Translate

Milet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Milet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Temmuz 2015 Cuma

MİLLAVANDA / MİLETOS / MİLET






Miletos/Milet MÖ.2000-1000 yıllarında Hitit kaynaklarında geçen Millawanda ile aynı yerdir.
MÖ.3500 'e kadar giden bir tarihi vardır. Yunan istilasında adı Miletos/Miletus olarak değiştirilmiş ve MÖ.7.ve 6.yüzyıllarda Miletos, Karadeniz kıyısında, içinde Trabzon, Sinop ve Kırım'ı da kapsayan, kendine bağlı 98 adet koloni kenti kurarak muhteşem bir güce ulaşmıştir.


Klasik Yunanistan daha yeni gelişmekte iken, İyonya'da merkez durumundaki Miletos, Anadolu kıyılarında birdenbire bir sanat, ilim ve felsefe merkezi olarak parlamıştır. Antik Yunan medeniyetinin bilimde ilerlemesi Miletos ekolu yoluyla başlamıştır.


Klasik çağların çok ünlü Miletos asıllı tabiat alimleri arasında Thales, Anaksimenes, Anaksimendros, ve Hekataios sayılabilir. Thales MÖ 582'de güneş tutulmasını önceden hesaplayıp astronomi ve geometride yeni teoriler üretmiş; Anaksimenes varoluşu açıklamaya çalışmış; Anaksimandros tanrılara dayanmayan evrensel kanunları taşlara kazdırmış; Hekataios corafyada üstünlük göstermistir. Birbirine parallel ve birbirine dik sokaklardan oluşup bir ızgara gibi dikdortgen bloklar ortaya çıkaran yeni şehir planlama sistemi Milet şehri planlamacısı Hippodamos tarafından geliştirilmiş; Milet'e uygulanmış ve sonra Roma İmparatorluğu'nun özellikle ordu merkezi ve ordu mensuplarının kurduğu koloni yeni şehirlerinde uygulanmıştır.


Miletos şehri efsanesine göre Atinalı Kodros'un oğlu Neleus koloniciler başında Miletos'a gelmiş ve Miletoslu erkeklerin hepsini öldürerek onların eşlerini/kızlarını alıp Miletos'u bir koloni olarak yeniden kurmuşlardır. Efsaneye göre Miletoslu kadınlar bundan hoşlanmamış ve yeni kocaları ile bir masaya oturmamaya karar vermişlerdir.


20.yüzyıldaki yerleşim yeri 1 km güneydeki Balat Köyü'dür.
Hippodamus sistemine gelince: Daha önceki örnekleri.....
El-Amarra MÖ.1400 İşçi Köyü (arkeolog Mehmet Kürkçü)
Çatalhöyük duvar resminde de Hippo sistemi görülür, MÖ.6000



Madem Miletos Yunan, o zaman hangi halkı kılıçtan geçirdi?
Madem Miletos Yunan, o zaman MÖ.3500 lerde kimler vardı?
Yunan MÖ.1100 gibi akın akın gelmeye başlamamış mıydı?
ki, İskender'in gelişine kadar Anadolu Hellenleşememişti....



Miletus, Apollo ile Minos'un kızı Akakallis'in oğludur. 
Akakallis babasının gazabından korumak için oğlunu ormanda saklar, Apollo'da DİŞİKURT'a onu beslemesi için emir verir. 
Miletus kurtlar tarafından büyütülür başka yerde bir çobanın onu bulduğunu ve evine getirip büyüttüğü yazar, tıpkı Truvalı Paris'in kaderindeki çobanlık gibi....


Bir de abisi vardır Kydon...O da küçükken Girit'e getirilmiştir, ve her nasılsa onun da hayvanlar tarafından büyütüldüğü söylenir ve adına para basılır, bir kurt emzirir.... Acaba Miletus'un ikizi midir ? Bilemem...Ama...


Miletus yetişkin olduğunda Girit'i terk ederek Caria/Karia'ya gelir. 
Milet şehrini kurar, Menderes Nehrinin kızı Kyane ile evlenir ve ikizleri olur ! Kızı Byblis ve oğlu Kaunos (Dalyan).
(Başka anlatımlarda ise , Miletus, Karia kralı Eurytus'un kızı Eidothea ; veya Celaenus'un kızı Tragasia ile evlenir ve ikizleri olur)
Girit'te Dişi Kurt....
Miletus'un Dişi Kurt tarafından büyütülmesi... ve Miletus'un İkizleri...


(Miletus'un dişikurt tarafından beslenmesi 'The Metamorphoses of Antoninus Liberalis: A Translation with Commentary, Antoninus (Liberalis- AD 100-300)' kitabında geçer)


diğer yandan;
Etrüsklerin, yani R'Asena'ların Anadolu'dan gitmesi... 
Dişi Kurt ve ikizler Remus ve Romulus.....
Dişi Kurt Latince Lupa (çoğul: Lupae) olarak adlandırılır ki ,
Dişi-Kurt efsanesi Etrüsklere aittir, bu kesindir, ama Etrüsk anlatımı henüz bulunamamıştır. Çocuk var mıdır, bir midir, iki midir, bilinmiyor.
Etrüskler'den "Tarkan" Hanedanlığı Roma'yı MÖ.509 'a kadar yönetmiştir.
Roma'yı Romalıların kurduğunu "kanıtlamak" için MÖ.3.yy'da Romulus ve Remus efsanesini yazarlar, bu Agustus döneminde de sürekli anlatılır, sırf Roma'yı kuranların Etrüskler olduğunu "Romalılara" unutturmak için....


Leto (Latona) ; Kurtların Tanrıçası, bir Dişikurt
Babası Coesus (Kaios-Kaos) (Güneş, Gökyüzü, Zeka, Atmosfer) 
Annesi Phoebe (Phoibe) (Dolunay, bilgelik) ki onlarda Uranüs (Gökyüzü) ve Gaia (Yer) in çocuklarıdır. (Diğer kızları Asterie'dır (Asteria- öngörü, yıldızları okuyan, kehanet, Hekate'nin annesidir)


Batı Anadolu'da Lykia'da yani Kurt Yurdu'nda, tapkı gören Kurtların Tanrıçası Leto'nun da Girit'ten çıkması ve ikizleri Apollo ile Artemis....isimleri Yunanca açıklanamamıştır....Athena'nın adı da ve kurt ile iniltilidir...Türkçede th sesi yoktur!


"Athena ismi Yunanca ile açıklanamamıştır." (Mircea Eliade-Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi 1)
"Athena adının kökeni bilinmediği gibi, Pallas'ın kaynağı da tartışma konusudur." (Azra Erat-Mitoloji Sözlüğü)


Baal Cycle yazıtında "Athirat'tan kim süt içecek"....tanrıların yaratıcısı denizlerin tanrıçası ATHİ, başlangıçtaki SU....


Ruh olan Atma'nın tanrı Athi'ye dönüşmesi...
Truva 'da bulunan baykuş formlu vazolar ve Athi...
Karkamış'ın büyük tanrıçası Athi...
Asur ve Babil'deki büyük şehir isimlerinin Turani olması...
Athena'nın kökenini Minoan'a bağlayan da var. 
Minoan da sembolleri kuş, yılan ve hayat ağacı idi
Artemis'e karşı yaratıldığı da düşünülüyor.
Minoan da Tanrıçalar ve Kadınlarda çifte balta görülür. 
Araştırmalara göre biliyoruz ki bu çifte baltalar Amazonların silahlarındandır. Amazonlar İskit ve Kimmerlerin kadın grubudur.


Heredot kitabında ,Yunanlıların medeniyeti kendilerinden önce oraların yerlileri olan bir kavimden aldıklarını ve bu kavme Pelasglar dediğini de biliyoruz. Ve Pelasgların kökenini de....
"Athene, the Ilian , originated from the Phrygian ATE, on a coin as a Phrygian goddess; combined with the Greek Athene as A.Ilıas; her symbols, the Phrygian cap (actually Scythian cap-SB) ,spear, torch (replaced by distaff and spindle) and owl, the cow of many colours..... the owl-headed or owl-faced goddess of Troy; borrowed by Greek, art from Asia....in no way connected with Egypt." kaynak: Schliemann Troja


yani, ASENA ile ATHENA aynı kökten gelmektedir.


Emel Esin'e göre Asena'nın "kurt donuna bürünmüş bir Kam" olması...ve Türk kültüründe olduğu gibi, Etrüskler'de ve Kızılderililerde de Kurt donuna bürünme....


Virgil'e göre, Teucer ve halkı büyük kıtlık nedeniyle Girit'ten ayrılır ve Scamander Nehri yakınlarına yerleşirler. "Girit'ten gelen atamız Teucer "...der Virgil Aeneid'ta...


Teucer, Truva'nın Atasıdır...onlarda ise At Kutsaldır, kurban verirler Skamander (Saka) tanrısına....


"Lykia'lıların bu adı almalarının nedeni, tanrıları Apollo Lykeios'a bir kurt (lykos) olarak tapınılmasıydı. Apollo tanrı doğmadan önce anası Leto'nun bir kurta dönüştüğü ya da kurtların onu Apollo'nun doğacağı yere götürdüğü söylenir. Gerçekte Lykia'lılar kendilerine Trmmli diyorlardı; bu ad Yunanca'da ünlüleşerek Termiller biçimini almıştır....İÖ. dördüncü yüzyıla gelinceye değin, Girit'in kimi yörelerinde hala Yunanca olmayan bir dil konuşulmaktaydı"... George Thomson; Tarih Öncesi Ege


"Ellin öncesi bin yıllarda Sümer-Hatti-Girit üçgeninde etkin durumda olan toplumların dili bizim dilimiz gibi eklemeli yapıya sahipti!"... Prof. Dr. Saleh SULTANSOY


Girit kralı Minos, Boğayı Poseidon'a kurban vermediği için cezalandırılan ve eşinin boğa ile ilişkisinden doğan yarı insan yarı boğa Minotaurus'u, Daidalus'un inşa ettiği bir labirente hapsetmesiyle ünlüdür.....


Daidalos ustadır, zanaatkardır, sanatçı ve mucittir. Tıpkı çirkin olarak tasvir edilen demirci mucit Pelasg Hephaistos gibi, tıpkı Karaçay-Malkar (Balkar) Nart destanındaki Debet gibi...


"Destanlarda Debet’in Yer Tanrısı ile Gök Tanrısının oğlu olduğu, Satanay Biyçe’nin annesinin ay, babasının güneş olduğu, Örüzmek’in gökten düşen bir kuyruklu yıldızın içinden çıkarak, Kurt Sütü içerek büyüdüğü, Sosurka’nın granit bir kayadan doğduğu anlatılmaktadır".......ve tüm bunlar Apollo - Artemis - Kurt - anlatımlarıyla benzeşir...




Ve Miletoslu Aspasia (Grek değildir!) ve Perikles Atinası
Haspa kelimesinin Aspasia'dan türemesi gibi....




















17 Temmuz 2013 Çarşamba

MİLETOSLU ASPASİA ve PERİKLES ATİNASI





Aspasi'nın Atina'ya gittiği zamanlarda kentin sosyal yaşamı, günümüzden oldukça farklıydı.



O zamanlarda Atina'da kadınlar , ikinci sınıf insan olarak görülür ve genel olarak dört sınıfa ayrılırdı:

Gyne Gamete (kutsal anne) olarak adlandırılan evin hanımı, yani resmen evlenilen gerçek eşler;

Pallake denilen nikahsız alınan kadınlar, cariyeler;

yoldaş, kız arkadaş olarak değerlendirilen Hetairalar ;

Pornai adı verilen kısa süreli, geçici cinsel istekleri gideren kadınlar 

...

Özgür kadınlar tek başlarına soğa çıkamıyor, genç erkekler ve kızlar birbirlerini sadece kurban ve cenaze törenlerinde ya da şenliklerde görebiliyorlardı.

Kızlar ancak ana-babalarıyla, evli kadınlar ise sadece kocalarıyla yemek yiyebilirlerdi. Kadınların siyasal hakkı yoktu ve ülke yönetiminde hiçbir şekilde söz sahibi değillerdi. 

Evliliklerde sevginin bir rolü yoktu. Atina'da çok yaygın olan şu söz, bu konuyu özetle anlatmaya yeter:

"Sevmek için bir oğlana, çocuk yapmak için de bir kadına gerek vardır."

Atina'da erkekler için evdeki kadın, sadece çocuk doğuran ve onlara annelik yapan bir kadın olarak görülürdü. Erkeklerin bedensel zevkleri için başka kadınlara, hatta hem cinslerine yönelmeleri çok doğal karşılanıyordu.

Özellikle (MÖ.) 6.yüzyılda kadın bedeninin ticari bir meta olarak görülmesi sonunda , Atinalı yasa yapıcı Solon (640-558) ilk genelevleri açmak zorunda kalmıştı. Dikterion adı verilen bu evler, devlete aitti ve her evde görevli memurlar işleri düzenler, gelirler de, Porniketos adı altında devlet kasasına aktarılırdı.

Porneler, yani fahişeler, kendi içlerinde sınıflara ayrılmışlardı. 

En alttaki kadınlara Dikteriades adı veriliyordu ; bunlar en alt sınıftaki erkeklere hizmet ederlerdi. bu kadınlar, belli bir giysi giyer, güneş batmadan sokağa çıkamaz ve kentten izinsiz ayrılamazdı. Dikteriadesler, özellikle ailesinin terk ettiği ya da korsanların kaçırarak Akdeniz pazarlarında sattıkları çocuklar arasından seçilerek yetiştirilirdi.

Orta sınıf fahişelere Auletrides adı verilirken ; bu sınıftaki kadınlar elden ele dolaşmalarından dolayı halk arasında "Zarlar" olarak anılırdı.

Yüksek tabakaya hizmet eden kadınlara da , Hetaira adı verilmişti. Bu kadınlar bilim, felsefe, müzik, tarih, edebiyat ve sanat konularında eğitilmişlerdi. 

Ünlü yontucu Praksiteles'in sevgilisi Phryne'nin "Knidoslu Afrodit Yontusu"na modellik yaptığı söylenir. Büyük İskender'in sevgilisi Thais, onun ölümünden sonra Ptolemaios I ile evlenerek Mısır Kraliçesi olmuştur. Bu iki kadın da ,gerçek Hetaira'dırlar.

Aspasia da kimi kişilerce haksız olarak hetairalar içinde sayılmıştır. Hetairalar, genellikle para almazlar, sevgililerinden armağan kabul ederlerdi. Ancak Atinalı Europa gibi bir Drahmiye birlikte olanlar da çıkmıştır. Ayrıca Hetairaların aşıklarına pek seyrek bağlı kaldıkları, esas düşüncelerinin para kazanmak olduğu yazdığı söylenir: " Neden uzun mektuplar yazarak canımı sıkıyorsun? Yazdıkların bana vız gelir. Benim istediğim elli Drahmi'dir. Beni seviyorsan parayı ver, yok paran kıymetliyse beni rahat bırak".

Atina'da yine Solon'un sınıflamasına göre özgür vatandaşlar gelirlerine göre dört sınıfa ayrılmıştı:

Pentekosioimedimnoi (beşyüz kile insanlar) adı verilen aristokratlar birinci sınıfı oluştururdu. Bunlar savaşta paralı askerlerin giderlerinden , tahkimatlardan ve gemilerin sağlanmasından sorumluydu.

Savaşta süvarileri oluşturan Hippeisler, ikinci sınıf soylulardı.

Üçüncü sınıfta ,Zeugitler adı verilen çiftçiler, zanaatkarlar yer alırdı. Bunlar da , savaşta Hoplitleri, yani piyadeleri oluşturuyordu.

Dördüncü sınıftaki Thetler, yani mülksüz özgür ücretli işçiler ise ,savaş gemilerinde genellikle kürekçilik yapıyordu.

Tüm bunların dışında yer alan Meteikoslar yani Atina'ya dışarıdan gelen yabancılar, köleler vatandaş sayılmıyorlar, halk meclisine bile giremiyorlardı. Genellikle ticaret ve santla uğraştıkları için oldukça zenginleşen Meteikoslar, ender durumlarda altı bin oyla vatandaş sayılsalar bile, yine de kimi haklardan yoksun tutuluyorlardı.

Durumu daha kötü olan köleler ise, aile köleleri, işlik/madenlerde çalışan köleler ve "iş makinesi" gibi kullanılan devlet köleleri olmak üzere belli başlı üç sınıfa ayrılmıştı. Köleler ancak özgürlüklerini elde ettiklerinde bir parça insan yerine konuluyordu. Ancak bu tip kölelerin içinde çok zenginleşerek fakir düşen efendilerine yardım edenler de çıkmıştır.

Perikles'in 451 yılında çıkardığı "Vatandaşlık Yasasına" göre yabancıların Atinalı vatandaşlarla evlenme izinleri yoktu. Böyle evlilikten doğan çocuklar vatandaş sayılmıyordu. 

Bu durumda, Aspasia'nın Atinalı özgür bir vatandaşla evlenmesi olanaksız gibiydi, Çünkü o, Metoika adı verilen yıllık altı ila on iki Drahmi arasındaki bir parayı kelle vergisi olarak ödeyip, Atina'da oturan bir Meteikos sayılıyordu. Taşınmaz mal edinmesi de olanaksızdı. O halde bir şeyler yapmalıydı.....





MİLETOSLU ASPASİA - A.SEMİH TULAY
Remzi kitapevi

Bundan 2500 yıl önce Ege Denizi'nin iki yakasında yaşayan ve geceleri "erimiş gün ışığı"yla aydınlanan insanların, aynı zamanda hırsları, kaygıları, sevinçleri, umutları ve büyük aşkları da vardı kuşkusuz.

Her iki yakada, o dönemde dünya tarihine damgasını vuracak olayların yanı sıra özellikle Miletoslu Aspasia ile Atina'nın güçlü lideri Perikles arasında büyük bir aşk yaşandı. Bu aşk, karşıtlarının her fırsatta onları çekiştirmelerine neden oldu. Tüm engellemelere iftiralara karşın ne Aspasia ne de Perikles ödün vermeden sevgilerine sonuna kadar sahip çıktılar. 

A.Semih Tulay, Miletoslu Aspasia'da bu kararlı ve onurlu duruşun öyküsünü anlatıyor.
(arka kapak)

A.Semih Tulay Afrodisias, Milet müze müdürlüğü yapmıştır.
Öyküde kullanılan özel adlar (Semira dışında) gerçek tarihi, mitolojik kişiliklere ve yer adlarına ilişkin olup, özgün biçimleriyle yazılmıştır.


İyi Okumalar
SB


***