Translate

25 Şubat 2013 Pazartesi

VOCES INOCENTES-İMAGİNİNG ARGENTİNA ve GÜNEY AMERİKA - EMPERYALİZM


MASUM SESLER 


Yönetmen: 
Luis Mandoki , 2004,ABD, Meksika, Porto Riko

Oyuncular: 
Leonor Varela, Adrian Alonso, José María Yazpik, Ofelia Medina, Carlos Padilla

Film gerçek bir olaya dayanıyor. 1980′de, küçük bir ülke olan El Salvador’da ordu ile bölgedeki köylüler arasında bir anlaşmazlık başlar. Voces inocentes Çok geçmeden köylüler örgütlenip FMLN (farabundo martí national liberation front) olarak bilinen gerilla ordusu halini alır. Innocent Voices 12 yaşındaki çocuklar zorla askere alınmaktadır. Masum Sesler , gerillalarla ordu arasında sıkışıp kalan son köylerden biri olan Cuscatanzingo’da yaşayan 11 yaşındaki Chava’nın gözünden savaş gerçeğini anlatmaktadır.

Fragmanı:

Türkçe dublaj izlemek isterseniz:





KAYIP HAYATLAR - İMAGİNİNG ARGENTİNA


Yönetmen : Christopher Hampton, 2003 ARJANTİN/İSPANYA
Oyuncular : Antonio Banderas, Emma Thompson, Horacio Flash

Yıl 1976, Carlos Rueda eşi Cecilia ve kızıyla Buenos Aires’te yaşamaktadır. 

Şehir ardı sıra yaşanan kaçırılma olaylarıyla çalkalanmaktadır. Carlos bir çocuk tiyatrosu işletmektedir. Eşi Cecilia ise ülkenin tanınmış gazetecilerindendir. Son araştırmasının konusu da bu kaçırılmalardır. 

Bir akşam, Carlos eve döndüğünde karısının da kaçırılmış olduğunu anlar. Bir yandan karısına ulaşmaya çalışırken bir yandan da aynı durumda bulunan insanları bir araya toplar. Her ipucunu araştıran Carlos bu sırada kendindeki bir doğa üstü gücün de farkına varacaktır. 

Yakınlarını kaybetmiş insanlara bakarak o kaçırılan kişinin başına gelenleri görebilmektedir. Önceleri bu yeteneğine kimseleri inandıramaz. Ancak kısa sürede kulaktan kulağa yayılan bu özellik büyük bir kitlenin Carlos’un etrafında toplanmasını sağlar. Bu arada karısı Cecilia dayanılması güç şeyler yaşamaktadır.


Askeri Diktatörlük Rejimi (1976-1983)


1976 yılında Isabel Martínez de Perón'un baştan indirilmesiyle Arjantin'de askeri rejim başladı. Bu rejim sırasında askeri rejime karşı çıkan ya da askeri hükümete karşı şüpheli yaklaşan on binlerce insan ortadan kayboldu.

1976 yılından 1983 yılına kadar süren askeri diktatörlüğün tutuklamaları ilk başladığında askeri diktatörlük rejimi sırasında kaybolan insanların anneleri Plazo de Mayo (Mayıs Meydanı)'ndaki başkanlık sarayı Casa Rosada'nın önünde toplanarak protesto gösterileri yapmaya başladılar.

Tekrar Demokratikleşme ve Ekonomik Atılım (1983-1998) 
Kaybedilen Malvin Savaşı'ndan sonra askeri rejimi sürdürmek imkânsızdı, böylece tekrar demokratik seçimler yapıldı. Bu yeni dönemin ilk başkanı olarak Raúl Alfonsín seçildi. Arjantin'de yeniden demokrasiye geçişle birlikte 1 Arjantin Pezosu 1 dolara eşdeğer olurken Carlos Menem başkanlığında yapılan neoliberal reformlar sonucunda Arjantin ekonomisi büyük bir atılım gerçekleştirdi ve bu atılım sonucunda Buenos Aires şehrinde yapılanma büyük ölçüde arttı. Özellikle Retiro bölgesinde birçok yeni yüksek binalar inşa edildi.


YOUTUBE'TAN ORJİNAL DİL İLE İZLEMEK İÇİN:

TÜRKÇE İZLEMEK İÇİN:


İyi Seyirler 

SB.





LATİN AMERİKA’DA NELER OLDU, OLUYOR ?

Latin Amerika, Batı yarımkürenin İspanyolca ve Portekizce konuşulan alanlarını, yani Meksika’yı, Orta ve Güney Amerika’nın büyük kesimlerini ve Batı Hint adalarının bir bölümünü içerir. 15. yüzyılın sonlarında Avrupalılar bu alanları sömürgeleştirmeye başladığında, ileri derecede gelişmiş üç Kızılderili uygarlığı bulunmaktaydı. Orta Amerika’daki Mayalar ve Aztekler ile Peru’daki İnka uygarlığı ateşli silahları tanımadıkları için Avrupalılara karşı koyamadılar.

Bu uygarlıkların İspanyollar tarafından yok edilmesi, dünya tarihinin en trajik olaylarındandır. 1492-1542 tarihlerinde yoğun bir İspanyol kolonileşmesi başlamış ve 300.000 İspanyol yeni dünyaya yerleşmiştir. 17. yüzyıldan itibaren ise özellikle İspanya, Portekiz ve İtalya’dan olmak üzere yaklaşık 20 milyon kişinin Avrupa’dan Orta ve Güney Amerika’ya göç etmiştir.

Bugün Güney Amerika’da yaşayan yaklaşık 50 milyon kişinin kökenlerinin bu ülkelere dayandığı tahmin edilmektedir. Latin Amerika'yı arka bahçesi ilan eden ABD iki yüz yıldır kıta halklarıyla kirli yöntemlerle savaşmaktadır. 

ABD’nin kıta'da yaşanan yüzlerce askeri darbede doğrudan parmağı oldu. Bütün bunları gene demokrasi geliştirme ve özgürlükler adına yaptı. Latin Amerikalılar ise ABD’ye karşı kendini savunmak için ya diğer güçlerle işbirliğini denediler ya da içlerinden halk kahramanları çıkardılar.

EL SALVADOR : Latin Amerika’nın cinayetler ülkesi olarak ün yapmıştır. 1931-1944 arasındaki yerli ayaklanmaları sırasında 15 binden fazla insanı katletmiştir. Özellikle 1979 yılından sonra CIA tarafından Arena partisiyle birlikte oluşturulan ölüm mangaları, toplam 70 bin kişiyi katletmiştir. Bütün bu cinayetlerin arkasında ABD’li danışmanların olduğu ve birçok katliama da bizzat katıldıkları resmi belgelerle kanıtlandı.

ARJANTİN : 1831’den beri ABD’nin gizli işgalini yaşayan Arjantin’deki 1976 cuntası, Latin Amerika tarihinin en kanlı cuntalarındandır. Bugün iki ülke ilişkileriArjantin’in Venezüella’ya yakınlık duyması ve ABD’nin dostça olmayan tutumu nedeni ile pekiyi durumda değildir.

BOLİVYA : Sadece 1947-1952 arasında çoğu madenci ve tarım işçisi 30 bin kişi ABD destekli cuntalar tarafından katledildi. Bundan öncesinde kışkırtılan bölgesel savaşlarda ölen Bolivyalıların sayısı ise on binlerle ifade edilmektedir. Yüzlerce Bolivya cuntasının hepsi de ABD ve CIA desteklidir. Cinayetlerin en önemlisi Che Guavera’nın 1967’de CIA ajanları ve Bolivya ordusu tarafından yaralıyken kurşuna dizilerek katledilmesidir.

BREZİLYA : CIA destekli 1964 darbesi tarihindeki en kanlı olaylardandır. Üç-dört yıl içerisinde cuntanın ABD ile işbirliği yaparak kurduğu “Ölüm Filoları” iki binden fazla kişiyi katletmiştir. 

GRENADA : 1979’da iktidara gelen sosyalist eğilimli Bishop’un katledilerek, devrildi. ABD, Grenada’yı 1985’e kadar işgali altında tuttu.

GUATEMALA : 1954 yılında CIA, ABD’nin United Fruit Company'ne ait toprakları millileştiren demokratik yollarla seçilmiş Başkan Jacobo Arbenz Guzmani hükümetini askeri darbe ile düşürdü. Darbe, Guatemala’da 40 yıl süren bir istikrarsızlık ve vahşet dönemi başlattı. CIA’nın organize ettiği askeri cunta ve onun takipçileri terör ve ölüm mangaları ile ülkede 30 yıl içinde askeri yönetim altında 100.000 kişi öldü. İç savaş ancak 1999 yılında sona erdi.

HAİTİ : 1915’teki ABD işgalinden sonra en kanlı kıyımlardan nasibini aldı. ABD destekli cuntalar süresince 1957’den 1971’e kadar Haiti’de 26 bin kişi öldürüldü. 

KOLOMBİYA : Bu ülkedeki manzara da tam bir faciadır. 1948’de United Fruit Company ve Standart Oil’in isteği üzerine CIA’nın Kolombiya devlet başkanı Gaitan’ı öldürmesiyle başlayan cunta ve cinayetler döneminde 300 binden fazla kişi öldürüldü. Kolombiya halkı, bugün hâlâ ABD ordusunun katliamlarıyla karşı karşıyadır. 1964 yılında kurulan Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri (FARC) Batılı kaynaklar tarafından uluslararası basına daha çok uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili tanıtılmakla birlikte amacı ülkedeki Amerikan varlığına son verilmesidir. Amerikan kıtasında ABD, Kanada ve Şili, FARC’ı terörist örgüt olarak görürken; Venezüella, Brezilya, Arjantin, Ekvator ve Nikaragua bu sınıflandırmayı reddetmiş, hatta Cenova Sözleşmesi’ne uygun gerçek bir ordu olarak kabul etmişlerdir.

KÜBA : 1898’deki ABD işgalinden 1959’a dek kukla hükümetler tarafından yönetilen Küba, 1959’da Castro ve Che Guavera ile boyunduruktan kurtuldu. 1962’de sosyalizmi yıkmak için ABD tarafından yapılan Domuzlar Körfezi çıkarmasının başarısızlığa uğramasından sonra da yüzlerce suikast planı ve provokasyon birbirini izledi. Her yönden başlatılan ambargo ise bugün hâlâ devam etmektedir.

MEKSİKA : Bu ülkenin tarihi aynı zamanda ABD’nin saldırganlığının tarihidir.1848’de topraklarının büyük bölümünü ABD’ye kaptıran Meksika’da 1909’da Zapata ve Panço Villa’nın önderliğinde başlatılan köylü ayaklanmalarının bastırılması ABD’nin doğrudan askeri müdahalesi ile oldu. Zapata ve Villa çeşitli tuzaklarla katledildi. Meksika, o günden beri cuntalar ve sık sık taraf değiştiren hükümetler tarafından yönetilmektedir. 

NİKARAGUA : 1885’te Amerikalı korsan Walker’in işgali ile başlayan dönem sonrası 1894’te bu ülke tam bir ABD eyaleti haline getirildi. 1926’da başlayan Sandino direnişinin bastırılmasından sonra ABD’nin adamı, Latin Amerika tarihinin en kanlı diktatörlerinden Somoza’nın iktidarı başladı. Somoza, 1979’da Sandinista gerillaları tarafından düşürüldü. 1985’e kadar geçen sürede Miami’de örgütlenen kontra çetelerinin saldırılarında 11 bin Nikaragualı yaşamını yitirdi. Ülke ekonomisi sabotajlarla mahvedilerek, yönetimin seçim sandıklarında terk edilmesinin zemini hazırlandı. 

PANAMA : Her zaman kukla hükümetler tarafından yönetilen Panama’da en basit eylemler bile en vahşi yönetmelerle cezalandırıldı. 1990 yılında uyuşturucu ticareti yaptığı bahanesiyle Panama devlet başkanı ve eski bir CIA ajanı Noriega’nın tutuklanıp ABD’ye götürülmesi tam bir komedi idi. 

PERU : 1780’de başlayan Kızılderili katliamından beri cinayet makineleri hiç boş durmadı. 1968’den en son diktatör olan Fujimori’ye dek her zaman baskı ve zulümle yönetilen Peru’da sadece 1980’den bu yana 30 bin kişi işkenceler ve kurşuna dizmeler yoluyla öldürülmüştür. 

ŞİLİ : ABD kökenli çokuluslu şirketlerin (özellikle ITT) isteği üzerine CIA tarafından tasarlanan darbe ile 1973’te general Pinochet iktidara getirildi. Darbenin ilk gününde başta solcu başkan Allende dahil olmak üzere toplam 35 binin üstünde insan işkencelerle, kurşuna dizmelerle katledildi, sakat bırakıldı. Şili cuntası ABD ve IMF’den tarihin en yüksek yardım ve kredilerini aldı. Ancak buna rağmen Pinochet döneminin sonunda Şili ekonomisi tam bir harabe halindeydi.

URUGUAY : ABD, 1964-1971 yılları arasında Uruguay seçimlerine el attı ve baskı politikalarını destekledi. 1968 yılında halk hareketleri zirve yapınca 1970 yılına kadar ABD, Uruguay polisine ayaklanmaları kontrol eğitimi vermeye devam etti. ABD’nin Uruguay ordusu ile işbirliği neticesi; Uruguay, 1973-1985 yılları arasında askeri diktatörlüğün pençesine düştü. Latin Amerika’daki en baskıcı yönetimden kurtulmak ancak 1990’da mümkün oldu.

VENEZÜELLA : Bu ülke de CIA operasyonlarının deneme laboratuarı oldu. Petrol üretimi bakımından önemli olan Venezüella ABD’nin güneydeki yatırımlarının %66’sını barındıran ülke olarak her zaman cuntalar ve faşist yönetimlerin elinde oldu. Tarih boyunca ABD’nin yakın müttefiklerinden biri olarak görülen Venezüella, Chávez’in iktidara gelişinin ardından ABD’nin ikili ilişkilerde en çok gerilim yaşadığı ülkelerden biri haline gelmiştir.

BUGÜNKÜ LATİN AMERİKA VE ABD


Sosyalist eğilimler son yılarda Latin Amerika’da yeniden canlanma dönemine girdi 1980’lerde kendi demokrasi standardı ile sol gerilla gruplarına savaş açan Ronald Reagan’dan 20 yıl sonra Latin Amerika’ya sol hükümetler geri gelmeye başladı. Venezüella, Bolivya, Arjantin, Meksika ve Peru, sol eğilimlerin iktidara gelme şansı her zaman en çok olan ülkelerdir. Bu ülkelerde bugün ABD petrol şirketleri millileştirilirken Çin, Küba ve Venezüella ile birlikte Florida’ya 45 mil açıkta petrol aramaktadır. 

Latin Amerika halkları, tarihleri boyunca ABD’nin ekonomik ve siyasi politikalarından “doğrudan” etkilendiği için, bu coğrafyada “doğrudan” ABD’ye yönelik bir öfke ve sol eğilim çok güçlenmişti. Latin Amerika’nın birçok ülkesinin 1990’ların sonundan itibaren kitlesel ayaklanmalar, halk isyanları ve genel grevlere sahne olmasında, ABD politikalarına, özellikle de Washington Konsensüsü’nün serbest piyasa politikalarına karşı oluşan öfkenin büyük payı vardı. Soğuk Savaş sonrası uluslararası ortamda, ABD karşıtlığını kullanmak için, Chávez gibi popülist liderlerin eline büyük bir fırsat geçmiş oldu.

SONUÇ


200 yıldır Latin Amerika’da çok şey değişti. Ancak, bugün de dış güçler Latin Amerika’da oldukça aktiftir. Fransa, Latin Amerika’da Guyana kolonisini hala elinde tutarken, ABD ve İngiltere Karayiplerdeki adaları kontrol etmeye devam ediyor. ABD, 2004’de Haiti’deki seçimlere müdahale etmek için gene asker gönderdi. Chavez’in Venezüella’sında CIA’nın çok aktif olduğu aşikâr haldedir. 

Sovyetlerin çözülüşünün ardından kendini dünyanın tek hâkimi gören ABD, "Soğuk Savaş" döneminden aşağı kalmayan politikalarını sürdürmeye devam etmektedir. Kendi halkı için "ulusal güvenlik" türünden gerekçeler, ABD saldırı politikası için bir kılıf işlevi görmeye devam etti. 
Amerika’nın güvenliğine (çıkarlarına) karşı koyanlar geçmişte darbeler bugün ayaklandırılan halklar ile devrilmekte, direnenler “savaş suçlusu” ilan edilmektedir. 

Hâlbuki hukuksal açıdan bakıldığında, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görev yapan her Amerikan başkanını uluslararası mahkemeye götürebilecek pek çok kesin kanıt vardır. Bu başkanların hepsi ya düpedüz savaş suçlusudur ya da ciddi savaş suçlarına karışmıştır. Bizlere sunulan "demokrasi" ve "özgürlük" söylemi ise dışarıdaki halkı uyutmak için, yani beyin yıkamaya yönelik bir temadan ibarettir.

Gerçekte olan çevrenin sömürülmesi, bunun için yeni pazarlar yaratılması, özelleştirme yolu ile ülke kaynaklarına el konulurken, demokrasi söylemi ile ülkelerin iç parametrelerinin pro-amerikan kişilerce elde tutulmasıdır. 
Latin Amerika ülkeleri; ekonomik, siyasi ve askeri bakımdan önemli bir atılım yapmadıkça kısa vadede bugünkü durumlarının değişmesi kolay gözükmemektedir. İçişlerine başka devletler karıştığı sürece ve kendi doğal zenginliklerine sahip olamadıkça, tıpkı Ortadoğu ve dünyanın başka bölgelerinde de olduğu Latin Amerika'da da barış ve daha iyi bir yaşam uzak bir umut olmaktan öteye geçemeyecektir. 

Latin Amerika, Ortadoğu’da olduğu gibi dünyanın hemen her yerinde az gelişmişliğin ve siyasi istikrarsızlıkların arkasındaki temel sorun; demokrasi ve özgürlüklerden önce dış güçlerin varlığı ve bölge ülkelerinin siyasi, ekonomik ve kültürel olarak sömürülmesidir. Bu sebep, dünyanın her yerindeki terör ve direniş hareketlerinin gerekçesidir ve dünyaya geçmişten bugüne terörle mücadele diye sunulan tüm konseptler (ayaklanmalara karşı koyma, düşük yoğunluklu savaş, terörle küresel savaş vb.) aslında hegemon güçlerinin kendi özel gündemlerini dolaylı yollardan uygulamak için uydurdukları bir kılıf olmaktan öteye gidememiş, hep yenilgiyle son bulmuş, çünkü sömürülen insanların beyninde fikirler savaşını kazanamadığı için direnişler kalıcı hale gelmiştir.


Doç.Dr.Sait Yılmaz
İstanbul Aydın Üniversitesi Ulusal Güvenlik ve Strateji Araştırma Merkezi (USAM) Başkanı



***


CIA'NIN BÜYÜK OPERASYONLARI - MARK ZEPEZAUR

Elinizdeki kitapta CIA'nın en büyük 42 suçu özetlenerek anlatılıyor. Yasadışı, kanlı faaliyetlerin bu özeti bile, bağımsızlık, özgürlük ve adalet yanlısı herkesin kemiklerini sızlatmaya yeter.

CIA'nın bir "istihbarat toplama örgütü olduğu" düşüncesi, CIA'nın en büyük propaganda zaferidir. "Merkezi Haber Alma Ajansı" adına rağmen, CIA'nın temel işlevi, gerçekte, ekonomik savaşı, darbeleri, suikastları ve hatta soykırımı da içeren örtülü ve gizli operasyonları yürütmektir. Örtülü operasyonlar CIA'nın can damarıdır.

Okuyacağınız operasyonlardan birkaç örnek: 

CIA'nın kuruluşundaki Nazi mayası: Gehlen Org; 

uluslararası Kontrgerilla örgütlenmesi: Gladio; 
İran, Guatemala, Zaire, Dominik Cumhuriyeti, Endonezya, Yunanistan, Şili darbeleri; 
JFK, Malcolm-X, Martin Luther King, Robert Kennedy, Orlando Letelier suikastları; Domuzlar Körfezi çıkarması; 
Vietnam, Kamboçya, Laos harekâtları CIA'nın uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı; Jonestown katliamı; 
Watergate Skandalı; 
Grenada işgali; 
Ek Salvador, Nikaragua, İran/Kontra olayları; 
Pan Am 103'ün düşürülmesinde CIA'nın rolü; 
Körfez Savaşı ve Irak; 
Yugoslavya'nın parçalanması...

CIA'nın tarihçesini ve teorisini inceleyen Adnan Akfırat'ın önsözüyle birlikte okura sunuyoruz. e-kitap oku/indir:





Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları - John Perkins


"Ekonomik tetikçiler (ET'ler), yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. 

Dünya Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer yabancı "yardım" kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin tabii kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. 

Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet bulunmaktadır. 

Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır. 

Nereden mi biliyorum; ben de bir ET idim".....

OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM.







***