Translate

6 Haziran 2014 Cuma

İONYALILAR GREK DEĞİLDİR / YUNAN ALDATMACASI ANADOLU VE TÜRK TARİHİ




ARTEMİS TAPINAĞI SÜTUNLARINDAN -BRİTİSH MÜZESİ



Anadolu‘da yaşadıkları bilinen ve Greklerin ısrarla kendilerini ecdat olarak ilişkilendirmek istedikleri ―Antik Çağ İyonyalıların” kimlikleri.


Ünlü İngiliz arkeolog, tarihçi, İncil uzmanı ve Türk topraklarında uzun yıllar arkeolojik araştırmalar yapmış olan William Mitchell Ramsay‘in, Greklerle ilgili olarak 1919 yılında ortaya koymuş olduğu bilgiler, antik bir Anadolu kavmi olarak bilinen İyonyalıların, Grek oldukları tezini çürüten önemli kanıtlardan sadece bir tanesidir; 

―Anadolu‟da yaşamış antik milletlerden İyonyalıların Greklerle bağlantıları yoktur ve tarih boyunca olmamıştır. 

Bir başka deyişle İyonyalılar Grek olarak nitelendirilemezler. 


İyonyalılar, Anadolu‟nun Batısında, Ege kıyılarında çoğalan ve gelişme kaydeden bir ırk olmuşlardır. Eski Ahitte (İncil‟de), Nuh peygamberin oğlu Yafes‟in (Japeth) oğulları ve torunlarının soyundan geldikleri bildirilen “İyonyalıların” kimlikleri konusuna açıklık getirilmeden, antik tarih konusunda mesafe kat edilmesine imkân yoktur. İyonyalıların daha sonraları Greklerle birleşmeleri, etnik olarak değil, “dinsel olarak” nitelendirilmelidir. 

Unutulmamalıdır ki o devirlerde Ortodoks Kilisesi, farklı etnik grupları birleştirici bir rol oynamıştır. (The Guardian/May 29, 1919, ―The İncalculable Evils Of Partition - By Sir William Mitchell Ramsay, s. 9)


Türkiye‘ye gelip, kapsamlı araştırmalarda bulunmuş, yine ünlü bir tarihçi olan Alman Jacob Fallmerayer de, W. M. Ramsay ile aynı görüşleri paylaşan, ―günümüz Greklerinin antik kavimlerle akrabalık bağlarının bulunmadığını iddia eden bir başka bilim adamıdır. 

―Oryantalist akademisyenler, Greklerin etnik saflığa sahip olmadıklarını, ayrıca kültürlerinin de zayıf olduğunu, sahip oldukları kültürü kendilerinden önceki çağlarda yaşamış “Doğunun eski kavimlerine” borçlu oldukları gerçeğinin altını uzun yıllar çizmişlerdir... Söz konusu bu durumu tarihçi Jacob Fallmerayer‟in ünlü eseriyle ortaya koymuş olduğu ifade edilmiştir. Greklere eski ve bilge bir ced (ata) bulmak gerekmiş ve böylece Doğunun antik medeniyetleri “model” olarak alınmış ve Greklere “adapte” edilmiştir.


R. Beaton – David Ricks, 
The Making Of Modern Greece, 
Ashagate Publishing Ltd. London, 2009, s. 40. 


―Etrüsklerle akrabalık bağları olduğu bilinen Lidya, Bergama ve Karya Krallarının ülkeleri Greklerce ele geçirilmiş, bu bölgeler Helenleştirilmiş ve bu topraklarda yerli dillerin yerini artık Grekçe almıştır. Hıristiyanlık Anadolu topraklarında kendini Grek kimliği ile ifade etmiş ve Anadolu halkları Greklerce asimile edilmişlerdir.” 

William M. Ramsay, 
The Letters To The Seven Churches, Kessinger Publishing, 
Whitefish/Montana, 2004, s. 119, 120, 378


İtalyan ve Greklerin, Asenaları (Etrüskleri) farklı isimlerle zikredilmeleri, zihinlerde karışıklık yaratarak, Etrüsklerin ―Türk Köklerinin‖ ustaca gizlenilmesini sağlanmıştır.


―Türklerle ilişkilendirilebilinen pek çok antik bölge – şehir – kavim - krallık – alfabe – mitoloji - tanrı ve tanrıça” orijinal adlarının, Greklerce sonradan değiştirilerek, gerekli altyapının hazırlandığı tespit edilmiştir. Objektif antik tarih uzmanları, ―antik adların, alfabe ve yazıların, farklı milletlerin dillerine karşı nedensiz bir düşmanlık besleyen Greklerce değiştirildiği hususuna‖ bizzat dikkat çekmişlerdir.
 (James Noel Adams, Bilingualism and The Latin Language, Cambridge University Press, London, 2003, s. 102 – 107.) 



Araştırmalarımız bize göstermiştir ki, Batılılar ―biz ne söylersek, neyi iddia edersek ve bilim diye neyi ortaya koyarsak, ancak onlar doğrudur ve bilimseldir. Bizim iddialarımız kesinlikle sorgulanamaz” düşüncesini ―gelişmemiş ülke aydınlarına, yüzyıllardır öylesine telkin etmişlerdir ki, Türkiye deki bilim insanlarının pek çoğu, kendi vatanlarının tarihi ile ilgili bilimsel gerçekleri dahi, ―Batı onaylamıyor – kabul etmiyor, hatta Batılılar bize gülerler… diyerek, ya görmemezlikten gelmektedir. Diğer bir ifadeyle gerçekleri ortaya koymaya çekinmekte ya da en kolay yolu tercih ederek, hatta 

―Antik Türk Tarihini toptan reddetmektedirler. Bir başka ifadeyle ―Batı, kendi iddia ve çıkarlarının aleyhine olan tarihi gerçekleri neden onaylasın?” diyerek sorgulama gereği bile duymamaktadırlar. 


Oysa tüm bilim dallarında olduğu gibi, antik tarih kaynaklarını da tarafsız ve önyargısız olarak araştırıp, incelenmesi gerekmektedir. Çünkü ―gün ışığına çıkarılanbilimsel bilgi ve bulgular” mevcut antik tarihin Türkler aleyhine saptırıldığını ortaya koymaktadır. 


Batılıların, yüzyıllardır Türkler aleyhine geliştirmiş oldukları düşünce ve tutumları, onların antik tarih yazılımına da fazlasıyla yansımıştır. 


Şöyle ki, ―Türk adının, ya da Türklerle ilişkilendirebilecek adların kullanılmamasına ve bazı durumlarda da bu adların ustaca gizlenmesine özellikle dikkat edilmiştir. Aslında bu yanlı çalışmaları yapanlar açısından bakıldığında, bu davranışları gayet doğaldır, çünkü Türklerin antik tarihini ortaya koymak ve miras haklarını Türklere teslim etmek, Batılıların çıkarlarına ters düşmektedir. 


Diğer yandan Türkleri ilgilendiren tarihi gerçekleri ortaya çıkarmak onların görevi de değildir. 



Güzide Filiz TUZCU
İstanbul Üniversitesi – Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Doktora Öğrencisi 
Türkbilim 2013, Hakemli Dergi


...


"On the migration of the Greeks to Asia Minor, Ephesus was OCCUPIED by an IONIAN colony, the events connected with which are abscured by fable...."


EPHESUS being a LECTURE by HYDE CLARKE

Aeolian and Doric invaders never peopled more of the country than the coast, leaving the aborigines in the interior, and though these aquired the use of the Greek language,they did not thereby become Greeks.

The probability is that the present so callde Greeks of Asia minor are the descendants of the Iberians, as the Basques of Spain are, and that the Greeks on our coasts became ectinct, as they did in Greece itself, where they have been replaced by Albanians, where as if our Asiatic Greeks are the descendants of İberians, this will account for many of the contrasts of appearance among the various classes of so callde Greeks in this city. It will account too, for resemblances between the present and the ancient populations, for as the Greece of that day was not homogenously Hellenic, but included Thracian, Macedonian,Epirot,Albanian and Asiatic İberian mixed up with Hellenics so does the present population include part of those elements.

In earlier mytic epochs Ephesus was the reputed refuge of Latona, the birthplace of Apollo and diana, the place of the metamorphosis of Syrinx into a reed, the lurking place of Pan, a chief seat of the Amazons, so ancient that Bacchus contended with them and Herculus too defeated them, but both acknowledged the worship of Diana, whose birthplace was marked by the original olive tree even in the Christian era, and consecrated by a heaven born image.

On the migration of the Greeks to Asia Minor, Ephesus was occupied by an Ionian colony, the events connected with which are abscured by fable....




Hyde Clarke (1815-1895) was : 
Member of the American Oriental Society
Member of the German Oriental Society
Member of the Philoligical Society of Constantınople
President of the Academy of Anatolia


.....

The “fifteen achievements” E. Akurgal gathers in his book titled “The Aegean. Birth of Western Civilization” under the section referring to “The Importance of Eastern Hellenic Art and Culture in World History”; inessence, is a summary of the artistic and cultural superiority of the “Eastern Greeks” over the “Western Greeks”. My only disagreement with this statement is the use of the terminologies “Eastern Greek” and/or “Eastern Hellenic”. 

The Hellenic character of the Ionians doesn’t be based on the historical documents; instead it bases on the myths fabricated with the nationalist view in Athens, seven hundred years after the immigrations, in the 5th century. It is obvious that the myth is not the history. The perception of the Ionian land as a part of the Hellenic land is because of the same myth. 

It was a tale of “colonisation” of the Hellenic people won by war, on the mid-west Anatolian costs and the nearby islands by the leadership of the Athenians after the barbaric attacks of the Doric people. If it was a true story, Ionians who were the creator of the western civilization, had to bring with them from Hellas their culture and art as well; however all the archaeological evidences prove just the opposite of it. 

Although the pottery tradition was accepted as the most important standpoint, just like their sculpture and architecture, Ionians are not indebted to Hellas their pottery tradition as well. Ionians owe their Gods and Goddess, their script, their cultural and intellectual achievements to Anatolia. The archaeological evidence on about the identity of the Ionians has already been proved with a recent find in Egypt, by an inscription mentioning “Great Ionia” dated at least two hundred years before the migration. Therefore, it is the time questioning the definition of the “Hellenic identity” of the Anatolian civilizations with the scientific documents and evidences...



Prof.Dr.Fahri Işık 
ANADOLU-İON UYGARLIĞI“Kolonizasyon” ve “Doğu Hellen” Kavramlarına Eleştirisel Bir Bakış



E. Akurgal’ın en son “Batı Uygarlığı’nın Doğduğu Yer. Ege” kitabının sonunda sıraladığı Batı Uygarlığı’nın mayasını oluşturan onbeş madde; Ege’nin doğu yakasındaki “Doğu Hellenler”in batı yakadaki Hellas Hellenleri karşısında kültür ve sanatta üstün başarılarının bir özetidir. Bunda katılmadığım tek fakat asıl belirleyici olan nokta, İonlar için “Doğu Hellen” deyiminin kullanılmasıdır. 

Ancak bilinir ki İon halkının “Hellenliği” tarihsel belgelere değil, Ege Göçleri’nden 700 yıl kadar sonra, MÖ 5. yüzyılda, milliyetçi duygularla Atina’da yazılan mitoslara dayanır. Ve bilinir ki “mitos”, “tarih”değildir. Atinalıların İonia’yı bir Hellen toprağına dönüştürmüş olmaları yaygın görüşü de aynı mitosların ürünüdür; acımasız Dor saldırıları ardından Hellas halkının Atinalılar önderliğinde Orta Batı Anadolu kıyılarını ve önündeki adaları savaşla kazanarak “sömürgeleştirmeleri” masalının ürünü. Bunların gerçek olabilmesi için göçün ayrıca “kültür” göçü olması gerekir. 

Batı Uygarlığı’nı yaratan İon kültür ve sanatının, düşüncesinin Hellas’tan göçle taşınmış olması beklenir kiarkeolojik tüm bulgu ve veriler bunun tersini belgelemektedir. Heykel ve mimari yapıtlarını ve hatta en önemli dayanak olarak öne sürülen çömlekleri bile Hellas’a borçlu değildir İonlar; tanrılar, bilim ve yazı dahil, tüm düşünsel ve kültürel başarılarını da Anadolu’ya borçludur onlar.

İonialıların göçle gelen Atinalılar olmadığı, yerli olduklarıda, Mısır’da okunan göçten en az 200 yıl önceki bir zamanın “Büyük Ionia” tanımıyla belgelenmiştir. Bu nedenle Anadolu uygarlıklarının “Hellenliği” tanımının da bilimsel bulgu ve veriler ışığında sorgulanması zamanı da artık gelmiş olmalıdır.





....



Büyük İskender'in emriyle Anadolu'da Yunan dili ve kültürü kullanılmaya başlanmıştır. Ondan önce Yunan kültürü hiçbir zaman baskın bir kültür olmamıştır. Ki Roma dönemi ile de Latinceye geçilmiş ve böylece Yunanca yine azınlıkta kalmıştır. Doğu Roma İmparatorluğun resmi dili Latince idi, 610 711 yıllarında hüküm sürmüş Herakleios (Flavius Heraclius) tarafından Yunancanın resmi dil olması ile de Doğu Roma Yunanlaşmıştır.

Bizans İmparatorluğu adı ise 17.yy itibarı ile kullanılmaya başlanmıştır.

Bu yüzden "Doğu Roma", Anadolu ve Türk Tarihi anlatılırken , bunların göz önünde bulundurulması gerekir.

Saygılarımla,
SB.