Translate

22 Şubat 2013 Cuma

SYRiANA - PETROL , PARA, GÜÇ ve ROCKEFELLER



Milton Friedman ,Ekonomist,76 Nobel

                                                     

Filmin ilk sahnelerinde Türklerin "BOĞAZLARI"ndan bahsedilirken, son sahnelerinde  "ileri görüşlü biri ,Faysal ya da Atatürk gibi" deniliyor ! ve arkasından gelen replik de: ÜLKESİ ELDEN GİDİYOR.......!" dur.

Teröristleri besleyen Faysal ile aynı kategoride göstermek !

Boğazlar ile Atatürk.....Laf olsun diye söylenmedi ! 
Şeytan bunun neresinde .... 

ORTADOĞU VE ASYA'DA GÜÇ SAVAŞI



SYRIANA  
Yönetmen : Stephen Gaghan, 2005, ABD
Oyuncuları: Matt Damon, George Clooney, Alexander Siddig
İzlemek için tıklayın:

Stephen Gaghan’ın yönettiği Syriana, farklı senaryosu ve geliştirdiği özeleştiri nedeniyle uzun süre konuşulan bir yapım olmuştur. Kelime olarak Syriana, Washington’da Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek, inşa etmek için yapılan kurumsal çalışmaların ismidir aslında.

Ortadoğu’da deneyimli bir ajan olan Bob Barnes (George Clooney), oğlu ile iletişim sorunları yaşamakla beraber her an harcanma endişesi ile yaşamaktadır. Masa başında emekliliğini bekleyen Barnes’a, Prens Nasır’a suikast düzenlemesi karşılığında terfi alarak emekli olma teklifi sunulur. Pek çok yerde kullanıldığını düşünen ajan, kendisi dışında gerçekleştirilecek olan suikastı engellemeye çalışır.

Arap Prens Nasır Al-Subaai (Alexander Siddig), Basra Körfezi’nde, petrol ve doğalgaz zengini bir ülkenin tahta çıkması beklenen varisidir. Prens, demokrasi yanlısıdır ve kalkınma endeksli düşünmektedir. İkiyüzlü, kapitalist, kukla babası ve müsrif, sorumsuz kardeşi ile fikirleri nedeni ile anlaşamamaktadır. Prens Nasır, ülkesindeki doğalgaz çıkarma haklarını Teksaslı dev enerji şirketi olan Connex'ten alıp, Çinlilere verince enerji piyasaları allak bullak olur. Prens Nasır’ın ipi çekilir. Öyle ki, Amerikan yönetimi çıkarlarına uymadığı için kalkınmadan yana, demokrat Prens Nasır’a değil, kardeşine destek verir ve uydudan yönlendirilen silahlarla, tek kalemde prensin ve ailesinin içinde bulunduğu araç füzeyle vurulur.

Prense danışmanlık yapan Bryan Woodman (Matt Damon) ise, yükselen bir enerji uzmanıdır. Oğlunu prensin bir davetinde, havuzda yaşanan bir kazada kaybeder. Prens, durumu hafifletmek babında kendisine iş teklif edince, Woodman da kabul eder. Prens Nasır’ın açılımlarında ona destek olan Bryan Woodman, son anlarına da tanıklık eder.

Başka bir tarafta ise Jimmy Pope (Chris Cooper), Connex adlı petrol şirketinin sahibidir. Teksaslı petrol şirketi olan Killen’la içi karışık bir ortaklık yapar. Killen ve Connex ortaklığı Adalet Bakanlığı'nın dikkatini çeker ve hukuk şirketi Sloan Whiting konuyu araştırmakla görevlendirilir. Bennett Holiday (Jeffrey Wright), Sloan Whiting'de çalışan hırslı bir avukatı canlandırmaktadır. Kariyeri her geçen gün büyümesine karşılık, alkolik babası ile sorunlar yaşayan ama onu da dışlayamayan Holiday, Connex-Killen birleşmesindeki politik organizasyonları araştırmakla başka bir çatışmanın öznesi olur.

Tüm bu karakterlerin ötesinde Pakistanlı genç Wasim Ahmed Khan (Mazhar Munir), hemen her şeyin kesiştiği noktada yer alır. Wasim, iyi niyetli ve gariban babası ile bir çalışma kampında zor şartlarda yaşamaktadır. Ağır iş yükünün altında ezilen baba figürünün yanında, dini terbiyeden de geçmekte olan genç Wasim, Amerikan gemisine karşı düzenlenecek eylemin ortasında yer alır. Yönetmen, gencin bir tekne ile yaptığı intihar eylemini gösterirken, onu eleştirmez, anlamaya çalışır. Film, bu duruşu ile farklılaşır. Yalnızca bundan dolayı değil, 11 Eylül sonrası, Amerikan dış politikasının katmerleşerek büyüttüğü sorunların lokalde nelere karşılık geldiğini anlatmaya çalışır.

Suikastlar, uluslararası anlaşmalar, silah transferleri, darbeler Amerika’nın bilinçli yürüttüğü politikalar kahramanların karakterleri paralelinde ilerlemektedir. Yalnızca ABD değil, Batı ülkelerinin de Prens üzerinden sürece nasıl ikiyüzlü ve şahsiyetsiz yaklaştığı da ayan beyan ilan edilir. ABD ve Batı’nın insan ve insan hakları merkezli politika yürütmediği, demokrasinin umurlarında bile olmadığı, çıkarları doğrultusunda her türlü adamla çalışacağını, her türlü kirli işe gireceğini, her türlü infazı gerçekleştirebileceğini anlatan Syriana, içerden söylenmiş bir “söz” olmasından dolayı da ayrı bir öneme haiz bulunmaktadır. (alıntıdır)

AMA GİŞE FİLMİ OLAMAMIŞTIR.....

Film ,Robert Baer'ın "See No Evil: The True Story of a Ground Soldier in the CIA's War on Terrorism" kitabından esinlenmiştir.

Nasir gibilerininin hayallerini gerçekleştirmelerine izin verilmez ve gerekirse kurunun yanında yaşı da yakarlar...


Kazakistan'a göz dikilmesi:

SSCB’nin yıkılmasından sonra bağımsızlıklarına kavuşan Tük Cumhuriyetleri dünya petrol kaynaklarının önemli bir bölümüne sahip olmalarının yanı sıra bağımsızlık sonrasında ekonomik ve politik bir geçiş süreci yaşayan Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin enerji gücü, her geçen yıl daha da artış göstermektedir. Bunun en önemli nedeni ise bu genç Cumhuriyetlerin bağımsızlıklarının ilk 20 yılında devletlerini kurumsallaştırma ve uluslaşma süreçlerinde önemli adımlar atarken bir yandan da kendi doğal kaynakları üzerinde hüküm sahibi olmanın önemini anlamalarıdır. 

Ayrıca dış politikalarında denge politikası ya da müttefiklik yaklaşımlarını uygulamaya başlayan bu ülkelerin her ne kadar henüz bir “Ortak Enerji Politikasına” sahip olmasalar da Avrasya Birliği gibi bölgedeki yeni oluşumların bu yolu açacağı düşünülebilir. Diğer taraftan bölgedeki Rusya faktörü de unutulmamalıdır. Nitekim Kazakistan’ın Rusya ile devam ettirmekte olduğu entegrasyon süreci ve diğer devletlerin de Çin karşısında pozisyon alma ihtiyaçları söz konusudur. 

21. yüzyılda Türk Zenginler Kulübünü oluşturan Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Azerbaycan, hem doğal kaynakların sağladığı büyük fırsatlar hem de bu kaynaklardan dolayı ortaya çıkan riskler arasında kendilerine bir yol arayacaklar. 

Dr. Tuğçe VAROL SEVİM /Kasım 2012