlu olduğunu , inanmasa da, yazıyor.

Çağdaş Türkiye ve Azerbaycan lehçelerinde şu anda da başlangıçı TAR / TUR olan bir çok söz bulunmaktadır.

Strabon'un İberya'da gösterdiği TARRAKON şehri TAR/TOR terimi ile sıkı sıkıya ilişkilidir. Türk ya da kutsal yer gibi anlaşılır ve yalnız TAR sözüne Türk dilleri tarafından yaklaştığımız zaman bu sözün anlamını anlamak mümkün olur.

"......Strabon "..ibera kıvrımı ile deniz arasında...birinci şehir TARRAKON'dur...." diye yazar....

Burada geçen TARRAKON sözünün anlamı TÜRK'ÜN MEKANI-YERİ olabilir. Çünkü , dünyanın bütün Türkologları TÜRK sözcüğünün TARRAKON sözünün birinci hecesi olan TAR sözünden ortaya çıktığına asla şüphe etmiyorlar...."

Turduli
Turdetani
Tartessian
Tur/ Tar 
Turukku - Turk.

...."Küçük Asya'daki Troya'dan (Turuva-Turoba) Avrupa'ya oradan İskandinavya'ya giden boyların TOR/TÜR adlı tanrıları vardı. Bu yüzden İskandinav Sakalarında Türkel, Turid, Torleyk, Toralv (Tor Alp), Torlauq, Torqaut, Torlak, Torarin, Torberg, Trqeyr gibi antroponimlerin kökünde AS boyların TOR/TÜR şeklinde kullanılan teonimi vardır. TOR tanrının (THOR) fonksiyonunun (A.Bremenski) "v poyedenski s velikanami; plodorodiye çerez qrozu" (C.Dümezil) şeklinde olması ilginçtir. Bu yorum bizim açığa çıkardığımız TAR/TÜR toponiminin "ölü-dirilme" düşüncesi ile ilgili olduğu ve Azer dilindeki TORUN, TÜREME tipli sözlerde aynı anlamın kalması ile uygunluk yaratır." - Prof.Dr.Firudin Ağasıoğlu






Milattan önce üç binlerde rastlanan "Turukku" sözüne gerçekte Rus ve Avrupalı alimler bilerek değer vermemiş ve bunu görmezden gelmek istemişler.

Oldukça garip ama, gerçek bu! Bu gerçeğe rağmen , Rus Türkologları başka sözlerin köküne her zaman ciddi bir şekilde bakmışlar, bu sözün kökünden ortaya çıkan diğer sözlere ciddi görüş bildirmişler, fakat Akat alfabesi ve dili ile yazılan bu "Turukku" sözünün üzerinden geçip gitmişler, inceleme gereği bile duymamışlar.

Neden böyle yapmışlar?

Cevabı çok basittir.

Turukku sözünün kökünde "tur-" , daha öncesinde ise "tar-" sözü vardır.

Bütün dünya alimleri "tur ve tar" sözlerinin Türk milletine ait olduklarını yazmışlar.

Durum böyle olunca "Turukki" lerin beş bin yıl önce Doğu Anadolu ve Azerbaycan'da prototürkler olarak yaşadıklarını nasıl yazacaklardı?

Çünkü, bunlar herkese "Türklerin batıya gelmeleri 7.- 9.yüzyıldadır" ,diye zorla kabul ettirmişlerdi.
Olmuyor sayın tarihçiler, olmuyor!

Eğer Türkler batıya 7. - 9. yüzyıllarda gelmişlerse, o zaman bizim ecdadımız sayılan ve prototürk kabul edilen Qutiler , Lulubeyler, Kimmerler, İskit ve Sakalar, Hunlar, Bulgar ve Avarlar, daha adlarını sayamadığımız onlarca boylar beş, dört, üç bin yıl önce Avrupa'da ne geziyorlardı?



Yunus OĞUZ - Bahtiyar TUNCAY (Azerbaycan)
Türklerin Gizli Tarihi
Aktaran: Hüseyin ADIGÜZEL


//KİTAP TAVSİYESİ

.....


ek bilgi: AS

Livius VI.41 & VIII.6. Gaius Suetonius Tranquillus’un (MS 69-140) De Vita Duodecim Caesarum (On İki Caesar’ın Yaşamı) isimli eserinde, ilk Roma imparatoru G. O. Augustus’un ölümü ve ölümü sonrası tanrılaştırılmasına değinilen yazıma göre, bir yıldırım düşmesi yüzünden heykelinin üzerindeki yazıttan isminin (Caesar) ilk harfi olan C’nin silinmesi, yalnızca yüz gün ömrü kaldığı ve ölümünden sonra tanrı makamına ulaşacağı şeklinde yorumlanmıştır.

Zira, 100 sayısı için C harfi kullanılması yanı sıra, Caesar adından geriye kalan aesar, Etrüskçe’de tanrı anlamına gelmektedir.

(Suetonius II.97.)

Dr.Murat Orhun
Pamukkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, 
Tarih Anabilim Dalı, Eski Çağ Tarihi Bilim Dalı
Akademik Bakış Cilt 3, Sayı 5.Kış 2009


Buradaki Caesar - Aesar = Etrüskçe Tanrı anlamına geliyorsa...
A (e) SAR - ASAR - AS+AR - AS Türkleri.


.....

Trakya ovaları da Bizans kaynaklarında ASTİKE ovaları diye geçer...

Kaynak:
Bizans Kaynaklarında Türkler (Menandros'un Fragmanları)



KÜÇÜK MENDERES'İN "ASTARPA" OLMASI GİBİ


SB.

TARİHİNE SAHİP ÇIKAN MİLLET YENİLMEZ OLUR








TARKASNAWA MÖ.13.yy
KARABEL KAYA KABARTMASI




Tarkasnawa, [Mira Ülkesi]'nin Kralı
Mira Ülkesi'nin Kralı Allantallis'in [oğlu]
Mira Ülkesi'nin Kralı ...... torunu.

Kemalpaşa ve Torbalı ilçeleri arasındaki yol üzerinde ve Bozdağlar sıradağlar kütlesi içinde, bu dağ silsilesinin en batıdaki kısmını oluşturan Nif Dağı ile daha doğuda uzanan kalan kısmı arasında yer alan bir geçittir. İzmir'den yaklaşık 20 km uzaklıktadır.


The inscription of the Karabel rock-carved prince-warrior monument in Mount Nif was read as attributing it to "Tarkasnawa, King of Mira", a part of the Kingdom of Arzawa.

Tarkasnawa, King of Mira (land).
(Son of) Alantalli, King of Mira land.
Grandson of (...), King of Mira land.



....


PELOPS / ATLANTİS / OLİMPİYATLAR:
The Name Atalantis or Atlantis:
Tarkandemos
Tarkhun
Tarquin
Tarkhun was also applied as a name to a tribe of Jaghata Turks: 


TARHAN : SOYLU KİMSE, BEY
TARKAN : AYRICAKLI, SAYGIN
TARCAN : AYRICAKLI DOST


SADECE TÜRK KÜLTÜRÜNDE GÖRÜLEN BİR İSİMDİR !





____________


eski adı Tartesos nehri , bugünkü adı Guadalquivir ..........(kaynak:)  
........İspanya'nın 3., Endülüs Özerk Bölgesinin en uzun ırmağı....


Guadalquivir'in Roma öncesi adı Betis.. Baetica...
İspanyolca Betica

wiki de ise:
The name comes from the Arabic al-wādi al-kabīr (الوادي الكبير), 'The Great Valley'. Classical Arabic Wadi is pronounced in present-day Maghreb as Oued. The Phoenicians named the river Baits, later Betis (or Baetis) from pre-Roman times to the Al-Andalus period, giving its name to the Hispania Baetica Roman province. An older Celtiberian name was Oba (gold river), leading to the assumption that etymologically Córdoba means city on the Oba (Cart-Oba), 
but it is actually derived from the Phoenician qorteb meaning 
"oil press".

diye geçiyor.....

OBA (Gold river) mış....OBA .. OBA...dır
Celtiberian name  mış...Cordoba'nın anlamı da "OBA da şehir" miş... KORDOBA - KOR OBA ..dır
Baits mış...BATI ... dır..

Celtiberian mış , Phoenician mış....


Nehrin iki adı var: Baits/Batık/Batı ve Tartessos


başka yerde:
"Some of the Iberian cities retained their pre-Indo-European names in Baetica throughout the Roman era. Granada was called Eliberri, Illiberis and Illiber by the Romans; in Basque, "iri-berri" or "ili-berri", still signifies "new town"."

pre indo european miş...
Bask dili eklemeli dil grubuna girer ve turanidir.
Türkçede mutlaka iri-berri veya ili-berri anlamları vardır...


Dilcilere duyurulur







İber yarımadasındaki Tartessos....ve Atlantic Okyanusu ....
o zaman ProtoTürklerin kurmuş olduğu 
Tartessos  Atlantis  olabilir mi?.....











11 Ağustos 2014 Pazartesi

WHO WERE THE TROJANS?





One of the factors to prove the Turkic origins of theTrojans is the Etruscan writings that has been deciphered by Prof. Chingiz Garasharli through Old Turkic languages. The Etruscans are known to have descended from the Trojans who had migrated to Italy after the collapse of Troy.

Chingiz Garasharli, professor of the Azerbaijan University of Languages, answers this question in his newly published book “The Trojans wereTurks”. 



His conclusion is based on four factors: 

1.
Information of Old European authors, who write about the Turkic origins of the Trojans. 

The Fredegar Chronicle of the 7th century, Gesta Francorum of the 12th century, Tyreli William of the 12th century, Andrea Dandalo of the 14th century and many others considered the Turks to have descended from the Turcos of the Trojan origin.

Felik Fabri, a German author, referred the Turkic history of Troy to the older period - to the time of Teucros.

Giovanni Mario Filelfo informs in his work “Amyris” that Sultan Mehmed the 2nd presented his victory over Greeks as a triumph of justice. According to him, with the conquest of Istanbul the Turks revenged the Greeks who had once occupied it.

Sultan Mehmed, the Turkish sultan, who was well informed about the Turkic origins of Troy,was right to consider the conquest of Istanbul as vengeance for Troy. Later in the 20th century Mus tafa Kemal Ataturk considered his victory onforeign invaders as vengeance for Ektor, a Trojan hero, the son of the last Trojan king - Priam.

In fact these Turkish victories were not at all invasion, but liberati on of old motherland and vengeance for Troy of which evidence the European sources of 7th-15th centuries.

After Troy was destroyed by the Greeks, its population migrated in different directions, among which two of them are of particular interest: those who migrated to Italy founded the Etruscan civilization and those who settled in the north of Europe were dealt within old Germanic sagas as the Turkic kings of Sweden and Norway.


The second factor 
to prove the Turkic origins of the Trojans is the Etruscan writings that has been de cip he red by Ch. Garasharli through Old Turkic languages.

The Etruscans are known to have descended from the Trojans who had migrated to Italy after the collapse of Troy. 

Some European researchers yet in the previous centuries having found Turkic words in the Etruscan language, considered it to be of Turkic origin. They could not however go further on into the texts, as their translation needed a deeper knowledge of Old Turkic languages which could serve as key to the Etruscan writings. 

It was done by Garasharli in his researches. Garasharli is right to say that the old European sources had no reason to fabricate false stories about Troy. 

He presents numerous facts of the Old Turkic names of the Trojans that prove the information of the Old European authors. 


It is the third factor 
to prove the Turkic origins of theTrojans: Priam, the name of the last Trojan king, is obviously the same Priyam, the name of a Turanian commander, described in an old Turkic (Kazakh) epic. It should be mentioned that the Kazakhan throponomy is particularly distinguished among Turkic languages for containing evidentearly Mediterranean (Trojan, Pelasgian) names.

Even the name of the Ionian (Pelasgian) folk singer and poet, Homer, turns out to have its counter part in the Kazakh epic: Gumar, a mythological Turanian folksinger Garasharli discovers in the anthoponomy of the Trojans a whole group of Turkic names, which have evident counter parts in the old Turkic, Kazakh, Kirghizian, Chuvash and other Turkic languages.

Dardan, an ancestor of Priam's generation, is the same Kirghizian Dardan - a personal name. And the interpretation is reasonable: Turkic Dardan stems from the Kirghizian appellative dardan, which forms the personal name meaning “healthy”, “enormous”, “clumsy”. 

Alber, the name of a Trojan commander, is the same old Turkic Alper, denoting “hero”, “brave” (O.Turk. alp, alb, “hero”, “brave” - er “man”) which was widely used as a component of Old Turkic personal names, and in the name of Alper Tonga, a Turanian ruler.

Garasharli discovers this name in old Germanic sagas. “The saga about Nibelungs” tells us about the albs (”heroes”) and their king Alberikh - Trojan by origin, who were the leaders of the Trojans.. 

Askan, the name of a Trojan hero, is completely consonant with an Old Turkic pers nal name - Askan, used by the Huns. Today it is observed in the anthroponomy of the Turkic Altays. 

Ch.Garasharli derives its origin from the appellative askan (”violent”, “naughty”) used in Turkic languages. Paris, the name of Priam's son, is found to coincide with the Turkic (Khakas) Paris, a variant of the personal names Baris/Barys/Barysh/Bars, used in other Turkic languages. 

It is derived from the Turkic parys/pars/bars (”ounce”, “snow leopard”) and used as the symbol of strength in Turkic anthroponomy. It is al so observed in such compound personal names as Barsbeg, Barskan, Barýsbek (Kzakh), Barisbi (Karachay - Balkar), etc. 

The onomastic analogies found by the author are more and more. 
He finds that Aytilla, Priam's sister, to be the same as the Kirghizian Aytilla, a male name. Batiya, a female personal name, referred to the daughter of Teucros, the first king of Troy, is the same Batiya used in the Kazakh anthroponomy as female name.

Thus, the author finds the names of both Priam and his generation in Turkic anthroponomy. 

Garasharli finds out analogies between Turkic-Trojan gods. For instance, Bayana, Athorodita's epithet in Troy. In Greek mythology Athorodi ta was known as the goddess of marriage, birth and nursing”. The same function belonged to the Turkic Goddess, Bayana, which has obvious Turkic roots. 

Composed of the Turkic bay (”protect -ress”, “great”, “sacred”) and ana (”mother”), the theonym denotes “the protectress of the tribe”,“the great mother of the tribe”.


Finally, the fourth factor 
is the Old Turkic(Trojan) lexicon borrowed in to the Scandinavian languages from the Trojan language, brought here by the Trojans after the collapse of Troy.

The existance of Turkic Trojans in Scandinavia was dealt by prof. Sven Lagerbring (1707-1787) in his book “The Turkic fathers of the Scandinavians”. 

In his book he demons trates a lot of Turkic words used in the Swedish language with the same meaning as in Turkic. 

Prof. Garasharli's personal researches gives the same result. He has discovered a number of Turkic words in Scandinavin and Celtic languages which are harmonious with the information of the old Scandinavian sagas about the Turkic kings of Sweden and Norway. Researches of Garasharli illucidates the darkages of Scandinavian history which was connected with the Trojans, the old settlers of this land after the collapse of Troy. 


These historical events as well as the Turkic origins of the Mediterranean civilization is dealt in the book “The Turkic Civilization Lost in the Mediterranean Basin”






....


from his book:

Some Germanic sources write about the old kings of Sweden and Norway as Turkic kings and the royal nobility of Scandinavia as being of Trojan origin [62, p.73, 182].

The northward migration of the Trojans also found its reflection in the «Saga about Nibelungs» where the Trojans are called albs («heroes») and their king – Alberikh [139, 131-133]. 

Alb is derived from the old Turkic alp, alb («brave», «daring») [176,37].

As to Alberikh, it consists of the same alb and old Turkic – erik («swift», «energetic») [176, 177]. 

The first element of erig (er «brave», «warrior») was used in combination with alb/alp as a personal name: Alber, a Trojan personal name in the «Iliad», Alper – an Old Turkic personal name with the meaning «brave warrior», «brave man» and «daring man».

A 13th century Scandinavian author, S.Sturluson, refers to the Trojan migration to the north of Europe as the beginning of a new era. According to V. Sherbakov, the valley of the Alp mountains, in the beginning of the new era, was settled by a people who spoke the Etruscan language [143, 194].


.........

Alber, the name of a Trojan commander, is the same old Turkic Alper, denoting «hero», «brave» (O.Turk. alp, alb, «hero», «brave» - er «man») [49, 136-137].

Alper was widely used as a component of Old Turkic personal names, and in the name of Alper Tonga, a Turanian ruler [176, 37].

The Trojans, who settled in North Europe after the collapse of Troy, left this name in old Germanic sagas. «The saga about Nibelungs» tells us about the albs («heroes») and their king Alberikh - Trojan by origin [139, 131-133].

Askan, the name of a Trojan hero [9, 205], is completely consonant with an Old Turkic personal name – Askan, used by the Huns [150, 75]. Today it is observed in the anthroponomy of the Turkic Altays [125, 50].

Its origin stems from the appellative askan («violent», «naughty») [200, 44], the Chuvash variant of the Turkic azhgın [165, 85].

Atas, the name of another son of Priam [41, 190], can be compared with Atas, a Kazakh personal name (168, 63), derived from the Turkic ata («father») with the unproductive suffix s, denoting likeness, similarity: ata-s «like father», «similar to
father». The analogical word is observed in the Bashkir language (atas «like father») [169, 58].



Chingiz Garasharly
The Turkic Civilization lost in the Mediterranean basin
BAKÜ 2011 - Professor, Doctor of Philological sciences 
Azarbaijan President Library e-book : 






photo: Hector Comb, 50 BC 
Achilles dragging Hector's corpse
Museo Nazionale Archeologico Taranto-Italy






Homer tells of the Trojan night-spy Dolon hiding under a wolfskin, and Euripides embellishes the tale:

"I will draw a wolf skin over my back, put the beast's gaping jaws around my head, fasten the forelegs to my hands, its legs to mine,  and mimic the four-footedwolf-gait, hard to spot for the foes."

Euripides, whose Dolon walks on all fours like a wolf, stresses the stealth that the wolfskin grants.




Bu tür izahlar bazı gerçeklerle da ispatlanabilir. Belirtmek gerekir ki, Yunanlılar, Balkan ve Küçük Asya'ya gelmeden önce buralarda Türk unsuru mevcuttu. Örneğin, Truva  Savaşı sırasında Truva hâkimi Priam (8*) müttefiklerine yardıma gitmişti. 




Another important factor that illustrates the non-Indo-European origin of the Pelasgians is their close relationship to the Thracians - pre-Greek settlers of Greece. Pelasgo-Thracian onomastic parallels, as well as the Thraco – Trojan kinship, dealt with in the "Iliad", exclude the Indo-European origins of both Pelasgians and Thracians, as long as the Trojans are known to have been neither Greek, nor of any other Indo-European peoples. 


























.....

ek:


Yıl 1801... 
Asya Tarihi üzerine kurulmuş bir araştırma kuruluşunun yıllık yayınının ilk sayısında, kuruluşun başkanının açılış konuşmasından.
Özet olarak şunu söylüyor.

Tarihin eski çağlarında Yunanlıların yazdıkları Tarih kayıtlarında Asya ile ilgili tüm Coğrafya ve Tarihle ilgili özgün isimleri kasıtlı olarak değiştirdiklerinden söz ediyor. 

Garip bir şekilde ırmak, kent, ülke adlarını tanınmaması için sakladıklarından söz ediyor. Bu yaptıklarının hala bu günlere kadar büyük karmaşıklığa ve belirsizliklere neden olduğunu söylüyor.

Bu yapılanın tek amacı o toplumları Tarih sahnesinden silmektir.

Bu böyle olunca da: Tarihin 5500 yıl ve öncesine uzanan ve zamanının en ileri ve büyük uygarlığı olan Türk Oğuz Boyu uygarlığının adını verdiği  "Oğuz" Irmağı'nı, bir beş para etmez Üniversitenin, beş para etmez profesöründen tarihi adı diye "Oxus" olarak öğrenirsin.

Sonra da dünya üzerinde kimsenin ciddiye almadığı, elindeki o beş para etmez diplomayla boş kafalı bir asalak olarak yaşarsın. Hatta haddini bilmez bir de ağzını açarsın…


Ali Erden Sizgek


Kaynak:
Vol. 1, 1801



ÇOK İYİ BİLİNEN BİR GERÇEK VARDIR Kİ ,
O DA "TEMİR" KELİMESİNİN TÜRKÇE OLDUĞU VE "DEMİR" ANLAMINA GELDİĞİDİR.










______________________










TURKUAZ.....TURQUOiSE....


Olabilir mi?

Mavi/Yeşil = Turkuaz

Doğu kültürlerinde yeniden doğuş, yeni bir hayat, yüce olan....
Mavinin yeşille karışmış bir tonu...
Mavi gökyüzü , tanrı...
Yeşil ise doğa, toprakana...
Turkuaz, yani "Türk Mavisi" diye anılan renk...
Turkuaz = Turk - u - az = as'tan da gelebilir mi?
O zaman Turkuaz = As Türkleri demek olmuyor mu?
ve As Ulu, Yüce anlamındaysa................................

SB.

Olabilir mi?











..........





French : turquoise - turcoază - turquoise - turcoaz - bleu canard

ÉTYMOLOGIE
Turquois, qui était l'adjectif de turc........// Ottomane / Turquin


....

* turcoaz - tirkiz ,tirkizan : Croatian

* turcoaz - tyrkysowy, tyrkys, akvamarin : Czech

* turkis, turkisfarvet : Danish

* turkus : Polish 

* turquoise, turkoois, aquamarijn : Dutch

* türkiisinine, türkiis : Estonian

* turkoosi , turkoosinvärinen, turkkilainen : Finnish

* türkis, aquamarin, zyan = (Türkis (Farbe).Türkis (Mineral)) : German

* türkizkék : Hungarian

* turchese : İtalian

* tirkīzzaļš, zaļganzila krāsa : Latvian

* turkis, tamsiai žydra/žaliai melsva spalva : Lithuanian

* turkisfarget : Norwegian

* turquesino, turquesina, turquesado, turquesada, azul turquesa, Turquesa, água-marinha : Portuguese

* tirkizan, тиркиз : Serbian

* tyrkysový = (tyrkys ; couleur) : Slovak 

* turkizen = (turkiz ; couleur) : Slovenian

* turquesa, ciánico = ((azul) turquesa : una región de Turquestán, couleur) : Spanish 

* turkos, cyan, cyanfärg, turkosfärg, turkosfärgad = (turkos förekommer inte i Turkiet men handeln mellan turkarna och Västeuropa gjorde att den kom att associeras med Mindre Asien) : Swedish 

* голубой цвет, бирюза, бирюза́, бирюзовый : Russian

* manga-maitso, mivolo manga-maitso: Malagasy

* فیروزه ای, زرد, فیروزه : Persian

* biru kehijauan : Indonesian

* こうたくのあるあお, アクア, 光沢の有る青, シアン, トルコ石, アクアマリン, アクアマリーン, コバルト, コバルトブルー, コバルト・ブルー, タコワーズ, ターコイズ, ターコワーズ, ピーコックブルー, 藍緑色 : Japanese

* फीरोजा़, फ़ीरोज़ा : Hindi

* טורקיז, טוּרקִיז: Hebrew

* 青色, 青綠色, 青绿色 : Chinese

*فَيْروزي: مُخْضَر على أزْرَق, زّبرجد, فيروز : Arabic

* τιρκουάζ, κυανό, τυρκουάζ, το τιρκουάζ χρώμα : Greek

* greenish blue, cobalt blue : English

* firuze rengi, Türk mavisi, turkuaz : Türkçe


Turk / Turco / Turukku / Turuukkii / Turki
Turq / Tourqois / Turcoaz / Turcoaza
Turcaeque / Tyrcae / Tyrk / Turcae
Ottomane / Turquin / Türk


 :)


.......

"Trakya ovaları Bizans kaynaklarında "ASTİKE" ovaları diye geçer"..... "Küçük Menderes'in "ASTARPA" olması gibi".

"Beyaz as erlerin (oğuzların)".

""As" ların kökeni tartışmalı olsa da, İzlandalı tarihçi onları Türklerle aynılaştırması tesadüf değildir. Belirtelim ki, Roma eyaleti "Asya"nın adı “Küçük Asya'da bulunan "Assuva" nın 
adı ile alakalıdır (Qenri, 1987: 37)"........

"bu durumda "~IYA" eki Türk "ey, ev, oba" - yani " ev, yerleşim yeri, mesken" kavramları ile aynı manadadır ve muhtemelen, " Assuva "adındaki"-uva", " IYA" eki ile aynı anlamdadır ve 
Türk" uva - oba "kelimesinden alınmıştır".

""As"ların menşeyi tartışmalı olsa da, onların isimlerinden 
biri de "Alan" dır".

"“As dili köken itibariyle Peçeneklere aitti.. ”".

"İlk Türkler kendi atalarının Bozkurtla (Askurt) ilgili olduğunu düşünmüşler, M.Kaşgari (XI.asır) onu “as börü” (22) diye adlandırmıştır. Oğuzlar arasında “as kurt” olarak tanınmış 
olan bu muhteşem mitolojik kült çok büyük bir 
siyasi anlam kazanmıştır.".

"Hitit kralı II.Tudhalia (MÖ.1460-1440) askeri sefer düzenlediği bu coğrafya için anallarında ASSUWA adını kullanır. ASSUWA ya da ASUWA söyleyişi kimi araştırmacıların yapıtlarında ASOWA olarak da geçer. 

"Asya" sözcüğünün Hititce aslı "ASOWA" idi. Bu ise AS ÜLKESİ, AS YURDU , ya da AS SOYU, AS OĞULLARI anlamındaydı.

Vivien de Saint Martin AS ya da ASİ adı için: "ASİ adının MÖ.1300 yıllarında Küçükmenderes kıyılarına yerleşmiş olan SCYT (diğer adları İSKİT, SAKA, ASSAKA, AS-KEL-AT) toplumu ile ilgili büyük bir kavim olan AS (ASES) kavminin adından gelmiş olması çok güçlü bir olasılıktır." bilgisini verir.

Macar bilgini Peter Vaczy ise : "İSKİTLER... aslında tüm Türkistan'ı ve üstelik tüm Sibirya bozkırlaını kaplaması altında bulunduran büyük SAKA kavimler ailesinden çıkmıştır" der.

S.G.Agacanov : "10.yüzyılda Oğuzlar arasında Peçenekler ve AS'lar...bulunuyordu" bilgisini verdiği gibi , Lev Nikolayeviç Gumilev : "Asya Kıtası'ndan Sayan Sıradağları ile Altaylar arasında AS'ların yaşadığını" belirtir.

Abu Reyhan Biruni : "Ceyhun Irmağı'nın...Oğuz ülkesini sular altında bıraktığını... buradaki ALAN ve AS'ların Hazar sahillerine göçtüklerini" bildirir.

Grjimaylo ise : "AS'ları Türk oymakları arasında gösterir"."

"Türkmen Dahalar´da da, „Arşak“ adı unvan olarak, 36 Hükümdar için kullanılmış ve Yunanca kesilen paralarında da, değirmi-sakallı portretlerinin yanına „ASAKOY“ diye yazılmıştır. "