Translate

ESİR KAMPLARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ESİR KAMPLARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2012 Salı

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONLARINDA FRANSA'DAKİ TOPLAMA KAMPLARINDA SİVİL TÜRK ESİRLERİ...


.....FRANSA ..... 
ELE VERİR TALKIMI ,
KENDİ YUTAR SALKIMI


FRANSA'NIN  TÜRK ESİR KAMPI


BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONLARINDA FRANSA'DAKİ TOPLAMA KAMPLARINDA SİVİL TÜRK ESİRLERİ...

Ocak 1915’ten itibaren, Fransa’daki Türk asıllı Osmanlı vatandaşları tutuklanıp toplama kamplarına gönderildiler. Bu sivil Türk esirleri 30 Ekim 1918’e kadar, La Chartrouse, Garaison ve Pontmain’deki toplama kamplarında yaşadılar.

Birinci Dünya Savaşı’nda Fransa, İngiltere ve Rusya’da yaşayan ‘İttifak Devletleri’ grubunun [Almanya, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan imparatorlukları ile Bulgaristan] vatandaşları büyük bir tehdit altındaydı. Aynı tehdit, ‘İttifak Devletleri’ grubunun sınırları içinde yaşayan ‘İtilâf Devletleri’ vatandaşları için de geçerliydi. Ancak uygulama devletten devlete değişiyordu…

Savaş başladığında, önce İngiltere, ardından da Fransa ve Rusya, sınırları içinde yaşayan Alman, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan uyruklu sivil yabancıları, ‘potansiyel’ casus olarak görüp, dikenli tellerin ardına hapsettiler.

İlk sivil esir kampı, İngilizler tarafından kuruldu. Ardından Fransa ve Rusya da, ülkelerindeki ‘yabancı’ sivilleri ‘düşman’ sayarak, yaşam koşulları hiç de elverişli olmayan toplama kamplarında enterne etmeye başladılar.

İtilâf Devletleri grubunun bu politikalarına ilk tepki, Almanya’dan geldi: Almanya misilleme olarak, ülkesinde yaşayan yaklaşık beş bin İngiliz’i tutukladı ve Berlin yakınlarındaki ‘Ruhleben Sivil Esir Kampı’na yerleştirdi.

İngiltere, Fransa ve Rusya’nın ‘yabancı düşmanlara karşı’ uyguladığı bu politikaya bire bir mukabele etmeyerek konuya daha esnek bir biçimde yaklaşan devletler ise, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı imparatorlukları oldu.

Her iki imparatorluk da, sınırları içinde yaşayan yabancılar için esir kampı, toplama kampı tarzı girişimlere baş vurmadı. Ancak söz konusu yabancıları gözetim altında tutarak, kendilerinden, bulundukları yerleri terk etmemelerini istedi. Şüpheli gördüklerini ise, sürgüne gönderdi…

Savaş başladığında Fransa’da yaklaşık on bin; bazı kaynaklara göre de, sekiz bin Osmanlı vatandaşı bulunuyordu. Ermeni, Rum, Süryani, Yahudi ve Maruni asıllı Osmanlı vatandaşları, bunların büyük çoğunluğunu oluşturuyor.

Türk kökenli Osmanlı vatandaşları ise azınlıktaydılar ve tehdit altında olanlar da, onlardı. Çünkü dönemin Fransız Hükümeti, Ermeni, Rum, Yahudi, Süryani ve Maruni asıllı Osmanlı vatandaşlarına; “kendi milliyetlerini ispat” ve ikamet ettikleri yerlerdeki tanınmış bir Fransız vatandaşından sertifika getirmek suretiyle, çalışma ve oturma izni veriyordu.

1915’in ilk ayından itibaren, Fransa’daki Türk asıllı Osmanlı vatandaşları tutuklanmaya ve ardından da toplama kamplarına gönderilmeye başlandı. Bu sivil Türk esirleri; La Chartrouse, Garaison ve Pontmain’deki toplama kamplarına yerleştirildiler…

La Chartrouse kampı, Arles kenti civarında, Bouches-du-Rhône bölgesindeki Saliers’de kurulmuştu ve çok sonraları, II. Dünya Savaşı yıllarında, 1942 ilâ 1944 arasında, Vichy Fransa’sında bu toplama kampı, Fransız çingeneleri için de kullanıldı…

Pirene Dağları’ndaki [Hautes Pyrénées] Garaison kasabasında, eski ve büyük bir manastırda ve çevresinde kurulan Garaison Kampı’nda ise, daha çok Alman kökenli aileler interne edilmişti.

Fransız devlet adamı Pierre Mendès France’ın savaş günlüklerinde de yer alacak olan bu toplama kampı, 1914 ilâ 1919 arasında, kesintisiz faaliyet halindeydi. Çok sonraları Nobel Barış Ödülü de alacak olan Afrika âşığı Dr. Albert Schweitzer de birkaç ayını Garaison’daki toplama kampında geçirecekti…

Enterne edilmiş sivil Osmanlı vatandaşı Türklerin büyük çoğunluğu, Pontmain’deki kamptaydı. Batı Loire bölgesinde, Mayenne Vadisi’nde yer alan Pontmain Kampı’ndaki sivil esirler, olumsuz kamp koşullarına rağmen İngiltere’dekilere esirlerden daha şanslıydılar. Çünkü en azından, aileleriyle birlikte enterne edilmişlerdi…

1917 Şubat’ında Fransa’daki sivil Türk esirlerin sayısı 324’e yükseldi. Osmanlı Arşivi’ndeki belgelere göre, Pontmain’deki kampta 150 Türk esirin yanı sıra, 2 evli Türk çifti ile 3 Türk ailesi bulunuyordu.

Olumsuz kamp koşullarında, Türk esirlerini en çok zora sokan para idi. Dönemin Fransız Hükümeti, enterne edip her türlü özgürlüklerini ellerinden aldığı bu siviller için, herhangi bir ödemede bulunmuyordu.

Pontmain Kampı’ndaki bu durum, Osmanlı basınında da yankılandı. Tanin gazetesi, “Fransa’daki Düvel-i Merkeziye Tebaası” başlığıyla Türk esirlerin içinde bulundukları sıkıntıları kamuoyuna duyurdu.

Bu habere ilk tepki, Osmanlı topraklarındaki Fransız çıkarlarını ve Fransız vatandaşlarını himaye eden Felemenk Sefareti’nden geldi. Sefaret, gazetedeki haberin asılsız olduğunu öne sürerek Fransız Hükümeti’nin böyle bir şey yapmayacağını bir yazıyla Osmanlı Hariciye Nezareti’ne bildirdi… Bu kamp da, 1914’ten 1920’ye kadar faaliyet gösterdi.

Osmanlı Hükümeti Pontmain’de esir tutulan Osmanlı tebaası için, 1916 yılında İstanbul’daki ABD Sefareti aracılığıyla, esirlere dağıtılmak üzere, 12 bin 826 Fransız Frangı [50 bin Osmanlı Kuruşu] göndermiş; ancak bu miktarın tamamı esirlere dağıtılamamıştı.

Amerika’nın 1917 yılında İtilâf Devletleri safında savaşa girmesi üzerine, iki ülke arasındaki ilişkiler kesildi. Dönemin Amerikan Hükümeti, sivil Türk esirlere yardım için gönderilen ve elinde kalan paranın [7 bin 541 Fransız Frangı] yarısını İspanya Sefareti’ne devretti. İspanya Sefareti aracılığıyla da, Pontmain’deki sivil Türk esirlerine aylık bağlandı.

Buna göre, tek başına olan sivillere 10, eşiyle birlikte bulunanlara 20 ve kamptaki üç aileye de 30’ar Frank aylık bağlandı.

Savaşın son yılında, Pontmain Kampı’ndan ülkelerine dönen iki Avusturya vatandaşının Viyana’daki Osmanlı Elçiliği’ne gönderdikleri mektuplarda da, “Müslüman-Türk esirlerin sefalet ve ihtiyaç içinde bulunduklarından” bahsedilerek, “insanlık dışı ve tahammülü imkansız” davranışlarla karşılaşan Fransa’daki bu esirlerin durumlarının iyileştirilmesi gerektiğinden söz ediliyordu.

Bu tür bilgiler doğrultusunda harekete geçen Osmanlı Hariciye Nezareti de, bütçesinden para ayıramadığından, daha önceleri Meclis-i Vükelâ’nın almış olduğu karar uygulandı....

ALİ ÖZUYAR .2008

ayrıca 
"Burma'daki Sivil Türk Esirleri " başlıklı kitabında ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. e-kitap olarak indirebilirsiniz: 





SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI İLE İLGİLİ :

1* 

OSMANLI , 24 NİSAN 1915 'TE GENELGE YAYINLAYARAK ,İTİLAF DEVLETLERİYLE YOĞUN SİYASİ İLİŞKİLERDE BULUNAN HINÇAK VE TAŞNAK ERMENİ ÖRGÜTLERİNİN KAPATILMASI ,BELGELERİNE EL KONULMASI VE ÖRGÜT LİDERLERİ İLE ZARARLI FAALİYETLERİ BİLİNEN ERMENİLERİN TUTUKLANMASI VE BUNLARDAN, BULUNDUKLARI YERLERDE KALMALARI SAKINCALI GÖRÜLENLERİN DE UYGUN YERLERDE TOPLANMALARI TALİMATINI VERİR.
BU GENELGE ÜZERİNE LİDERLER İLE ÖNDE GELENLERDEN 235 KİŞİ TUTUKLANIR. 



2* 

BUNUN ARKASINDAN ,MAYIS 1915'TE TECHİR KARARI ALINIR..




BU TARİHLERDEN ÖNCE ,FRANSA OCAK 1915'TE FRANSA'DA BULUNAN "SİVİL" TÜRKLERİ TOPLAMA KAMPLARINA GÖNDERİR...!!!!!!!!
SB.














29 Mayıs 2012 Salı

I.DÜNYA SAVAŞI’ NDA ESİR DÜŞEN TÜRK ASKERLERİ














Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlere, 150 bin !!! Askerimiz esir düştü. 
Bu Askerlerden bir kısmı da Mısır'ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı'na Hapsedildi. 


Kampın tam adı, 'Seydibeşir Kuveysna Osmani Useray-I Harbiye Kampı' idi.  Bu kampta, 1918'de Filistin Cephesinde esir düşen 16. Tümen'in 48. Alayı'na bağlı Osmanlı Askerleri Tutuluyordu. 12 Haziran 1920'ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, ağır hakaretler ve aşağılamaya maruz kaldılar. 

İnsanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi… Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların Yalan yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların İngiliz komutanları, azılı Türk Düşmanı haline gelmişlerdi. 

Savaş bitmişti. Ancak, Kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri Teslim etmek, İngilizlerin işine Gelmiyordu. Çünkü, olası yeni bir savaşta, Bu askerlerin Yeniden karşılarına çıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, İngilizlerin beyinlerine işlenmişti. 

Çözüm Toplu katliamdı…

Askerlerimiz, Mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla Dezenfekte havuzlarına sokuldu. Ancak; Suya normalin çok üzerinde 'krizol' maddesi katılmıştı.. 

Mehmetçik, Suya daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyordu. Ancak, İngiliz Askerleri, dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı. 




SEYDİBEŞİR USARE KAMPI- KRİZOL BANYOSU




Mehmetçikler, Bellerine kadar gelen suya başlarını sokmak istemediler. Ancak, 
Bu kez İngilizler havaya (başlarının üzerine) ateş etmeye başladı. 
Askerlerimiz, ölmemek için, çömelerek başlarını suya soktular. Ancak, başını Sudan kaldıran artık göremiyordu.

Çünkü gözleri yanmıştı… 

Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi 
Ve 15 000 (15 bin) askerimiz kör oldu. Bu vahşet, 25 Mayıs 1921 tarihinde 
TBMM.' de görüşüldü. Milletvekilleri Faik ve Şeref Beyler Bir önerge vererek, 
Mısır'da esirlerin Krizol banyosuna sokularak, 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, Bunun faili olan İngiliz doktor, Garnizon Komutanı ve Askerlerin 
cezalandırılması için, TBMM' nin teşebbüse geçmesini istediler. 

Ancak, Yeni kurulan devletin bin türlü derdi vardı. 
Ağır sorunlarla uğraşan TBMM' de Bu hesap sorma işi Unutuldu gitti...

Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna sunuyorlar. (alıntıdır)










MYANMAR’DAKİ (BURMA)  TÜRK ŞEHİTLİĞİ…


MYANMAR TÜRK ŞEHİTLİĞİ


Esaret içinde geçen yıllar boyunca vatanından uzak bir 
coğrafyada salgın hastalıklar ve esaret şartları dolayısıyla şehit düşen 1500 Türk Evladını barındıran o dönemin İngiliz sömürgesi (Birmanya) Myanmar‘da “Thayet Myo” denilen yerde bulunan şehitliktir bu resim.

Şehitlikte, Türkçe ve Burmaca kitabe ve 1916 Mart ve Nisan tarihlerine ait birçok mezartaşı bulunmaktadır.
Türk tarihinin hazin sayfalarından biri olan bu şehitlik gerek 
ilgisizlik, gerekse de doğa olaylarının etkisiyle bugün neredeyse tamamen ortadan kalkmış durumdadır.

Birinci Dünya Savaşı’nda esir düşen Askerlerimizden Myanmar’da şehit olanlar ;

Meiktila ’da (770), 
Shwebo’da (100), 
Aungban’da (20) ve 
Thayet’te (330)’deki şehitliklerde yatıyor.

Bugün Myanmar’daki şehitliklerimiz resmen arazi parçası haline gelmiş, içler acısı bir haldedir...!!!










BURMA’DAKİ SİVİL TÜRK ESİRLERİ - Ali ÖZUYAR


Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmeden önce İngiltere, Fransa ve Rusya’da binlerce vatandaşı bulunuyordu. Osmanlı Devleti’nin tarafsızlığını bozup İttifak devletleri safında savaşa girmesi, bu devletlerdeki sivil Osmanlı vatandaşlarını oldukça zor bir duruma düşürdü. Başta İngiltere olmak üzere Fransa ve Rusya, sınırları dâhilindeki Osmanlı vatandaşlarını “casus” olabilecekleri ihtimali üzerine önce gözaltına (enterne) aldılar ve ardından İttifak üyesi diğer ülke vatandaşlarının bulunduğu sivil esir kamplarına naklettiler. Savaş sona erdikten sonra da bu esirlerin büyük bir kısmı bulundukları ülkelerde yeniden oturma izni alamadı ve sınır dışı edildi. 










NARGİN ADASI'NDA TÜRK ESİRLER





I. DÜNYA SAVAŞI ESNASINDA NARGİN ADASI’NDA TÜRK ESİRLER 
Turkish Captives in Nargin During the World War I 

I. Dünya Savaşı’nda 29/30 Ekim 1914’de Türk donanmasının Karadeniz’deki Rus  limanlarını bombalaması ile başlayan ve Kafkas Cephesi çatışmaları ile devam edip, 15  Aralık 1917 tarihinde fiilen son bulan Türk-Rus Savaşlarında binlerce Türk askeri Ruslara  esir düşmüştü.

Türk esirlerin sayısını tam olarak tespit etmek mümkün olmamışsa da, Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti tarafından 1917 yılı sonlarında Osmanlı esirleriyle  ilgilenmek ve Türk esirlerinin miktarını tayin etmek üzere  İskandinavya’ya gönderilen  Yusuf Akçura, Kuzey Kafkasya’da 20- 30 bin ve Rusya’nın diğer yerlerinde de 30 bin  olmak üzere toplam 60 bin Türk esir olduğunu belirtmişti...

Dr. Betül Aslan









NARGİN ADASI ESİR KAMPI




BAKÜ HALKININ 1915-1917 SARIKAMIŞ ESİRLERİNE KARDEŞ KÖMEĞİ
THE CITIZENS OF BAKU AND 1915-1917 SARIKAMISH SLAVES


Hazar Denizi’ndeki Nargin Adası, diğer adıyla Yılanlı Ada. Nargin Adası, 3.1 kilometre uzunluğu, 900 metre eni ve yaklaşık 900 dekarlık yüzölçümüyle bölgenin en büyük adası.

O dönemde Ruslar’la işbirliği içinde olan Ermeni askerler ve subayların da Türkler’e işkence yaptığı belirtiliyor.

KGB tarafından propaganda amaçlı çekilen kayıtlarda, 10-15 kişilik gruplar halinde ortada bulunan bir tencereden yemeklerini yiyen, açlık ve ağır kış şartlarına dayanamadıkları için hafızalarını ve sağlıklarını kaybettiği anlaşılan ve sağa sola sallanarak yürüyen esirlerin görüntüleri var. Esir düşenlerin çoğunun şehit olduğu bilinen adada çekilen görüntüler arasında, çoğu anne ve babasız kalan bebek ve çocukların toplu halde denize girmeleri de kaydedilmiş. Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, Nargin Adası’nın bir kısmının tamamen mezarlık olduğunu ve bu mezarlıktan getirdikleri kemikler üzerinde yapılan incelemelerde aralarında Türkler’in de olduğunun ortaya çıktığını belirterek, Ada’nın Türk şehitliği yapılması için çalışacaklarını da ifade etti.

"Biz 22 Aralık 1914/5 Ocak 1915 arasında iki haftada sonuçlanan Sarıkamış Meydan Muharebesinde kaç yitiğimiz olduğunu hiçbir zaman kesin olarak öğrenemeyeceğiz. 5 Ocakta savaş bittiği zaman 7200 esir verilmiştir. Bu sayı Kafkas Cephesi boyunca 15 000 olmuştur. Yusuf Akçura Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin Harp Tarihi Encümenliği için hazırladığı Rusya'daki Türk esirlerin miktarı konusundaki raporda; 20-30 bini Kuzey Kafkasya'da ve 30 bin kadarı da Rusya'nın diğer yerlerinde olmak üzere 60.000 Türk esiri olduğunu belirtilmiştir. Ruslara esir düşen asker ve siviller Omsk, Tomsk, İrkutsk, Uralsk, Şamara, Kazan, Nijniy, Novgorod, Harkov, Bakü ve diğer bazı şehirlerde özel kamplara götürülmüşlerdir.

Bu çalışmada Bakü şehri karşısındaki Nargin adasındaki kampa götürülen Türk esirlerinin durumu, şehitlerin defin işlemleri, Nargin Adası’ndan esirlerin kaçırılması, kaçırılan esirlerin dönüşü ilgili belgelere yer verilmiştir."


Prof.Bingür Sönmez





NARGİN ADASI




***





Belgesel : Esir Türkler 


Kanada’nın 1. Dünya Savaşı sırasında gözaltına alarak Kapuskasing Esir Kampı’na gönderdiği Türkler belgesel film oluyor.

Brantford’da 1914 yılında gözaltına alınarak esir kampına götürülen Türkler hakkında ilk araştırmayı yapan ve tarihi gerçekleri gün yüzüne çıkartmaya başlayan Araştırmacı-Tarihçi William Darfler, belgesel projesinin hazır olduğunu ve finans desteği sağlanmasıyla çekimlere başlanacağını belirtti. 

1914 yılına ait birkaç gazetede yazan haberleri okumasıyla Brandford’da yaşamış Türkler’den haberdar olan Darfler, Kingston’daki askeri okulda görevli bir kişinin teşvikiyle Birinci Dünya Savaşı Esir Kamplarını Teşhis ve İnceleme Fonu’ndan destek alarak araştırmalarına başlamıştı.
Darfler’e göre, Brandford’da yaşayan 100 civarında Türk, 1914 yılında, çoğunluğu Ermeniler tarafından işletilen şehir merkezindeki pansiyonlardan polislerce toplanmış, önce Toronto’ya, sonra Kingston’a, ardından da Kapuskasing Esir Kampı’na yollanmışlar. 








Ermenilerle birlikte 1900’lü yılların hemen başında Kanada’ya geldikleri tahmin edilen bu Türkler, Brandford’da döküm işçisi olarak çalışıyorlardı. 


I. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’nin savaş ilan ettiği ülkelerden Kanada’ya göç etmiş kişiler “enemy aliens”, yani düşman yabancılar olarak ilan edilmiş ve yerel güvenlik kurumlarına giderek kayıt yaptırmaları ve düzenli olarak imza atmaları şart koşulmuştu. Başta Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sınırları içinden gelmiş Ukraynalılar olmak üzere, Almanlar, Avusturyalılar ve Türkler bu kategoride yer alıyordu. Bu kişiler, bir süre sonra da güvenliği tehdit ettikleri gerekçesiyle Kanada’nın çeşitli yerlerinde kurulan esir kamplarına götürülmüşlerdi.




Kanada’nın ilk Müslümanlarından olan Türkler ise bu kampların en büyüğü olan Ontario’nun kuzeyinde kurulan Kapuskasing Esir Kampı’nda tutulmuşlardı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Kanada’nın esir kamplarına ait tüm belgeleri imha etmesi nedeniyle Türkler’in akıbeti hakkında fazla bir bilgi bulunmuyor. 




Darfler’a göre Osmanlı İmparatorluğu’ndan Kanada’ya gelmiş 205 kişi esir alındı. Brandford’da yaşayan Türkler, kasabanın posta ofisini havaya uçurmayı planladıkları şeklinde gelen bir ihbar mektubu sonrasında 10 Kasım 1914’te gözaltına alındılar. Daha sonra trene bindirilerek Toronto ve Kingston üzerinden Kapuskasing Esir Kampı’na götürüldüler. Ağır şartlarda çalıştırılan Türk esirlerden bir tanesinin bu kampta öldüğü biliniyor. Ancak diğer Türkler hakkında bir bilgi yok.




Brandford Mount Hope Cemetery içinde “Turkish Plot” denen kısıma 1912- 1918 yılları arasında 12 kişi gömülmüş. 1912 yılında bu kısma gömülen ilk kişi Kanada’da ölen ilk Müslüman olarak kabul ediliyor. Toronto’nun 832 kilometre kuzeyinde bulunan Kapuskasing kasabasındaki esir kampı 1914-1920 yılları arasında faaliyetteydi. 




I. Dünya Savaşı sırasında çoğunluğu Ukraynalılar olmak üzere Türkler’in de aralarında bulunduğu, “düşman yabancı” ilan edilen binlerce kişi burada tutuldu. Bu kişiler, “zorunlu işçi” olarak ağır şartlarda çalıştırıldı. Bir çoğu kaçmaya çalışırken vurularak, ya da ağır çalışma şartlarından ve bulaşıcı hastalıklar yüzünden hayatını kaybetti. 




Kamp, savaşın ardından savaş esirleri ve politik mahkumlara tahsis edildi ve 1920’de kapatıldı. Bölgede halen o dönemde ölenlere ait Ukrayna Mezarlığı olarak adlandırılan büyük bir mezarlık bulunuyor. Buraya götürülen Türkler’in akıbetleri konusunda bir bilgi bulunmuyor.



kaynak basın 2012: 

HATIRLA VE HATIRLAT
SB