ARGO EN İYİ FİLM !
Yönetmen: Ben Affleck , 2012 ABD
Oyuncular: Ben Affleck, John Goodman, Bryan Cranston
1979'da İran'da rehin alınan 6 ABD'li diplomatın, CIA tarafından kurtarılması anlatılmaktadır.
Hikayede, Tahran’da altı Amerikan elçilik personelinin kaçırılması ve aylarca alıkonulması üzerine patlak veren İran Rehine Krizi ile CIA’in rehieleri kurtarma operasyonu konu alınmıştır. Yapılan açıklamalarda CIA, sahte bir Hollywood yapım şirketi kurarak rehineleri kurtarmaya çalışacağı anlatılmaktadır. (Ben Affleck' in bu proje için Türkiye'de -Kapalıçarşı mekan araştırması yaptığı öğrenildi. Filmin bir kısmı Türkiye'de çekildi)
FRAGMANI :
İRAN :
Baskın 3 saatte tamamlandı. Ancak tam 444 gün boyunca 52 çalışan rehin alındı. Sadece zenciler ve kadın görevliler serbest bırakıldı.
Üniversite öğrencilerinin baskınından sonra ABD ile tüm diplomatik ilişkiler kesildi. Bugün İran'da 4 Kasım günü 'Emperyalizmle mücadele ve gençlik günü' olarak kutlanıyor. Hem de yüz binlerin katıldığı mitinglerle...
Baskından sonra ele geçirilen belgelerde ABD'nin, Şah dahil, birçok önemli ismi dinlediği ortaya çıktı.
Toplantılardan sonra yok edilmek istenen belgeleri öğrenciler sabırla birleştirdiler. Kurtarılan belgeler 81 cilt halinde yayınlandı. 41. cilt Türkiye ile ilgili belgelerden oluşuyor. (BASIN 15.02.2013)
ABD elçilik binasının tam ortasına yerleştirilen bu pano mazlum bölge halklarını ABD emperyalizmine karşı mücadeleye çağırıyor adeta... Türk bayrağı en öne yerleştirilmiş. İran bayrağının yanı sıra Filistin, Suriye, Lübnan gibi ülkelerin bayrakları var. Büyük Ortadoğu Projesinin hedefindeki ülkeleri bir yumruk gibi birleşmeye davet ediyor.
ARGO'YA VERİLEN "OSCAR" İLE
ABD HEDEFİNİ GÖSTERMİŞTİR. İNTİKAM !
27 Şubat tarihli makale :
"Oscar ödülleri töreninde göz ardı edilen skandal " (okumak için tıklayın)
***
85. Oscar Ödülleri sahiplerini buldu. Argo, En İyi Film seçilirken En İyi Yönetmen ödülünü Ang Lee kazandı.
İŞTE ÖDÜL ALANLAR:
En iyi film ödülünü yönetmenliğini Ben Afleck'in yaptığı "Argo" filmi kazandı. 7 dalda aday olan film, 3 Oscar ödülü aldı.
En iyi erkek oyuncu ödülünü 'Lincoln' filmindeki performansıyla Daniel Day Lewis aldı. Bu kategoride üç kez Oscar alan ilk oyuncu oldu.
En iyi kadın oyuncu ödülü 'Umut Işığım' filmindeki oyunculuğuyla Jennifer Lawrence'un oldu. Lawrence iki kez aday gösterildi, ilk kez Oscar ödülü aldı.
En iyi yönetmen : Life of Pi ile Ang Lee (Ang Lee 5 kez aday oldu Oscar'a, ikinci kez ödül aldı)
En iyi senaryo : Django Unchaıned ile Quentin Tarantino
En iyi yardımcı kadın oyuncu : Anne Hathaway
En iyi yardımcı erkek oyuncu : Christoph Waltz
En iyi kurgu: Argo ile William Goldenberg
En iyi orjinal müzik Life of Pi ile Mychael Danna
En iyi orjinal şarkı Skyfall şarkısı ile Adele
En iyi uyarlama senaryo Argo ile Chris Terrio
En iyi sanat yönetmeni : Lıncoln ile Rick Carter
En iyi kısa animasyon : Paperman
En iyi animasyon : Brave
En iyi görüntü efekti : Life of Pi
En iyi görüntü yönetimi : Life of Pi
En iyi kostüm tasarım : Anna Karenina ile Jacqueline Durran
En iyi makyaj ve saç tasarım: Les Miserables (Sefiller) filmi ile Lisa Westcott ve Julie Dartnell
En iyi kısa film :Curfew ile Shawn Christensen
En iyi kısa belgesel film: Inocente ile Sean Fine ve Andrea Nix Fine
En iyi belgesel film : Searching for Sugar Man ile Malik Bendjelloul ve Simon Chinn
Yabancı dilde en iyi film : Amour ile Michael Haneke
En iyi ses miksaj : Les Misérables (Sefiller) ile Andy Nelson, Mark Paterson, Simon Hayes
En iyi ses kurgusu : Zero Dark Thirty ile Paul N.J. Ottosson ve Skyfall ile Per Hallberg ve Karen Baker Landers
MARLON BRANDO
1973 OSCAR ÖDÜLÜNÜ RED ETMİŞTİ. (izlemek için tıklayın)
***
VE KIZILDERİLİLER....
ABD'deki Kızılderililere -özgürlük değil- sadece insanca yaşama hakkı istediği için 1977'de tutuklanan ve hâlâ hapiste tutulan Kızılderili Lider Leonard Peltier...(Diğer suçlamalar ise sadece gerçekliği örtmek içindi)
Peltier’in tutuklanma ve yargılanma sürecinden itibaren yaşanan insan hakları ihlalleri ve adaletsizlikleri milyonlarca insan öğrendi ve birçok kişi, insan hakları örgütlerinin de çabası sonucu sanatçıyı destekledi.
Anishinabe-Lakota kabilesinden olan ve Kızılderili halklarının geçmişini ve bugününü tuale yansıtanlar arasında Rahibe Theresa, Desmond Tutu, Dalai Lama, Uluslararası Af Örgütü, Avrupa Parlamentosu, İtalyan ve Belçika parlamentoları, ABD Kongresi’nin 50 üyesi, aktör Robert Redford ve Marlon Brando, Amerika Yerlileri Ulusal Kongresi gibi kurum ve kişiler de bulunuyor.
Leonard Peltier Kuzey Dakota’daki Grand Forks’ta doğmuş. 13 kardeşi var. Henüz 8 yaşındayken ailesinin yanından alınarak yerliler için kurulan bir okula götürülmüş. Bu, Peltier’in ABD yönetiminin yerli politikaları ile ilk tanışması aynı zamanda. İlerleyen yıllarda babasının yaşadığı Turtle Dağı Reservasyonu’na dönmüş. Bu o dönemde pilot uygulamalar yapılmak üzere kurulan ilk üç rezervasyondan biri. Ancak bu izolas- yon ve yok etme politikalarına karşı yükselen tepkiler, yerlilerin kentlere göç etmesiyle sona ermiş.
Rezervasyonda geçirdiği günlerde Peltier, yerlilerin Yerli İşleri Bürosu’na yönelik protestolarının örgütlenmesinde etkili olmuş. Bu yıllar yerlilerin açlığa mahkûm edildiği ve ırkçı saldırıların yoğunlaştığı yıllar.
1965’te Leonard Peltier Seattle’a taşınmış. Ortağı olduğu otomobil tamircisinde yerlilerle çalışmış.
Bu dönemde cezaevinden yeni çıkan dolayısıyla toplum yaşamından dışarı itilen yerlilerin ev ve iş bulmalarına yardımcı olan kuruluşlarda çalışmış. 1960’lı yılların sonlarında ve 1970’lerin başlarında marangozluk gibi işler yapan Leonard Peltier, aktif olarak yerli haklarını savunmaya devam etmiş. Amerika Yerli Haraketi’ne katılmış ve özellikle alkol bağımlılığı, barınma ve iş konularında faaliyetlerde bulunmuş. Leonard Peltier, ilk kez 1972 yılında Yerli İşleri Bürosu’nun işgali eyleminin ardından mahkeme önüne çıkarılmış.
1975 yılında faaliyetlerini Pine Ridge’de sürdürmeye başlamış. Buradaki rezervasyonun yerli yöneticisi ile dillerini, topraklarını ve kültürlerini korumak isteyen yerliler arasında büyük bir mücadele yaşanmış. GOONS adı verilen silahlı ‘bekçilerin’ başında Dick Wilson isimli bir ırkçı bulunurmuş. Pine Ridge’de üç yıl içerisinde yerli hareketi üyesi 60 kişi öldürülmüş ve 300 kişi dayak ve kötü muameleye maruz kalmış Pine Ridge’in kişi başına düşen FBI ajanı sayısının en yüksek olduğu bölge olduğu söyleniyor. Cinayetlerin ve diğer saldırıların hiçbiri araştırılmamış. Aksine FBI ajanlarının yerlilere yönelik saldırıları gerçekleştiren faşistlerin silahlanmasına yardımcı oldukları biliniyor.
Leonard Peltier’in de bölgeye gitmesinin nedeni, zor durumdaki halkına yardım etmektir.
26 Haziran 1975 yerlilerle ajanlar arasında çıkan bir tartışmanın sonunda iki ajan ve bir yerli yaşamını yitirir. Aslında her şey, silahlı ajanların bir çift eski ayakkabı çalan bir yerli çocuğu bulmak gerekçesiyle arama yapmak istemeleriyle başlar. Leonard Peltier’in de aralarında bulunduğu üç kişi mahkemeye çıkarılır. Ölen yerli hakkında ise hiçbir zaman soruşturma başlatılmaz. Mahkeme, diğer iki kişi hakkında nefsi müdafaa kararı verir. Kanada’ya giden Leonard Peltier ise daha sonra farklı bir mahkeme tarafından başka bir yerde yargılanır ve yasadışı yollardan Kanada’ya kaçmakla suçlanır. Alelacele sonlandırılan mahkeme sonunda birinci derece cinayetten suçlu bulunur ve iki kez ömür boyu hapis cezasına mahkûm edilir.
Adalet tersine işlemektedir. Hükümet Peltier’in suçlu olduğu kanıtlanamadığını kabul eder ancak,(FBI ajanları suçluyu görmediklerini söylerler) beyaz ve zengin Amerikalılar için işleyen kanunların aksine, Peltier’in kendisinin masum olduğunu kanıtlaması gerekmektedir!
Cezaevi yıllarında ne Peltier inançlarından vazgeçer, ne de Amerikan hükümetinin intikam duygusu söner. Yerli hakları mücadelesini desteklemeyi sürdüren Peltier’in uzun yıllar çektiği çene rahatsızlığından ötürü tedavi görmesi yıllarca engellenir. Sonunda, 1999 da 5 saatlik bir ameliyat geçirir, ancak bu oldukça geç kalmış bir müdahaledir. Çünkü Peltier’in çenesini oynatması her geçen gün zorlaşmaktadır. Amerika'nın Mandelası lakabı takılan Peltier 6 kez Nobel'e aday gösterilmiştir.
Biyografisini “Hapishane Yazıları: Yaşamım Benim Güneş Dansımdır” isim altında yayımlayan Peltier’in şiirleri de bulunuyor. Ayakta kalmaya devam eden Leonard Peltier'in kitabından bir kesit.
Beni dinleyin!
Dinleyin!
Ben Kızılderili'nin sesiyim.
Çığlıklarımı rüzgarda duyun.
Çığlıklarımı sessizlikte duyun.
Ben Kızılderili'nin sesiyim.
Beni dinleyin!
Atalarımız adına konuşuyorum.
Onlar huzursuz mezarlarından sana sesleniyorlar.
Ben daha doğmamış çocuklar için konuşuyorum.
Onlar edinilmemiş sessizliklerinden sana sesleniyorlar.
Ben Kızılderili'nin sesiyim.
Beni dinleyin!
Ben milyonların sesiyim.
Duyun bizi!
Kartallarımızın çığlıkları susturulamayacak!
Biz size seslenen, kendi öz bilinciniziz.
Biz siziz, içinizde duyamadığınız!
Duyulamayan sesimin duyulmasını sağlayın.
Kalbimden konuşmama izin verin ki, sözlerim duyulsun,
Milyonlara rüzgarla duyurulsun,
Duyarlı olan herkese,
Dinleyecek olan tüm kulaklara,
Ve benimkiyle aynı anda çarpan,
Tüm kalplere!
Kulağınızı toprağa koyun,
Ve kalbimin çarptığını duyun.
Rüzgarı dinleyin,
Ve sesimi duyun.
Biz dünyanın sesiyiz,
Geleceğin sesiyiz,
Gizemli olan, sırların sesiyiz!
Duyun bizi...!
ABD'de de 200 küsur yıl önce kabul edilmesinden beri, Anayasa’da sadece 17 değişiklik yapılmıştır.
Bir politik analistin de dediği gibi Amerika “ilk küresel ulustur”.
300 milyonluk nüfusu neredeyse dünyadaki bütün ulusları ve etnik grupları temsil etmektedir.
Her birine Özgürlük istiyoruz !!!
Ki onlar farklı ırktan geliyor.
Ama bize dayattıkları "etnik ayrım" TEK IRK'A dayanıyor !
As the eagle was killed by the arrow winged with his own feather, so the hand of the world is wounded by its own skill.
SB.
***