Translate

18 Mart 2013 Pazartesi

Şehidin isyanı işgalciye değil




İzin verirseniz, bugün bu vatanın evladı olarak üzerime düşen bir görevi yerine getirmek istiyorum. Bir ustanın kaleminden dökülen satırların beynimde yarattığı fırtınayı sizlerle paylaşmak istiyorum. 
Halit Çapın ustanın satırlarıdır sözünü ettiğim. Önceki gün bizlere öyle bir "Çanakkale" dedi ki, kalemin ne büyük silah olduğunu, her harfin nasıl da yağlı birer kurşuna dönebileceğini bir kez daha gördük. 

250 bin şehit yatıyor 


70 milyon yurttaşım gibi bugünümü borçlu olduğum geçmişimin o büyük kahramanları karşısında boynumu büken satırlar, "Çanakkale'nin okul kitaplarına sıkıştırılmış bir destan olmadığını" bir kez daha haykırıyordu.

Tarihin akışının değiştiği, kanın, barutun ve inancın toprağında, Gelibolu'da 250 bin şehit yatıyor.

250 bin şehidin düştüğü o kutsal topraklarda, 250 tanemizin boyalı ayakkabıları tozlanmıyor belki. Şu an benim de yaptığım gibi, 18 Mart dışında, yolu düşenler dışında, bir abideye dönüştüremiyoruz geçilmez toprakları.

Her yıl binlerce Anzak'ın, yine binlerce kilometre öteden gelip de atalarını yad edişini sıradan bir seyahat gibi izlemek de rahatsız etmiyor bizleri.

Sabahlara kadar içip, sınırlarımızı fazlasıyla aşan taşkınlıkları ile kirlettiklerini düşünüyoruz o toprakları. Düşünüyoruz da, o çirkinlikle kirlendiğini düşündüğümüz toprakları ziyaret edip, iki damla şükran gözyaşıyla temizlemeyi aklımıza getiremiyoruz.

Bir kez daha izin istiyorum sizden bir yurttaşınız olarak. Bugün bu köşede, yalnızca o büyük destanın adı geçsin istiyorum. Bunu gazetenin bir köşesine kurulup, büyük bir destanla ilgili küçük ukalalıklar yapan biri olarak değil, bir oğlunuz, kardeşiniz ya da abiniz olarak istiyorum. Hemen her kanalda Çanakkale'den söz edilecek bugün. İzleyebildiğiniz kadarını izlemelisiniz.

Bulduğunuz her bilgiyi, yazılan her destanı, tarih kitaplarının arasından çıkartıp hissetmelisiniz. 250 bin dedemin aziz ruhlarına birer küçük hediye belki ardından. 

Sessiz isyan... 


Onbaşı Yusuf dedemin, Antepli Hasan dedemin, Samsunlu Rıfat dedemin, İzmirli Ali dedemin, Bitlisli Mahmut dedemin isyanı kulaklarınızda çınlayacaktır.

Biliniz ki o isyan, o gün o toprakları zorlayan işgal kuvvetlerine değil. Biliniz ki o isyan, vatan evlatlarının, sadece inançlarıyla bedenlerini siper ettikleri torunlarınadır. Hangi zor, insanı ölüme bu kadar koşturabilir ki? O isyanı duymak zor tabii. Sessiz çünkü. O sessizlik, hiçbir şey düşünmeden toprağa düşecek büyüklüğü gösterenlerin alçakgönüllülüğü aslında.

***


O siperlerde yürüdünüz mü? 


"Şuheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar...

O rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar" 

Mehmet Akif'in ne dediğini anlamak için o sırtlara bakmış olmak gerekiyor. O siperlerde birkaç adım da olsa atmış olmak gerekiyor. Ben bunu yapanlardanım. Ama bir müze gezintisi gibi. Oysa daha iyi anlıyorum ki, o adımlar bir müzede değil, kendi gerçeğim üzerinde atılmış. Hayranlık ve şükran duyguları, arşı buluyor. Ama yetmez. Her adımda, bizi tanımayan, görmeyen dedelerimizin, bizler için nasıl da kolayca toprağa düştüklerini hissetmek gerekiyor. İşte o zaman diğer mısraların anlamı var: 

"Vurulmuş temiz alnından uzanmış yatıyor; 

Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor! 
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! 
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer." 

Akif, "Gökten inip ecdad öpsün" diyor da, ayağımız yerdeyken biz hakkını veremiyoruz.

Birkaç gün önce Mehmetçik Vakfı Genel Müdürü E. Tümgeneral Melih Tunca ile birlikte, 22 saniyelik "Şehitler Günü" mesajını izledim. Komutan heyecanlı ve titizdi. Gözlerindeki buğu ise kurşun gibi ağırdı. Çanakkale'deki abide geldiğinde ekrana, çatılan kaşlarıyla, o şehitlerin bir askeri olarak, yardıma atılacak gibi duruyordu. 

İnançla ve saygıyla... 

O siperlere yeniden gireceğim. Dediğim gibi, müzede değil, tarihimin gerçeğinde yürüyeceğim bu kez. Bu bir itiraftır. İlkokul sıralarından başlayarak, Milli Eğitim Bakanlığı eserlerine hapsettiğimiz bir destanı, en az bir Anzak kadar inançla ve saygıyla anacağım. Ve 250 bin dedemin kanıyla sulanan o topraklarda göreceğim her Anzak torununa, her İngiliz torununa düşman gözüyle değil, yüzüm kızararak bakacağım. Geçmişimize ve bizim için ödenen bedellere, benden daha şükran dolu oldukları için. Ben bugün her yerde "Çanakkale" den söz edeceğim. 

***


Ey vatan, gözyaşların aksın... 


"Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz" diyerek toprağa düştüler. Gözyaşlarımızı dindirmek için düştükleri toprak, gözyaşından başka hangi suyu kabullenir ki. 



Unutmayın, bugün 18 Mart. Bunları okuyabiliyorsanız, Çanakkale geçilemediği içindir. 


***


SON SÖZ 


Tarih ile efsanenin amacı birdir; geçici insanda, ebedi insanı anlatmak.



Victor Hugo




ÇANAKKALE'DE YATAN DEDEMİN İSYANIYDI O YAZI.. 18/03/2013
MURAT İDE 


(https://www.facebook.com/murat.ide?fref=ts)
2005 yılında yazmışım bu yazıyı.. TAKVİM Gazetesi'nde..
(Tabi o vakit henüz MEDYA PAYLAŞIM OPERASYONU YAPILMAMIŞTI:)


***