GÜNEYYURT - ERMENEK - LİNK
ERMENEK KAYA MEZARINDAN DETAY
Karamanoğulları, Ermenek ve Bir Bölge Medresesi
Mümin Köksoy
Karaman'ın Ermenek ilçesinde Karamanoğlu Beyliği döneminde yapılan "Tol Medrese"
İlçeye bağlı Çınarlı Mahallesi'nde bulunan Tol Medrese, Karamanoğulları döneminde Ermenek Valisi Emir Musa Bey tarafından 1339 yılında yaptırılmış. Karamanoğulları döneminin ilk büyük medresesi olması açısından önem taşıyan eser, tek katlı üç yanı revaklarla çevrili, açık avlulu yapı olarak dikkati çekiyor. Dikdörtgen planlı avlunun iki tarafında medrese odaları, güneyinde bir eyvan ve bu eyvanın iki yanında kubbeli mekanlar bulunuyor.
Eyvanın sağında ise medreseyi yaptıran Emir Musa Bey ile ailesine ait türbe yer alıyor. Diğer tarafta ise dershane olarak kullanılan bölüm var. Girişin iki yanında da yine iki tonozlu oda yer alıyor. Üstü açık avlunun ortasında bulunan havuz ise eseri tamamlıyor. Görkemli giriş kapısının üzerindeki, bugün örülmüş bulunan eski pencere Selçuklu sanatında görülmeyen bir yenilik olarak nitelendiriliyor.
Karamanoğullarının ardından Osmanlı devrinde de Cumhuriyet dönemine kadar medrese olarak hizmet veren yapı, Vakıflar Konya Bölge Müdürlüğü tarafından restore edildi. Kullanım hakkı Ermenek Belediyesi'ne devredilen Tol Medrese, Kent Müzesi olarak düzenlendi. Kazılardan çıkan eserler de sergilenecek
basın:
*Mümin Köksoy 1934 yılında Ermenek-Sarıvadi Köyünde doğdu. Diğer eserleri “Yüksek Öğretimde Kalite”, “Türk Yükseköğretimi İçin Öneriler”, “Yabancı Dilde Eğitim”, “Nuh Tufanı ve Sümerler’in Kökeni” - LİNK
YAZARIN BAŞKA KİTABI
Yerbilimlerinin Katkısıyla Nuh Tufanı ve Sümerlerin Kökeni - LİNK
ERMENEK ULU CAMİİ
Karaman Ermenek ilçesinde Gülpazarı Mahallesi’nde, Ermenek Kalesi önünde kente egemen bir yerde bulunan Ulu Cami’nin ceviz ağacından işlenmiş kapı kitabesine göre; Karamanoğlu Mahmut Bey tarafından 1302 yılında yaptırılmıştır. Bununla beraber bu caminin Mahmut Bey’in ölümünden sonra oğlu Halil Bey tarafından tamamlandığı bazı kaynaklarda belirtilmiştir. Şeyh Seyit Hacı Abdülvahab Efendi 1710 yılında camiyi tamir ettirmiştir.
Ermenek camilerinin en büyüklerinden biri olan Ulu Cami dikdörtgen planlı olup, ibadet mekanı mihraba paralel iki sıra halinde altışar sütunla üç sahına ayrılmıştır. Buradaki ağır taş payeler birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmıştır. Üzeri düz toprak damla örtülmüştür. İçerisindeki sütunların tavanı desteklemesinde Karamanoğlu sanatında görülen sadelik burada da bulunmaktadır.
Caminin batısındaki son cemaat yeri 1543 yılında İshak Bey’in oğlu Hacı Seydi Ali tarafından yaptırılmıştır. Dört kemerle dışarıya açılan son cemaat yerinin üzeri ibadet mekanında olduğu gibi yine düz bir damla örtülüdür. Caminin ibadet mekanı mihrap duvarındaki altı pencere ile son cemaat yerindeki iki pencere ile aydınlanmaktadır. Bu nedenle de içerisi oldukça loştur. Son cemaat yerindeki ceviz ağacından çift kanatlı kapıları üzerinde caminin yapımı ile ilgili bir yazıt bulunmaktadır.
Bu kitabede kapı kanatlarının Karamanoğulları döneminde yaptırıldığı belirtilmiştir. Caminin iki kanatlı ceviz kapısı geometrik yıldızlar ve küçük palmetlerden oluşan ince bir bordürle çevrelenmiştir. Çeşitli yıllarda onarılan caminin alçı mihrabı zamanının en güzel örneklerinden birisidir. Mihrabın iki tarafındaki duvara dayalı sütuncukların üzerine dikine konulmuş başlıklar bulunmaktadır. Kabartmalarla bezeli olan bu mihrap üzerinde yer yer mavi çiniler bulunmaktadır. Mihrap kündekâri tekniğinde olup, altı taş, üzeri de ahşaptır. LİNK / LİNK
BAŞYAYLA - ERMENEK - LİNK
Karaman’ın Ermenek ilçesinin güneydoğusundaki
Bezciler tepesindedir.
Rölyeften Kurt Bittel 1939’da kısaca bahsetmiş, ilk detaylı çalışma Kay Kohlmeyer tarafından yapılmıştır. Ne yazık ki Bittel’den sonra rölyefin üstten üçte birlik bölümü ciddi hasar görmüştür. Kolunu öne doğru uzatmış, kısa bir tünik giymiş bir adamı gösteren rölyef bir niş içine oyulmuştur.
Karabel rölyefi ile bazı benzerlikler gösterir. Muwatalli ve ardıllarının hükümdarlıkları sırasında bölgedeki Hitit kontrolü dikkate alınırsa M.Ö. 13. yy.’a tarihlenmesi önerilir, ancak Kohlmeyer hasar nedeniyle tanımlamanın veya tarihlemenin imkansız olduğunu düşünmektedir.
Bu anıt 1980’li yılların sonu veya 1990'ların başında tamamen tahrip edilmiştir. link
TARKASNAWA MÖ.13.yy
KARABEL KAYA KABARTMASI ise
Tarkasnawa, [Mira Ülkesi]'nin Kralı
Mira Ülkesi'nin Kralı Allantallis'in [oğlu]
Mira Ülkesi'nin Kralı ...... torunu.
Kemalpaşa ve Torbalı ilçeleri arasındaki yol üzerinde ve Bozdağlar sıradağlar kütlesi içinde, bu dağ silsilesinin en batıdaki kısmını oluşturan Nif Dağı ile daha doğuda uzanan kalan kısmı arasında yer alan bir geçittir. İzmir'den yaklaşık 20 km uzaklıktadır.
The inscription of the Karabel rock-carved prince-warrior monument in Mount Nif was read as attributing it to "Tarkasnawa, King of Mira", a part of the Kingdom of Arzawa.
Tarkasnawa, King of Mira (land).
(Son of) Alantalli, King of Mira land.
Grandson of (...), King of Mira land. link
PELOPS / ATLANTİS / OLİMPİYATLAR:
The Name Atalantis or Atlantis:
Tarkandemos
Tarkhun
Tarquin
Tarkhun was also applied as a name to a tribe of Jaghata Turks:
TARHAN : SOYLU KİMSE, BEY
TARKAN : AYRICAKLI, SAYGIN
TARCAN : AYRICAKLI DOST
Ermenek / Ermenak / Germenikopolis
Yükseklerde Yaşayan Yiğit İnsanların Ülkesi
Karamanoğulları Beyliği'ne başkentlik de yapmış olan ve nüfusunu Avşar Türkmenlerinin oluşturduğu önemli bir yerleşim iken, bu beyliğin yıkılması ve ardından gelen Osmanlı dönemiyle birlikte, bir kasaba haline dönüşmüştür.
Dünyanın önemli mağaralarından biri olan Maraspoli'yi de içinde bulunduran ilçe, denizden oldukça yüksekte Göksu nehri kıyısında yerleşmiştir.
Bir görüşe göre Ermenek güzel yer anlamına gelir ve dünyada bir cennet varsa oranın da burası olduğu söylenir.
Romalı general Germanius’un şehri ele geçirince adını değiştirir ve Germenikopolis olur. LİNK
ERMENEK KÖYLERİ İSİM VE ANLAMLARI: LİNK
Acaba "Eminak" kelimesi ile bir bağı var mıdır?
Olbia antik kenti /Ukrayna, İskit gümüş
madeni parası üzerinde Eminak - MÖ.440
Eminak (Εμινακος) - this name is read on
Olbian silver coins dated by 440 BC.
P.O. Karyshkovsky, IMTA, No 4, 1962; E. Molev. Greeks and barbarians, M. 2003, p. 83.
ama Türkiye'de de Olba var...
OLBA KRALİÇESİ ABA - MERSİN
Kraliçe Aba’nın babası Olba rahip krallığının güçlü kişilerinden biri olan Ksenophanes’tir.
Olba krallığını birçok kişiyle muhafız kılığında ele geçirir. Bölgenin ve rahip krallığın hakimi olur. Romalıların korsan olarak adlandırdıkları yöre halkının isyan edenlerini yok etmesinden sonra Olba’da (Uzuncaburç= Prakana=Diokaisezeria) Tökrit (Teucrit) soyuna ait rahip krallar oldukça büyük bir bölgeye hakimdiler.
Ksenophanes (Zenophanes)’in kızı olan ABA, Ailos Nikonoros Arios ile evlenerek evlilik yoluyla hanedane girer (İ.Ö. 43).
ABA ve OLBA hakkında birçok bilginin kaynağını Strabon’dan öğreniyoruz:
“Kyinda ve Soli’nin yukarısında dağlık ülkede, içinde Teukros oğlu Aias (Ayas)’ın kurduğu Zeus Tapınağı bulunan OLBE KENTİ vardı. Bu Tapınağın baş rahibi Dağlık Kilikya’nın kralı oldu. Sonra ülke sayısız tiranlar tarafından ele geçirildi ve korsanlar örgütlendirildi. Bunların yokedilmesinden sonra bu ülkeye Teukros’un ülkesi ve rahiplerin çoğuna da TEUKROS veya AİAS adı verildi. Fakat tiranlardan biri olan, Ksenophanes’in kızı ABA, evlilik yoluyla aileye girdi.”
Kilikya konsülü ve Romalı ünlü komutan Markus Antonius ve Mısır Kraliçesi 12. Ptolemaios’un kızı KLEOPATRA, nazik davranışlarından ve saygılı olmalarından dolayı bir lütuf olarak buraları (Uzuncaburç=Olba) KRALİÇE ABA’ya bağışlarlar.
Roma himayesinde otonom bir yönetim oluştururlar. Olba kraliçesi ABA, dönemin bir başka güçlü kadını, Mısır Kraliçesi Kleopatra ile kendi ülkesi için bir anlaşma yapar. Roma kontrolündeki iki ülkenin iki kadını Roma için anlaşırlar.
Roma Konsülü Antonius, Kilikya’daki korsanlık sorununu çözmek için gelen Pompeus’tan sonra bölgede görev alan bir Roma generali, Sezar’ın egemenliğinden sonra, Sezar’ında gözdesi olan Mısır Kraliçesi KLEOPATRA ile bölgedeki zenginliği paylaşmak amacındadır. Başta Tarsus olmak üzere, Dağlık Kilikya’nın zengin ürünlerini Roma donanmasına aktarabilme düşüncesindedir.
Kleopatra, Tarsus’u yönetecek, karşılığında eski dünyanın denizlerine egemen Roma donanmasına o gün için en zengin kaynak olan, Kilikya’nın meşhur katran ağaçlarından, pos çamlarından elde edilen ve gemi yapımında kullanılan, denize dayanıklı, çürümez kerestedir. Kilikya dağlarındaki bu kaynak binlerce yıldır önemli bir kaynaktır. Kilikya’nın zengin kaynaklarını Roma’ya sunacaktı. Sözü edilen bu kaynaklar, yalçın kayalıklar ve derin vadilerle doğal koruma altında olduğundan, yapılacak tek şey, bu ülkenin yönetimi ile anlaşmaktır.
OLBA Kraliçesi ABA, kocası AİLOS NİKONOROS ARİOS aracılğı ile Olba yönetimini ikna edip, Kraliçe Kleopatra ile görüşüp ilk antlaşmasını yapmış olmalıdır. Böylece rahip kralların yapamadığını ABA gerçekleştirmiş oldu.
İ.Ö. 39 yılında ABA, yönetimden alınmışsa da (kurduğu yönetimle) yüzyıllarca OLBA METROPOLÜ ve KANYTELLA onun soyu tarafından yönetilmiştir. İhtimal ki, TOKRİD soyunun bir ferdi olan M. Antonius Polemon kral olmuştur. Ve bu suretle TOKRİD’lerin hakimiyeti yeniden başlamıştır. (İ.S. 11-17)
Bir süre Teucher’in oğlu Ajax geçmiştir. İ.S. 17′de Kapadokya kralı ARKHELAOS’un ölümünden sonra Romalılar ele geçirmişlerdi. Bağımsız paraların varlığına bakılırsa OLBA’nın bağımsız kaldığı anlaşılmaktadır.
UZUNCABURÇ’un (Prakana/Diokaisezeria Diokaisazea) adını almış olduğu (I.S. 69-79) İmparator VESPASIANUS’tan itibaren paralar üzerinde görülmesinden anlaşılmaktadır.ANTONIUS PIUS, (I.S.138-161) krallığı zamanında Uzuncaburç, imparatorluğa ait para çıkartmıştır.
Kayalık Çanakçı nekropolünde kaya mezarları bulunmaktadır. En solda ABA’nın 1.90 boyundaki rölyefi göze çarpar. Rölyefin altında mezar odası ile kitabesi vardır. ABA, (yazımına göre AWA, APPAİS, ABBA, ABA) kitabesinin üzerinde TANRIÇA ARTEMİS’in gece ismi olan AY TANRIÇASI SELENE’nin simgesi zarif bir ay görülmektedir.
Kendi kaya mezarındaki yazıt ile, kocası ve iki oğlu için yapılan anıt mezardaki yazıtında zamanın kültürü yanında dini inançları, salgın hastalıkları gibi sosyal konularda da bilgi sahibi oluyoruz. KRALİÇE ABA’nın kayamezarındaki yazıt metni şöyledir :
“Aba, Kaligon Kapeos’un mirasçısı olup, Ailos Nikanoros Arios’un karısı ve Nikanor ve Arios’un anası olup, Arios’un vasiyeti ile görevlendirilip, Arios’un mezarına benden (Aba) başkasının konulmamasını istiyor ve emrediyorum. Bu emre karşı gelenin ve (onun) cehennemin kötü tanrılarının gazabını ve Sebaste (Ayas) şehri ve Kanigelle (Kanlıdivane) kentinin Sezar’ın veznesine 10.000 ödesin. Kocası tarafından emredilen ve yazılanlar yüzyıllar boyunca geçerli olsun ve bunlara uymayanlar sorumlu olsun”.
Kaya mezarlar üzerinde tek başına yüksek kabartma yontusunu gördüğümüz Kraliçe ABA’nın ince ve görkemli görünüşü, ince ipek elbisesi ile usta bir yontucunun elinden çıkıp, giysilerindeki ayrıntılar, eski dünyanın moda merkezi konumundaki Anadolu’nun “Penelope” tipini betimler.
Kendi mezarı üstündeki yontusunda sağ elini zarifçe kaldırıp baş örtüsünü düzeltirken sol eli böğründe acılı, üzgün, ölümüne giden kocasına kavuşmayı bekler gibidir. Helenistik dönemin Erken Roma modası göğüs altı fiyonklu elbisesi dolgun bedenini sarıyor.
Yönetimi sırasında baş gösteren bir veba salgınında Aba, en yakınları olan kocası ve iki oğlunu kaybetti. Veba hastalığı koruyucusu SELENE ve HERMES tanrılarına verilen adaklara karşın ölüme yenik düşen sevgili oğulları ve kocasının anısına Kanytella’da bir anıt mezar yaptırdı. Bazı kaynaklarda Olba’nın adı Ourba yahut Orba olarak geçiyor. Sonraki Olba eski adın Rumcalaşmış şeklidir. Silifkeli Basil, Azize Aya Thekla’nın hayatını yazarken Olba şeklinde yazmıştır. Bazı kaynaklarda Olba ya da Olbe adı “bahtlılık, mutluluk” anlamındadır. ABA adı ise bir kaynakta Luvi asıllı bir sözcük olup “su” anlamındadır.
KRALİÇE ABA BALESİ
Müzik: Ferhang HÜSEYİNOV
Metin: Altay BAYRAM
Koreografi: Şamil TEREGULOV
KONU:
“Kraliçe Aba” balesi, M.Ö.45 yıllarında Olba Krallığında cereyan eden gerçek bir olayı işlemektedir. Olba Krallığı M.Ö. 1000 civarında kurulup, Grek ve Roma medeniyetlerine rağmen 1200 yıl kadar diplomasiyle ayakta kalmayı başarmış Mersin yöresine ait antik bir krallıktır.
Kral Teukros ile evlenerek Kraliçe olan Aba, eşini kaybedince oğlu henüz küçük olduğundan Olba idaresini üstlenir. Bu dönemde topraklar Antonius tarafından Kleopatra ‘ya armağan edilmiştir. Kraliçe Aba, Kleopatra karşısındaki diplomatik başarısı ile Olba topraklarının bağımsızlığını geri kazanır. “Kraliçe Aba” balesi konusu itibarı ile yöremizin belki de ilk özgürlük öyküsünü anlatmaktadır.
Kanlıdivane’de bulunan Aba’ya ait anıt mezar ise gene yöremizin ilk özgürlük anıtı durumundadır. Mersin’ in yerlisi bir krallık olan Olba ve onun kraliçesi Aba’nın öyküsü bu sebeplerden ötürü yeni bir bale için üzerinde çalışılacak son derece uygun bir konu olmuştur.
Özellikle, yerel antik değerlerimizin ve tarihsel zenginliğimizin bale gibi görsel bir şölenle insanlara ulaşmasıyla bölgemizin tanıtılmasının, öğrenilmesinin tüm Mersin ve çevresine getireceği faydaları sonsuzdur. Bu nedenle bu konu üzerinde çalışılması bir tercih değil, ihtiyaç olmuştur.
Kraliçe Aba balesinin antik tarihimizden gerçek bir kesit sunması ve yerel özellikleri ön plana çıkarması hedeflenmiştir. Bu sebeple, günümüze ulaşan bilgiler üzerinde titizlikle çalışılmakta ve baleye uygun duruma getirilmiştir.
Olba Kraliçesi Aba – Araştırmacı Şahin ÖZKAN link / link
Queen Aba with Teukros King of Olba
Azerbaijani composer Farhang Huseinov (1949- ) has written another masterful orchestral work - again based on a socio - cultural theme set outside the borders of Azerbaijan.
The inspiration for this new ballet called Queen Aba are the historical and archaeological roots that date back 2,000 years ago to Queen Aba of Cilicia (ancient name of Southern Turkey) and Mark Anthony (Emperor of Rome) and Cleopatra (Queen of Egypt).
The setting takes place in the Olba Kingdom (near Mersin, Turkey, on the Mediterranean Sea). At that time this region was paying taxes to the Roman Empire. When King Teukros of Olban married Aba and made her queen, he was not aware that in earlier years she had been a female warrior. Enter Mark Anthony who presents his lover Cleopatra Queen of Egypt with the Olba kingdom as gift. Pompey, the Roman general objects since Cleopatra is Egyptian and he attacks the region. But Queen Aba comes to Cleopatra's rescue and, in return, Cleopatra returns the Olban Kingdom to her. Queen Aba succeeds in liberating the Olban Kingdom from the Roman Empire and then continues to rule after her husband's death.
Even the Greek historian Strabo (born 63 BC and who died after 21 AD) mentions Queen Aba in his well-known Geographia. Many archaeological ruins can still be seen in this region today showing what an advanced civilization existed at that time in the region of southern Turkey.
The Queen Aba Ballet premiered on October 13, 2005, at the Mersin State Opera and Ballet Theater under the auspices of the Turkish Ministry of Culture. The production included more than 150 performers, including 70 musicians in the orchestra, 40 dancers and 40 members of the chorus.
The libretto was written by Altay Bayram in 2001 and was choreographed by Ali Hoja and features the following dancers: Ozlem Shenormanlilar (Aba, Queen of Olba), Ender Uchdemir (Teukros, King of Olba), Victoria Haylova (Cleopatra, Queen of Egypt), Ulvi Azizov (Anthony, Emperor of Rome), Mahmut Akyol (Head Priest of Olba) and Zihnibek Ussin (Pompey, Roman General).
Though independence is one of the main themes running through the ballet, more importantly for Huseinov is the illustrious example of Aba as a woman who used her ingenuity, wisdom and diplomatic skills to lead her nation. As Huseinov likes to say: "It happened not 20 years ago, nor 200, but 2,000 years ago!
Under the guidance of the Mersin University Archaeology Department, Altay Bayram pieced together aspects of the story that had previously been unknown and created the story line for a dramatic work based on Olban culture, which is Anatolian and based on Hittite culture, along with Roman and Egyptian cultures.
"One of the most significant aspects about this ballet," says composer Huseinov, "is that viewers can still visit Aba's tomb and see the archaeological ruins of the settlement where the story actual took place. You can go and walk in the same valley and touch the same walls that Aba did 2,000 years ago. What an incredible feeling!"
with photo's link
.....
"Nihayet, bugün de Mitan ve Ermen (Ermin) boylarının
Türk halklarının içinde olması olgusu, eski Ermen halkının kaynağını açıkça gösterir. "....
" Hurriler esasen Subar boylarından olan Mitan urukları ile kaynayıp karışmışlar, çünkü, Hurrilerin kurduğu devlet
daha çok Mitani adı ile tanınmaktaydı.
Arme bölgesinin Mitani ülkesinin ortasında olması ve
Mitan boylarının yaşadığı topraklarda, göçdüğü arazilerde
daima Arman, Ermen yer adlarının, Ermen etnik isminin
ortaya çıkmasını da dikkate alarak, Mitan boyları hakkındaki
belli belgeleri gözden geçirelim."
Ermen Boyları ve Pseudo-Ermeni Haylar
(Milattan Önce Türk -Ermeni İlişkileri)
Prof. Dr. Firudin Celilov : link
//Ermenek'e Saygılarımla....