Lidya krallığı Batı Anadolu dağ sıraları içinde yer alan vadilerin ve nehirlerin oluşturduğu verimli topraklar üzerinde yer almaktaydı. Aydın Dağları (Mesogis), Boz Dağlar (Tmolos) ve Simav Dağları (Temnos) ile uzantıları bu verimli toprakların sınırlarını saptamaktaydı.
Sözü geçen dağ sıraları arasında iletişimi sağlayan vadiler ve nehirler Menderes Irmağı (Maiandros), Gediz Nehri (Hermos), Bakırçay (Kaikos) Lidya ülkesinin çekirdek bölgesini oluşturmaktaydı. Geniş ormanları ve uçsuz bucaksız yaylaları birbirinden ayrı düşünmek olası değildi. Orta Anadolu yaylalarından Ege kıyılarına ulaşan ticaret yolları da Lidya bölgesinden geçmekteydi. Lidya toprakları tarıma elverişli olup zengin yeraltı kaynaklarına sahipti. Bunlardan en ünlüsü ve önemlisi Sardis kentinin yakınlarından geçen Paktolos Çayı (Sart)’nda bulunan altın-gümüş alaşımı elektrumdur. Bu alaşım MÖ 7. ve 6. yüzyıllarda Lidya Krallığı’na getirdiği zenginlik nedeniyle, ülkenin en bilinen özelliklerinden biri olmuştur.
Tunç Çağı’nda bu bölge Hititler tarafından “Seha Irmağı Ülkesi” olarak bilinmekteydi. Bir Demir Çağı krallığı olan Lidya ülkesi ile ilgili bilgiler arkeolojik belgelerin yanı sıra Yunan ve Roma yazılı kaynakları sayesinde günümüze ulaşmıştır. MÖ 7. ve 6. yüzyıl Lidya uygarlığına ait arkeolojik bilgilerimizin çoğu özellikle ölü gömme geleneklerine ve mezar buluntularına dayanır. Bu bağlamda mezar buluntuları Lidya sosyal yaşamını, gelenek ve göreneklerini anlamamız açısından oldukça önemlidir.
Uşak-Güre ve Manisa-Kırkağaç bölgelerinde bulunan tümülüslerden ele geçen ve “Lidya Hazinesi” olarak bilinen Anadolu kültür mirası içinde özel bir yere sahip olan bu hazine, MÖ 6. yüzyılın ikinci yarısında hüküm süren Lidya Krallığı’na ve onları takiben bölgeyi ele geçiren Persler’e aitti.
Sunu ve servis kapları, sürahiler mezar hediyeleri içinde en göze çarpanlardır. Özenle yapılan kepçe ve süzgeçler de bu grubun diğer ögeleridir. Çoğu gümüşten yapılmışlardır. Mezar odalarında bulunan eşyalar mezar sahibinin hayattayken kullanmış olduğu takımları olup ölümden sonraki yaşamı için bırakılmış olmalıdır. Şölenlere ve törenlere renk katan bu kaplar Lidya mezarlarının seçkin buluntularıdır.
Lidya Hazinesi’nin birbirinden alımlı kapmkacaklarını mimarî bir yaklaşımla tasarlayan zanaatkârlar silüet, form ve materyal kombinasyonlarını ustalıkla kullanmışlardır. Buluntular arasında görülen sürahilerin en etkileyicisi Toptepe tümülüsünden bilinir.
Anadolu, Lidya, Pers ve Yunan üsluplarının birleştirildiği sürahi
teknik açıdan becerinin dışında kültürel ve sanatsal yönden ilerlemeyi gözler önüne serer. Sürahinin kulp kısmında çıplak genç, koyun başları, aslan ve palmet motifleri yer alır. Aynı tarz süsleme ve işçilik buluntular içinde kepçe yapımında da kendini gösterir. Lüksü temsil eden bu eserler çeşitli bezemelerle harmanlanırken
Lidyalıların güçlü estetik anlayışını zengin bir sofra kültürü ile buluşturmaktadır.
Lidya’nın merkezi olan Sardis kentinin kazılarının hafiri, değerli bilim insanı Crawford H. Greenewalt’un kaleme aldığı “Afiyet Olsun!” adlı makalede ehil ağızlardan Lidyalıların ne yediklerini ve ne içtiklerini öğrenmekteyiz (1).
Sardis kazılarında MÖ 6. yüzyıl ortalarına tarihlenen yanmış bir Lidya evinde karbonlaşmış yiyecek örnekleri bulunmuştur. Bu yiyecekler antik dönemde en önemli temel besinlerden olan arpa ve
buğdayın yanı sıra sarımsak örneklerini de içermektedir. Buluntular arasında bir çuval dolusu karbonlaşmış arpa, nohut içeren bir kap ve arpa dolu amfora ve pişirme kabı ele geçmişti. Bu kaplar antik dünyanın günümüze ulaşan önemli maddî kalıntılarından olup, arkeologlar için aydınlatıcı özelliklerinin yanı sıra, cezbedicidir.
Zaman içinde değişen formları ve süslemeleri ile dönemin yaşam biçimi ve zevklerinin bir göstergesidirler.
Bu kap kacakların formları içerdikleri malzeme, yemek ya da içki kalıntılarının analizleri, yeme ve içme âdetleri için kanıt oluştururlar. Lidya evlerinde bulunmuş olan yemek artıklarına, servis parçalarına ve teçhizata bakılarak ana yemeklerin malzemesi ve hazırlanışı ve sofra düzeni hakkında doğrudan bir fikir edinilebilir. Bunun yanı sıra tahıl öğütmek için kullanılan değirmentaşı, havan ve havan tokmakları, süzgeçler, kalburlar, rendeler, çatal kaşıklar, fırın ve ocaklar, tencereler, sürahi ve bardaklar standart mutfak malzemeleri ve sofra düzeni hakkında fikir vermektedir. Evlerin hepsinde olasılıkla et kızartmaya yarayan şişler bulunmuştur.
Buluntulara dayanarak hayvan kemikleri, balık kılçıkları, karbonlaşmış arpa, buğday, nohut, mercimek ve zeytin çekirdekleri gibi artıklardan bir Lidya menüsü bile oluşturulabilir. Mercimek çorbasına, et şişi ve nohut eşliğinde sarımsaklı bir yahniyi bu menünün temel yiyecekleri arasında saymak yanlış olmaz (2). Yunan yazılı kaynaklarında Kandaulos olarak adlandırılan meşhur Lidya yahnisi, kaynatılmış et, Frig peyniri, yağlı et suyu, rendelenmiş ekmek (knestos artos) ve dereotu özellikle belirtilmiştir. Kandeleusun içindeki malzemeler Tarentumlu Hegesippos tarafından isimlendirilmiştir.
Yapılan yahni MÖ 4. yüzyılın “alaycı şairlerince” belirtilmiştir (3). Ayrıca Lidya sosu olarak bilinen karyke kan ve baharat içeriyordu. Lidyalıların et çeşitleri arasında koyun, keçi ve sığır başlıcalarıdır. Hermos Nehri ve Giges Gölü’nden balık, Paktolos Dağı’ndan yaban keçisi, geyik ve yaban domuzu avladıkları bilgilerimiz arasındadır. Lidya sofralarının vazgeçilmezleri arasında sayılan av kuşları da vardır. Bunlar kırmızı keklik, sülün, turaç (sülüngillerden eti yenen bir av kuşu) ve bıldırcındır. Lidyalılara olan düşkünlüğü
ile tanınan Efesli şair Hipponaks, yaban tavşanı etiyle birlikte susamla terbiye edilen turaçla yapılan krepin bir şölen yemeği olduğundan söz eder. Bala batırılmış “gözleme” eşliğinde yenildiği de yine Hipponaks tarafından tarafından söylenmiştir.
Klâsik dönem kaynaklarına göre Lidya’da bal boldu. Ilgın ağacından yapılan koz helvası Herodot tarafından belirtilmiştir. Antik kaynaklarda Lidya incirleri ve kestaneden söz edilmektedir. Kestanenin kökenin Sardis olduğu düşünüldüğünden Roma
Dönemi’nde kestaneye “Sardisli” denmiştir (4) .
Güneydoğu Anadolulu, Romalı hekim Dioskorides tarafından öne sürülen farmakolojik incelemeler sonucunda baharat olarak kullanılan birçok bitkinin kökeninin Anadolu olduğu belirtilmiştir.
Lidya içkileri şarap ve bira gibi mayalı içeceklerin her ikisini de kapsamaktaydı. Lidya seramik repertuarında bulunan “lebes” ve “krater” olarak bilinen şarap ve suyu karıştırmak için kullanılan geniş kapların varlığı, Lidyalıların şarabı tıpkı Yunalılar gibi su ile damıtarak içtiklerinin bir kanıtı olarak düşünülebilir (Greenewalt,
1978:36 Not 10; Greenewalt, 2010:132).
Hitit metinlerinde adı geçen bira, Anadolu’da yaygın bir içecekti. Büyük bir olasılıkla Lidya’da başka mayalı içkiler de vardı. Sardis kazılarında bol miktarda bulunmuş olan “skyphos” gibi derin çanaklar içki servisi için uygundu. Arpa suyu, bitki çayları, süt ve ayran da diğer olası içeceklerdir.
PROF.DR.İLKNUR ÖZGEN - Bilkent Üni.
Elmalı İlçesi Hacımusalar Höyüğü Kazı başkanı
1. Greenewalt, 2010.
2. Greenewalt, 2010 sayfa:125-133
3. Greenewalt,1978: 52-54, Greenwalt,2010: 130 n.2
4. Sardis kestaneleri: Pilinius (Naturalis Historia 15.25.93) ve Dioskorides (De Materia Medica 1.106.3) tarafından belirtilmiştir .
Kaynakça:
- Cahill, N.D., “Lydian Houses, Domestic Assamblages and Household Size” In Across the Anatolian Plateau. Readings in the Archaeology of Ancient Turkey, edited by D.C. Hopkins, 173-185.
- Greenewalt, C.H. Jr., Ritual Dinners in Early Historic Sardis. University of California Publications, Classical Studies 17 (1978), Berkeley: University of California Press.
- Greenewalt, C.H. Jr., “Afiyet Olsun!” Lidyalılar ve Dünyaları.Edit. N.D. Cahill. İstanbul: YKY. 2010,125-33.
- Harvey,D. “Lydian Specialities, Croesus’ Golden baking Woman, and Dogs’ Dinners.”
- Food in Antiquity, edit. J. Wilhens, D. Harvey and M. Dobson. Exeter:University of Exeter Press. 1995, 273-285.
PLİNY THE ELDER/NATURAL HİSTORY İNGİLİZCE 6 CİLT, 4 CİLT FRANSIZCA İLE 2 CİLT ALMANCA KİTABINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ:
Prof.Dr.Crawford Greenewalt Jr. (1938-2012), Arkeolog (TIKLAYIN)
1950 - Sardis kazılarına başlar
1976-2007 Sardis Kazı başkanlığı yapmıştır.
3 BOYUTLU LİDYA TÜMÜLÜSÜ VİDEOSU = DİKKAT EDERSENİZ KIRMIZI RENK YOĞUNLUKTA.
ETRÜSK VE İSKİT KURGANLARI GİBİ.
ÇİNLİLER , KIRMIZI RENGİNİ TÜRKLERİN KULLANDIĞINI YAZMIŞTIR.
LİDYALILAR HİNT AVRUPALI KAVİM DEĞİL , TURANİDİR.
Encyclopedia of Religions Or Faiths of Man 1906, 2. bölüm
Yazar: J. G. R. Forlong
...The population of Lydia seems to have been first TURANİAN (as represented also by the "short-headed" skull in the lowest strata at TROY) and afterwards partly Semitic. Some Lydian words are NON-ARYAN and apparenty TURANİAN, others are Aryan, and the later kings worshiped the Phrygian Attys (see Atus)....TIKLAYIN
FORLONG'UN KİTABINDA ETRUSKANS MADDESİNE DE BAKIN !!!
ONLARI LYDİA HALKINDAN SAYIYOR.
ETRÜSKLER DE TURANİAN OLMUYOR MU?
BEN SÖYLEMİYORUM, YABANCI BİLİM ADAMLARI SÖYLÜYOR. HANİ ŞU RAFLARDA KADERİNE TERK EDİLMİŞ KİTAPLAR VAR YA , İŞTE ONLAR ARTIK GÜN YÜZÜNE ÇIKTI, İNTERNET SAYESİNDE DE ULAŞILMASI KOLAYLAŞTI.
TARİHİNLE GURUR DUY , EY TÜRK GENCİ
SB.
***