Translate

iskandinav etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iskandinav etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ağustos 2014 Cuma

TÜRKLERİN GİZLİ TARİHİ








"...aslında gizli değil, kasten ve özel maksatla gizletilmiş tarihtir...." ..."Türk halklarının aleyhine ortaya çıkarılmış sahte tarihçilik, aslında toprak davasıdır ; benimsenmiş (daha doğrusu çalınmış!) eski Türk kültür ve medeniyetine sahip olmak maksadı ile Türk halklarına karşı ilan edilmemiş manevi savaştır. 
Hem de adil olmayan bir savaş!"....




İberya'yı adım adım gezen Strabon :

"Kutsal burun da dahil olmak üzere batı sahillerine doğru TAQ nehrinin döküldüğü yere kadar İberya'nın batı taraflarının başlangıcıdır. Güneyde ise ANA nehrinin döküldüğü yere kadar, güney kısmının başlangıcıdır. Her iki nherin kaynağı doğudadır. Ama TAQ öteki nehirlerden daha büyüktür ve doğrudan batıya aktığı halde , ANA güneye dönerek vilayeti iki nehir arasındaki esas halk Keltlerdir. Ülkenin derinliklerinde KARPATAN, OREATAN ve VETTONLAR yaşarlar.... Bu eyaletten, kaynağını ANA ve TAQ nehirleri gibi aynı yerden alan BATIY nehri akar...."

"...Nehrin adına uygun olarak ülke BATİK olarak adlandırılmıştır. Halk ise ülkeye TURDETAN der. Halkı TUADETAN, bazılarını ise TURDUL olarak adlandırırlar. Bir kısım yazarlar onları bir halk , bir kısmı ise çeşitli halklar olarak gösterirler. Polibiy "TURDULLAR TURDENT'lerin kuzey komşusudur, ama şimdi onların arasında hiçbir fark bulamazsınız", diye yazar. TURDENT'ler kendilerini İberya halkları arasında en kültürlü halk olarak sayarlar. Onların alfabesi vardır, kanunları vardır ve kendi boylarının adına manzum hikayeli şiirler yazarlar. (kendilerinin dediği gibi yazılarının altı bin yıllık bir geçmişi vardır.) ...Başka İberya halkları da yazıyı bilirler, ama onların harfleri arklıdır, çünkü onların dilleri ayrıdır."

Strbon 3.kitabında İberya'dan başlamıştır. Şaşırtıcı olsa da, yukarıda tercümesini verdiğimiz metinde, Türk toponim, hidronim ve etnonimleri yeteri kadar boldur.

Belki de ,coğrafyanın yazarı Strabon Türk'tür (!)

Yahutta, coğrafyayı Rusçaya çeviren Q.A.Stratanovski Türk'tür (!)

Bu eser, eski Yunan dilinden , çağdaş Rus diline çevrilirken bilerek ya da bilmeyerek bir çok hata yapıldığını, bir hayli tahrife uğradığını gözden ırak tutmuyoruz.

Ama, belge, belge olarak kalır. Bu eserde, yeteri kadar Türk toponim, hidronim ve etnonimleri vardır ve bunları artık tarihten silmek mümkün değildir.

Strabon'un gösterdiği ANA nehrinin adı hiçbir şey ile karşılaştırılacak gibi değildir. Bin yıldır genel Türk dilinde ANA,APA,ABA gibi kullanılan bu söz süme dilinde AMA gibi kullanılmıştı.

Türklerde ANA en kutsal en yüce bir valıktır. ANA nehri civarında yaşayan eski Türk boyu nehre bu adı hangi sebepten vermiş bilmiyoruz. Her halde, geçimlerini bu nehirden sağladıklarından, nehrin onları yedirip, içirip doyurduğundan dolayı, nehre ana gibi bakmışlar ve ANA adını vermişler diye düşünmek mümkün.

"...İberyalıların bu körfez vilayetinde BASTETAN adını taşıyan (onlar BASTUL da derler) KALPA dağı vardır....Eğer iç denizden dış tarafa doğru yüzersen, bu dağ sağda kalır, ondan kırk stadiya uzakta KALPA şehri kurulmuştur....

.....Bunlardan daha güçlü ve şöhretlisi ise esası Marsel tarafından yapılmış KORDUB'tur.....

KORDUB..bu söz KOR+DUB sözlerinin birleşmesi ile yapılmış bir birleşik sözdür. KOR sözü Türkiye Türkçesinde ateşte kızarmış kömür,sıcaklık anlamı taşımaktadır. Azerbaycan Türkçesinde ise fonotik ses değişmesine uğrar ve KOR / QOR gibi okunur ve anlamı aynıdır.

DUB ise Sümerce "kil levha", Türkçe TUP varyantı ise "pişmiş kerpiç-tulpa (tuğla)" anlamı taşır. Bu anlamlar doğru ise KORDUB'un anlamı "kerpiç pişirenlerin şehri" olmalıdır.

....İberyalı Keltler arasında KONİSTURQ liman şehirleri arasında ise daha meşhuru ASTA şehridir....

...Her halde tabiatı seven insanlar...Bu yerlerde kendileri için şehirler ve başka yaşayış mıntıkaları kurmuşlar. 
Bu şehirler listesine şunlar dahildir : ASTA, NABRİSSA, ONOBA, OSSONOBA, MEANOBA ve başkaları....

...SALAS sakinleri gizemli ve zarif parçalar hazırlıyorlar...."

Türk Boylarının birinin adı BASMAL idi....

Eski SSCB'de KALPA adında Türk Boyları vardı....

ASTA....."yavaş", "sükünet", "sessizlik", "giriş kapısı" anlamları vardır.

Azerbaycan'ın güney bölgesinde ülkeye girilen yerde ASTARA şehri vardır.

Kazakistan'nın başkenti ASTANA gibi....

Strabon liman şehirleri arasında en meşhur olanın ASTA olduğunu yazar. Eyalete ya da ülkeye giriş buradan olur. Her halde milattan önce, şindiki İspanya toprakları üzerinde ASTA diye bir şehrin olması ve şimdiye kadar aynı anlamlı olarak bu sözün çağdaş türk dillerinde korunması, gerçekte çok önemli husuları haber vermektedir. Bu söz için başka bir ihtimal de göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum. Bu şehrin adı AS/AZ boyundan da alınmış olabilir.

AZ/AS boyu hakkında Prof.Firudin Ağasıoğlu şunları yazar:

" Azerbaycan ülke adının kökündeki Azer boy adının ortaya çıkmasının esas özeği olan bu AZ boyu, Türk etnosu içindeki bir çok boydan biridir. AZİYA/ASİYA adındaki paralellik gibi AZ etnoniminin AS varyantı yaygın olarak kullanılmıştır. Bunun böyle yayılmasının sebebi AZ/AS boylarının zamanında eski Azerbaycan'dan Batı, Kuzey ve Doğu yönlerine yaptıkları göçlerle ilgilidir. Üç-Dört bin yıldır ki, bu boylar, tarihi kaynaklarda adı geçen boylardandır."

AS boylarının Troya (Truva) dan Avrupa ve İskandinavya'ya göçleri hakkında "Küçük Edda" abidesi de yeteri kadar bilgi vermektedir. Hatta orada , ASLAR Troya'daki (TUROBA) adetleri TÜRKEL, ANAR, ATLI gibi şahıs adlarını ve diğer toponimleri kendileri ile birlikte Avrupa'ya getirdikleri kaydedilmiştir.

Tarihen bilinir ki, OBA sözü sadece Türklerin kullandıkları bir sözdür ve Türklere aittir.

Bu günde bir çok Türk boyu tarafından aynen kullanılmaktadır.

ONONBA on sülalesinin bir yere toplanıp OBA kurması anlamındadır.

(On sülalelik oba) OSSONOBA, otuz sülalenin bir yere toplanıp OBA kurması anlamını taşır.

Şehirlerin adlarının böyle sıralanması bir daha gösterir ki, sülalerinin sayılarına göre şehirlere, şehri kuran sülalelerin sayısına göre isim verilmiştir.

MENOBA bir sülalenin kurduğu şehir anlamına gelir.

SALAS , SAL+AS sözlerinden yapılmış birleşik sözdür. Sal sözüne, hem boy adında, hem yer adında, hem de maişet eşyaları arasında rastlamak mümkündür. Dede Korkut Hikayelerinden tanıdığımız Kazan hanın kabilesi SALUR olarak adlanmıştır.

Burada bizim esas iddia ve düşüncelerimiz adeta ispatlamaktadır. Şöyle ki "Türklerin doğuya ve batıya göçleri sadece Anadolu ve Azerbaycan topraklarından başlamıştır. Bu topraklardan Avrupa'ya göç başlamış ve henüz yerleşik hayata geçmemiş Avrupa'da yer, şehir, şahıs ve nehirlere Türk adları verilmiştir.

KON+İS+TURQ birleşik bir sözdür. KON eski Türklerde yer, mesken ifade eder.

"ErgeneKON yurdun adı, Börteçine kurdun adı."

Strabon "..ibera kıvrımı ile deniz arasında...birinci şehir TARRAKON'dur...." diye yazar....

Burada geçen TARRAKON sözünün anlamı TÜRK'ÜN MEKANI-YERİ olabilir. Çünkü , dünyanın bütün Türkologları TÜRK sözcüğünün TARRAKON sözünün birinci hecesi olan TAR sözünden ortaya çıktığına asla şüphe etmiyorlar.

Mesela büyük Türkolog N.Y.Marr "Türk teriminin TAR-HAN sözünden" ortaya çıktığını yazıyor. Bu hiç de tesadüf değil, çünkü bu söz boylar arasındaki boy üstünlüğünü bildirir ve hatta o boyu kutsallaştırır ve Tanrı ile eş değer tutardı.

Bununla ilgili Kononov şunları yazar:

"Bu alıntıda dikkati daha çok N.Y.Marr'ın açıkladığı Türk terimine yöneltmek istiyorum. O "Türk" terimini başka özellikleri ile birlikte kutsallığa beraber seçilmişlerlere ait sayar."

Bizim düşündüklerimizi F.Ağasıoğlu'da onaylıyor. o "Protoazerlerin (birlikte prototürklerin) kökenine ışık veren teonimlerden biri de hiç şüphe yoktur ki, TAR/TUR alamorfu ile kullanılan Tar sözüdür ki, bu da sonralar Türk sözünün ortaya çıkmasını sağlamıştır. Azer diyalektlerinde bugün de tarı sözü "Allah" anlamında kullanılmaktadır."

Sonralar TAR/TUR terimini çeşitli toponim ve etnonim, buna benzer adlarda buluruz. Mesela Uygurlara TARANCI da diyorlar. Tatar sözü "TARLIK TATARLARI" sözü ile birlikte de kullanılır.

Etrüsklerin ulu atalarının TARKAN adını taşımasını da unutmamalıyız.

Unutmayalım ki Heredot İskitlerin (Sakların) ulu atalarını TARGİTAY olarak adlandırır.

O tarih kitabında şunları yazar: "Bir zamanlar henüz yerleşik hayata geçmemiş bu insanların ilk sakini TARGİTAY adında bir insan olmuştur. İskitlerin dediğine göre TARGİTAY'ın babası Zeus, annesi Borifen nehrinin kızıdır. (İskitler ısrar etseler de ben buna inanmadım) Böyle bir nesli olan TARGİTAY'ın üç oğlu varmış...."

Göründüğü gibi, ünlü Türkolog N.Y.Marr , TAR/TUR terimini nasıl kutsallaştırıyor Tanrı'ya bağlıyorsa, Heredot'da TARGİTAY'ın Zeus'un oğlu olduğunu , inanmasa da, yazıyor.

Çağdaş Türkiye ve Azerbaycan lehçelerinde şu anda da başlangıçı TAR / TUR olan bir çok söz bulunmaktadır.

Strabon'un İberya'da gösterdiği TARRAKON şehri TAR/TOR terimi ile sıkı sıkıya ilişkilidir. Türk ya da kutsal yer gibi anlaşılır ve yalnız TAR sözüne Türk dilleri tarafından yaklaştığımız zaman bu sözün anlamını anlamak mümkün olur.

"......Strabon "..ibera kıvrımı ile deniz arasında...birinci şehir TARRAKON'dur...." diye yazar....

Burada geçen TARRAKON sözünün anlamı TÜRK'ÜN MEKANI-YERİ olabilir. Çünkü , dünyanın bütün Türkologları TÜRK sözcüğünün TARRAKON sözünün birinci hecesi olan TAR sözünden ortaya çıktığına asla şüphe etmiyorlar...."

Turduli
Turdetani
Tartessian
Tur/ Tar 
Turukku - Turk.

...."Küçük Asya'daki Troya'dan (Turuva-Turoba) Avrupa'ya oradan İskandinavya'ya giden boyların TOR/TÜR adlı tanrıları vardı. Bu yüzden İskandinav Sakalarında Türkel, Turid, Torleyk, Toralv (Tor Alp), Torlauq, Torqaut, Torlak, Torarin, Torberg, Trqeyr gibi antroponimlerin kökünde AS boyların TOR/TÜR şeklinde kullanılan teonimi vardır. TOR tanrının (THOR) fonksiyonunun (A.Bremenski) "v poyedenski s velikanami; plodorodiye çerez qrozu" (C.Dümezil) şeklinde olması ilginçtir. Bu yorum bizim açığa çıkardığımız TAR/TÜR toponiminin "ölü-dirilme" düşüncesi ile ilgili olduğu ve Azer dilindeki TORUN, TÜREME tipli sözlerde aynı anlamın kalması ile uygunluk yaratır." - Prof.Dr.Firudin Ağasıoğlu






Milattan önce üç binlerde rastlanan "Turukku" sözüne gerçekte Rus ve Avrupalı alimler bilerek değer vermemiş ve bunu görmezden gelmek istemişler.

Oldukça garip ama, gerçek bu! Bu gerçeğe rağmen , Rus Türkologları başka sözlerin köküne her zaman ciddi bir şekilde bakmışlar, bu sözün kökünden ortaya çıkan diğer sözlere ciddi görüş bildirmişler, fakat Akat alfabesi ve dili ile yazılan bu "Turukku" sözünün üzerinden geçip gitmişler, inceleme gereği bile duymamışlar.

Neden böyle yapmışlar?

Cevabı çok basittir.

Turukku sözünün kökünde "tur-" , daha öncesinde ise "tar-" sözü vardır.

Bütün dünya alimleri "tur ve tar" sözlerinin Türk milletine ait olduklarını yazmışlar.

Durum böyle olunca "Turukki" lerin beş bin yıl önce Doğu Anadolu ve Azerbaycan'da prototürkler olarak yaşadıklarını nasıl yazacaklardı?

Çünkü, bunlar herkese "Türklerin batıya gelmeleri 7.- 9.yüzyıldadır" ,diye zorla kabul ettirmişlerdi.
Olmuyor sayın tarihçiler, olmuyor!

Eğer Türkler batıya 7. - 9. yüzyıllarda gelmişlerse, o zaman bizim ecdadımız sayılan ve prototürk kabul edilen Qutiler , Lulubeyler, Kimmerler, İskit ve Sakalar, Hunlar, Bulgar ve Avarlar, daha adlarını sayamadığımız onlarca boylar beş, dört, üç bin yıl önce Avrupa'da ne geziyorlardı?



Yunus OĞUZ - Bahtiyar TUNCAY (Azerbaycan)
Türklerin Gizli Tarihi
Aktaran: Hüseyin ADIGÜZEL


//KİTAP TAVSİYESİ

.....


ek bilgi: AS

Livius VI.41 & VIII.6. Gaius Suetonius Tranquillus’un (MS 69-140) De Vita Duodecim Caesarum (On İki Caesar’ın Yaşamı) isimli eserinde, ilk Roma imparatoru G. O. Augustus’un ölümü ve ölümü sonrası tanrılaştırılmasına değinilen yazıma göre, bir yıldırım düşmesi yüzünden heykelinin üzerindeki yazıttan isminin (Caesar) ilk harfi olan C’nin silinmesi, yalnızca yüz gün ömrü kaldığı ve ölümünden sonra tanrı makamına ulaşacağı şeklinde yorumlanmıştır.

Zira, 100 sayısı için C harfi kullanılması yanı sıra, Caesar adından geriye kalan aesar, Etrüskçe’de tanrı anlamına gelmektedir.

(Suetonius II.97.)

Dr.Murat Orhun
Pamukkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, 
Tarih Anabilim Dalı, Eski Çağ Tarihi Bilim Dalı
Akademik Bakış Cilt 3, Sayı 5.Kış 2009


Buradaki Caesar - Aesar = Etrüskçe Tanrı anlamına geliyorsa...
A (e) SAR - ASAR - AS+AR - AS Türkleri.


.....

Trakya ovaları da Bizans kaynaklarında ASTİKE ovaları diye geçer...

Kaynak:
Bizans Kaynaklarında Türkler (Menandros'un Fragmanları)



KÜÇÜK MENDERES'İN "ASTARPA" OLMASI GİBİ


SB.

TARİHİNE SAHİP ÇIKAN MİLLET YENİLMEZ OLUR








TARKASNAWA MÖ.13.yy
KARABEL KAYA KABARTMASI




Tarkasnawa, [Mira Ülkesi]'nin Kralı
Mira Ülkesi'nin Kralı Allantallis'in [oğlu]
Mira Ülkesi'nin Kralı ...... torunu.

Kemalpaşa ve Torbalı ilçeleri arasındaki yol üzerinde ve Bozdağlar sıradağlar kütlesi içinde, bu dağ silsilesinin en batıdaki kısmını oluşturan Nif Dağı ile daha doğuda uzanan kalan kısmı arasında yer alan bir geçittir. İzmir'den yaklaşık 20 km uzaklıktadır.


The inscription of the Karabel rock-carved prince-warrior monument in Mount Nif was read as attributing it to "Tarkasnawa, King of Mira", a part of the Kingdom of Arzawa.

Tarkasnawa, King of Mira (land).
(Son of) Alantalli, King of Mira land.
Grandson of (...), King of Mira land.



....


PELOPS / ATLANTİS / OLİMPİYATLAR:
The Name Atalantis or Atlantis:
Tarkandemos
Tarkhun
Tarquin
Tarkhun was also applied as a name to a tribe of Jaghata Turks: 


TARHAN : SOYLU KİMSE, BEY
TARKAN : AYRICAKLI, SAYGIN
TARCAN : AYRICAKLI DOST


SADECE TÜRK KÜLTÜRÜNDE GÖRÜLEN BİR İSİMDİR !





____________


eski adı Tartesos nehri , bugünkü adı Guadalquivir ..........(kaynak:)  
........İspanya'nın 3., Endülüs Özerk Bölgesinin en uzun ırmağı....


Guadalquivir'in Roma öncesi adı Betis.. Baetica...
İspanyolca Betica

wiki de ise:
The name comes from the Arabic al-wādi al-kabīr (الوادي الكبير), 'The Great Valley'. Classical Arabic Wadi is pronounced in present-day Maghreb as Oued. The Phoenicians named the river Baits, later Betis (or Baetis) from pre-Roman times to the Al-Andalus period, giving its name to the Hispania Baetica Roman province. An older Celtiberian name was Oba (gold river), leading to the assumption that etymologically Córdoba means city on the Oba (Cart-Oba), 
but it is actually derived from the Phoenician qorteb meaning 
"oil press".

diye geçiyor.....

OBA (Gold river) mış....OBA .. OBA...dır
Celtiberian name  mış...Cordoba'nın anlamı da "OBA da şehir" miş... KORDOBA - KOR OBA ..dır
Baits mış...BATI ... dır..

Celtiberian mış , Phoenician mış....


Nehrin iki adı var: Baits/Batık/Batı ve Tartessos


başka yerde:
"Some of the Iberian cities retained their pre-Indo-European names in Baetica throughout the Roman era. Granada was called Eliberri, Illiberis and Illiber by the Romans; in Basque, "iri-berri" or "ili-berri", still signifies "new town"."

pre indo european miş...
Bask dili eklemeli dil grubuna girer ve turanidir.
Türkçede mutlaka iri-berri veya ili-berri anlamları vardır...


Dilcilere duyurulur







İber yarımadasındaki Tartessos....ve Atlantic Okyanusu ....
o zaman ProtoTürklerin kurmuş olduğu 
Tartessos  Atlantis  olabilir mi?.....











9 Haziran 2014 Pazartesi

DÖRT YÖN TAMGALARI ve DRAVİDİAN DİLİ




TRUVA VAZO - link


ETRÜSK MÜHÜR
GÜRCİSTAN PETROGLİF


İNDUS VADİSİ MÜHÜR- link


HAWAİİ MÜHÜR - link


FRANKLARIN HÜKÜMDARI DİNDAR LUDWİG (ŞARLMAN'IN OĞLU) PARASI




 Hopi Yerlileri - Amerika


 Aydın Arkeoloji Müzesi





............
İndus Vadisi !?


A Comparative Grammar of the Dravidian Or South-Indian Family 
of Languages by Robert Caldwell


....My own theory is that the Dravidian languages occupy a position of their own between the languages of the Indo-European family and those of the Turanian or Scythian group- not quite a midway position, but one considerably nearer the latter than the former....page vii

.... In some particulars- as-might be expected from the contact into which the Sanskrit-speaking race was brought with the aborginal races of India-Sanskrit appears to differ less widely than the other Indo-European tongues from the languages of the Scythian group. 

One of these particulars- the appearance in Sanskrit of consanants of the cerebral series- will be discussed fruther on in connection with the Dravidian system of sounds. Mr.Edkins in his "China's Place in Philology" has opened up a new line of inquiry in regard to the existence of Turanian influences in the grammatical structure of Sanskrit. He regards the inflexion of nouns by means of case endings alone without prepositions in addition, as the adoption by Sanskrit of a Turanian rule.

He thinks alsı the position of the words in a Sanskrit prose sentence is Turanian rather than Aryan.

It is an invariable law of the distinctively Turanian tongues that related sentences precede those to which they are related. It is another invariable law that the finite verb is placed at the end of the sentence. In both these particulars Mr.Edkins thinks that Sanskrit has yielded to Turanian influences.

This certainly seems to be the case with regard to the vernaculars which have been developed out of the old colloquial Sanskrit; but in so far as the Sanskrit of literature is concerned, the Turanian rule is far from being universally followed. Mr.Edkins himself gives an illustration from a Sanskrit prose story (p315) which shows that a relative clause sometimes succeeds, instead of preceding, the indicative clause , and that the position of the finite verb is not always at the end of the sentence. Perhaps all that can be said with certainty is that in Sanskrit prose and in prosaic verse related sentences generally precede, and the finite verb generally comes last. Up to this point, therefore, it may perhaps fairly be held tahat Turanian influences have made themselves felt even in Sanskrit.



We are safer, however , in dealing with facts than with causes; for on this theory it might be necessary to hold that LATIN syntax is more TURANIAN than GREEK, and GERMAN more TURANIAN than ENGLISH.... page: 56



...I described the conclusion I arrived at as similar to Rask's, not the same, because I did not think it safe to place the Dravidian idioms unconditionally in the Scythian group, but preffered considering them more closely allied to the Scythian than to the Indo-European. 

In using the word "Scythian", I use it in the wide, general sense in which it was used by Rask, who first employed in to designate that group of tongues which comprises the Finnish, the Turkish, the Mongolian, and the Tungusian families. 

All these languages are formed on one and the same grammatical system and in accordance with the same general laws. They all express grammatical relation by the simple agglutination of auxiliary words or practicles ; whilst in the Semitic languages grammatical relation is expressed by variations in the internal vowels of the roots, and in the Chinese and other isolative, monosyllabic languages, by the position of words in the sentence alone.

The Indo-European languages appear to have been equally with the Scythian agglutinative in origin; but they have come to require to be formed into a class by themselves, through their allowing their agglutinated acuwiliary words to sink into the position of mere signs of inflexion.

The Scythian languages have been termed by some the Tatar family of tongues, by others the Finnish, the Altaic, the Mongolian, or the Turanian; but as these terms have often been appropriated to designate one or two families, to the exculision of the rest, they seem too narrow to be safely employed as common desgnations of the entire group.

The term Scythian having already been used by the classical writers in a vague, undefined sense, to denote generally the barbarous tribes of unknown origin that inhabited the northern parts of Asia and Europe, it seemed to me to be the most appropriate and convenient word which was available.

Professor Raski who was the first to suggest that the Dravidian languages were probably Scythian, did little more than suggest this relationship. The evidence of it was left both by him and by the majority of succeeding writers in a very defective state. General statements of the Scythian relationship of the Drabidian languages, with a few grammitaical illustrations, occupy a place in Prichard's "Researches" and have been repeated in several more recent works.

Prichard himself wished to see the problem, not merely stated, but solved; but I believe it can never be definitely solved without previously ascertaining by a careful, intercomparison of dialects, what were the most ancient grammatical forms and the most essential characterstics of the Dravidian languages and of the various families of languages included in the Scythian group respectively.

It was not till after I had commenced to carry the first edition of this work through the press that I became acquainted with Prof.Max Müller's treatise : éOn the present state of our knowledge of the Turanian Languaes" included in Bunsen's "Outlines of the Philosophy of Universal History". Notwithstanding the great excellence of that treatise, I did not find my own work forestalled by the Proffesor's. His was a general survey of the whole field....page 65


...An excellent beginning has been made in Boller's treatises: "Die Finnischen Sprachen" and "Die Conjugatşon in den Finnischen Sprachen" , Schott's treatise: "Über das Finnish-Tatarische Sprachengeschlecht" and Castren's "De Affixis Personalibus Linguarum Altaicarum" ; in addition to which we have now Professor Hunfalvy's paper "On the Study of the Turanian Languages" in which he carefully compares the Hungarian, Vogul, Ostiak and Finnish and proves that the vocabularies of those four languages are of a common origin, and that their grammars are closely related....page 66

...It is also to be remembered that the Turkish, Finnish, Hungarian and Japanese languages though in many particulars distinctively Turanian, have become still more inflexional than the Dravidian....page 68

Professor Oppert holds that the people by whom this language was spoken were Medians, but agrees with Mr.Norris in considering the language Scythian- that is Turanian....page 69


A Comparative Grammar of the Dravidian Or South-Indian Family of Languages , by Robert Caldwell - link




The Scythians are Turks
_____________________


15 Nisan 2014 Salı

KASSiTES OF BABYLONiA







KASSITES OF BABYLONIA

Whose language was Akkadian. Many of their texts occur at Nipur, and they erected boundary stones in the 12th and 11th centuries BC. The later Kassites used the Semitic Babylonian language.


AKKADIAN
The old TURANIAN race of Babylonia, 
named from the region Akad or Ak-kad.













Horned serpent devouring man -  Chalcatzingo







Western San Rafael Swell region of Utah






Pony Hills and Cook's Peak, New Mexico










İskandinavya MS.5.yy




İskandinav / Kurt/Evren/Serpent - Runik yazı ile





İskit - Boynuzlu Kurt/Evren/Serpent MÖ.500-400 




Mezopotamya / Boynuzlu Kurt/Evren/Serpent






Viking Dönemi 





Kurt/Evren  1500-1700




Sasaniler - MS 5.-6.yy









İsis / Serpent - MS.2.yy




____

1 Ocak 2014 Çarşamba

HEYERDAHL, ODİN, TÜRK








THOR HEYERDAHL ;
Odin'in Türk olduğunu söyleyen İskandinav bilim adamı ; 
Norveç'te ulusal kahraman ilan edilen , Deniz Harpokulu Eğitim Gemisi'ne ismi verilen kişi...


Kitabı "Jakten på Odin" (The search for Odin, Thor Heyerdahl, Per Lillienström, J. M. Sternes Förlag, 2001), sadece Norveççe yayınlandı, İngilizcesi basılamadan vefat etti.

Kitap yayımlanınca büyük tartışma yarattı. Heyerdahl ve taraftarları arkeoloji, tarih, yer adları, dilbilim (lingvistik) ve kökenbilimi (etymologi) metotlarından yararlanarak bilimsel bir araştırma yaptıklarını öne sürerken, karşıtları bu araştırmaya "pseudo (uyduruk)" araştırma adını taktılar. 

Dilbilimci Even Hovdhaugen, Kuzey uzmanı Else Mundahl, din tarihçisi Gro Steinsland, arkeologlar Christian ve Anne Stahlberg ortak bir eleştiri yazarak Profesör Thor Heyerdahl ve heyetinin yazdıklarının modern din tarihi araştırması ve kökenbilimle ilgisiz kurgular olduğunu, onların yeterli arkeolojik metot bilgilerinin olmadığını, gerekli arkeolojik donanıma sahip olmadıklarını, İzlanda masallarını 1600'lü yıllarda olduğu gibi baştan sona doğruymuş gibi okuduklarını savundular. 

Vardıkları sonuç şuydu: 
"Bu yapıt ne araştırmadır, ne de modern verilere dayalı bilgi kitabıdır."


Thor Heyerdahl ve ekibi kitapta ; 
"Biz Avrupalılar yazı dahil pek çok kültürel unsuru Türklerden aldık ve medeniyetimizi bunun üzerine inşa ettik" diyordu...

İşte kanlarını donduran sonuç buydu ....


M.Turgay Kürüm
Araştırmacı Yazar


________________


Thor Heyerdahl'ın M.T.Kürüm'e yazdığı mektup: 






"Futhark " alfabesi M.S. 3. yüzyıl ile 17. yüzyıl arasında , Kuzey Avrupa Germen halkları arasında (İsveç, Norveç, Danimarka) kullanılan bir alfabedir.Yoğunluğu İsveç ve Norveç'de olmak üzere Avrupa da 3500 kaya yazıtının, bu alfabe ile yazıldığı kabul edilmiştir.

Bu makalenin konusu, diğer adıyla "Rün (1) " alfabesi de denilen "Futhark" alfabesinin, aslında Türk (2) asıllı GÖKTÜRK (3) alfabesi ile aynı temelden kaynaklandığını dikkatinize sunmaktır. 

FUTHARK ALFABESİNİN GİZEMİ: 


Kylver Kayası - Stanga Gotland İsveç


Mojbro Kayası - Uppland İsveç


Istaby Kayası - Blekinge İsveç


_____________


He was on the trail of Odin (Wotan), the Germanic and Nordic god of the mythologies of the early sagas. According to Snorre, the Icelandic author of the Nordic Sagas, who wrote in the 13th century, Odin was supposed to have migrated from the region of the Caucasus or the area just east of the Black Sea near the turn of the first century AD. Thor wanted to test the veracity of Snorre and, consequently, organized the Joint Archaeological Excavation in Azov, Russia in 2001.

Thor Heyerdahl's Final Projects
Azerbaijan International, Summer 2002: 


_____________________



The famous Norwegian anthropologist Thor Heyerdahl led the first archaeological expedition to Easter Island in 1955-56. In 1962 he gave a series of lectures to the Swedish Society of Anthropology and Geography in Stockholm. His lectures can be read in his book, Sea Routes to Polynesia.

Quoting from the text of the lecture on the Statues, he says, "at some unidentified date prior to AD 380, the first settlers landed on Easter Island, and found a verdant island covered by trees, shrubs, and palms." He proved this to be true from the extensive pollen samples taken from the crater lakes with the aid of 26 feet long cores from the sediments

His excavations proved that there were 3 separate epochs in the History of Easter Island, which the archaeologists have named Early, Middle and Late Periods. In the Early Period there was no production of giant statues, only altar-like elevations of very large, and most precisely cut and joined stones, which were erected with their facades towards the ocean, and a sunken court on the inland side. They were astronomically oriented, and constructed by highly specialised stone masons who studied the annual movement of the sun and in their religious architecture.

Not until the Second Period were the well known Giant Statues quarried and placed on the platforms. The archaeologists believe that during this period, around AD 1100, the Birdman Cult arrived and marked the commencement of the raising of the large ancestor statues. During a period of less than 6 centuries, more than 600 giant ancestor statues were carved from the quarries on the slopes of Rano Raraku after the forests had been cleared. 


Thor Heyerdahl - The Statues of Easter Island:


Birdman Cult




AKU AKU - THOR HEYERDAHL 


_______________



Snorri Sturluson, around 1220- 1240, gives the following account:

"The country east of the Tanaquisl in Asia was called Asaland, or Asaheim, and the chief city in that land was called Asgaard. In that city was a chief called Odin (Vodin/Wodan), and it was a great place for sacrifice. [...] People sacrificed to Odin and the twelve chiefs from Asaland, and called them their gods, and believed in them long after."

"Afterword to Gylfi's Mocking
But the ASA set them now to talk, and take their rede and call to minde all these tales that were told him, (Gylfi) and give these very same names, that are named before, to the men and steads that were there; for the sake that when long times pass by, men should not doubt, that those ASA of whom these tales were now told, and these to whom the same names were given, were all one.

Then was there (one) called Porr, and he is ASAPORRi the old one he is ÖKÜPORR, and to him are given those great deeds that EKTOR, wrought in TROJA; but men think that the TYRKS, have told about Ulyxes, and have called him Loki, because the TYRKS were his greatest foes." 

"Priamus king of Troja was a great lord over all the TYRKISH host..."


The Prose or Younger EDDA - by SNORRI STURLUSON 
translated from the old NORSE by George Webbe Dasent, Stockholm,1842 ; 





NOTE: 

*Tror (Thor), alleged son of Priamos's daughter Troan (Turan) and (Aga) Memnon.

* As / Asas people is also called as Alan's (Alanlar= Turks), they lived by the Van and Azov Lake, they are realeted with the Urartians. (YNGLINGA SAGA) The Urartian language seems unrelated to Semitic nor Indo-European. Urartian is a ergative-agglutinative language, like Sumerian, Hurrian (later Urartian), Turanian-Turkish languages. Urartu was finally destroyed in either 590 BC or 585 BC. Armenians today often claim that they are Urartians. In fact the Indo-European Armenians came to power on the waves of invasions. After the kingdom of Urartu had been destroyed, Armenians came to dominate the Urartian territory. At the same time, they absorbed parts of the remaining Urartian culture. In that sense the Armenians are the successors of the Urartians, but ethnically and linguistically they are the descendants of Indo-European invaders.


__________



"3-17. yüzyıl arası Futhark veya Rünik alfabesi: Kuzey Avrupa Germen halkları arasında (İsveç, Norveç, Danimarka) kullanılan bir alfabedir.Yoğunluğu İsveç ve Norveç‟de olmak üzere Avrupa da 3500 kaya yazıtının, bu alfabe ile yazıldığı kabul edilmiştir. Gerek Gôktürk diye anılan Türk kavmi, gerekse de Kuzey Avrupa Germen kavimleri bu temel alfabeden yararlanarak kendi yazı sistemlerini kurmuşlardır. Bu alfabenin Gôktürk alfabesi ile aynı temelden kaynaklandığı ispat edilmiştir."


Türk Tarih Kronolojisi / Şevket Koçsoy
Türkler-Cilt- 01 İlk Çağ - TTK Yayını -


....

"Doğudan Baltık bölgesine hareketin bir başka delili ise, Göktürk alfabesinin hemen hemen aynının kullanıldığı „Futhark‟ abecesi ile yazılmış taşların İskandinavya bölgesinde bulunmuş oluşudur."


Türk-Slav İlişkilerinin Başlangıç Dönemleri Üzerine  
Osman Karatay 
Türkler-Cilt 02- İlk Çağ - TTK Yayını -



.....

"Bu bilgilerin ışığında Türklerin bugünkü Doğu Anadolu, Azerbaycan ve Kuzey Kafkasya‟yı içine alan coğrafya içerisinde MÖ. 3500‟den daha önceki bin yıllarda var olduğunu rahatlıkla düşünebiliriz.

Bütün bu delillerden hareketle edindiğimiz kanaat, Göktürk (Runik) yazı, bu coğrafyada ideogram ve piktogram evresini geçirmiş, yarı hece aşamasına kadar gelmiştir. Göktürk yazısı, Doğuya yani Orta Asya ve Altay bölgesine doğru olan göçler sürecinde o bölgede edebi metinleri ifade edebilecek ölüde gelişmiş ve yaygınlaşmıştır.

Doğuya olan bu göre paralel olarak Batıya, Avrupa‟nın doğusuna ve hatta bugün Futhark yazısı diye anılan yazının kullanıldığı İskoçya, Danimarka ve İsveç‟e kadar yayılmış edebi metinleri ifade edebilecek işlek bir yazı haline gelmiştir. Eldeki belgeler, yazının gelişim evresi, arkeolojik buluntular ve tarihi seyir bunun açık göstergesidir."

"Futhark:
M.S. III. yy. ile XVII. yy. arasında Kuzey Avrupa Germen halkları arasında (İsveç, Norveç, Danimarka) kullanılan yazıdır. Yoğunlukla, İsveç ve Norveç‟te olmak üzere, Avrupa‟da 3500 kaya yazıtının bu yazıyla yazıldığı kabul edilmiştir. 16 ve 26 karakterli iki eski Futhark yazısı bilinmektedir. Bunlardan 16 karakterli olanına eski Futhark yazısı diyen bilim adamları bunları okuyamamaktadırlar. Bunlardan İsveçte bulunan Kylver Kayası (Stanga Gotland), Mojbro Kayası (Uppland), Istaby Kayası (Blekinge) Yazıtları ile İsveç ve Norveç‟te değişik zamanlarda bulunan metal, ağaç ve taş üzerine yazılmış birkaç eser de eski Futhark olarak adlandırılmaktadır. Ancak Batılı bilim adamları ısrarla bu yazının SlavGerman (Viking) ırkına ait olduğunu söylemektedirler. Bununla birlikte soldan sağa doğru Viking yazısı şeklinde olan bu yazıyı okumada da başarılı olamamışlardır."

"Kuzeybatıda ise özellikle İsveç, Norveç ve Danimarka‟da yaklaşık 3500 taş üzerinde bulunan ve Futhark adıyla anılan buluntuların da Göktürk (runik) yazı ailesi içerisinde değerlendirilmesi doğru olacaktır."


Göktürk Yazısı / İsmail Doğan  
Türkler Cilt 03- TTK Yayını - 



...

Avrasya'da Runik Yazı / M.Turgay Kürüm
Türkler Cilt 03 - TTK Yayını -


....

THE HISTORY OF THE RUNES :


Runic Inscriptions From Skåne, Halland and Blekinge:



KON-TİKİ MÜZESİ

....




KON-TIKI / FİLM

Norveçli bilim adamı Thor Heyerdahl ve beş arkadaşının 1947'de Güney Amerika'nın batı kıyılarından Tahiti'nin doğusundaki adalara yaptıkları yolculukta kullandıkları (efsanevi İnka tanrısına gönderme yaparak) sallarına verdikleri addır. 

Heyerdahl, eski çağlarda Amerika'da yaşayan insanların, okyanusu salla geçerek Polinezya'da koloniler kurmuş olabileceği düşüncesini kanıtlamak üzere arkadaşlarıyla birlikte çıktıkları yolculuğun güncesini 1950 yılında yayınlamıştır. 

Bu yolculuk biyografisi ilk kez 1954 yılında siyah beyaz olarak filme çekilmiştir. 2012 yılında tekrar bu filme konu alınan yolculukta ağaç kütüklerinden yapılan salla 4,300 millik ve 101 gün süren macera anlatılmaktadır. (online)


1947 yılı filmi : link


___________


ilgili diğer yazı: