Translate

23 Şubat 2013 Cumartesi

HİNDİSTAN'da TÜRK-MOĞOL UYGARLIĞI ve JODHAA AKBAR



JODHAA AKBAR
Yönetmen: Ashutosh Gowariker , 2008 , Hindistan
Oyuncular: Aishwarya Rai, Hrithik Roshan, Amitabh Bachchan

16. yüzyılda geçen büyüleyici bir aşk masalı… Moğol İmparatoru Celaleddin Muhammed Akbar ve Hindu Rajput prensesi Jodhaa… İki krallığın ittifakı için yapılan zorlama bir evlilikten gerçek bir aşk doğuyor. İmparatorluğunun sınırlarını, birbirinden başarılı fetihlerle; Himalayalar'dan Afganistan'a kadar devasa bir alanda genişleten İmparator Akbar için politik başarının çok da değeri yoktur. 

Onun için, refah bir imparatorluğun tanımı, barış, huzur ve hoşgörü içinde yaşayan halklardır. Hoşgörüsü, cömertliği, gücü ve zekası ile İmparator Akbar, sonunda Hindu bölgesinin en saldırgan ve cesur halkı olan Rajput'ların sadakatini de kazanır. Her iki taraf da bu bağlılığın daha da güçlenmesi için ne yapılması gerektiğinin farkındadır. İki taraf arasında bir evlilik. Güzeller güzeli Rajput prensesi Jodhaa, babasının zoruyla, hiç görmediği İmparator ile evlenmeyi kabul eder. 

Ama gerçek bir Müslüman olan Akbar'dan, kendi geleneklerini koruyacağı konusunda söz ister. Prensesin, sarayına kendi rızasıyla gelmediğini fark eden İmparator, Jodhaa'nın ve Rajput halkının kalbini kazanmak ve imparatorluk sınırları içinde hayalini kurduğu refahı sağlamak için şimdiye dek alışık olmadığı bir sınav vermek zorundadır. Bunlar yetmezmiş gibi, imparatorluğu içten yıkmak isteyen güçler yavaş yavaş harekete geçer. Akbar acımasız iç ve dış savaşlarda krallığının bütünlüğünü korumaya çalışırken, eşine az rastlanır güçlü ve gerçek aşkın kollarında bulur kendini… Ve fark eder ki onun için asıl savaş şimdi başlamaktadır…(alıntıdır)

FİLMİ TÜRKÇE DUBLAJ İZLEMEK İÇİN: tıklayın




Ekber Şah
Ekber Şah tam adıyla Abül Fatih Celaleddin Muhammed Ekbar ,Babası Hümayun Şah'ın ardından 1556-1605 arası 14 yaşında Babür İmparatorluğu tahtına geçmiştir

Ekber Şah bir Timur torunu olarak Osmanlı Devletine hep tepeden baktı ve hükümdarlığı döneminde Osmanlı Devleti ile resmi hiçbir ilişki kurmadı. O sırada cereyan eden Osmanlı-Safevi çatışmasında Safevilerden yana tavır aldı. Babür, Humayun ve Ekber Şah’ın dönemlerine dair tarihi bilgiler ve edebi eserlere  dayanarak , sarayda eski Özbekçenin etkili olduğunu anlamaktayız.

Ekber, Hint geleneğinin yüzlerce yıllık adaletsiz uygulamalarına son verdi ve adil mahkemeler kurdu. Vergi toplamada adaletli olmaya önem verdi. Hindu ve Müslümanların kendi geleneklerine göre yargılandıkları bir hukuk düzeni geliştirdi. Fethpur Sikri’ni, mimarların yanı sıra bilgin, şair, edebiyatçı ve ressamların bir araya geldiği bir sanat merkezine dönüştürdü.

Ekber, Türk-İslam mimarisi en güzel yapıtlarının yapılmasını sağladı. Bunların başında Fethpur Sikri'deki beş katlı Türki Sultana Sarayı, 1602'de Handeş'in fethi anısına yapılan ve dünyanın en büyük kapılarından Bülend Dervaze ile Lahor'daki Aynalı Saray sayılabilir.

Ekber Şah'ın oğlu Cihangir (31 Ağustos 1569, Fethpur Sikri - 28 Ekim 1627, Hindistan), Babür İmparatorluğu'nun dördüncü hükümdârı (1605-1627). Ve Ekber Şah'ın Cihangir'den olma torunu Şah Cihan eşi Mümtaz ve Taç Mahal...





TAÇ MAHAL


Tac Mahal, Babür İmparatorluğu'nun 6. hükümdarı Şah Cihan (Şah-ı Cihan:Dünyanın Şahı) (1593-1666) tarafından, o zamanki imparatorluğun başkenti olan Hindistan'ın Agra şehrinde, Jumna (Yamuna) Nehri'nin kıyısında yaptırılmıştır. (Babür Şah'ın Hindistan da kurduğu Türk İmparatorluğu, Hindistan'da 332 yıl (1526-1858) egemen oldu.)

Bir isyanı bastırmak için ordularıyla Burhanpur'a giden Şah Cihan'a, dokuz aylık hamile olmasına rağmen her zamanki gibi eşi Mümtaz Mahal (Ercümend Banu Begüm) de eşlik etmişti. Mümtaz Mahal, 14. çocuklarını doğururken öldü.(1631)Şah Cihan, eşinin ölümünden sonra 2 yıl yas tuttu. Artık devlet işlerine ilgisini kaybeden hükümdar, teselliyi sanat ve mimaride buldu. Eşinin ölümünün ertesi yılı 1632'de Tac Mahal'in temeli atıldı.

Yapının mimarları; Mimar Sinan'ın talebelerinden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazıları yazan Hattat Serdar Efendi, eserin yapımı için Şah Cihan tarafından İstanbul'dan davet edilmişlerdi. 1632'de inşasına başlanan eser, 20 yıl sonra 1652'de tamamlanmıştır.




Ekber Şah'ın ataları : Timur ve Babür


TİMUR


Timur İmparatorluğu veya diğer kullanımla Timurlular Devleti ,Fars ve İslam medeniyeti unsurları ile Türk-Moğol devlet ve askeri teşkilat unsurlarını bünyesinde barındıran ve soyu Türk-Moğol boylarından biri olan Barlaslar'a dayanan Çağatay Emiri Timur tarafından kurulmuş bir Türk-Moğol devleti.

Timur, Cengiz İmparatorluğu'nu yeniden kurmak amacıyla faaliyetlere başlamıştı. İran'ı almış, Hindistan'a da seferler düzenlemişti. Karakoyunlu emiri Kara Yusuf ve Bağdat Emiri Ahmet Celayir Yıldırım Bayezid'e sığındığı zaman. Celayir ve Karakoyunlu Beyleri Timur hakkında atıp tuttular. Erzincan'dan kaçan Mutahharten ise Timur'u Yıldırım Bayezid'e kışkırtmıştı. Bu yüzden Timur Emirleri geri istediyse de, Yıldırım Bayezid bunu reddetti ve bu olaydan dolayı Timur ile Yıldırım Bayezid'in araları açıldı. Anadolu'ya giren ve Sivas'ı yağmalayan Timur, seçme askerlerden oluşan ordusu ile birlikte Anadolu'da ilerlemeye devam etti. Osmanlı Ordusu da harekete geçti. İki ordu Ankara'da Çubuk Ovası'nda karşılaştılar.


Yıldırım Bayezıd 
Yapılan Ankara Savaşı'nda Yıldırım'ın kuvvetlerinden olan Kara Tatarlar gibi kuvvetlerin Timur tarafına geçmesi Osmanlı Ordusunun dağılmasına neden oldu. (20 Temmuz 1402)

Yıldırım Bayezid, Timur'a esir düştü. Bu savaş Osmanlı Devleti'nin 11 yıl kadar duraklamasına neden oldu. Anadolu Türk birliği dağıldı ve Anadolu'daki beylikler tekrar ortaya çıkarak güçlendi. Başsız kalan Osmanlı Devleti'nde karışıklıklar başladı. (alıntıdır)


BABÜR

Babür İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarıdır. Soyu, baba tarafından Timur anne tarafından Cengiz Han'a dayanan Babür Şah, 1519'dan itibaren Hindistan'a düzenlediği seferler sonunda bütün Kuzey Hindistan’ı kontrol altına alıp 1526’da Delhi Sultanlığı'na son vererek Hindistan topraklarında tarihte Hint Moğol Emirliği ve Hint Moğol Sultanlığı , kendi adlandırması ile de Gurakānī olarak bilinen Babür İmparatorluğu'nu kurmuş ve Hindistan'da Türkler için ilk defa bir hakimiyet alanı teşekkül etmiştir.


Babür Şah'ın Çağatay dönemi edebiyatına önemli katkıları olmuştur. Çağatay Türkçesi ile kaleme aldığı ve yaptıklarını kronolojik olarak anlattığı Babürnâme Türk edebiyat tarihinin nesir türündeki başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. Hatt-ı Baburi denilen yazı şeklini geliştirmiş olan Babür Şah aynı zamanda Çağatay edebiyatının Ali Şir Nevai'den sonraki en büyük şairi olarak kabul edilir. Fars kültüründen de yoğun olarak etkilenmiş olan Babür Şah'ın hem kendisi hemde halefleri üzerindeki bu etki, Hindistan'da bu kültürün önemli derecede gelişmesine sebebiyet vermiştir. (alıntıdır)

ve Babür ,Türk -Moğol ve İngilizler ve Hindistan NG belgeseli : tıklayın



İngilizler, sömürgeleri olan Hindistan’da Hintli dokumacıların ellerini, parmaklarını keserek el işi ip eğirme ve kumaş üretimine son vermiş, Hindistan’ın yerli dokumacılığını kanla ,şiddetle yok etmiş ve İngiliz malı fabrika işi kumaşlarına Asya’da pazar açmışlardı. 


Cengiz Özakıncı - Hangi Osmanlı ? ( yazı için tıklayın)


***


TÜRK KÜLTÜRÜNÜN HİNDİSTAN UYGARLIĞINA ETKİSİ

Bu çalışmada Hint medeniyetinin gelişmesinde Türk dünyasıyla kültürünün tesir ve nedenleri araştırılmıştır. Hint mimarisinde, mutfağında, Hint edebiyatında, sanatında ve diğer kültürel alanlarda Türk dünyasının ve İslâmiyet’in etkilerinin hissedildiğini açıklanmaktadır. Türk asıllı kaynaklar, Türkiye ile Hindistan arasındaki dil ve medeniyet ilişkilerinin neticesinde ortaya çıkmıştır. Hint dilindeki Türk kökenli sözler birkaç asırlık tarihi geçmişi olan tarihi ve kültürel ilişkilerin numunesi gibidir. Çeşitli yapılara sahip olan Türk lehçeleriyle Hintçe’deki sözcüklerin değişimine coğrafi, kültürel, tarihi ve sosyal etkenlerin sebep olduğu düşünülmektedir.


Türk lehçeleri ve kültürü geniş bir coğrafyaya yayılmış, pek çok komşu dil ve uygarlıklarla  ilişki kurmuştur ve bugün de bu temaslarını devam ettirmektedir. Hint dillerinin mevcut ve 
eski diğer dillerle bağlantılı olması bu dilin canlı bir tarihi gelişim süreci yaşadığının bir delilidir ve onu ilmi açıdan incelemenin, yalnızca Hint dillerinin tarihi değil, aynı zamanda diğer komşu dillerin tarihi için de ilmi önemi büyüktür. 

Hindistan topraklarına Müslümanların ilk defa girişi VII. yüzyıl gibi erken bir dönemin olayıdır. Fakat o dönemdeki seferlerin Hindistan’ın diğer bölgelerine yaptığı etki zayıftı. 

XI. yüzyılın ilk yarısında ise Hindistan adeta Müslüman Türklerin hücumlarının merkezine dönüşmüştür. Hindistan’da ilk Türk İslâm seferi 1001’de gerçekleşmiştir. O dönemde derebeylik düzenin dağınıklığını yaşayan Hint racalıkları (prenslikleri) bu saldırılara karşılık veremeden geriye çekilmek zorunda kalmışlardır. Süreç içerisinde Kuzey Hindistan’da Müslümanlar hâkimiyeti altında büyük bir devlet olan Türk Sultanlığı kurulmuştur. Taarruzunu güneye doğru devam ettiren bu devletin teşekkülü, Hindistan tarihi ve kültürüne büyük bir etkide bulunmuştur. Bu dönemden itibaren mimarlıktan, edebiyata, sanattan, yazıya ve mutfak kültürüne, bütün kültürel sahalarda İslâmiyet’in etkisi görülmeye başlanmıştır. 



Prof.Dr. Rauşangül AVAKOVA , Jenisbek ABELDAYEV , Bota BOKULEVA
El-Farabi Kazak Milli Üniversitesi, Almatı - KAZAKİSTAN  ( Devamı  için tıklayın) :



SB.


***