Yatagan, ca. 1525–30
Made by the Workshop of Ahmed Tekelü
Turkey (Istanbul)
Steel, walrus ivory, gold, silver, rubies, turquoise, pearl;
Türk kılıcı ve yatağan yabancı ustalara emanet
Tarihî Türk kılıcını ve yatağanı aslına uygun imal etmek için yeni projeler üretiliyor. Ancak Türkiye'de yeterli araştırma olmaması büyük bir sıkıntı. 500 yıl önceki kalitesiyle kılıç imal edebilecek ustaların sayısı ise dünya genelinde 10'u geçmiyor.
Kayahan Horoz bilgisayar mühendisi. Son 5 yıldır eğimli ağzıyla meşhur Türk kılıcına ve yatağana dair araştırma yapıyor. Ancak tüm gayretlerine rağmen yurtiçinde ulaştığı kaynaklar sınırlı. Üstelik tahmin etmediği bir ilgisizlik de söz konusu.
Onu en çok üzen husus, kendi kültürüne ait bir zanaatı yabancı uzman ve dokümanlardan öğrenmek: "Kılıca ve yatağana dair araştırma yaparken kapsamlı bilgilere sahip yerli eserlere ulaşamadım. Amerika ve Avrupa'da durum tam tersi. Kültürümüzü bizden iyi biliyorlar." Geçtiğimiz haftalarda yayına başlayan "cebehane" isimli internet sitesinde şimdiye kadar ulaştığı bilgilere yer veren Horoz'un amacı Türk kılıcını ve yatağanı kendi topraklarında yeniden ihya etmek; hatta 500 yıl öncenin ustalarının elinden çıkan kalitede ürünler imal etmek. Japonların millî kılıçları 'katana' sayesinde kültürlerini tanıttığına ve maddî kazanç elde ettiğine değinerek, "Aynı durum bizim için niye geçerli olmasın?" diyor.
ORTA ASYA'DAN DÜNYAYA YAYILAN TÜRK KILICI
Aslında Kayahan Horoz yalnız değil. Denizli Serinhisar'a bağlı Yatağan Belde Belediyesi ile Müftü Arif Akşit Eğitim ve Kültür Vakfı, "Selçuklu'dan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan Günümüze Türk Kılıcı Yatağan" başlıklı bir projeyi bu yıl hayata geçirdi. 150'ye yakın kursiyere eğitim vermeyi planlayan projenin hedefi, Türk kılıcını ve yatağanı usta ellerde yeniden canlandırmak. Öncelikli hedef ise yurtdışından gelen ehil ustalar sayesinde hâlihazırda Yatağan'da basit şekliyle imalat yapan atölye sahiplerini eğitmek...
Projeyi hedefleri itibariyle umut verici bulan Kayahan Horoz'un bazı çekinceleri de yok değil. Türkiye'de "usta" kabul edilen kişilerin seviyesinin iyi ölçülmesi gerektiğini belirten Horoz'a göre, dünya standartlarında aslına uygun kesici silahlar üreten Amerikalı ve Avrupalı ustalar, kılıç ve benzerleriyle ilgili çalışmalarını hem teorik hem de pratik alanda birlikte yürütüyor. Yeri geldiğinde ocaklarda demir ve çelik bile dövüyorlar. "Yatağan ve Türk kılıcı uluslararası bir üne sahip. Kalitesiz, sadece göze hitap eden ürünlerle bu imaj yıkılmamalı. Yapmışken hakkını verelim ve atalarımız gibi kaliteli eserler ortaya koyalım." diyor.
Horoz'un verdiği bilgilere göre, Türk kılıcı zaman içinde üretim ve kullanım aşamasında kazandığı farklılıklar sebebiyle benzerlerinden ayrılıyor. Orta Asya'da çevrelerindeki onlarca düşman kabileyle mücadele eden Türk toplulukları, her defasında muzaffer olabilmek için özellikle silahlarında sık sık yenilikler yapar. Örneğin, Türk süvarilerinin (atlı) düşman piyadelerine (yaya) karşı düz kılıçlarla karşı koymasında zorluklar çıkınca çare aranır. Harcanan kuvveti düşürmek, buna mukabil kesme etkisini artırmak için kılıcın kesici tarafına dış bükey eğim verilir. Ayrıca kılıcın sırtı tabir edilen diğer ağzının da bir kısmı geniş tutulur ve keskinleştirilir. Horoz'a göre bu Türk kılıcının karakteristik özelliği. İlk kılıçlarda 4'te 3 oranındaki kesici bölüm, sonraki dönemlerde 3'te 1'e ve 4'te 1'e düşer. Bunun sebebi dövüşte kullanılmayan bölümle uğraşmamadır.
Başarılı sistemin ilk taklitçisi Çinlilerdir. Türklerin geliştirdiği şekli kendilerine uyarlayan Çinliler 'dai-dao' denilen meşhur kılıçlarını üretir. Japonların dünyaya nam salan 'katana'sının eğikliği de temelde Türk kılıcından esinlenmiştir. Göçler, akınlar ve savaşlar sayesinde Türk kılıcının etkisi yayılır. Hindistan'da 'talwar', İran'da 'şamşir', Arap Yarımadası'nda 'seyf' ve nihayet Avrupa'da 'sabre' hep bu formun sayesinde ortaya çıkar. Türk kılıcı zamanla daha da gelişir. 1297-99 arasında hüküm süren Memluk Sultanı Hüsam El Din'e ait hâlihazırda Topkapı Müzesi'nde sergilenen kılıç, bu özel biçimin Türkiye'deki en eski örneğidir.
Türk kılıcı estetik ve performans bakmından en üst seviyeye 16. yüzyılda ulaşır; ancak aynı dönem bu türün gözden düşmeye başladığı zaman diliminin de başlangıcıdır aslında. İran'daki şamşir'in Türk kılıcından farkı, sap kısmından uca kadar orantılı incelmesidir. Bu özellik, Safevî Devleti'nin etkisiyle Osmanlı ülkesine girer ve Anadolu'daki üretim şeklini etkiler. Ayrıca o yıllarda İngiltere'den hatırı sayılır miktarda kılıç ithal edilir. Böylece kalite gittikçe düşer. III. Selim devrinde (1806'da) ordudaki yenileşme hareketleri çerçevesinde Türk kılıcı kullanımı yasaklanır.
TÜRK ASKERİ AVRUPA,
AMERİKAN ASKERİ TÜRK KILICI TAŞIYOR
III. Selim'in Nizam-ı Cedid (Yeni Düzen) dönemiyle başlayan Avrupa tarzı kılıçların kullanımı Osmanlı'nın son dönemlerine kadar devam eder ve günümüze ulaşır. Kayahan Horoz'a göre, bugün Türk subayının belini resmî bayramlarda ve mezuniyet törenlerinde süsleyen kılıçlar Avrupaî.
Ancak burada dikkat çekici bir anekdot var. Horoz'un araştırmalarında bulduğu bu şaşırtıcı bilgi Türk milletinin unutkanlığına dair bilgiler de veriyor. Şimdilerde Amerikan deniz askerlerinin beline taktıkları tören kılıçlarından biri Türk kılıcı formunda mesela.
Peki, Türk kılıcı Amerika'ya kadar nasıl uzandı?
Kayahan Horoz'un verdiği bilgilere göre, 19'uncu yüzyılın başlarında Fas Sultanlığı, Cezayir, Tunus ve Trablusgarp Beylikleri ile ABD arasında Kuzeybatı Afrika-Akdeniz sahillerinde Birinci Berberî Savaşı yapılır. ABD'nin zaferiyle neticelenen harbe iştirak eden Yüzbaşı Presley O'Bannon'a, Derne çarpışmaları anısına Karamanlı Hamit Bey bir Memluk kılıcı hediye eder. Memlük kılıcı dikkate alınarak üretilen model, 1825 yılından sonra törenlerde deniz subaylarının belini süslemeye başlar.
Türk kılıcının serencamı böyle. 'Levent' namlı bahriye askerlerinin ve yeniçerilerin kullandığı 'yatağan' ise ana silah değil aslında. Yardımcı silah olarak yakın dövüşlerde kullanılır genelde. Çoğu kişinin Muğla'nın aynı isimli ilçesinde yapıldığını zannettiği yatağan hakkında çeşitli rivayetler var.
Şimdilerde Denizli Serinhisar'da basit örnekleri imal ediliyor. Kılıçtan kısa, hançerden uzun, kılıcın aksine içbükey silahın Türkiye'deki en eski örneği 1526 tarihli. Ahmet Tekülü isimli ustanın Kanunî Sultan Süleyman için hazırladığı bu silahın kabzası fildişinden. Üzeri altın, gümüş, yakut ve incilerle süslü.
Yatağanın kökenine gelince Mısırlıların kullandığı 'khopesh' isimli kesici silah Makedonya Kralı İskender döneminde formunu biraz değiştirerek 'kopis' adını alır. İskender'in seferleriyle doğuya ulaşır. Nepal'in millî silahı 'khukri' de yapı itibariyle bu silsilenin devamıdır. Sultan Süleyman'ın bu dönemden kalma eserlerden esinlenerek yatağanı yaptırdığı rivayet ediliyor.
Bir diğer görüşe göre Selçuklu Sultanı 1195'te, namlı bir yiğidini Osman Bey'i Teke Yarımadası'nı fethe gönderir. Osman Bey bilgili ve tecrübeli bir askerdir ve girdiği harpleri kolaylıkla kazanır. Halkın nazarında artık 'yattığı yerden savaş kazanan kişi' diye anılmaya başlar ki bu durum kendisine 'Yatağan Baba' unvanını kazandırır. Sultanın hizmetinden çıktıktan sonra Teke'ye döner ve orada dergâh kurar. Aynı zamanda iyi bir demirci ustası olur. Özel kılıçlar yapmaya başlar.
TÜRK KILICI VE YATAĞAN İHYA EDİLEBİLECEK Mİ?
Rivayet bu, yanlış da olabilir doğru da. Ama Kayahan Horoz'un da üzerinde durduğu gibi yatağanın teknik özellikleri ve işlemeleri onun cazibesini artırıyor. Keskin çelik ağız, vurmanın şiddetini yumuşatan sırt kısmında T şeklindeki demir yapı bu silahın en önemli özelliklerinden. Ağırlık merkezi uca yakın olduğundan başarılı bir yarıcı silah aynı zamanda.
Yatağanın 17'nci ve 18'inci yüzyılda Osmanlı coğrafyasındaki itibarı artar. Özellikle Balkanlarda yaygın olarak kullanılır. Hatta bir dönem Sırbistan'ın millî kılıcı haline gelir.
Türk kılıcı ve yatağan marka haline getirilebilir mi?
Haberin ilk bölümünde bahsi geçen "Selçuklu'dan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan Günümüze Türk Kılıcı Yatağan" başlıklı proje bu anlamda umut veriyor. İki yıllık çalışma kapsamında 150 kişiye demir dövmeden işlemeye kadar geniş bir sahada eğitim verilmesi söz konusu. Proje Koordinatör Yardımcısı Kudret Şenel'e göre çalışma Türk kılıcı ve yatağanı hak ettikleri noktaya taşıyacak.
Eğitimlere Yatağan'da ustalık yapan demirciler de iştirak edecek. 70 yaşındaki Hüseyin Can ve kılıç ustası Süleyman Şahin bunlardan ikisi. İkisi de ocak başında yetişen isimler. Ancak kendi ifadeleriyle ortaya çıktığı üzere yatağan ve kılıç imalatları daha yeni. 10 yıldır kılıç ve yatağan üreten Can ve 1999'dan bu yana işin içindeki Şahin, çalışmalarını elde edebildikleri eski kesici silahları görerek yapmış. Bilimsel bir inceleme söz konusu değil yani.
Şenel, yerli ustaların yurtdışından gelecek ustalar tarafından eğitileceğini belirtiyor. Şimdiye kadar bir Alman ustayla anlaşılmış durumda. Japonlarla görüşmeler ise sürüyor. 1,5 milyon Avro'ya yakın AB hibesi alan proje önümüzdeki aylarda başlatılacak.
Horoz'a göre Rick Barrett, Kevin Cashen, Vince Evans, Richard Furrer, Jim Hri soulas, Michael T. Pearce, Angus Trim, Tim Zowada gibi Batı'da nam salan ustaların bilgisinden yararlanılmalı. Bunlar gerekirse Türkiye'ye davet edilerek ocak başında çalıştırılmalı.
Sadece Fatih Sutan Mehmet'in meşhur kılıcını birebir imal eden Evans ve akademik kariyerinin yanında örs başında çalışan Hrisoulas dahi gelse kâr.
İkisi de Türk kılıçları konusunda uzman çünkü.
SEDAT GÜLMEZ
10 Eylül 2007 / aksiyon
Yatağan |
Ekteki adreste (link)
Amerika'daki bir yarışmadan resimler var.
Semboller çok ilginç
Kudurru Melishipak / İştar Venüs - Sumer/Kenger (Louvre Müzesi) |
_______________!