"Bir ülkenin etnik mozaiğinden bahsetmek için o ülkedeki etnik grupların nüfusa oranının % 35 olması gerekir.
Türkiye’de bu oran sadece % 10'dur.
Hatta ;
AB’nin araştırmalarında resmi olarak deklare edilen oran % 7. "
Fransa’da etnik yapı nüfusun % 20’sidir. (bir AB ülkesi olan Fransa'da toplam nüfusları ülke nüfusunun yaklaşık +- %22'sini oluşturan 116 etnik grup mevcuttur) Ancak Fransa’da etnik mozaikten hiç bahsedilmiyorken, Türkiye’de bahsediliyor.
Bu sadece ülkemizi bölmek isteyen iç ve dış güçlerin bir oyunu” derken,
Türkiye’de etnik grupların sayısı hakkında bilgisizce yorum yapıldığını ileri sürüyor ve “ farklı kökenlerin oluşması yüzyılları bulabilirken her kafasına esen Türkiye’nin etnik grupları hakkında bilir bilmez sayılar üretiyor” .
Türkiye’nin etnik yapısını kaşıyanların, ülkeyi bölme planlarının parçaları olduğuna dikkat çeken A.T.Önder,“bu oyunlara karşı milli bir devlet olduğumuzu dosta düşmana göstermeliyiz. Bu oyunlar karşısında birleşmeliyiz, örgütlenmeliyiz ve bunlarla mücadele etmeliyiz” diyerek Türk Milleti’nin bölünmezliğini bir kez daha vurgulamaktadır.
TÜRK DEVLETLERİ |
BODRUM'DAKİ KONFERANS'tan (Aralık 2005)
Ali Tayyar Önder ,Türkiye’yi parçalamak amacıyla etnik mozaik söyleminin nasıl kullanıldığını anlatırken, Türkiye’nin bu ve benzeri konularda zaafiyet gösterdiğine dikkat çekti.
Bazı basın kuruluşlarının Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu çözüm önerilerine sıcak davranmalarına anlam veremediğini kaydeden Önder, “Vatanları için canlarını veren şehitlerimizin yerine cevap vermek onlara mı kaldı?” şeklinde konuştu...
Türkiye’yi Serv ile bölmek isteyen güçlerin Lozan’dan sonra farklı arayışlara girerek içerden parçalama politikaları sürdürdüğünü belirten Önder, “Türkiye Etnik Mozaiktir” söyleminin bu politikaların en birincil sırasında yer aldığına dikkat çekti.
Yaklaşık 40 yıl önceki devlet anlayışının Avrupa’nın ortaya attığı bu görüşü savunarak müdafaya geçme çabalarını eleştiren Önder, Türkiye’de sadece 6 etnik gurup bulunduğunu ,ancak devlet yönetimlerinin bu sayıyı arttırarak savunma politikası izlediklerini dile getirdi.
Önder, “Adeta açık arttırmaya çıkartılan etnik guruplar 47 olarak açıklanmış, daha sonraki dönemlerde 27,36 ve 54 gibi gerçekten uzak rakamlarla abartılmış bugün ise bu sayı 27’e düşürülmüştür” şeklinde konuştu.
Bahsedilen azınlıkların 16 tanesinin Türk olduğuna dikkat çeken Önder, “Irkları bir, dinleri bir, soyları bir bir millet nasıl 16 parçaya bölünerek azınlık denilebilir ?”
"Uzun seneler önce başlayan planlar işliyor. Bizim hükümetlerimiz de etnik mozaik kavramını kabul ederek 'biz herkese eşit davranıyoruz' sistemiyle siyaset yapmaya çalışıyor. Bu oldukça tehlikeli" şeklinde konuştu...
Okuyalım....
Türkiye'nin Etnik Yapısı / Halkımızın Kökenleri ve Gerçekler
Ali Tayyar Önder
"A. Tayyar Önder'in 5 yıllık araştırması tüm malzemeyi önümüze koyuyor."
"Farklı ülkelerden ünlü araştırmacıların savları incelenmiş. Bulgular sergilenmiş..." "Araştırmadaki bazı önemli noktaları Cumhuriyet okurları ile paylaşmak gerektiğine inanıyorum. Çünkü bunlar her bilinçli yurttaşın bilmesi ve üzerinde düşünmesi gereken şeyler."
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı
*
"Eseriniz, sadece şimdiki yaşayanlara değil, gelecek nesillere de ne olduklarını bilmeleri konusunda bir kaynak olarak hak ettiği yeri alacaktır. İnanılmaz derecede, gerçekleri çarpıtarak ülkemiz insanlarının kafasını bulandıran kasıtlı ve maksatlı yayınlarla geleceğimizi karartanlara büyük bir darbe vuracak olan eseriniz için sizi en samimi dileklerimle kutlarım."
Prof. Dr. Lütfi Baş
*
"Bu konuda birçok kitap var. Fakat ilmi değeri olan ve aklı başında insanları tatmin edebilecek kitap sayısı malesef çok az. Biz size bu konuda iki isim verebileceğiz. Birincisi İçişleri eski bakanı E. Korg. Selahattin Çetiner'in Sorunlarıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu Gerçeği ve diğeri değerli araştırmacı Sn. Ali Tayyar Önder'in Türkiye'nin Etnik Yapısı Halkımızın Kökenleri ve Gerçekler isimli kitabı. İkinci kitap gerçek bir ilmi eserdir. "
E. Org. Kemal Yavuz
*
"Türkiye'nin etnik yapısı hakkında yalanlarla dolu kitaplar bilimin berrak ışığında gerçeklerle çürüten, yüzyıllardan beri devam eden bağımsızlık mücadelemizin vatansever neferlerine meşale olan kitabınız için sizi kutluyorum." "Bitmeyen şark meselesinin bir evresinde, ülkemizin bu güzel köşesinde aklın ve bilimin ışığında hizmet veren Sb. Astsb. Erbaş ve erler, kamu yöneticileri ve öğretmenler adına sizi kutluyor, başarılarınızın devamını temenni ediyorum."
Tuğ Gen. Zeki Durlanık
*
"Çok önemli bir eser. Bu hayati konuda, şimdiye dek, ne bir resmi kuruluşun ne de başka bir kişinin bu kadar kapsamlı ve derinlemesine bir çalışma yaptığını sanmıyorum."
Altemur Kılıç
*
"Başta devlet yetkilileri olmak üzere, gençlerin, aydnların, hepmizin tekrar tekrar okuması gereken, sağlam bir bilimsel temele dayalı, başyapıt niteliğinde, fevkalade önemli büyük bir eser. Ansiklopedi değerinde bir kaynak."
Cengiz Gökçek (Eski Sağlık Bakanı)
*
"Bu konuda bir çok araştırma yaptım, pek çok kitap okudum. Bu kitap kapsamlı, sistematik, bilimsel bir esere rastlamadım. Denilebilir ki, alanında abide bir eser. Her yurtseverin, özellikle de gençlerin, bu kitabı altını çizerek mutlaka okumaları gerekir."
Nahsen Badeli (Malkara Kaymakamı)
*
"Yetmişbeş yıllık Cumhuriyet döneminde bu konuda, bu değerde hiçbir eser yazılmadı. Bu kitabın olmadığı her kütüphane eksiktir. Milli kültür, milli tarih, milli siyaset anlayışının tamamen yenilenmesini zorunlu kılan başyapıt niteliğinde akademik bir çalışma."
Turgay Boduroğlu (TUDEV Eski Gen. Bşk.)
AYRICA :
"KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ " adlı araştırmada KÜRTLERİN bir TÜRK BOYU olduğu kanıtlanarak, bilgimize sunuluyor.
...Türkiye, sahip olduğu coğrafya ve ekonomik kaynaklar sebebiyle, Dünya hâkimiyetini sürdürme peşinde koşan odaklar açısından son derece önemlidir. Türkiye’yi uysallaştırmak veya bir şekilde kontrol edilebilir hale getirmek için türlü yollar denenmektedir. Bu yollardan en güncel olanı, Anadolu coğrafyasında iç karışıklık yaratmaktır. Çıkarılmak istenen karışıklık, daha çok terör ve onun üzerinden geliştirilmek istenen Türk-Kürt düşmanlığı olarak kurgulanmaktadır. Terör sorunu, özellikle son zamanlarda “Kürt Sorunu” diye adlandırılmaya başlanmış ve böylece sorun etnik temellere oturtulmak istenmiştir.
İşte bu çalışmada, varolan sorunun “Kürt Sorunu” olarak adlandırılmamasının neden daha mantıklı olduğunu tarihten de yararlanarak açıklamaya çalışacak ve günümüzde gelinen noktada meselenin nasıl çözülebileceğine dair birkaç öneri sunacağım...
..."Kürtçe’yle ilgili çok önemli sonuçlar çıkar. Şöyle ki, 1879 yılında St. Petersburg’da, Ferdinand Justi tarafından Kürtçe bir sözlük hazırlanmıştır. Daha sonra bu sözlükteki kelimeler, Vladimir Minorsky tarafından kökenler açısından incelenmiş ve ortaya çok çarpıcı bir sonuç çıkmıştır.
Sonuçtaki dağılımlar şöyledir:
8378 kelimede; 3180 Türkçe, 2230 Farsça, 2000 Arapça, 220 Ermenice, 108 Keldanice, 60 Çerkesçe, 20 Gürcüce ve 500 civarı da menşei belli olmayan (yani Kürtçe) kelime bulunmuştur.
Bundan daha da ilginç olanı, De Groot’un benzer bir çalışmasında, 532 tane de Göktürkçe kelime tespit edilmesidir.
Çok basit bir örnek vermek gerekirse, Göktürkçe’de “kon”, Kürtçe’de de “kon” ve bunun Türkçe anlamı ise “konak yeri, çadır”dır...
Serhan ÜNAL
AKADEMİK BAKIŞ
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
***