Translate

gen araştırmaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gen araştırmaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Eylül 2013 Çarşamba

HAZARLAR / AŞKENAZİ





HAZARLAR - AHMET TAŞAĞIL

Hazarların Menşei

Doğu Avrupa’da ilk defa muntazam devlet kuran Türk topluluğu Hazarlar’dır. Sabarlar’ın yaşadığı sahad, Sabar ismi yerine birden bire ortaya Hazar adının çıkması Sabarlar ile Hazarlar arasında bağlantı olduğunu göstermektedir (1). Aslında Belencer ve Semender adlı iki Sabar kabilesinin, Hazarlarda da ortaya çıkması, Hazar kelimesinin aynı Sabar kelimesi gibi, anlam taşıması (2), Hazarlar’ında Sabarların içinde bir kabile olduğunu ve Sabarların yıkılışından sonra büsbütün Sabar topluluğuna bu adın verildiğini göstermektedir. Bu görüşü destekleyen delillerden birisi de 10. yy. tarihçilerinden El-Mesudi’nin “İranlılar’ın Hazar dediği topluluk Türkler tarafından Sabar diye anılır”şeklindeki kaydıdır.

Hazarlarda tıpkı kendilerinden önceki Sabarlar gibi kaynaklarda farklı şekillerde zikredilmişlerdir (3). Hazar Hakanlığı topraklarında türlü Türk grupları vardı. Bu nedenle çeşitli Türk lehçeleri konuşulmakta idi (4).

Hazarların Coğrafi durumu çok önemli bir mevkiide bulunduğu için Hazarlarınsiyasi tarihine başlamadan önce bölgeye bakmamız gerekir. Hazar ülkesi önceleri Terek nehri boylarında iken sonra ağırlık merkezi Aşağı İtil boyuna kaydı. Burası İtil, Yayık, Don ve Kuban gibi dört büyük nehrin havzasını teşkil ediyor aynı zamanda devrin en önemli ticaret yolları üzerinde bulunuyordu. Bu yollardan en önemlisi İtil (Volga) nehrinin kendisi idi; İslam dünyası (Suriye, Irak, İran ve Türkistan) ile Çin ve İskandinavya arasındaki ticaret faaliyeti buradan geçiyordu. Aynı şekilde Harezm’den Aşağı İtil boyuna ve oradan da Karadeniz sahillerine giden Kervan yolu da gidiyordu.

Hazar Devleti’nin Kuruluşu

Hazar ismi ilk defa 558’de Sasani-Sabar savaşlarında geçmekte, 576 yılında Gök-Türk hakimiyeti Karadeniz’in kıyılarına ulaşınca bu sefer Çin kaynaklarında T’ang-Shu’da T’u-küe Ho-sa ve K’o-sa diye geçer. 586 yılındaki Bizans kaynağında ise artık iyice tanınırken aynı zamanda Türk adı ile de anılıyorlardı (5) . Bu sıralarda Hazarlar Batı Gök-Türk Hakanlığı’nın batıda en uç noktasını meydana getiriyorlar ve yine Batı Gök-Türkler’in arzusu ile Sasaniler’e karşı Bizans’a yardım ediyorlardı. İslam ve Ermenikaynaklarına göre Hazarların Gök-Türkler’e bağlılığı 7. yy’ın ikinci yarısına kadar sürmüştür.

Bu devirde Hazarlar’ın Derbend’i geçerek, Gürcistan ve Azerbaycan’a akınlar yaptıklarını ve Tiflis’i kuşattıklarını görmekteyiz. 626 yılında Avarlar’la Sasaniler İstanbul’u kuşatınca, Bizans imparatoru Heraklios Tiflis’e gelip Hazar Başbuğu “Yabgu” (6) ile görüşerek ondan sağladığı 40 bin kişilik ordu ile Bizans içlerine yürüdü. Daha sonra yine Hazarlar’dan Çorpan Tarhan Sasanilere karaşı başarılar kazanıp Anadolu’yu Sasanilerden kurtarmıştır. Bu sırada Yabgu Tiflis’e girip, bazı Ermeni kütlelerini hakimiyetine aldı (629). Hazar Hakanlığının gerçek kuruluşu 630 yılındadır. Bu tarihte doğuda Gök-Türk devleti fetret devrine girince Hazarlar müstakil bir devlet olarak tarih sahnesine çıktılar. Hazar devleti kurulur kurulmaz, o zamanın iki büyük devleti Sasani-Bizans savaşlarında rol oynamaya başladı. Hazarlar Bizans’la dostluk kurup, Sasaniler’e saldırdılar. Türk-Bizans ortak hareketi neticesinde Sasani imparatorluğu zayıfladı. Arkasındanda İslam kuvvetleri tarafından çökertilip tarih sahnesinden çekildi (634-637) (7).

İslam kuvvetlerinin hareketi Kafkaslar’a Ermeniyye bölgesine doğru gelişmeye başlayınca Türk-Bizans dostluğu daha da arttı. Siyasi menfaatlerin ortak olması hükümdar aileleri arasında evlenmeler yolu ile akrabalık tesis edilmesine yol açtı. İmparator Justinianus I (685-695) ve Konstantinos (741-775) Hazar prensesleri ile evlendiler.

Konstantinos’un Hazar prensesi Çiçek’ten doğma oğlu imparator Leon IV (775-780) tarihte Hazar Leon olarak tanınmıştı. Bizans imparatorları çoğu zaman kendi iç ve dış meselelerinde Hazarlar’ın yardımını sağlamaya çalıştılar (8).

VIII-IX yüzyıllarda Hazar Hakanlığı genişleyerek, Doğu Avrupa’nın en önemli devleti oldu. Bu sırada Kama ve İtil boyundaki birçok kavim; İtil Bulgarları ve türlü Fin kavimleri, Burtaslar Hazar kağanına tabi idi. Ayrıca Desna ve Orta Dnyeper boyundaki türlü Slav kavimleri Hazar hakimiyetini kabul ettiler. Bu Slav boyları şunlardı; Radimiç, Vyatiç, Severyan, ve Polyan. Ayrıca Kuzey Kafkasya’nın dağlı kavimleri ve Kuban boyundaki Macarlar’da Hazar hakimiyetini tanıdılar. Hazar hakanlığının sınırları Yayık, Cim nehirlerinden başlayarak, batıda Dnepr (özü) nehrine kadar geniş bir sahayı kaplıyordu. Bu sıralarda Karadeniz’in kuzeyindeki Büyük Bulgarya devleti Hazarlar'ın hücumları neticesinde yıkılmış, buradaki bütün geniş ovalar Hazarlar’ın eline geçmiştir.

Arap-Hazar Münasebeti

Hazarlar’ın tarihinde Araplarla olan mücadele geniş ve önemli bir yer tutar. Bu mücadele yüzyıl kadar sürdü. Neticede Arap ilerleyişi Kafkaslar’da durduruldu. Araplar (Avrupa’da Puvatya savaşından sonra) doğuda da Kafkaslarda durduruluyorlardı (9).

Hazar ülkesine ilk büyük Arap taarruzu Halife Osman zamanında yapıldı. 651-652 de Selman b.Rebia kumandasındaki Arap kuvvetleri Derbend’i aşarak Hazar Başkenti Belencer’e kadar sokuldu, fakat Hazarlar bunları püskürtüp, Ermeniyye bölgesine girdiler. 

Bu bölgedeki Arap harekatı Halife I. Velid’in kardeşi Mesleme b. Abd’ülmelik kumandasında yarım asır devam etti (10). 714 yılında Mesleme ordusuyla Derbend’i ele geçirdi. Fakat onun İstanbul’u kuşatmak için bu bölgeden ayrılmasıyla (717) Hazarlar tekrar hücuma geçtiler ve Arap kuvvetleri geri çekilmek zorunda kaldı. Hazar harekatı ilerleyerek Azerbaycan’ın büyük bir kısmına yayıldı. 722 yılında Arapların Ermeniyye valisi El-Cerrah’ül-Hikemi Hazar topraklarında büyük başarılar kazandı ise de 730 yılında
Hazarlar’ın hücumu neticesinde burada tutunamayarak Azerbaycan’dan çekilmek zorunda kaldı. Araplar’ın Hazarlar’a karşı en büyük zaferini 737 yılında Azerbaycan valisi Mervan b. Muhammed sağlamıştır. Arap hücumları karşısında zor duruma düşen Hazar Hakanı barış istemek zorunda kalmıştı.

Hatta Müslümanlığı kabul ettiğini dahi bildirmiştir. Fakat kuvvetleri geri çekilince o da eski dinine, herhalde Yahudiliğe dönmüştür. Bu arada Halifelik Emeviler’den Abbasiler’e geçince mücadelesi yavaşladı (11). 758 yılında Daryal’da kurulmuş olan Ermeniyye vilayetinin valisi Yezid bin Useyd Hazar kağanı ile anlaşabilmek için halifenin arzusu gereğince bir Hazar prensesi ile evlendi. Fakat bu prensesin doğum esnasında ölmesi üzerine, Hazar Hakanı bunun kasıtlı olduğunu düşünerek As-Tarhan kumandasındaki orduyu İslam topraklarına gönderdi (12)

764 yılında Hazarlar Tiflis’i ele geçirdiler. 799 yılında ise Hazarlar hakanlarının kumandasında Ermenistan’a girdiler. Halife Harun Reşid’in kumandanı Yezid, bu Hazar hücumunu durdurmaya muvaffak oldu (13).

İslam İmparatorluğu’nun en kuvvetli devrinde Hazarlar’ın Araplar’a karşı gösterdiği mukavemet, bu Türk devletinin gerçekten güçlü bir oluşumda olduğunu gösterir. Zira, İslam kaynaklarından anlaşıldığına göre söz konusu bu devlet Çin ve Bizans ile aynı ayarda ve Doğu Avrupa’nın en büyük siyasi kuruluşu teşekkülü idi (14).

Hazar-Rus münasebeti:

VIII. asrın sonlarından itibaren ve IX. asırda Hazarlar’ın Kuzey ve batı hudutlarındaki komşularıyla münasebetlerinin arttığı görüyoruz. Hazarlar’ın sağladığı barış ve huzur sayesinde İskandinavya-Bizans ticaret yolu gelişti. Bu arada İskandinavyalı bir kavim olan Varegler, bu yolu takip ederek Kiyef bölgesine geldiler. Burada Hazarlar’a bağlı olarak ticaret yapmaya başlayan ve zenginleşen Varegler 862 yılında Rurik adlı knezin idaresinde Kiyef Rus knezliğini kurdular. Bu knezliğin gelişmesinde Hazar tesiri çok fazladır.

Bundan dolayı Kiyef kelimesi ancak Türkçe ile açıklanabilmektedir., yine kurulan Rus birliğinde başkanın ünvanı “Chacanus” (hakan) idi ve 988 de Hristiyanlığı kabul eden Vladimir ile sonradan knez olan Yaroslav hala bu ünvanı kullanıyorlardı.

Hazar-Macar münasebeti:

Hazarlar’a tabi olan kavimlerden birisi de Macarlardı. Macarlar aslında Fin-Ogur (OĞUZ) menşeilidir. Ural dağlarının ormanlık yamaçlarındaki eski yurtlarını terk ederek bozkır bölgesine geldiler ve Ogur Türkleri ile uzun süre beraber yaşadılar. Aslında kendi bölgelerinden Sabarların baskısı ile göç ederken bir kısım Macar’da eski yerlerinde kaldı (15).

Önceleri Kuban havzasında olan Macarlar daha sonra Don nehri boylarına gittiler. Don nehri boylarında iken Hazarlar’a bağlandılar ve onlar tarafından teşkilatlandırıldılar. Macar Arpad hanedanı bu sırada ortaya çıktı. Fakat doğudan Peçenekler’in belirmesi ile Macarlar’ın rahatı bozuldu. Peçenek saldırıları karşısında tutunamayan Macarlar yurtlarını terk ederek Orta Avrupa’ya doğru göç ettiler (16)

Daha sonra Karadeniz’in kuzeyine gelen Macarlar, burada Kündü ile Üge tarafından idare edildikleri sırada her bir oymağın başına Hazar Hakanlığının tayin ettiği birer “Ür” bulunan 7 kabileden müteşekkildiler. Burada Türkler’le büsbütün karıştıklarını kabile adları göstermektedir (17) . Ker-büyük iri, Keszikesik başka diğer iki oymak ise Fin-Ugor;nyer ve magyar, bunlardan Orta Asya menşeili ve Türk olan Kürt kabilesinin bir bölümünün Gök-Türkler çağında gelerek Macarlar’a karıştığı görülmektedir (18).

Hazarların yıkılışı:

X. yüzyıl ortalarına kadar, Hazar Hakanlığı Doğu Avrupa’nın en kuvvetli devleti olma özelliğini sürdürdü. Fakat iç düzenin bozulması ve dış tehlikelerin artması devletin gücünü yavaş yavaş azaltmıştır. Hazar Hakanlığı bir çok yönde Gök-Türk Devleti’nin teşkilatına ve o meyanda askeri teşkilata da sahip olduğu halde, zamanla bu askeri teşkilat gevşedi. Yani asker millet olmaktan çıktılar. Hazar ordusunda 10-12 bin kadar Harizm’li ücretli asker bulunuyordu.

Devlet ekonomik yönden zayıflayınca ücretleri veremez duruma
geldi. Bu sebepten çıkan huzursuzluklar devleti askeri ve idari yönden sarstı. Ayrıca doğudan gelen Peçeneklerin hücumları Harezm-İtil ticaret yolunun huzurunu bozmuştu. Yine ülkenin Karadeniz sahillerindeki Tamatarhan gibi ticaret merkezleri Slavlar’ın hücumuna maruz kaldı. Ruslar Kuban bölgesine kadar ilerlediler ve yağma yaptılar (19).

Hazar ülkesinde vaziyet böyle iken, Aşağı Sirderya çevresindeki Türk kavimleri arasındaki kaynaşma neticesinde Hazar Hakanlığı iyice sarsıldı (20).

Nihayet, Hazar Hakanlığı daha yüzyıl kadar ayakta kalabildi. 865’te Rus Prensi Svyatoslav Don boyu ve Kuban bölgesini, Tamatarhan şehrini işgal etti. Arkasından da Kuman-Kıpçaklar, Hazarlar’ın Harezm ve Türkistan ile bağlantılarını kesti ve ticaret faaliyetlerini tamamen durdu. Neticede Kuman-Kıpçak baskısı altında Hazarlar XI. Yüzyıl içinde kaybolup, gittiler. 

Bugün Avrupa’da Yahudi dinine mensup olan Karaim Türkleri ve Kafkaslar’da yaşayan Karaçaylar’ın Hazar kalıntıları olduğu sanılmaktadır.

Hazarlar’da Din:

Hazar Hakanlığı’nın kurulmasından sonra bölgede barışın sağlanması, ulaşımı artırmış, dolayısıyla her türlü milletten çok çeşitli insanların kaynaştığı bir ülke haline gelmişti. Böyle bir ortamda çeşitli dinlerin bir arada bulunması tabii bir durumdu.

Hazarlar aslında Gök Tanrı dinine (Tengri Han) inanıyorlardı. Yani Hazar halkının çoğunluğu bu dinde idi (21). Fakat zamanla Hakan ailesi Museviliği kabul etti. Beyler ve saray erkanı da Musevi idi. Tüccar zümrenin arasında ise Müslümanlık yaygındı. Bir de Ortodoksluk Karadeniz’in kuzeyinde epeyce yayılmıştı (22)

İslam tarihçilerinin (23) kayıtlarına göre, camii, kilise ve sinagoglar yan yana bulunuyordu.

Türk tarihinde Hazar Hakanlığından başka, hiçbir hükümdar sülalesi Yahudiliği kabul etmemiştir. Ayrıca sadece Hazar üst tabakasının Yahudiliği benimsemesi dikkat çekicidir. Bu sebepten dolayı Hazarlar’ın Museviliğe girişi meselesi tarihçiler tarafından etraflıca tedkik edilmiş, olmasına rağmen kesin bir netice elde edilememiştir. 

Yahudiler, 730-740 tarihlerinde hem Bizans, hem de İslam ülkelerinde şiddetli takibata uğrayınca, Kafkaslar üzerinden Hazarlara’a giderek, onlara sığınmışlar, arkasından da Hazar büyüklerini etkileyip Museviliği kabul ettirmişlerdir. Hazarlar’ın bu dini kabul edişlerini siyasi yönden izah etmek daha uygun gelmektedir. Çünkü o zamanki iki büyük devlet Bizans Hıristiyan, Abbasiler ise müslümandı. Hazarlarda üçüncü devlet olarak Museviliği kabul edip onların siyasi nüfuzlarından uzak kalmayı düşünmüşlerdi. 

Yahudiliği kabul eden ilk Hazar hakanının “Bulan” olduğu söylenmektedir. Bütün bunlara rağmen Hazar devletinin Yahudi devleti olduğu kabul edemeyiz. Çünkü bu dine girenler yukarıda söylediğimiz gibi sadece hakan ailesi ve devlet erkanı idi.
Halk, ise Gök-Tanrı dinine inanmaya devam ediyordu. Aslında Hazarlar Yahudiliğin “Karay” (24) denilen mezhebine girmişler ve zamanla Musa talimlerini öğreten, ihtiva eden Talmudçuluğa yaklaşmışlardır. Bu arada 960 tarihindeki Endülüs Emevi devletinin Musevi nazırlarından “Hasday bin Şarput” Kurtuba’dan Hazar Hakanı Yasaf’e gönderdiği mektup ile Hakanın İbranice yazdığı cevap konusunda uzun tartışmalar olmuştur. Bugün umumiyetle sahte olduğu kabul edilmekle birlikte mektubun verdiği bilgilerin doğruluğu dikkat çekicidir (25)

Karay mensuplarının (Karaimler) zamanla Hazar ülkesinde kalabalıklaştılar. Hatta zamanımızda Kırım’da, Polonya’da yaşayan Karaimlerden ana dilleri ve dini lisanı Türkçe olan cemaatler Musevi-Hazar Türklerinin devamı sayılmaktadır (26).


PROF.DR.AHMET TAŞAĞIL
Mimar Sinan güzel Sanatlar Üniv.
Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı
kendi sitesinden alıntıdır.

_____________
1) A.N. Kurat, Karadeniz’in Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, s. 30.
2) Hazar-Kazar=Kaz+ar: Anadolu Türkçesinde Gez+er= serbest dolaşan gezen, Gy. Nemeth H.M.K.
3)Arap kaynaklarında Al-Hazar, İbrani kaynaklarda Hazar, Kazar, Latin kaynaklarda Chazari, Gazari, Grek kaynaklarda Khazaroi, Rus kaynaklarda Kozar, Kazarin, Macar kaynaklarda da Kozar, Kazar, Ermeni kaynaklarda Hazir-k, Gürcü kaynaklarda Hazar-i, Çin kaynaklarda T’u-küe Ho-sa.
4) İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.157.
5) Tarihte Türklük, s. 114, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 158.
6) Muhtemelen Batı Gök-Türk Hakanı Tong Yabgu’nun küçük kardeşi.
7) Kuzey Karadeniz’deki Türk Kavimleri, s. 32, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 158.
İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 159.
9)K.K.T. Kav., s. 38, T. Türklük, s. 15.
10) İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 159.
11) K.K.T. Kav. S. 39, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, S.159.
12) İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, S. 160, K.K.T. Kav., S.40.
13) İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, S. 160.
14) Tarihte Türklük, s.116.
15) Başkırt bölgesi.
16) K.K.T. Kav., S. 41, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, S.,164, T.Türklük, S. 117.
17) Tarjan-Tarkan, Yenö-Inak, Kürtgyanmat(Yorulmaz)
18) İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, S.167.
19) R.Grousset, Bozkır İmp., S.182.
20) K.K.T. Kav., S.42.
21) R.Grousset, Boz. İmp. S.180.
22) K.K.T.Kav., S.35-36, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, S.,162.
23) İstahri, El-Mesudi, İbni Havkal.
24) Müslümanlıkla biraz karışık.
25) İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.163, K.K.T.Kav., s.36.
26) İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.163, K.K.T.Kav., s.37.

KAYNAKLAR:
A- Bizans kaynakları: Theophannes, Patrik Nikephoros, Konstantinos
Porphygennetos, Hazarlar için önemli Bizans müellifleri.

B- İslam kaynakları: İbni Rustah, Kurtubalı El-Bakri, İranlı Gerdizi, İbni Faldan seyahatnamesi, İstahri, İbni Havkal ve Mesudi, Hazarlar için önemli İslam müellifleridir ayrıca Hudud’ül-Alem adlı eserde Hazarlar hakkında malumat verir.

BİBLİYOGRAFYA:
1- A.N. Kurat, IV. Ve XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz’in Kuzeyindeki Türk
Kavimleri, Ankara, 1971.
2- İ. KAFESOĞLU, Türk Milli Kültürü.
3- L.Rasonyi, Tarihte Türklük, Ankara, 1971.
4- B.Ögel, Türk Kültür Tarihi, Ankara, 1962.
5- Arthur Koestler, 13. Kabile (Türkçe Terc. Belkıs Çorakçı) İstanbul, 1984.
6- S. Runciman, Ortaçağların başında Avrupa’da Türkler, Belleten VII, 1943.
7- M. Kmosko, Araplar ve Hazarlar T.M. III, 1935.
8- Ramazan Şeşen, İbni Fadlan seyahatnamesi, İstanbul, 1976.
9- B.Ögel, Sekeller’in Atları Hakkında, Belleten, s. 36, 1945.
10- Y.Kutluay, İslam ve Yahudi Mezhepleri, Ankara, 1965.
11- Şaban Kuzgun, Hazar Türkleri, 1984.

....//...




HİTLER AVRUPASI VE YAHUDİ SOYKIRIMI

Geleneksel teoriye göre Avrupa yahudilerinin yani Aşkenazi'lerin kökeni Fransa ve Almanya'nın doğusundan daha doğuya yani Polonya ve Doğu Avrupaya göçen gerçek, yani semitik yahudilerden oluşuyor. Avrupa yahudilerinin çoğunluğunu Doğu Avrupa yahudileri oluşturuyor, yani daha çok Polonya Yahudileri. Bu teoriye göre Batı Avrupa'daki veba salgını ve Haçlı Seferleri sırasında yani 2. milenyum başlarında (1100'ler civarı), Fransa ve Almanya'nın Batı bölgesi olan Ren bölgesindeki yahudiler katliama uğramıştı ve kaçanlar Doğuya göç etmişti.

Oysa Arthur Koestler'in bahsi geçen kitabında da belirtildiği gibi o sırada Almanya'nın batısında çok az sayıda yahudi yaşıyordu ve doğuya bir göç olmadı hiç! Yahudiler kendi bölgelerindeki güvenli bölgelere sığındılar.

Peki başta Polonya olmak üzere Doğu Avrupa Yahudilerini oluşturan ve II. Dünya savaşına kadar gelen ve Hitler tarafından kıyıma uğratıldığı söylenen Yahudiler nereden gelmişti ve kökenleri neydi?;

19. Yüzyıl ortalarından itibaren yapılan araştırmalar ve teorilere göre bu yahudiler gerçek yahudi yani semit değillerdi! Ari ırkın kökeni sayılan Kafkasyadan gelen 7. ve 10. yüzyıl arasında Karadenizin kuzeyinde Kiev(kuyuev) ile Hazar denizi arasında büyük ve çok güçlü bir imparatorluk kuran HAZAR TÜRK krallığınin soyundan geliyorlardı. yani bu yahudiler semit soyundan gelen gerçek yahudiler değil TURAN-TÜRK soyundan gelen Türkçe konuşan sonradan din olarak museviliği benimsemiş bir milletin soyundan geliyorlardı.

Bu teoriyi 19. yüzyıldakileri saymazsak ilk olarak 1940'lı yıllarda kendisi de bir Hazar Türk yahudisi olan ve daha sonra katolikliğe dönen Benjamin Freedman dile getirmişti. Daha sonra bu konu yine kendisi de bir Türk Hazar yahudisi olan eski komünist Macaristan doğumlu İngiliz vatandaşı Arthur Koestler tarafından yazılan ünlü 'Onüçüncü Kabile' kitabında dile getirildi ve büyük sansasyon yarattı. 

Diğer önemli bir kaynak da Kevin BROOK'un "Hazar Yahudileri" kitabı için tıklayın.


_____________

Günümüzde bu teori artık geniş bir kabul görmekte ve şu an Dünyada hararetli bir şekilde tartışılmaktadır;

Buna göre Türk soyundan gelen Hazarlar 700'lü yıllarda Kafkasyanın Kuzeyinde Karadenizin Batı kıyılarında çok güçlü bir imparatorluk kurdular. Hazarlar savaşçı ve fizik olarak çok güçlü, güzel insanlardı (çoğunlukla sarışın ve mavi gözlü).

O tarihlerde güneyde Müslüman Arapların devleti daha Batıda Hristiyan Bizans devleti vardı. Bu iki din ve devlet arasında sıkışan Hazarlar siyasi bir karar alarak Musevi dinini benimsiyorlardı (740 yılları) ( Bazı tarihçilere göre sadece kral ve çevresi museviliği seçti, ama genel görüşe göre kralla birlikte halkın çoğunluğu bu yeni dini benimsedi. Halkın arasında azınlık olarak Müslüman ve Hristiyanlar da vardı) daha sonra musevilik iyice revaç bularak Hazarları tam olarak kuşattı. Hazarlar savaşçı bir millet olmakla beraber aynı zamanda ticaretten çok iyi anlayan Asya ile Avrupa arasında ticaret köprüsü kuran bir kavimdi. Arapların Kafkasyanın Kuzeyine İslamı yaymasını Hazarlar durdurmuştu. bazı tarihçilere göre gerçek Semit Yahudiler Hazarlar ile temas kurarak onların Museviliği seçmesine neden olmuşlardı. böylece Yahudiler Dünya Yahudiliğini koruyacak çok güçlü bir orduya sahip olmuşlardı

2. Milenyumun başlarında 1000 yıllarında Hazar krallığı Ruslar tarafından yıkıldı. (Oysa Hazar Krallığı kurulduğunda daha Rusya diye bir devlet tarih sahnesinde yoktu!) bundan sonra bir süre daha bu bölgelerde Hazarlar yaşadıysa da büyük çoğunluğu Batıya doğru göçmeye başladı ve o zamanki Polonya-Litvanya topraklarına yerleştiler. Polonyalılar tarafından çok iyi karşılandılar. Hazarlar başta Polonya olmak üzere Ukrayna ve Orta Avrupa ülkeleri olan Macaristan (( bir Türk kavmi olan Magyarlar Hun kökenli olup (İngilizce Hungary, Macarcada bir çok Türkçe kelime olup en yaygın erkek ismi Attila'dır) Hazarlarla akrabaydı.)), Avusturya, Almanya, Romanya vb. gibi ülkelere göçerek yerleştiler. 

Daha sonra Ukraynalı Kozak kralının Hazar ülkesinde geride kalan Hazar köylerine hücum etmesi üzerine bu Hazarlar da Polonyaya göç edince, kıtlıktan, Polonyadaki Hazarlar kütleler halinde Macaristan ve Avusturyaya göç etmeye başladılar. bu göçler II. Dünya savaşına kadar sürdü.

Bu arada Polonyaya gelen diğer göçmenler Almanlardı ve kültür bakımından üstündüler. Hazarlar burada ticari kabiliyetlerini kullanarak ticaret yapıyorlardı. Dil olarakta Almancaya önem verdiler. Bu arada bazı gerçek yahudiler de Hazarların ticari kapasitesinden ve museviliği yaşama arzusundan etkilenerek Polonyaya geldiler. Bunlar kültür bakımından daha üstün Alman Yahudileriydi ve Hazarların dini bakımdan eğitimlerine yardımcı oldular. Zamanla hazarlar bir Almanca-İbranice-Slavca karışımı olan ve İbranice harflerle yazılan YİDDİSH dilini konuşmaya başladılar.

Evet kısaca Alman (Aşkenazi) yahudisi denilen ve bir yanılsama olarak Almanya ile bir alakası olmayan Avrupa yahudilerinin hikayesi böyle.

Dolayısıyla Dünyadaki gerçek Yahudiler Türkiye, Kuzey Afrika, Akdeniz kıyıları, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın batısında yaşayan yahudilerdi ve bunlar azınlıktadır. Avrupa'nın Doğusunda ve Rusyada yaşayan yahudilerin % 95'i Türk Hazar kökenlidir ve semitik gerçek Yahudilerle uzaktan yakından bir kan bağı mevcut değildir.

Bundan dolayı Hitlerin toplama kamplarında toplanan ve kırılan Yahudiler  Türk Hazar Musevileridir...


Cengiz Özakıncı'nın 'Derin Yahudi Siyon-Türk Zelda




için tıklayın



Eski Yunanca'da Türkçe sesler olan "ç" ve "j" yoktur. "Ç" harfini yazabilmek için Yunan kaynakları "z" , "tz" ve "gg" seslerini kullanmış. 

Panialı Prisk Atilla'nın babasının adını (...yunan alfabesi ile yazılmış-SB) "Mundiuk" şeklinde yazmış. Türkçesi Muncuk ya da boncuktur.

İskit kelimesi ise Herodot'un kitabında (...yunan alfabesi ile yazılmış-SB) şeklinde yazılır ve "Skuzes" demektir. Heredot'un bu yazdığını ruslar "Skif" , İngilizler ise "Scyht" olarak okur. Biz de eski tarihi İngilizlerden aldığımız için "İskit" şeklinde okumuşuz.

Asur kaynaklarında ise bu kelime "Aşguzay/İşguzay" olarak geçiyor. Hatta İskitlerle Kimmerlerin kavgası Asur kaynaklarında "Aşguzaylarla Gimmirayların kendi kavgası" diye geçiyor.

Kelimelerin sonlarındaki - ay ekleri etnik (etnonim) benzerliği ortaya koyuyor. Terimin "Kuz" kökünü Asur kaynakları daha iyi koruyup saklamış. Bu "Aşguzay" kelimesi Yahudi kaynaklarına "AŞKENAZİ" olarak geçer. 

Bu durumda kelimenin kökü "Kuz/Guz" dur. Sonuç olarak İskit diye adlandırılan kavim Skuz/Guzlar yani OĞUZLAR'dır.

Böylece Türklerin kadim tarihten beri aynı isimle adlandırıldığı ortaya çıkıyor. Guz, Oğuz, Uz, Uts ve Gots bunlardan birkaçıdır.

V.V.Barthold Deşt-i kıpçak olarak adlandırılan bozkırın 10.yy'daki isminin Guz Bozkırı olduğunu yazar.

Skuzlar ya da Guzlar hem Hunluların hem de Peçeneklerin atalarıdır. Zaten Rusya Avrupa'daki İskit ve Hun mezarlarından çıkan kemikler üzerinde yapılan incelemeler onların baskın bir biçimde R1a ve R1b'li olduklarını söylüyor. Atilla'nın R1b'li olduğunu Macarlar söylüyor !

Osman Çataloluk
Türk'ün Genetik Tarihi - sayfa 119

Not: 
Türk haplotipi R'dir ve R'nin iki evladı olmuştur.R1a ve R1b

R1a bugün dünyada yarısı Slav yarısı Türk olan Slav kısmı Hind-Avrupa dilini konuşan ; Türk yarısı da Türkçe konuşan bölünmüşlüğün acısını hem kendisi yaşayıp hem de dünyaya tattıran koldur.

R1b kolu ise yine bugün dünyada Türkiye Türkleri de dahil olmak üzere yarısı Türk'üm deyip Türkçe konuşan , diğer yarısı da Hind-Avrupa Dilini konuşan bütün Avrupa milletlerini meydana getiren koldur. (O.Çataloluk)




___________ÇIK, ÇIKABİLİRSEN İŞİN İÇİNDEN !__________





17 Temmuz 2013 Çarşamba

SUMERLİLER TÜRKLERİN BİR KOLUDUR ve GEN ARAŞTIRMALARI





Sumerolog Muazzez İlmiye Çığ, bu çalışmasında, Türkler ile Sumerliler arasındaki kültür ve dil bağlantılarını bir araya getirerek “Sumerliler Türklerin Bir Koludur” diyor. 

Çığ’ın ilk kanıtı ortak adlar... 

Altay Dağları’nın en yüksek noktasının adı, Üç Sumer Dağı. “Durun” hem Türkçede hem de Sumercede “yurt” demek. 
Sumercede “kur” Türkçede “kurgan” yeraltı demek. 
Sumercede “dingir” Türkçede “tengir” tanrı demek.

Sayılar da Türk-Sumer bağlantısına tanıklık ediyor... Sumerlilerde 7 dağ aşmak, 7 kapı geçmek, 7 kat gök, 7 tanrısal ışık, 7 ağaç, bu sayının önemini belgeliyor. Yazar; Tufan Efsanesi, Hıdrellez, Binbir Gece Masalları, Ergenekon, Bahar ve Yeniden Doğuş Bayramı, Dede Korkut Masalları, Cem Ayinleri ile de Türk-Sumer kültürel yakınlığını gözler önüne seriyor. 

Ve kamuoyuna sesleniyor Muazzez İlmiye Çığ:

"Ben bir yol açtım. İsteyenler bu yolda yürüyerek tezimizin savunmasını yapar, onu daha ilerilere götürür, Batı’nın gözüne sokar. Ben elimden geleni yaptım, kitabın gereken ilgiyi görmesi en büyük isteğim.”

.....................................





Genetik araştırmacı Yrd. Doç. Dr. Osman Çataloluk, Anadolu'nun tapusunun Türkler'e ait olduğunu açıklayarak; neolitik dönemdeki ilk Türkler'in saptandığını söyledi.

Yrd. Doç. Dr. Osman Çataloluk, 1993 yılında Konya Çatalhöyük’te yapılan kazılarda insan kemiklerine rastlanıldığını ve DNA analizlerinde kemiklerin yüzde 40’ının Türk ırkına ait olduğunu açıkladı.

‘Türkün Genetik Tarihi’ adlı araştırma kitabının yazarı Genetik Araştırmacı Yrd. Doç. Dr. Osman Çataloluk, Anadolu’nun en eski yerleşim yeri olarak bilinen Konya Çatalhöyük’teki insan kemiklerinin incelenmesiyle burada yaşayanların genetik olarak Türk ırkı olduğunu açıkladı. Çataloluk, Konya Çatalhöyük’te 1993 yılında gerçekleştirilen kazı çalışmalarında 800 insan kemiğinin toplandığını ve bu kemikler üzerinde genetik ırksal tiplemelerin belirlendiğini söyleyerek araştırmada baskın ırkın Türkler olduğunu belirtti.

Çataloluk, 1994 yılında Amerika’nın Stanford Üniversitesi'nde görevli Profesör Cavalli-Sforza tarafından Çatalhöyük'le ilgili kemiklerin Y-DNA analiz sonuçlarının yayınlandığını ancak dikkate alınmadığını ifade etti.

Çataloluk, günümüzden 10 bin yıl öncesinde Anadolu’daki ilk toplu yerleşim yeri olan Çatalhöyük’teki genetik bilimsel araştırmaların Proto-Türk diye adlandırılan Neolitik dönemdeki ilk Türkleri de saptadığını belirterek "Bu çalışmalar Anadolu’nun gerçek sahibinin Türkler olduğunu ortaya koymaktadır” diye konuştu.
(Nisan 2013-basın) 



Kitaptan:

Kim Türk’ün bir ırkı yok ya da hiç bir ırka Türk adı verilemez diyorsa ya bilmiyordur ya da bilmediği konuda ahkam kesiyordur. Türk adının “tu kaka” edildiği, Ötügen’in yok sayıldığı, Ergenekon destanının adının kirli bir dosyaya verildiği bu günlerde yapılabilecek en iyi iş varlık savunmasıdır diyorum. 
Ve bir Türk olarak korkmadan, yılmadan usanmadan neden 
“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” 
dememiz gerekir en kesin kanıtlarla ortaya koyuyorum!!! 
Zira Türk adı gerçekten yücedir ve kutludur: sebeplerini bu kitabı okuyunca daha iyi anlayacaksınız…


ÖNSÖZ
Bu kitap yaklaşık on yıllık bir çalışmanın birikimidir.
Daha bilmiş değildir, ama “Türkiye’de Türk nüfusu ancak % 10 kadardır diyenlere cevap verebilmek için bu hali bile yeterlidir!!!

Bu kitabı hazırlamamda bana tam otuz yıl önce ilk fikri veren ve bu gün ebediyete intikal etmiş bulunan hocalarım; Mevlevi, Kadiri ve Alevi Dervişanından Haluk Nur Baki Bey’in, O’nun hocası ve bir Zaza Kadiri dervişi olan İstanbullu Faik Saraç Efendi’nin, hepsinin de hocası ve kimsenin bilmediği son yüzyılın gavsı bir Zaza Nakşî dervişi olan ve bana geleceğimi gösteren, “Türk’ten başkasına maneviyat yolu yoktur oğul” diyen Ahmed Davut Efendinin, bana Kur’an’ı öğreten ve “Türk’ü bildin mi peygamberini bilirsin evlat!” diye geçmişi kurcalamayı öğreten HAK aşığı Alevi dervişi Çorumlu Elvan Dede’nin, Türk’ün İslam Ülküsünü beynime kazıyan Ahmet Arvasi Bey’in Aziz hatıralarına…


Osman Çataloluk  
(birazoku'dan alıntıdır)




Türk Irkının Kıtalara Uzanan Genetiği

Avrupa Yahudileri ile Hazar Türkleri'nin akraba olduğu araştırması, Türkiye'de Yrd.Doç.Dr.Osman Çataloluk tarafından da destek buldu.

Avrupa Yahudileri ile Hazar Türkleri'nin akraba olduğu araştırması, Türkiye'de Yrd.Doç.Dr. Osman Çataloluk tarafından da destek buldu. Avrupa'nın yüzde 51'nin Türk kökenli olduğunu savunan Çataloluk, Kürtlerin yüzde 40'ının Yahudi kökenli olduğunu öne sürdü.

Yrd.Doç. Dr. Osman Çataloluk, geçmişe olduğu kadar geleceğe de ışık tutan genetik araştırmalarda dünya tarihine mühür vurmuş Türk kökeninin kıtalara uzandığını öne sürdü. Türklerin dünyaya dağılış tarihinde takvimlerin epey geriye uzandığını açıklayan Çataloluk, özellikle Aşkenaz Yahudilerinin asıl kökeninin Hazar bölgesine yerleşen Türk boyları olduğunu dile getirdi. Yahudilikte soyun anneden geldiğini hatırlatan Çataloluk, Hz. İbrahim'in Sümerli olduğunu ve Sümeroloji ile Türkçe arasında yüzlerce benzer kelime olduğunu kaydetti. Çataloluk; kayıtlar da İbrahim'in Sümerli olduğunun söylendiğini belirterek şöyle konuştu: "Sümeroloji'de çalışan bilim adamları, Sümeroloji ile Türkçe arasında 978 tane kelimenin bunların içinde çoğunun ortak olduğunu söyleyince Sümerlerde Türklük kavramı ortaya çıkıyor."


YAHUDİ GRUBUNA TÜRK IRKINDAN KAYIŞ VAR

ABD'de bulunan John Hopkins Üniversitesi'nde görevli gen bilim uzmanı Eran Elhaik'in Aşkenaz Yahudilerinin Hazar kökenli olduğu tezini kısmen doğrulayan Çataloluk; şunları söyledi: "Kan gruplarında R grubuna Türk grubu deniliyor. Ama Yahudilerin bulunduğu grup J grubunun ikinci alt kolu. Yani J2 grubu Yani Türk ırkı ile Yahudi ırkının yakın uzak alakası yok. Ama Yahudi grubuna Türk grubundan ya da ırkından kayış var. Birinci kayış,

MÖ. 2800-3000'lü yıllarda yani Sümer çöküşü ile birlikte bugünkü Filistin'e, İsrail'e geçen R1b grubu ile başladı. Amerikalı beyefendi 'Yahudilerin atası Türk' diyorsa bu yanlıştır. Yahudilerin Aşkenaz grubu Türktür. Kesindir. Bu gruplardan iki tanesi Filistin'e kaymış İsrail'e yerleşmişlerdir."

10 yıllık araştırmalarını 'Türkün Genetik Tarihi' isimli kitabı ile vücutlaştıran Çataloluk, kaleminin, alanında Türkiye'de tek olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdiye kadar hiç eleştiriye maruz kalmadım. Türkiye'de buna boyu yetecek genetikçi daha görmedim. Ama Stanford gurubu ile kavgalıyız. Böyle bir araştırma olmalıydı çünkü; Türk genetiğini ya reddetmeniz lazım, dünyayı ele geçirmeniz için ya da Türk genetiğini kabul etmeniz lazım bu seferde Türk ata demeniz lazım."


YÜZDE 52 TÜRK YÜZDE 40 KÜRT

Dünya nüfusunda iki milyar insanın Türk kökenli olduğunu aktaran Çataloluk, sınırları aşan Türk kimliğinin yüzdelik oranlarını şu şekilde sıraladı: "Yunanlıların yüzde 30'u, Bulgarların yüzde 30'u, bizi hiç sevmeyen Sırpların yüzde 24'ü, bizi sevmeyen Ermenilerin yüzde 35'i, İngilizlerin yüzde 40'ı, Almanların yüzde 40'ı Baskların yüzde 99 onda 7'si Türk kökenlidir. Bugünkü Avrupalıların yüzde 51'i Türk kökenlidir. Türkü attığınız zaman dünyada bir şey kalmıyor."

Çataloluk, ayrıca Kürt kökenine ilişkin Avrupalı ve Amerikalı bilim adamlarının çalışmaları hakkında da şöyle bilgi verdi: "Avrupalıların kendi araştırması var 'Kürtlerin yüzde 10-12'si Türk kökenlidir' diye. Bugünkü Türkiye'deki Kürtlerin yüzde 40'ı Yahudi kökenlidir. Hepsi Amerikalıların ve Avrupalıların araştırmasıdır."

Arkeoloji'nin tek başına mana ifade etmediğini aksine arkeolojinin genetik bilimi ile bütünlük içinde icra edilmesi gerektiğini söyleyen Çataloluk, sözlerini verdiği örnekle pekiştirdi; "Örneğin, bir mezar açtınız 3 bin yılına ait bir mezar. Örneğin içinde kap kaçak buldunuz ve araştırdınız dediniz ki, 'bu kap kaçaklar Lidyalılara ait' Yunanlı, Faslı. Kemik de dedi ki ben Türküm. Şimdi mezar kime ait. Kap kaçağa bakarak mı mezarın sahibini sorgulayacağız yoksa kemiğe bakarak mı?" 

İZMİR



Bir cenaze işlemi

Çölün geniş bir alanına hâkim bir tepenin üstünde yas tutanlar ölen bir kadını son yolculuğuna uğurlamak için dondurucu soğukta ellerinden gelen bütün gayretle mezar kazıyorlardı. Mezar, hanımefendinin ölümünden sonraki hayatında devam edecek yolculuğu için iyi bir biçimde hazırlanmalıydı. Mezarı 12 at boyu derinliğinde kazdılar. Zemini çakıl taşlarıyla kapladılar üzerine de çam, meşe ve gürgen kabuklarından oluşan yaygıyı serdiler. Onun üzerine kalın çam kütüklerinden bir sehpa yaptılar. Mezar duvarlarını tamamen çam ve gürgen kütükleriyle kapladılar.

Kundağa sarar gibi....

Ve Komünist Rusya’nın çöküşünden sonra uyanan, uyanırken de kendini reddeden Macar arkeologları köklerini aramak için Sincan Uygur özerk Bölgesinde 2010 yılında İngiliz Arkeolog Marc Aurel Stein’in önderliğinde Tarım Havzası denen kuru çölde haşin soğuğun mumyaya çevirdiği bu kadavrayı gün yüzüne çıkardılar.

Miras kavgası!

İşin garibi bu mezarlar üzerinde hak iddia edip Çin Hükümeti ile kavga edenler Uygurlar değil Avrupalılar! Daha doğrusu Macarlar! İtalyan Cavalli-Sforza, M. Alianei ve ABD’li M. Gimbutaş’ın ve Renfrew’in başını çektiği Avrupalı ve Amerikalı bilim adamları şöyle bir tezle Çin’den hak iddia ediyorlar. Bunlar Çinliler gibi çekik gözlü değil yuvarlak ve renkli gözlü, ayrıca bunların haplo grupları R1b ve R1a, saçlan da uzun ve dalgalı bunlar olsa olsa Avrupalı Aryan olup buraya Avrupa’dan göç ettiler ve yerleşerek bu kültürleri oluşturdular. İşte bu sebeple bunlar bizim kültürel mirasımızdır diyorlar. Bu yüzden de “Anadolu Teorisi” ni iddia ediyor ve Kurganın Avrupa kültürünün malı olduğunu savunuyorlar. Bunu savunmaları lazım ki Macarlar biz Türk kökenli değiliz diyebilsinler!

Sincanlılar ne mi yapıyor buna karşılık?

Biz ne yapıyorsak onlar da onu yapıyor! Sessiz kalıyorlar…


Dr. Osman ÇATALOLUK
Moleküler Genetikçi




Osman Çataloluk Türkün Genetik Tarihi  : video


ve diğerleri


......




MISIR, ASUR, GİRİT VE YUNAN'A ÖNAYAK OLMUŞ OLAN MEDENİYET 
SUMER MEDENİYETİDİR. SUMERLİLER SEMİTİK YA DA ARYAN DEĞİL TURANİ TOPLULUKTUR. DİL VE GRAMER YAPISI TÜRKÇEDİR.
TÜRKÇE "KAP KACAK" SUMERCE "GAP GACAK" TIR.

ROCKEFELLER BİRÇOK KAZILARA SPONSOR OLMUŞTUR. !!!
BU YÜZDEN EMİN BİR ŞEKİLDE TARİH VE MEDENİYET TÜRKLERLE BAŞLIYOR DİYEBİLMİŞTİR. 
yazı için tıklayın : 
bu yazı İlluminati/ Piramitte Sona Doğru - Şeref Mercan 
dan alıntıdır: 



FULLBRİGHT İLE EĞİTİM SİSTEMİ ELE GEÇİRİLDİKTEN SONRA İÇİMİZE SIZAN "DIŞ GÜÇLER" ARAŞTIRMALARA ENGEL OLMUŞ ,GERÇEKLERİ SAKLAMIŞTIR.! 
VE TARİHİMİZE YABANCI NESİLLER YETİŞTİRİLMİŞTİR. ARADAN SIYRILANLARDA VAR TABİİ.

SON OLARAK ANKARA, VAN VE HAKKARİ DE YAPILAN KAZILAR VE ARAŞTIRMALARDA, ORTA ASYA'DA RASTLANAN KAYA TAMGALARI VE BALBALLAR BULUNMUŞTUR. 
BU DA ANADOLUNUN VE DOĞU ANADOLUNUN TÜRKLERİN YURDU OLDUĞUNU KANITLAR.

GAMALI HAÇ, DÖRTYÖN TAMGALARI , OVO'LAR,
DİL, KÜLTÜR BAĞLARI VE 
TROYA'DA BİLE TÜMÜLÜSTE AT KEMİKLERİ BULUNMASI, LİDYALILAR İLE MEDLERİN KAN ANT'I İLE BİRBİRLERİNİN KANINI İÇMESİ, 
İSKİTLER, HUNLAR, 
ETRÜSKLERİN GEN ARAŞTIRMASINDA 
99,7 TÜRK DNA'INA RASTLANMASI, 
BASKLARIN ETRÜSKLERLE AKRABALIĞI VE 
DİLLERİN DAĞISTANLILARLA AYNI OLMASI, 
İSKANDİNAV MİTOLOJİSİNDE ODİN'E TÜRK DENİLMESİ, MACARLARIN HUNLARLA AKRABALIĞI, 
URARTULAR, HATTİLER, HURRİLER, 
KIZILDERİLİLERİN TÜRKLERLE DİN,DİL VE KÜLTÜR AKRABALIĞI (ARİZONA DA "HAVASU" KANYONU BULUNMASI, Kİ KELİME ANLAMI HAVA SU'DUR) , 
GİRİT PHAİSTOS DİSKİNDEKİ KIZILDERİLİ İLE GÖKTÜRK PRENSİ ALTIN ADAM KURGANINDAN ÇIKAN YÜZÜKTEKİ KIZILDERİLİ...VS.. 
HEP AYNI ŞEYİ GÖSTERMEKTEDİR.

TÜRKLER MEDENİYETİ VE YAZIYI GETİRMİŞ VE ÇOK BÜYÜK BİR ALANA YAYILMIŞTIR. 
AVRUPA VE AMERİKA UYGAR OLMADAN ÖNCE HEM DE
SUMERLİLER 3BİNLER DE YAZIYI HAYATA GEÇİRDİKLERİNDE DÜNYA TAŞ DEVRİNDEYDİ. YUNANLILARIN YAZIYI ALMALARI 
MÖ.8.YY'A DENK GELİR. Kİ 
HATTİLER, İSKİTLER YAZIYI KULLANIYORDU. ROMALILAR ETRÜSKLERDEN ALDIKLARINI KENDİLERİNE MAL ETTİLER. 
ETRÜSKLÜLERDE DEMİRCİ OLARAK TANINIRDI ! YUNANLILARIN PART DEDİKLERİ , 
KUŞHANLAR, HATTA ÇİNE GİDEN CHOU'LAR 
BİLE TURAN.

(http://www.hunmagyar.org/turan/

J.G.R.FORLONG - RİVERS OF LİFE
(http://archive.org/stream/RiversOfLifevolume2/J.G.R.Forlong-RiversOfLifeVol.Ii#page/n0/mode/2up)

(http://turkoloji.cu.edu.tr/makale_sistem/tum_list.php?t=tum&psearch=arkeoloji)

ESKİ KİTAPLARDA TURAN,TURANİAN OLARAK GEÇEN TÜRKLÜK KİMLİĞİ VE TARİHİ GEÇERLİDİR. 
20.YY SONRALARINDA BU KİTAPLARDAN 
TURAN,TÜRK KELİMESİ ÇIKARILMIŞ, DEĞİŞİME UĞRATILMIŞTIR. 
ÇÜNKÜ "BATI" DİYE TABİR ETTİĞİMİZ VE KENDİLERİNİ ARI IRK OLARAK ADLANDIRAN KİŞİLER , 
BU BÜYÜK MEDENİYETE DUYDUKLARI SAYGIDAN, KISKANÇLIKTAN VE UTANÇLARINDAN NE YAPACAKLARINI ŞAŞIRDILAR. 
KENDİLERİNİ ARADILAR AMA YOKTULAR.

BU KİTAPLAR GEÇERLİ DEĞİLDİR, BİZ BUNLARA ÇÖP DİYE BAKIYORUZ DİYENLERE

BİR İKİ TANE DEĞİL Kİ ÇÖP OLSUNLAR, AMERİKALISINDAN, RUSUNA, JAPONUNDAN MACARINA, YAHUDİSİNDEN HIRİSTİYANINA KADAR TÜM YAZARLAR BUNLARI DİLE GETİRMİŞTİR. 
ADAMLARA NE KADAR ZOR GELMİŞTİR BUNLARI YAZMAK, 
HER TAŞIN ALTINDAN BU "BARBAR" TÜRKLER ÇIKIYOR..DİYE :)

TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI YAPANLARIN 
ELİNE SAĞLIK.
AYRICA KİMİ NEREDEN KOVUYORLAR....
"HADDİNİZİ BİLİN" DEMEK ZAMANI GELMİŞTİR.
BEN IRKÇI DEĞİLİM AMA 
TARİHİME DE SAHİP ÇIKIYORUM VE 
HİÇ KİMSENİN DE TOPRAĞINDA GÖZÜM YOK , 
TÜRKİYE'Yİ TÜRKİYE OLARAK SEVİYORUM.

SEVGİ VE SAYGIYLA KALIN.

SB.

***