Translate

teukros etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
teukros etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Nisan 2014 Salı

PROTEUS VE HELENE HİKÂYESİ





PROTEUS VE HELENE HİKÂYESİ

HERODOT: II

112;
Ondan sonra gelen, bana dediklerine göre, Memphisli birisidir, adı Yunan söylenişine göre Proteus’tur ve bugün Memphis’te pek güzel, pek bakımlı bir kutsal yeri vardır; Hephaistos tapınağının güney yüzünün karşısına düşer.

Tyr Fenikelileri bunun çevresinde otururlar ve bütün buralara Tyr’lular mahallesi denir. Proteus’un bu yerinde, Yabancı Aphrodite tapınağı denilen bir tapınak vardır. Bu tapınak, Tyndareos kızı Helene için kurulmuş olsa gerekir, bana anlatılan ve Helene’yi Proteus’un yanında gösteren hikâyeden ve Aphrodite’ye takılan yabancı sıfatından ben böyle çıkarıyorum. Çünkü bu tanrıça , başka hiçbir tapınağında böyle anılmış değildir.

113;
Helene hakkındaki sorularıma rahiplerin cevapları şudur; Alexandros, Sparta’da Helene’yi kaldırdıktan sonra yurduna doğru denize açıldı. Ege denizine vardığı zaman ters rüzgârlar onu Mısır denizine attılar ve rüzgâr düşmediği için Mısır kıyılarına, tam Nil’in Knabos denilen ağzına ve Tarikheia’ya yanaştı.

Kıyıda bir Herakles tapınağı vardı – bugün de vardır; bir köle, sahibinden kaçmak ve kendisini bu tanrıya adamak isterse, derisine birtakım kutsal dövmeler yaptırır, o zaman kimse ona dokunamazdı. Bu yasa kurulduğundan bu yana hâlâ geçerlidir.
Alexandros’un köleleri, tapınağın bu özelliğini öğrenince, efendilerini bırakıp, yürüdüler, girip tapınakta oturdular, tanrıya dualar ettiler, Alexandros’u suçladılar, ona kötülük olsun diye bütün yaptıklarını sayıp döktüler. Helene’yi nasıl kaçırdığını ve Menelaos’a karşı işlediği suçu anlattılar. Bu suçlamaları rahiplere söyledikleri sırada, Nil’in bu ağzında vali olan Thonis de orada bulunuyordu.

114;
Bu adamları dinleyen Thonis, Proteus’a haber vermek üzere hemen Memphis’e bir rapor gönderdi; “Bir yabancı geldi, diyordu, Troya soyundan; Yunanistan’da bir günah işlemiş olmakla suçlanıyor; ev sahibinin karısını kaçırmış; birçok da malını almış ve rüzgâr sürükleyip senin kıyılarına, yanımıza atmış. Bırakalım, hiç ceza görmeden yeniden denize açılıp gitsin mi, yoksa getirdiklerini elinden alalım mı?”
Proteus, cevap olarak, bir haberci çıkardı , şu yörüngeyi gönderdi: “Bu adam, evinde konuk kaldığı kimseye karşı bir günah işlemiş olmakla suçlandığına göre, kim olursa olsun yakalayıp ban gönderiniz, bakalım burada neler söyleyecek”.

115;
Bu emri alan Thonis, Alexandros’u yakaladı, gemilerine el koydu, varını yoğunu ve Helene’yi ve tanrıya sığınmış olan kölelerini de yanına katıp Memphis’e gönderdi.
Bunlar geldiğinde Proteus, Alexandros’tan kim olduğunu ve gemilerinin hangi ülkeden geldiğini sordu. Nereden olduğunu, ülkesini, adını söyledi, yolculuğunu, gemilerinin nereden geldiğini açık açık anlattı. Bunun üzerine Proteus, Helene’yi nereden getirdiğini sordu; sözün burasında Alexandros, lafı uydurup kaydırmaya başladı, gerçeği söylemeye yanaşmadı, ama tanrıya sığınmış olan adamları, onun lafını ağzına tıkayıp hıyanetliğini sayıp döktüler.

Sonunda Proteus, yargısını şu söylevle patlattı: “Rüzgârın yoldan çıkarıp ülkeme attığı bir konuğu öldürmeye gönlüm razı gelseydi, sana gösterdiği konukseverliğe karşı ağır bir hıyanetle karşılık vermiş olduğun Yunanlının öcünü senin gibi bir alçakta bırakmazdım. Sana evini açan adamın karısına sataştın: bu kadarla da kalmadın; aykırı uçusunda peşinden gelmesi için ona kanat da verdin; gözün doymadı, üstelik konuğu olduğun evi de soydun. Ama ben bir konuğu, kendisine bir fırsat tanımadan vurmak istemem, bu kadını ve eşyaları burada bırakacaksın, - bunları kendi gelip arayacağı güne kadar, o Yunanlı için, yanımda saklayacağım – sen ve yol arkadaşların üç gün içinde ülkemden çıkıp gidiniz, başka bir yer bulunuz demir atmak için; yoksa düşmana ne yaparsam size de onu yaparım!”

116;
Rahiplerin bana anlattıklarına göre, Helene, Proteus’un yanına böyle gelmiş; zaten ban öyle geliyor ki, bu hikâyeyi Homeros da biliyordu; ama herhalde anlattığı destana layık bulmamış olacak ki bunu bilerek küçümsemiştir, ama bildiğini de belli etmiştir; bu, İlyada’nın Alexandros’un göçebe gezişini ve Helene’yi kaçırırken, en son Fenike’deki Sidon’a yanaşmadan önce, nasıl o kıyıdan bu kıyıya atıldığını anlatan (ve destanın başka bir yerinde tersi söylenmiş olmayan) dizelerinden anlaşılmaktadır.
Bu olaya Diomedes’in başarıları dizelerinde dokunur. – Orada görülüyordu, diyor.


“Bu kadın elinden çıkma gözalıcı dokumalar
Ki tanrı benzeri Paris getirmişti Sidon’dan
Engin deniz üstündeki maceralı yolculuğunda
Soylu Helene’yi kaçırırken uzaklardaki yurduna.”

Öbür belirti de Odysseia’nın şu dizelerindedir:
“Zeus kızının böyle şifalı ilaçları vardı,
Polydamna, Thon’un karısı,
Vermişti ona bunları, bereketli topraklarında,
Mısır’ın , ki orada çok bol yetişir,
Şifalı bitkilerle zehir yan yana.”

İşte Menelaos’un Telemakhos’a söyledikleri:
“Geminin sıla özlemi çeken burnu Mısır’da bağlı kaldı.
Zira tanrılar ille de kurban istiyorlardı benden.”


Bu dizeler pekâlâ gösteriyorlar ki Homeros Alexandros’un Mısır’dan geçtiğini biliyordu, zaten Suriye, Mısır’a sınırdaş olur, Sidon’un sahibi olan Fenikeliler de Suriye’de yaşarlar.

117; 
Bu dizelerden ve özellikle bu bölümden de açıkça belli oluyorki, Kıbrıs destanı, Homeros’un değildir, başkasınındır. Çünkü Kıbrıs Destanı’nda Alexandros’un sütliman bir denizde uygun bir rüzgârla yapılan bir yolculuktan sonra, Sparta’dan ayrıldığının üçüncü günü, Helene ile birlikte İlion’a varmış olduğunu söylenir; oysa İlyada’da ikisinin beraber başıboş denizlerde dolaştıkları anlatılır.

118;
Ama Homeros’u ve Kıbrıs Destanı’nı bırakalım artık. - Yunanlıların İlion üzerine anlattıkları hikayeler aslı astarı olmayan şeyler midir, yoksa gerçek midir, diye sorduğum zaman rahipler, bana kaynağın Menelaos’un kendisi olduğunu söyledikleri şu hikayeyi anlatmak suretiyle cevap verdiler. 

Helene’nin kaldırılması üzerine, güçlü bir Yunan ordusu Menelaos’u desteklemek için TEUCROS’un topraklarına çıkar; asker karaya çıkar ordugâh kurulduktan sonra, İlion’a aralarında Menelaos’un da bulunduğu elçiler gönderilir.

Surlardan içeri alınırlar ve Alexandros’un kaçırdığı Helene’nin ve servetin geri verilmesini ve bu haksız sataşmanın ödetilmesini isterler; ama Troyalılar, sonradan da hep yapacakları gibi, Helene’nin de , çalındığı söylenen servetin de kendilerinde olmadığını söylemekte ağız birliği ederler, yeminler ederler; bunların Mısır’da olduğunu ve Mısır kralı Proteus’un elinde duran şeylerden kendilerinin sorumlu tutulmalarının yanlış olacağını bildirirler.

Yunanlılar, kendileriyle alay edildiğini sanarak kenti kuşatır ve sonunda alırlar. Ama bakarlar ki Helene yok ve kendilerine başta ne söylendiyse gene aynı şey söyleniyor, sonunda inanırlar ve Menelaos’u Proteus’un yanına gönderirler.

119;
Menelaos Mısır’a gelir, Memphis’e doğru yelken açar; olanı biteni dosdoğru anlatır; çok iyi karşılanır, bir sıkıntı çekmemiş olan Helene’yi alır ve onunla beraber bütün servetini geri getirir. 

Ama Menelaos, bütün bu iyiliklerine karşılık Mısır’a haksızlık etmiştir. Yola çıkacağı sırada uygun rüzgâr bulamadığı için olduğu yerde kalmış; bu böyle uzayınca, dine aykırı bir kurban kesmek istemiş; iki Mısırlı çocuk almış, bıçakla boyunlarından kesmiş.

Sonradan bu suç ortaya çıkınca paçaları tutuşmuş, gemileriyle beraber Libya’ya kaçmış. Oradan nereye gitmiş? Mısırlılar bunu söylemediler. Bana anlattıkları bu olayları kimisi, biz kendimiz sorup soruşturduk öğrendik derlerken, kimisi de , bunlar burada oldu, onun için iyi biliriz demişlerdir.

120;
Mısırlı rahiplerin anlattıkları bunlardır. Helene için anlatılanlara ben şu düşünceleri ekleyeceğim:

Eğer Helene, İlion’da olsaydı, Alexandros istese de istemese de Yunanlılara geri verilirdi. 

Zira, gerek Priamos, gerekse soyu sopu, Alexandros, Helene’yi çatısı altında tutacak diye kendi canlarını, çocuklarının canını ve yurdunu ortaya koyacak kadar çılgın olamazlardı.

Hatta, başlangıçta öyle olsa bile, Yunanlılarla yapılan her savaşta, yığınla Troyalı arasında Priamos’un çocuklarından iki üç tanesinin de öldüğüne bakarak (zira,destanlarda anlatılanlara inanmak gerekirse, bunların katılmadıkları bir tek savaş yoktur), diyorum, böylesine felâketler karşısında Priamos, başına yağan belâlardan kurtulmak için, hatta kendi sevgilisi bile olsa, Helene’yi Yunanlılara geri verirdi, ben böyle düşünüyorum.

Ayrıca Priamos ihtiyarladığı zaman, krallık Alexandros’a geçmeyecek, yönetim ona kalmayacaktı, Priamos ölürse taht ondan daha yiğit olan büyüğü Hektor’a kalacaktı ve onun da hem kendisinin, hem de öbür Troyalıların başların bu kadar belâ açan suçlu bir kardeşi koruması düşünülemezdi.

Gerçek şu ki, Helene’yi geri verirlerdi ve kötü niyetli olmadıkları halde Yunanlılar onları düzenbaz sayıyorlardı; şüphesiz, benim kendi görüşüm, tanrı onlar için bir yıkım hazırlamıştı, tâ ki tanrıların büyük haksızlıkları büyük cezalarla cezalandırdığını herkes görsün ibret alsın, diye.

İşte benim doğru olduğunu sandığım hikâye budur.



Heredot IV:

32;
…Homeros’un Epigonos’larda yaptığı gibi, tabii sahiden bu destanı Homeros yazdıysa!...

Schliemann, ilios:



EFESLİ ZENODOTUS (MÖ.3.yy)

Gramer bilgini ve İskenderiye Kütüphanesi'nin ilk müdürü. Homer'in "Iliad-İlyada" ve "Odyssey- Odesa " eserlerini toplayıp, kuşku uyandıran dizelerini silerek, Yunan kültürüne uygun olarak düzenledi. 

Yani İlyada ve Odyseias orjinalliğini kaybetmişti, ki onların Homer tarafından yazıldığı bile kuşkulu.

...


“We all know the story of Helen of Troy , but few of us have followed her to Egypt. How did she get there? 
Stesichorus of Sicily in his Pallinode was the first to tell us…According to the Pallinode, Helen was never in Troy. She had been transposed or translated into Egypt. Helen of Troy was a phantom, subsituted fort he real Helen….The Greeks and the Trojans alike fought for an illusion.

And who was Stesichorus of Sicily? He was a Greek lyric poet (ca.640-555 BC)

Helen in Egypt-Hilda Doolittle (Poet and writer,1886-1961)



...


Hikayenin aslı : 
"Batı"nın "Doğu"ya açmış olduğu bir savaş idi ve hâlâ devam ediyor..!



ilgili diğer yazılar









_____________




OENONES VE PARİS







OENONE - PARİS'İN EŞİ
(MS.2.yy - E-NO-NEE diye okunur)


Kimi yerde bir dağ perisi, kimi yerde bir su perisidir. Hakkında pek fazla bilgi yoktur. Anatanrıça ile ilgilidir, Ida (Kaz) dağlarında doğmuştur. Babası Nehir Tanrısı Cebren'dir.

Paris dağlarda çobanlık yaparken Oenone'ye aşık olmuştur. Evlenirler ve Corythus adında oğulları olur. Oenone Truva'nın kehanetinden haberdardır, lakin Paris'in Helene'ye aşık olduğunu öğrenince ihanete karşı intikam almak ister ve oğlunu Yunan ordusuna rehberlik etmesi için gönderir. Bir başka versiyonda Paris ile Helene'nin arasını açması için oğlunu gönderir lakin Paris oğlunu tanıyamaz ve öldürür.

Quintus Smyrnaeus'un (MS.4.yy-şair) "The Fall of Troy" eserinde, Hector'un ölümünden İlium'un düşüşüne kadar olan bölümleri anlatırken Oenone'ye değinir.

Paris ölümcül bir ok yarası ile Oenone'nin yanına gelir. Oenone bitkisel ilaç hazırlar ve Paris sürmeden önce şart koşar. Helene'nin yatağına gitmeyecektir. Paris kabul etmez ve Helene'nin yanına emekleyerek giderken Ida dağının eteklerinde ölür.

Oenone vicdan azabı çeker, Paris'in cenaze töreninde kendisini ateşin içine atar. 


"Yazıklar olsun kötülük , nefret dolu bir hayat.
Ben, talihsiz kocamı seviyordum.
Onunla elele, kalp kalbe ,yaşlılıklar eşiğine gelmeyi hayal ediyordum.
Tanrılar öyle buyurmadı.
Ah, kara talih beni dünyadan aldı.
Ere, Paris'e olan nefretimi geri aldım.
Yaşayan aşkım beni terk etti.
Yine de, onunla ölmeye cesaret edebilir miyim?"
Işıktan nefret ediyorum."

Oenone


Cenazenin küle dönüşmesiyle periler ikisinin küllerini altın bir kavanoza koyar ve sonsuza kadar beraber olurlar. Öldükleri yere de iki sütun dikerler. 



Quintus Smyrnaeus - The Fall of Troy
PDF:



*Bakkhylides (MÖ.5.yy - şair) ise Oenone'nin uçurumdan atladığını yazar.


AŞK ANLATILAMAZ, YAŞANIR....







26 Mart 2014 Çarşamba

TEUCER, TRUVA ve HURRİLER




TEUCER, bronz heykel 1881,Sir Hamo Thornycroft
Truva Kralı Laomedon kızı Hesione'nin oğlu 
(Priam'ın yeğeni Hektor'un kuzeni) 



Teucer, Teucrus, Teucros, Teucris 



KRAL TEUCER İLE YEĞEN TEUCER (Teucros ) 

ATA KRAL TEUCER

Nehir tanrısı Scamander ile Idaea nymph'in oğlu. Troya kral soyunun atası.

Virgil'e göre, Teucer ve halkı büyük kıtlık nedeniyle Girit'ten ayrılır ve Scamander Nehri yakınlarına yerleşirler.

Öbür yandan Halikarnoslu Dionysius Teucer'ın , Attica bölgesinden geldiğini, orada Xypete bölgesinin lideri olduğunu yazar. (Atina'nın güneybatısı, antik dönemde Pire'nin bir bölgesi, şimdiki Moschato)

Her iki durumda da Teucer Troad'a (Truva) gelir. Geldikleri ilk gecede fareler kalkanları, yayların kirişilerini kemirerek ortalığı birbirine katar, herkesi korkutmuştur. Lakin Girit'i terketmeden önce, kahin Teucer'e, ilk gecelerinde topraktan doğan düşmanlarının saldırısına uğradıkları yere yeni şehirlerini kurmalarını, söylemiştir.

Apollo Sminthius (fareleri imha eden) tapınağının olduğu yere şehrini kurar adı da Hamaxitus olur. 

Ne Sminthius ne de Hamaxitus adı Yunanca olarak açıklanamamıştır. Luvice olduğunu ve hatta Teucer ve halkının da Yunanca konuşmadığını söylerler!

Teukros'un oğlu yoktur, halkını koruyacak bir varis arar. Dardanos'u konuk eder ve kızı Batieia ile evlendirip tahtını ona bırakır.

Kral Teucer tarafından kurulan şehir Teucria olarak isimlendirildi ve bölge halkı Teucrianlar olarak anıldı. Dardanos'un gelmesiyle Dardania , daha sonra da Troad oldu. Ama halk Teucrian adından hiç vazgeçmedi.



YEĞEN TEUCER

Truva Kralı Laomedon kızı Hesione'nin oğlu (Priam'ın yeğeni, Ektor ile Paris'in kuzenidir) 

Herakles, Hesione'nin babasına sunduğu hizmetlerin karşılığını alamadığı için Hesione'yi tutsak alır ve Telemon'a hediye eder. Telemon Ajax ve Teucer'in babasıdır. Prenseslikten köleliğe geçen Hesione'nin oğlu Teucer de farklı değildir. O bir Asyalı anneden doğmuş ve değişik bir şiveyle konuşur, küçümsenir ,aşağılanır.

Teucer, babası Telemon'un diğer eşinden olan abisi Ajax/Aias'la birlikte , Troya soyundan olduğu halde , Akhalar safında dövüşür, ordunun en usta okçusudur, birçok savaşçıyı öldürür. Ajax/Aias'ın ölümü sırasında, Mysia'ya yaptığı bir çapulçuluk seferine çıktığından, orada değildir ve olayları önleyemez. 

Dönüşünde büyük bir umutsuzluğa kapılıp canına kıymak ister. Dönüşü de uğursuz olur, Salamis Adası'na vardığında babası Telemon/Telamon, Ajax/Aias'ı getirmedi için onu adaya almaz ve sürgüne gönderir. Kıbrıs'a gider orada yeni Salamis şehrini kurar. Kıbrıs kralının kızıyla evlenir, birçok çocuğu olur, ve biri Kilikya'da Olbe kentinin kurucusu genç Aias'tır.

(Başka bir anlatımda ise ( Phanodemos of Athens - 325) , Ata Teucer Dardanos'un kızıyla evlenir ve Dardanos'tan sonra bölgenin kralı olur. Yeğen Teucer'un Attikalı Baba tarafı da Salamis üzerinde hak iddia eder.!)

Truva, İlium ve Pergamum olarak ta bilinir.



Virgil'ın Aeneid eserinden:

Girit'ten gelen atamız Teucer .... Aeneas'a söylenen kehanette, bir zamanlar Dardanos'un geldiği Italya'ya gitmesi gerektiği....Batı'ya giderken Epirus'ta Priam'ın oğlu Helenus'u ziyaret eder, Helenus Hektor'un dul eşi Andromache ile evlidir ve oradan Aeneas Sicilya'ya yelken açar. Truvalılar bir fırtınaya yakalanır ve Carthage kıyılarına varırlar...Birkaç zaman sonra tekrar yelken açarlar, Latinolarla problem yaşarlar, Etrüklerle beraber Truvalılar Latinolarla savaşır. Barış zamanı Aeneas Lavinia ile evlenir ve kralların soyunu yaratır, ki bunların içinde Roma'nın kurucusu Romulus ve Julius Caesar vardır. Caesar Aeneas'ın oğlu Ascanius / Iulus soyundandır. 

Prof.Dr.Firudin Celilov, Caesar'ın Kayı boyundan geldiğini söylemiştir. Nitekim Etrüsk ve Schliemann'ın Troya buluntularında Kayı boyu tamgalarına rastlanır.


book



Girit'ten gelmeleri Minoean/Minos Uygarlığı ile bağlantıyı da açıklar.
Altın Adam Kurganı'ndan çıkan yüzük üzerindeki tamga ile Phaistos Diski üzerindeki tamga, ve Phaistos Diski'nin Hint Avrupa diliyle açıklanamaması.

Minos Uygarlığındaki Kurt Tamgaları,

Minos Uygarlığına ait yazıtlarda Odin haçı olarak bilinen tamganın da Türkler tarafından kullanılması,



SOY AĞACI:
*SKAMANDROS'un oğlu TEUCER / Truva'yı kuran.
*TEUCER kızı BATİEA DARDANUS ile evlenir.
Çocukları ERİCHTHONİUS VE İLUS.
*ERİCHTHONİUS'un oğlu TROS.
*TROS'un oğulları ILUS ve ASSARACUS ile kızı GANYMEDE.
*ILUS'un oğlu LAOMEDON ve kızı THEMİSTE. - ASSARACUS'un oğlu CAPYS.
*CAPYS ile THEMİSTE evlenir - oğulları ANCHISES+ VENUS ile evlenir ve AENEAS doğar.
*LAOMEDON'un oğlu PRİAM ve kızı HESİONE.
PRİAM= HEKTOR (EKTOR) , PARİS (ELAKSNTRE) 
HESİONE = TEUCER / bu TEUCER, kanından olan Truvalılara karşı savaşır ve Kıbrıs'ta Salamis şehrini kurar.




Adının Hitit Tarku'dan geldiği varsayılıyor! 

Hititler: Teshup/ Tarhun/ Tarunt/ Tarhuwant/ Tarhunta
Tarh : anlamı- yenmek fethetmek

Etrüskler: Tarquin

Ayrıca Tarhun Hititlerde yıldırım tanrısıdır ve kökeni Hurrilere dayanır, Göksel ve Fırtınalar Tanrısıdır. Zeus gibi ! 

Bu da bize Hurriler ile Truvalılar arasındaki ilişkiyi gösterir. 




Hurriler de proto-Türk'tür.



Hurriler için:
Anadolu’da Bir Türk Kavmi: Hurriler-Ekrem Memiş:
link


Hurriler - Dr.Adil Alpman
link


TÜRKÇE – ETİCE – HURRİCE ARASINDAKİ BAĞLAR
Dr.Mustafa Selçuk Ar 


Truva için:
TRUVALILAR TEUCRIAN DİYE BİLİNİR !


İskit, Truva buluntusu ve Kırgızistan'dan bir yazıt:



Anau - Sumer - Minos - Truva - Hurriler - Odin/İskandinav - İskit/Kimmer/Amazon/Frig/Part/Messegetler/ - Etrüsk - Urartu .... Türkler .... 


Benim bile aklım karıştı , bir bütün olarak ta sunulmadıkça, 
daha çok karışacak gibi.
 :)


___________