Translate

Peçenekler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Peçenekler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Kasım 2014 Perşembe

OĞUZLAR






"...10.yüzyılda batıda Hazar Yurdu'na kadar uzanan bu bozkırlara, Horezm veya Oğuz Çölü deniliyordu....Oğuz Çölü'nün Kuzey Hazar sahillerin, Merkezi Oğuz bölgesini, Güneydoğu Karakum ve Yukarı Aral'ın Kızılkum bozkırlarını içine aldığını düşünebiliriz..." syf.112

"...Oğuzeli'nde oturan Türkmen nüfusu hakkında verilen tarihi bilgiler oldukça kısıtlıdır. Daha önce de belirtildiği gibi, Orta Asya'daki eski Hint-Avrupai ahalinin torunlarıyla kaynaşan bir kısım Oğuz ve Türklere "Türkmen" adı verilmişti. Türkmen adının kendisi ise esasında İslam dinini kabul eden Oğuzlar için kullanılmıştı..." syf.117

"...Oğuzlara nazaran Türkmenler arasında daha fazla yerleşik yaşamı benimsemiş nüfus mevcuttu. Ancak bu temelden yola çıkarak Oğuzlar'la Türkmenler arasındaki farklılıkları izah etmek, büyük yanlışlıklar doğurabilir. 10.- 11.yüzyıllara ait yerleşim alanlarında yapılan arkeolojik araştırmalar, Sır-Derya'nın aşağı akımlarında çok sayıda yerleşik ve yarı yerleşik Oğuz gruplarının berhayat olduğu gerçeğini açığa çıkarmaktadır...." syf.129

"...11.yüzyıl Türkmen ve Oğuz lehçelerinde kullanılan konaklama ve göçle ilgili birçok kelimenin mevcudiyeti de bu görüşü teyit etmektedir. Benzer terimler arasında konak yeri anlamında kullanılan "turası yer" sözcüğünü zikretmek gerekiyor. 11.- 13.yüzyıl Oğuz ve Türkmenleri'nin dilinde "yurt" kelimesi, daha ziyade "doğum yeri", "durak", "gelinen yer", "mesken" anlamında kullanılıyordu..." syf.132

"...İbn Fadlan, Oğuzların yetiştirdikleri koyun ve koçların çok yağlı olduğunu belirtmektedir. 10.yüzyılda Oğuzeli'nden Horasan ve Maveraünnehir'e getirilen koyunlar, en iyisi olarak kabul edilirdi. Bu cinsi Karaman türü olduğu aşikardır. 9. - 12.yüzyıllara ait kaynaklarda bu koyun cinsine genel olarak Türki denilmekteydi. İbn el-Fakih, Türk koyunlarının çok iri olduğunu ve kuyruklarının yerde sürüklendiğini yazmaktadır. Türki koçlara 12.yüzyılda Belh bölgesinde rastlanmaktaydı. Daha geç dönemde Ak-Koyunlu Türkmen boylarında yuvarlak ve yağlı kuyruklu koyunların bulunduğundan bahsetmektedir. Sunulan bilgilerden Oğuz ve Türkmenler'n Karaman türü koyunlar besledikleri ortaya çıkmaktadır.

At, Oğuz ve Türkmen göçebe yaşamında önemli bir yer işgal ediyordu. İbn Fadlan 10.yüzyılda Oğuzlar'ın büyük yılkı sürülerinin bulunduğunu belirtiyor. Beyhaki de , 11.yüzyılda Türkmenler'in sahip oldukları büyük yılkı sürülerine dikkat çekmektedir.  Oğuz göçebelerinin besledikleri atlar, muhtemelen kısa boylu bozkır cinsiydi. Bu at cinsinin izlerine, Orta Asya'da ortaya çıkarılan Türk kurgan ve mezarlıklarında rastlanmaktadır. 

7.yüzyıldan itibaren Kazakistan bozkırlarında iri gövdeli, iri kafalı, kısa boylu, cidavlı, besili ve uzun boyunlu at sürülerinin beslendiği bilinmektedir. Türk atları, yerel iklim şartlarına iyi uyum sağlamaktaydı ve bütün yıl boyunca her çeşit otlak arazide beslenmeye uygundu. Bozkır Türk atlarının bol sütlü, et ve yağ bakımından zengin olması dikkate değer bir husustur. Bu yüzden, göçebe Türkler, at etini, koyun ve inek etine tercih ediyorlardı. Türk atları yapı olarak sade, dayanıklık bakımından ise uzak mesafelere hızla koşması gibi özellikleriyle dikkat çekiyordu. Türkler, atlarını açık havada tutarlar, soğuk ve sıcağa karşı korumazlardı. Atlar saldırılarda, savaşlarda ve avda kullanılıyordu. Muhtemelen "bozkır cinsi" Oğuz atları da bu özelliklere sahiplerdi.

Tetkik edilen dönemde, Oğuz ve Türkmen göçebeleri zarif ve güzel cins atlar da beslemekteydiler. Uzun boylu, küçük başlı ve ince bacaklı atları, erken dönem Türk kurganlarından tanıyoruz. Bu tür at iskeletlerinin Türkizeban zengin eşrafın mezarlarından çıkması dikkat çekmektedir. Tarihi kroniklerde 11.yüzyıl Türkmen boylarında "Huttel cinsi" atların yetiştirildiğine dair bilgiler bulunmaktadır.

Bu atlar, güzel dış görünümü, zerafetleri ve hızlı koşmalarıyla dikkat çekmektedir. Tarihi efsanelerde Huttel atlarının "yabani deniz aygırı" cinsinden geldiği anlatılmaktadır. Bu eski rivayetler, hala Türkmen epik hikayelerinde ve halk masallarında yerini korumaktadır.

11. - 13.yüzyıl kaynaklarında Selçuklu boylarının kullandıkları binek atları hakkında bilgiler bulunmaktadır. Bu kaynakların rivayetlerine göre Selçuklu savaş atları, sert tırnakları, tıpkı uçan kartal gibi çevik ve hızlı hareketleri ile hayranlık uyandırıyorlardı. Oğuz ve Türkmenler, bu atlara "yuğruk at" veya "çapar" diyorlardı.

Türkmen atları, cüsse ve cins bakımından farklı oldukları için, çok yüksek değere satılıyordu. Selçuklu dönemi divan şiirinde bu atların ünü methiyelere konu olmuştu. 12.yüzyıl şairleri, bu atların koşusunu "rüzgar hızı" ve "deniz dalgalanması" gibi tasvirlerle şiirlerine aktarmışlardı... "syf.137




"11.-12.yüzyıllar arasında Oğuz zanaatıyla ilgili karşılaştırmalı tarihi bilgilere Ros'ta, Donets'de ve Rossav'da bulunan Tork-Peçenek demir başlıklarını gösterebiliriz. Burada kavanoz şeklinde balık kap ve eyere asmak için delikli çini kaplar açığa çıkarıldı. Tork mezarlarından çıkan demir başlıkların arasında kemik düğmeler ve levha üzerine yapılmış at eyerinin süslemesinin kalıntıları bulunmuştu. Metalden yapılan eşyalara da rastlamak mümkündü. Düşük ayar gümüşten yapılmış halkalar, demir üzengiler, tokalar, kılıçlar, ok uçları, bakırdan yapılmış olta iğneleri, vs....Kadınlara ait mezarlarda gümüş bezekli başlıklar, küpeler, bilezikler, taş askılar, hilal şeklinde gümüş levhalar bulunmuştur."... dipnot syf 147

"10. - 13.yüzyıllarda Oğuz kavimleri, birkaç büyük boy ve onların terkibinde bulunan çok sayıda irili ufaklı titrelerden teşekkül ediyordu. Kaşgarlı Mahmud, Oğuzların 24 boydan teşekkül ettiğini haber veriyor. Ancak, daha sonraları Halaçlar'ın iki boyu onlardan ayrılmıştı.

Divan-ı Lugat et-Türk'de 11.yüzyılın ikinci yarısında Oğuz halkının terkibinde bulunan boyların isimleri şu şekilde açıklanmıştır. Kınık, Kayı, Bayundur, Yiva, Salır, Avşar, Bekdili, Bekdüz, Bayat, Yazır, Eymür, Kara-Bulak, Alka-Bulak, Iğdır, Yüregir, Tutırka, Alayontlu, Döğer, Çepni, Peçenek, Çavuldur, Çaruk.

Bu isimlerin çoğu Fahrü'd-din Merverüdi, Reşidüddin ve geç dönem Orta Çağ müelliflerinin eserlerine konu olmuştur. Ancaki kaynaklar arasında Oğuz boylarının sayısı konusunda fikir ayrılığı bulunmaktadır. Kaşgarlı Mahmud ve Reşidüddin, onların 24 boydan oluştuğunu iddia ederken, Mervezi 12 boy olarak gösterir. Bu fikir ayrılığını, Oğuzların iki kola bölünmesinden kaynaklandığını söyleyerek önleyebiliriz.

Doğulu Orta Çağ müellifleri, Oğuzların Bozok ve Üçok olarak ayrılmasını, efsanevi Oğuz Han'ın ismine bağlıyorlar. Rivayetlere göre, Oğuz Han'ın oğulları üç yay ve üç ok bulmuşlardı. Oğuz Han üç oğluna yayı, üç oğluna da okları vermişti. Oğuz, yayı alan oğullarından türeyecek olanlara Bozok denilmesini emretmişti. Bozok'un anlamı - parçalara ayırmaktı. O bu ismi yayın kırılmasından dolayı vermiş ve sağ kanat ordusunun idaresini bu üç oğluna ve onun oğullarına bırakmıştı. Oğuz Han, sağ ve sol kanadın bütün otlak arazilerini oğulları arasında taksim etmişti. Oğuz, tahtı ve hakimiyeti, bütün oğullarına ve onların soyuna bırakmıştı.

T.Houstma, Oğuların Bozok ve Üçok olarak bölünmesinin temelinde "askeri-siyasi" sisteminin varlığını aramaktadır.

Oğuzlar 24 boydan oluşmakta ve iki eşit kısma ayrılmaktalardı. Ancak tarihi rivayetlere göre Bozoklar büyük, Üçoklar ise küçük boyları teşkil ediyordu. Sağ kanadı temsil eden Bozoklar, Üçoklara nazaran daha çok imtiyaz sahibiydiler. Reşidüddin'e göre, Oğuzların yüksek orunlu beyleri sadece Bozoklar arasından seçilebiliyordu.

Muhtemelen Oğuzların Bozok ve Üçok olarak ikiye ayrılmasında, bir takım bölgesel askeri özelliklerinin rolü olmuştur. Oğuz ordusunun her iki kanadının da elinde geniş meralar ve araziler bulunuyordu. Üçok ve Bozoklar'a tekabül eden İç ve Dış Oğuzlar hakkındaki bilgiler de bu durumu teyit etmektedir. İç ve Dış Oğuzlar'ın bölgesel olarak ayrıldıkları düalist sistemi hakkında toponom ve Türkmen Halk kaynaklarında epey bilgi bulunmaktadır.


Oğuz ordusunun sağ ve sol cenahını yöneten komutanlara Beylerbeyi ünvanı verilmekteydi. Tarihi rivayetlerde, İç ve Dış Oğuzlar'da beylerbeyinden bahsedilmektedir.

Genelde sağ kanat beyleri Kayı ve Bayat boy reisleri ; sol kanat beyleri ise Peçenek ve Çavuldur reislerinden seçiliyordu. Beylerin yargılamak, cezalandırmak gibi yetkilerinin yanı sıra, yazılı ve sözlü kararları da itiraz edilmeden uygulanmaktaydı. Beylerin hakimiyet sınırları, göçebe boyları dışında yerleşik topluluklar üzerinde de etkiliydi. 12.yüzyıl Türkmen reislerine "asilzade prensler" gibi itaat edilmekteydi."... syf.171




Bir dipnot daha syf.234
"Hardeş boyu, Altay bölgesinde oturan Kıpçak boy birliğine dahil olmalıdır. Çin kaynaklarına göre Kin-şa ülkesinde mavi gözlü sarışın insanlar yaşıyorlardı. (E.Bretscneider, Notes of the mediaval geography and history of Central and Western Asia, London 1876) Kin-şa, yani Altın Dağ, Kızılbaş ile İlke Aral arasında bulunan altay Dağ silsilesinin bir koluna tekabül eder. Bu kaynaklarda Kıpçaklar'ın bir zamanlar  Chou-Lan bölgesinde oturdukları belirtilmektedir. Bu Kıpçak boyu , Altay'da, Yılanlı Dağ eteklerinde, yahut Kem Nehri havzasında barınıyordu.Hardeşleri bozguna uğratan "Yılan Boyları"nın kim olduğunun tesbiti hayli zordur. Belkide Yu.A.Zuyev'in belirttiği gibi "Ots" adıyla, tamgalarında yılan işareti bulunan Kayılar kastedilmekteydi.

...


Orta Asya, Oğuz ve Selçuklu tarihi konusunda akademisyenler arasında en önde gelen uzman tarihçi olarak kabul edilir. Agacanov'un başyapıtı olan OĞUZLAR adlı eseri Sır-Derya Oğuz Yabgu Devleti konusunda Türkiye'de yayınlanan ilk ve tek eserdir. Özellikle Büyük Selçuklu İmparatorluğu'ndan önceki Oğuz Yabgu Devleti ve Oğuz boylarının yaşadıkları bölgelerle ilgili tarihi-coğrafi bilgiler son derece önemlidir. Yaklaşık 800 basma ve yazma kaynak taranarak hazırlanan bu eser, Oğuzların az bilinen tarihi konusunda önemli katkıda bulunacaktır.

arka kapak.




OĞUZLAR
Sergey Grigoreviç Agacanov 
Çeviren: Ekber N. Necef, Ahmet Annaberdiyev
Selenge Yayınları










21 Ekim 2012 Pazar

PEÇENEKLER - AHMET TAŞAĞIL / 4








Peçeneklerin Nagy Szent Miklos Hazinesindeki Garuda Figürü



Doğu Avrupa’da Hazarlar’ın zamanla kuvvetten düşmesiyle, doğudan yine bir Türk kavmi, Pçenekler belirdi. Peçenekler, Batı Gök-Türk Oğuz boylarından olup, Kaşgarlı Mahmud’a göre 22 Oğuz boyundan 19.sudur (1)Peçenekler göçlerinden evvel Issık-Balkaş gölleri havalisinde yaşıyorlardı. GökTürk Hakanlığı çözülünce doğuda Karluk devleti kuvvetlenmişti. Karluklar’ın baskısı üzerine Oğuzlar Peçenekleri batıya, Sibirya’ya doğru ittiler (2).

Bizans imparatoru Porphrogennetos’a göre Peçenekler’den bir bölük Oğuzlar’ın yanında kalmıştır. Kaşgarlı Mahmud’un bahsettiği Oğuz boyları listesindeki Peçenekler, bunlar olmalıdır (3). Peçenekler’in kaynaklarda zikredilişi ise şöyledir; Bizans kaynaklarında; “patzinak” , Latin kaynaklarında; “pecenaci” , “pacinacae”, “bissenus”, Rus kaynaklarında; “peçenyeg”, Ermeni kaynaklarında; “badzinag”, Macar kaynaklarında; “beşenyö” (4) .

Peçenekler hakkındaki esas malumatı, onların Cim (Emba) ve Yayık nehirleri boylarında yaşadıkları sırada alıyoruz. Peçenekler, bu bölgede yerleşik olmayan bir hayat yaşarken sık sık komşu Hazar ülkesi topraklarına hücum ediyorlar, özellikle Hazar ticareti Peçenek saldırılarından büyük zarar görüyordu. Hazarlar bu sırada askeri kuvvetleri zayıflamış olduğundan doğuda bulunan Oğuzlar’ı (Uzlar) Peçeneklere karşı kışkırttılar. Peçenekler, bu Oğuz-Hazar ortak hareketine dayanamayıp 860-880 yılları arasında İtil behrini geçerek Karadeniz’in kuzeyine doğru ilerlediler (5).

Peçenekler’in büyük kısmı İtil nehrini geçerken, çok az bir grupta eski yerlerinde yani Yayık nehri boylarında Oğuzlar’a tabi olarak kaldılar. 922 yılında, bu bölgeden geçen İbni Fadlan, Peçnekler’in çok fakir bir hayat yaşadığından bahsetmektedir (6). İtil nehrini geçen Peçenekler ise Etel-Közü mevkiindeki Macarlar’ı mağlup ederek bölgeden uzaklaştırıp, kendileri yerleştiler(889-893). Böylece Peçenekler, Don nehrinden Dnyepr’in batısına kadar uzanan bozkırlara hakim olmuşlardır.

Bizans kaynağı De Administrando İmperio’da (948-952) zikredildiğine göre  Peçenekler 8 boy halinde idi; 

1- Ertim (Erdem, Başbuğu Bayça sonra Yavdı).
2- Çor (Başbuğu Kügel sonra Küerçi).
3- Yula (Başbuğu Korkut+an sonra Kabukşın).
4- Külbey (Başbuğu İpa sonra Suru).
5- Karabay (Başbuğu Kaydu).
6- Tolmaç (Başbuğu Kotran sonra Boru).
7- Kapan (Başbuğu Yazı).
8- Çoban (Başbuğu Bat+an sonra Bula).

Bu Peçenek boylarının yerleştiği sahalar ise şöyle idi; Çoban (7), Tomaç (8), Külbey (Onetz), Çor (9), Karabay (10) , Ertim(Dnyester), Yula (Prut), Kapan (Aşağı Tuna), boy adlarından bir kısmı eski Türk ünvanları (11) olup Başbuğ isimleri ise daha ziyade renkleri ifade etmektedir. Peçenekler, tarihleri süresince her biri kendi başbuğunun idaresinde olarak, yalnız boy teşkilatı çevresinde kalmışlar ve bir devlet düz enine girmemişler fakat savaş ve müdafaa zamanlarında bir araya gelerek ortak hareket etmesini bilmişlerdir (12).


Peçenek-Rus Münasebetleri:

Peçenek-Rus münasebetleri özellikle Rus tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Kiyef Rus knezliği üzerinde büyük tesirler yapan Peçenekler adeta Rus tarihinin bir sahifesini doldururlar. Ünlü Rus tarihçisi, Klüçevski’nin tabiri ile “Ruslar’ın steple mücadeleleri Peçeneklerle başlamaktadır (13). Peçenekler’in Karadeniz’in kuzeyine geldikleri sırada, bu bölgedeki en mühim devlet Kiyef Rus Knezliği idi. Bu knezlikle Peçenekler 900 yıllarından 1036 yılına kadar yan yana yaşadılar. Bu süre içersinde Peçenekler ilki 915 yılında olmak üzere 121 yıl içinde 11 büyük akın yaptılar (Rus arazisine) (14).

Rus ve kayiinamelerine göre Peçenekler Rus kasabalarını yağmalıyorlar ve halkı esir alıp götürüyorlardı (15)Aslında düşmanlık çok kere Ruslar’ın tecavüzünden veya Peçenek 
düşmanlarını korumalarından meydana geliyordu. Bazen da birbirine düşen knezler Peçenekler’den yardım istiyordu.İlk akın yılı olan 915’te Peçenekler, Rus topraklarına ilk defa girdiler. Knez İgor barış yapmak zorunda kaldı. Daha sonra Peçenekler’in Rus knezlerinin ordularına yardımcı kuvvet olarak girdiğini görmekteyiz. Knez İgor 944 yılında Bizans’a sefere gittiği zaman, 
ücretli Peçenek askerlerini de yanına almıştı. Knez İgor’un 946 yılındaki ölümünden sonra Rus vekayinamelerinde 22 yıl Peçenek akınına rastlanmıyor. Bu da göstermektedir ki, Peçenekler bu süre içersinde Ruslarla iyi geçiniyorlardı.Kiyef Rus Knezliğinin başına Svyatoslav geçince Peçenek Rus münasebetleri tekrar bozuldu. Bu arada Ruslar Peçenekler’den askeri teşkilatla ilgili çok şey almışlardı. 

Özellikle Svyatoslav Peçenek başbuğu vasfında askerdi. Bir Peçenek gibi ata biner, at sırtında seferlere katılır ve gayet sade bir hayat yaşardı. Svyatoslav 965 yılında İtilBulgarlarına ve Hazarlar’a karşı sefer açarak başarılar kazandı. 968 yılında ise Knez, Tuna Bulgarlar’ı üzerine sefere gittiği zaman Peçenekler, Kiyef’i kuşattılar. Fakat ağır silahları olmayışı yüzünden kuşatmayı yarıda bırakarak, geri döndüler. Bu arada 968’deki Bulgaristan’a giderek harbe başladı. Fakat Bizans İmparatoru İan Tzimistzes tarafından ağır yenilgiye uğratılıp geri dönerken, Peçenekler tarafından sıkıştırılarak (16), kılıçtan geçirildi. Knez Svyatoslav’ın kafatasından maşrapa yaptırarak, içki kadehi olarak kullanmaya başladı. Böylece eski Rus tarihinin Büyük İskender diye anılan reisi bir Türk başbuğunun elinde can verdi. Svyatoslav’ın ölümünden sonra Kiyef knezliğinde çıkan taht mücadelelerine Peçenekler’de karıştı. Daha sonra knez olan Vladimir (Aziz Vladimir) zamanında PeçenekRus mücadelesi çok daha şiddetli oldu. Ruslar, Peçenek arazisine devamlı akınlar yapıyorlardı. Rus vekayiinamelerine göre ise, 988’de Peçenekler Vladimir’i yendiler. 922’de bu sefer Peçenekler Rus arazisine hücum ettiler. 966’da bir kere daha Kiyef şehrine kadar geldiler. 

1015 yılında Vladimir ölünce yerine geçen Yaroslav’a karşı, Peçenekler diğer varis lan Svyatopolk’u desteklediler. Fakat 1019 yılında Peçenekler ağır bir yenilgiye uğrayınca Svyatopolk taht iddiasından vazgeçti. Karadeniz’in kuzeyinde yüzyıldan fazla rahat hayat yaşayan Peçenekler’in huzurunu yine bir Türk kavmi olan Uzlar (17) bozdu. Aslında onlarda Kuman-Kıpçaklar’ın önünde tutunamayarak, İtil nehrini geçmişler ve Don boylarını işgale başlamışlardı. Bu durumda Peçenekler de Dnyeper’e doğru kaydı. Zaten devamlı göç halinde bulunan Peçenekler’den kalabalık gruplar, Orta Avrupa’ya yani Macaristan’a doğru kaymaya başladılar (943-972). Esas kütle ise bugünkü Baserabya denilen bölgeye gitti. 

Peçenekler’in Karadeniz’in kuzeyini terk etmesini fırsat bilen Ruslar Knez Yaroslav idaresinde Peçenekler’e ağır bir darbe indirdiler (1036). Bu savaştan sonra Peçenekler bir daha Rusları tehdit etmemişlerdir (18).


Bizans-Peçenek münasebetleri:

Bizans imparatorluğunun yüzyıllardan beri takip ettiği kuzey politikasını, Peçenekler’e karşı da uyguladı. Bizans’ın kuzey politikası “bir barbar kavmi, başka bir barbar kavim vasıtasıyla imha etmektir”. 9. yy. başlarında Bulgarlar’ın başında bulunan Çar Simeon, Bizans’ın elinden bir çok yeri almış, 914’de Edirne şehrini de aldıktan sonra bütün Trakya’yı tahrip etmişti. Tanrı’nın inayeti olarak kabul ediyordu. Derhal Khersones (Kırım) kumandanı Bogas’a gereken talimat verilerek, Peçenekler’le temasa geçip, onların Bulgarlar’a karşı hareket etmelerini sağlamaya çalışıldı. 917 yılında Peçenekler Tuna Bulgarlar’ı üzerine yürüdü. Fakat Bizans ordusuna kumanda eden Bogas ile Amiral Lecapenus’un birbirine düşmeleri üzerine, Peçenekler Bizanslılar’a güvenemeyip, geri döndüler. K. Porphyrogennetos, De Administrando İmperio’da Peçenekler’e çok önem vermiş ve Peçeneklerle mutlaka dost geçinmek gerektiğini tavsiye etmiştir. Bizans ile Peçenekler arasında dostça münasebetler de kurulmuştu. Peçenekler, Bizans’ın Hazarlar, Ruslar ve Zichia (Kafkaslar) ile olan ticaretine doğrudan ve dolaylı olarak karışıyorlardı.




1018 yılında Bizans İmparatoru II. Basil Bulgarlar’ı kesin yenilgiye uğratınca Peçenek-Bizans münasebetleri yeni bir safhaya girdi. Çünkü birbirleriyle Tuna nehrinde komşu olmuşlardı. Peçenekler daha ilk fırsatta Tuna’yı geçerek Balkanlar’da yayılacaklardı. Bu sırada kuzeyden gelen Uzlar’ın baskısı sonucu Peçenekler zor durumda kaldı. Hatta bir kısım Peçenek grubu Bizans hizmetine girerek, Anadolu’da dahi Bizans’a hizmet etmişlerdir. Bu arada bunların bir kısmı Malazgirt savaşında Alparslan tarafına geçerek savaşın sonucunda etkili rol oynadılar. 1050’li yıllarda Balkanlar’da Peçenekler’in müthiş yayılma hareketleri görülmekte, hatta bu durum 1081-1091 yılları arasında daha da artarak, Anadolu’nun fethini kolaylaştırdığı görülmektedir (19).


1086 yılında Peçenekler Başbuğ Çelgü’nün idaresinde Macar kralı ile beraber Lüleburgaz’a kadar ilerlediler. Çelgü savaşta yaralanarak öldü. Yerine geçen Tatuş adlı başbuğunun idaresinde, Kumanlarla takviyeli Bizans ordusunu Derster (Silistre)’de mağlup ettiler(1087). 1091 yılında ise İzmir Beyi Çakan İstanbul’u zaptetmek için anlaştılar, daha sonra bunlara Selçuklu kuvvetleri de katıldı. Bizans üç koldan sarılmıştı. Bizans imparatorluğu Avrupa’dan yardım istedi. Fakat Bizans’ı kurtaran yine kuzey siyaseti oldu.

Uzlar’ın arkasından Balkanlar’a kadar gelmiş olan Kumanlar ile anlaştı. Kumanları Tugorkan ve Bönek (Bonyak) adlı başbuğları idaresinde Peçenekler’i Meriç kıyısında, Omurbey (Lebinium) mevkiinde çok ağır bir mağlubiyete uğrattı. 40 bin süvarinin hücumuna uğrayan Pçenekler gafil avlanmışlardı. Neticede tamamen yok olan Peçenekler’in siyasi tarihi sona erdi (29 Nisan 1091). Bir kısım Peçenek Macaristan’a giderek Peşte ve Fertö çevresinde yerleştirildi. Bir kısmı Uzlarla ve Kumanlarla karıştı. 

Balkanlar’da kalanlar Vardar boyuna yerleştirildi. Makedonya’daki Meglona Ulahlar ile Sofya etrafındaki Şop-Bulgarlar’ın Peçenek neslinden olduğu söylenir. Anadolu’da, Sırbistan’da, Rusya’da, Macaraistan’da ve Kafkaslar’da bazı yer adları ve halk efsanelerinde Peçenek ismi hala yaşamaktadır. Orta Macaristan’da ele geçen Meşhur Nagy Szent Miklos hazinesinin kapları 
üzerindeki Gök-Türk yazılı kitabelerin Peçenekler’e ait olduğu kabul edilmekte, ayrıca Güney Rusya’da Poltava’da bulunan Perescepine hazinesinin de Peçenekler’e ait olduğu sanılmaktadır.



PROF.DR.AHMET TAŞAĞIL
Mimar Sinan güzel Sanatlar Üniv.
Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı
kendi sitesinden alıntıdır.


DİPNOT
Türkler Batıya göçten daha çok doğuya göçmüş ve Çinleşmiştir!
Prof.Dr. Ahmet TAŞAĞIL.


1)A.N. Kurat, Kuzey Karadeniz’deki Türk Kavimleri, s.44.
2)İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 169.
3)İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 169.
4)L.Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 130-131, Ankara, 1971.
5)A.N. Kurat, Kuzey Karadeniz’deki Türk Kavimleri, s.45, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 170, L.Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 130.
6)A.N. Kurat, Kuzey Karadeniz’deki Türk Kavimleri, s.46.
7)Don nehri kıyıları.
8)Don’un denize döküldüğü saha.
9)Dnyper doğusu.
10)Dnyeper-Bug arası.
11)Yula, Çor, Kapan,=Kapgan, Kül, Bey.
12)İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 170-171.
13)A.N. Kurat, Kuzey Karadeniz’deki Türk Kavimleri, s.47.
14)A.N. Kurat, Kuzey Karadeniz’deki Türk Kavimleri, s.48.
15)İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 171.
16)Başbuğ Küre tarafından.
17)Rus vekayiinamelerinde Torki.
18)A.N. Kurat, Kuzey Karadeniz’deki Türk Kavimleri, s.49-54.
19)A.N. Kurat, Kuzey Karadeniz’deki Türk Kavimleri, s.62-63.
KAYNAKLAR:
1- K.Porphyrogennetos: De Adminstrando İmperio.
2- Kedrenos.
3- Kinnames.
4- Anna Komnena.
5- Skylitzes.
6- Nketas.
7- Michael Attaleites.
8- Niketas Bryennios.
9- Thedoros Prodromos.
Bu kaynaklar için bkz.: Gy. Moravcsik, Bizantino-Turcica.
L.Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 327.
BİBLİYOGRAFYA:
1- Akdes Nimet Kurat, Peçenek Tarihi, İstanbul, 1937.
2- Akdes Nimet Kurat, VI. Ve XVIII. yy.larda Karadeniz’in Kuzeyindeki Türk Kavimleri, Ankara, 1972.
3- Faruk Sümer, Oğuzlar, Tarihleri Boy Teşkilatı, Ankara, 1972.
4- Gy. Nemeth, “Peçenek ve Kumanlar’ın Dili”, Belleten, Sayı 14-15, Ankara, 1951.
5- L. Rasonyi, Tarihte Türklük, Ankara, 1971.
6- L. Rasonyi, “Ortaçağ’da Erdel’de Türklüğün İzleri”, Belleten, 1938.
7- Yaşar Nabi, Balkanlar ve Türklük, İstanbul, 1936.
8- Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihi, Ankara, 1962.
9- İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü.
10- R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu (terc. Reşat Uzmen) İstanbul, 1980.











Bulgaristan'da Sofya ve Niş taraflarına yerleştirilen ve çiftçilikle uğraşmaları için boş arazilere iskan edilen Peçenekler bu işlere alışamadıklarından sık sık isyan ederler. Bizans'ı güç durumlara sokarlar. Sonunda Peçenekler, Bizans ordusu karşısında mağlup olur; önemli bir kısmı diğer Türk boylarıyla karışarak Rus, Bizans ve Macar topraklarına dağılırlar. Güneyden gelen Türk baskısının gittikçe artması üzerine Bizans, l049'da içinde Peçenekler'in de bulunduğu 15 bin kişilik bir kuvveti harekete geçirmişse de Üsküdar yakınlarında bu hareketten cayan Peçenekler, boğazı atlarını yüzdürerek geçip, Tuna civarındaki boydaşlarına katılırlar.