Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım.
Elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım.
Ne yapsın ye'simi kahreyleyeyim bilmem ki,
Öyle dehşetli muhitimde dönen matem ki!
Ah karşımda vatan namına bir kabristan,
Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan..."
Mehmed Akif Ersoy
SARIKAMIŞ FACİASI KARANLIKTA BIRAKILMIŞTI
Doktorluğu boş kalan zamanlarında yapan bazı üstün yetenekli tıp adamımız gibi, Porf. Dr. Bingür Sönmez Hocamız da, koltuğunun altına dokuz karpuzu sığdırabilenlerden. Bingür Hocamız, bugüne kadar karanlıkta bırakılmış çok önemli bir tarih sayfasını, Sarıkamış faciasını belgeleriyle aydınlatan bir tarihçimizdir.. Bugün “Sarıkamış” denildiğinde, haklı olarak, o destanla özdeşleşmiş olan Prof. Dr. Bingür Sönmez anımsanıyor.
Bingür Hoca el atmadan önce, ‘Sarıkamış Savaşı’, üzeri kalın kar ve buz tabakaları ile örtülmüş, karanlıkta bırakılmış bir tarih sayfasıydı. 90 bin vatan evladının şehit olmasına neden olan Sarıkamış faciası, okul kitaplarında birkaç satırla geçiştirilen önemsiz (!) bir askeri harekattı.
Evet, 90 bin vatan evladına buzdan kefenler giydirdiğimiz Sarıkamış Savaşı, Bingür Hoca ele alıncaya kadar, “SARIKAMIŞ BİR DESTANDIR!” diye kükreyinceye kadar, gerçek boyutlarıyla bilinmiyordu.
Sarıkamış Savaşı boyunca yaşananlar sansürlenmiş, yıllar yılı karanlıkta bırakılmıştı. Sarıkamış Savaşı’nın nedenlerini, nasıllarını, tarihimizin akışını ne yönde, ne ölçüde etkilediğini bilmiyorduk, bilemiyorduk. Vatanın en doğu ucunda, Osmanlı’nın başkenti olan İstanbul’u savunmak için yazlık elbiselerle ölüme yürüyen gencecik fidanlarımızın terleyen bedenlerinin nasıl buzdan heykellere dönüştüğünden haberimiz yoktu. Tarihimizde benzeri bir facia yaşanmamıştı..
“BU TAŞINDIR DİYEREK KABE’Yİ DİKSEM BAŞINA”
Hepsinden acısı, bu vatan uğruna, bu topraklar uğruna, bizlerin hür ve özgür yaşayabilmesi için hayatlarının baharında gözünü kırpmadan ölüme yürüyen vatan evlatları hatırasına düzenlenmiş bir şehitliğimiz bile yoktu.
Sarıkamış faciası o kadar kötü koşullarda yaşanmıştı ki, uzun bir süre, şehit düşen evlatlarımızı bir mezara koyup başlarına bir taş bile dikememiştik. O karda kışta Allah-u Ekber Dağları’nın geçit vermeyen zirvelerine ulaşmak mümkün değildi. Ulaşılsa bile buz kesen, taşlaşan toprağa kazma kürek işlemiyordu..
Dağlarda kurtlar aylar boyu insan etiyle beslenmişlerdi. Sarıkamış /Köprülü’den Şerif İlden, anılarını anlattığı kitabında (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / Anılar Dizisi), “Buradan o dağlara baktığımızda, üzerine kar düşmüş çalılıklar görürdük. O çalılıkların, kurda kuşa yem olmuş askerlerimizin kemikleri olduğunu ancak oraya gidince anladık” diyordu.
Bingür Hoca ‘Sarıkamış Dosyası’nı açana kadar, bu yiğit insanlarımız adına düzenlenmiş resmi bir tek şehitliğimiz yoktu. Bingür Hoca başkanlığında biraraya gelen Sarıkamış Gönüllüleri, “Sarıkamış Şehitlikleri” oluşturabilmek için yıllardır dağları dolaşarak araştırmalar yapıyorlar.
Sarıkamış Savaşı’nda Ruslara esir düşen asker ve sivil halkın Azerbaycan’ın ‘Yılanlı Ada’ olarak ünlenen Nargin Adası’nda ne sıkıntılar yaşadıklarını, bu çekilen sıkıntıların Ruslar tarafından çekilen propaganda filmleriyle nasıl çarpıtıldığını, Azerbaycanlı kardeşlerimizin Nargin Adası’ndaki kardeşlerine nasıl yardım ettiklerini de hep Bingür Hoca’nın anlatmasıyla öğrendik. Nargin Adası’na gidebilen, oralarda bulduğu şehitlerin kemiklerini mezara kavuşturan tek Anadolu Türkü de Prof. Dr. Bingür Sönmez.
SARIKAMIŞ’A YARDIM GÖTÜRÜRKEN BATIRILAN GEMİLER
2007 yılından beri, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, her 7 Kasım sabahında, Sarıkamış’a yardım götürürken Kandilli-Ereğli açıklarında Ruslar tarafından batırılan üç kuru yük gemimizde şehit düşen askerlerimiz için bir tören düzenliyor. Bezm-i Alem, Bahr-i Ahmer ve Mithat Paşa adlı yük gemilerimizin batıkları da Bingür Hocamızın yönlendirmesi ile bulundu.
Enver Paşa’nın emriyle hazırlanan ve yazlık elbiselerle Allah-ü Ekber Dağları’na gönderilen askerlerimize kışlık elbise, 3 bin asker, 3 keşif uçağı, Kafkasya’daki Türkleri örgütleyerek isyanlar çıkartmak üzere eğitilmiş Teşkilat-ı Mahsusa elemanları taşıyan 3 kuru yük gemisi, 6 Aralık sabahı gizlice yola çıkarılmıştı. Kuraldır, askeri personel taşıyan yük gemilerine, herhangi bir saldırı olasılığına karşı, savaş gemileri eşlik eder. Nedendir bilinmez, Enver Paşa, İstanbul’dan Trabzon’a askeri personel ve malzeme taşıyan 3 yük gemisini Donanma Komutanlığı’na haber vermeden yola çıkarmıştı. 6 Kasım 1914’te yola çıkan 3 yük gemimiz 7 Kasım 1914 sabahında Kandilli-Ereğli açıklarında Rusların savaş gemileri tarafından batırıldılar.
Bu olay, Sarıkamış Savaşı’nın kaybedildiği, Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderinin döndüğü tarihti.
kaynak: avrasyabir
*****
İSMAIL BILGIN SARIKAMIŞ/ BEYAZ HÜZÜN (e-kitap)
Sarıkamış'la ilgili birçok bilinmeyen olay günışığına çıkarıyor... Harekât öncesi göz ardı edilen raporlar.. 31. ve 32. Tümen’in birbirleriyle çarpışması... Rus Çarı II. Nikolas'ın emir verildiği için tutuklanmaması... Osmanlı askerinin ve halkın tek vücut olarak açlığa, karakışa yani tüm imkânsızlıklara karşı gösterdiği insanüstü mücadele...
Milletlerin hafızalarında bazı yer adları âdeta mermere kazınmış gibidir. O yer adları, yıllar geçip gitse de milletlerin hafızasından silinmez. Her an hatırlanarak, nesilden nesile aktarılır. Bu yerlerden bazıları Galiçya, Yemen, Sarıkamış, Çanakkale, Dumlupınar ve Sakarya’dır.. Bu adlardan birini veya birkaçını duyduğumuzda gönül telimiz hep titrer, bir garip oluruz. Tarihimiz nice zaferlerle doludur. Zaferlerimizin yanında yenilgilerimiz de vardır. Bir millet, zaferleriyle övünürken, yenilgilerden de gerekli dersleri çıkarmaya çalışır...
Sarıkamış Harekâtı, her türlü imkânsızlıklar içinde, kırık bir ümidi gerçekleştirmeye yönelik, sonu hazinle biten bir harekâttır... Bu harekâtta askerimiz Rus’tan çok tabiat ile mücadele etmiştir. Bu topraklarda yaşayan herkesin ya bir akrabası ya da bir yakını bu harekâttan etkilenmiştir. Binlerce şehit kâh Ruslarla çarpışarak kâh iklimle, karakışla, imkânsızlıklarla mücadele ederek vatanı savunmuştur...
Bu kitap; okurları tarihin acılarla dolu bir sayfasına, bütün olanaksızlıklara ve karakışa rağmen Osmanlı askerinin vatanını korumak için inançla ve azimle savaşmasına tanıklığa davet eden bir hüznün hikâyesidir. Sarıkamış/Beyaz Hüzün'de bir hüznün hikâyesini, 90 yıldır unutulanları okurken kâh gururlanacak, kâh ağlayacaksınız...
-İsmail Bilgin’i kutluyorum, gerçek anılarla dolu olan bu roman okundukça şehitlerin ruhları şad olacaktır...
Prof. Dr. Bingür Sönmez
Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı
İSMAİL BİLGİN : SARIKAMIŞ BEYAZ HÜZÜN e-kitap
*****
Sarıkamışta
Bakışlar karakış göğe dikildi.
Mevsimler ağlaştı Sarıkamışta
Körpecik bedenler kara ekildi,
Nur arşa ulaştı Sarıkamışta
Sineler buz tutmuş, yatar ayazda,
Bülbül figan eyler güller niyazda,
Ağıt anlatamaz duyguda sazda,
Hür vicdanlar kıştı Sarıkamışta.
Kalanlar çıldırdı aman Allahım!
Ürperdim irkildim sarstı günahım,
Gözyaşım azığım, dua silahım,
Plan suya düştü Sarıkamışta
Demeyin kardelen yandı ciğerim,
Hesaplar çok ağır yaram çok derin,
Ağırdır dostlarım, ağır kederim,
Melekler uçuştu Sarıkamışta.
Düşündüm Yemeni ve üşüyorum,
Karıştı karlara ben yaşıyorum,
Bu vebal çok ağır, zor taşıyorum,
Moskof bile şaştı Sarıkamışta.
Uyan şehit uyan kar uykularda,
Bölük bölük yatar canlar ard arda,
Kokunu aradım akan karlarda,
Bir mazi tutuştu Sarıkamışta.
Tarih şahit bize ölümsüz millet,
Şehitler ölmez ki bitimsiz hasret,
Gül açtı gözyaşım tüllendi kasvet,
Şehitler buluştu Sarıkamışta.
Acım boğum boğum kısıldı sesim,
Kader böyle imiş Ömer ne desin,
Ülkemden toplandı hemen her kesim,
Yatanlar gardaştı Sarıkamışta.
Ömer Ekinci Micingirt
Ruslar tarafından çekilmiş Sarıkamış Faciası
SARIKAMIŞ BELEDİYESİ'NİN ETKİNLİĞİ
DETAYLARI SAYFASINDAN ÖĞRENEBİLİRSİNİZ.
SB.