ATATÜRK VE SABİHA GÖKÇEN
Gazanfer aniden;
- Geldikleri gibi giderler Paşa Hazretleri dedi.
Gazi Paşam gülümseyerek cevapladı Gazanfer’i.
-Evet, çocuk giderler, hem de arkalarına bakmadan..
Gülümser yavaşça kulağıma fısıldadı.
- Kim gidecek abla? Anlayamadım.
Zafer cevapladı Gülümser’in sorusunu…
- İşbirlikçiler, dışarıdaki ana düşmanın çocukları gidecek anne. Biz yetişiyoruz. Siz yapamazsanız biz kovacağız onları. Biz !…
Gülümser’in anlayıp, anlayamadığını bilemem ama oğlunun bu kararlı sesi karşısında gözleri doldu, onun saçarını okşadı.
Gazi Paşa Gazanfer’e dönerek;
- Adın Gazanfer’di değil mi? Suriye’yi sormuştun bana…
-Evet Paşa Hazretleri… Başbakan Erdoğan ” Artık sabrımız taşıyor, Suriye bizim iç meselemizdir.” dedi. Bu konuda sizin görüşleriniz…
Gazi Paşa elini kaldırarak Gazanfer’i susturdu…
- Bak çocuk, her şeyden önce bu Paşa Hazretleri hitabını beğenmedim. Ben sizden biriyim ve bu milletin bir ferdi olmakla da her zaman övünürüm. En büyük hasletim Türk olarak doğmaktır derim. Bana ne istersen de ama bir daha şu hazret sözcüğünü bana hitap ederken kullanma, olur mu çocuk?
Biz bu savaşta beraberiz, ben sizden bir adım önde olabilirim. Siz benim yanımda saf tuttuğunuz müddetçe bu savaşa devam etme kararlığındayım.
Ha, yalnız kalırsam eğer bu savaşa, tam bağımsız Türkiye savaşına ahval ve şerait ne olursa olsun, devam edeceğim..
Tam bu noktada Gazi Paşa Nefes filminin çekildiği Tahtalı Dağı‘nı parmağı ile işaret ederek devam etti.
- Yalnız kalırsam eğer, bu sefer Elmadağ yerine Tahtalı’ya çıkar, tabancamdaki mermiler tükenene kadar iç ve dış düşmanlarla savaşırım. Ne yaşarken ne de ölümden sonra esareti kabul etmem, tabancamdaki son mermiyi de şakağıma sıkarım.
Unutma çocuk, bugün Türkiye’de her yer Elmadağ’dır. Elmadağ…
Zafer büyük bir coşkuyla Paşa’nın ellerine sarıldı.
- Asla sizi yalnız bırakmayız Paşam, asla… Ben varım, biz varız..
Gazi Paşam gülümseyerek dinledi Zafer’i… Sonra Gazanfer’e bir soru sordu.
- Ne o çocuk, benim haberim olmadan Suriye Türkiye’ye mi katıldı? Yoksa İmralı’daki hain, Türk’ün verdiği vergilerle kendisi için hazırlanan lüks ortamı beğenmedi de tekrar Şam’a mı döndü?
-Hayır Paşam…
- Bu nasıl bir anlayıştır ki Türkiye’nin Başbakan’ı ” Suriye bizim iç meselemizdir.” diyor. Bu ne devlet adamının ne de bir siyasetçinin ağzına yakışacak bir cümle değildir. Bu bir acemilik göstergesidir.
Ha, terörün merkezi Kandil bizim bir iç meselemizdir. Aklı estikçe Türkiye’nin iç meselerine burnunu sokan, teröristleri burnunun dibinde barındıran sefil Peşmerge reisi Barzani bizim iç meselemizdir.
Göndersene Mehmet’i Kandil’e…Yerle bir etsene orayı… Ama yapamazsın. Yapamazsın. çünkü BOP Eşbaşkanlığı görevleri içinde Kandil’i yerle bir etmek yok… Türk’ün askerini yerle bir etmek var.
Bak çocuk bu sadece bir Suriye meselesi değildir. Bu büyük ve kirli oyunun bir parçasıdır. Bir vakitler Rice ne demişti hatırla… “Ortadoğu’da 22 İslam ülkesinin sınırları değişecektir. Sınırları değişecek ülkeler arasında Türkiye’de vardır.” Peki, İsrail bir vakitler İngiltere Sömürge Bakanı’nın Ortadoğu diye adlandırdığı bölgede değil mi? İsrail’in de sınırları değişecek mi?
Değişecek, elbette değişecek. İsrail ve ABD bölgede parçalayıp şehir devletlerine böldüğü bölgede tek egemen güç olacak..
Sonra İran… Türkiye’de İran dediler mi bir çok kişinin tüyleri diken, diken olur. Hatta sık, sık “Mollalar İran’a” diye slogan atarlar.
Ben İran’da uygulanan şer-i rejimi ve özellikle kadınlara yapılan baskıyı asla onaylamıyorum. Ama İran bölgede emperyalizme direnen, gerektiği zaman da kafa tutan tek ülkedir.
İran, Irak sınırından içeri girip Kandil’i bombalarken Amerika’dan izin aldı mı? PJAK’ı -ki bu terör örgütü de tıpkı PKK gibi emperyalizmin paralı uşağıdır- pes ettirdi İran ve beş PKK’lıyı da idam etti.
Meselenin ana kilidi İran’dır. Mesele İran’ı diz çöktürmek ve BOP’un gereğini yerine getirmektir. Suriye teslim olduğu takdirde İran, o çanakta tamamen yalnız kalacaktır.
Türkiye mi? Benim tam bağımsız bıraktığım ülke, ne yazık ki artık yarı sömürge bir ülkedir.
Şimdi biri çıkıp ta size, Hasdal ve Silivri’ye kapattığınız yurtseverler, PKK’nın şehit ettiği asker ve polisler,BDP’nin Diyarbakır’da topladığı sahte meclis, benim iç meselemdir derse ne diyeceksiniz?
Veya arkadaş, sivil anayasa çıkarmayı bekleme, Türkiye’yi bir an evvel bölünmeye götürecek reform(!) yasalarını çıkar, ayrılıkçı Kürtlere özerkliğini ver derse ne diyeceksiniz?
Suriye’de bir halk ayaklanması vardır. Bu ayaklanmanın ilk işaretini Suriye’deki Kürtler vermiştir. Ama bu ayaklanmaların hiç birinin devrimle, yakından uzaktan ilgisi yoktur. Cezayir’den, Suriye’ye kadar tümü emperyalizmin desteklediği karşı devrim hareketleridir.
Erdoğan, BOP Eşbaşkanı olarak kendisine verilen görevi yerine getirmek istemektedir. Kendisini dev aynasında gören Başbakan, İslam coğrafyasında lider olmak hevesine Türkiye’yi kurban etmektedir. Ama ne yazık ki içinde bulunduğu büyük ve kirli oyunun ya farkında değildir ya da görmezden gelmek işine gelmektedir.
Türk askerini Suriye’ye operasyona göndermek veya bir savaşa sokmak, Türk askerinin kanı üzerinden Amerika’nın emperyal politikasına hizmettir. Amerika ne demişti hatırlayın.
“Türkiye’nin en ucuz ihraç malı Mehmetçiktir.”
Şimdi Mehmet’in ve Türkiye’nin içinde bulunduğumuz ahval ve şeraite rağmen, değerinin biçilemeyecek kadar büyük olduğunun anlatılma zamanıdır.
Türk ordusu Suriye yapılacak bir ortak askeri harekatın içinde asla olmamalıdır.
Türkiye, Pentagon’un ilan ettiği ikinci derecede düşman ülkeler arasındadır. İran ve Suriye ise birinci derecede düşman ilan edilmiştir Pentagon’un raporunda. İran, Suriye ile Türkiye arasında bir savaş çıkarılmak istenmektedir. Olay bu mecrada ilerlediği takdirde, NATO güçleri de Türkiye’ye müdahale edecektir. Malum artık NATO’nun karargahı da İzmir’de.. Bu iki artı ikinin dört edeceği kadar da kesindir.
Hedef Türkiye’dir.. Olaylar bu şekilde geliştiği takdirde Amerika bir taşla üç kuş vuracaktır.
Havza’da söylediğim gibi Türk milleti toplantılar, yürüyüşler, mitingler yaparak bu kanlı senaryoya “DUR” demek zorundadır.
Gazi Paşa önündeki bardaktan bir yudum su içti. Gülümser’e dönerek;
- Bana bir kahve yap çocuk dedi. Sonra sordu.
- Sen neden bizimle yemek yemedin çocuk?
-Ben niyetliyim Paşam…
- Allah kabul etsin, ne mutlu sana ki sıhhatin müsaade ediyor ve ibadetini yerine getiriyorsun. Oldu mu ya ben senden kahve istedim şimdi?
-Ne demek Paşam; tüm yaşamını Türk milletine adamış size hizmet etmek benim için onurdur.
- Beni çok sevdiklerini söyleyen ama beni hiç anlamayanlar, bari Anadolu kadının yüreğindeki yüceliği anlasalar.
Sonra Gazi Paşa bana dönerek;
-Yukarıdan, Amerika’nın casus uydularından baktığın zaman Türkiye’yi göreceksin. Pentagon’da, CIA’da görüyor Türkiye’yi. Dünya durdukça Anadolu kara parçası olarak var olacak ama…
Gazi Paşa sustu, gözleri ile karşı dağları taramaya başladı. Sanki Tahtalı Dağı’nın yerini tam tespit etmek istiyordu. Öyle bir arayış vardı bakışlarında.
Belinde silahı, ayaklarında çizmesi yoktu.
Ama biz toprak üzerindeki derin uykularımıza devam ederken, O uyanıktı ve vatanı nasıl savunacağımızı düşünüyordu.
Kahvesi geldi. Gülümseyerek baktı bizlere..
-Devam edeceğiz çocuklar dedi.
Devam edeceğiz
Figen ÖZEN
İLK KURŞUN 12.08.2011
|