Translate

6 Ağustos 2012 Pazartesi

ÇANAKKALE'DE ŞEHİT OLAN 50 ÖĞRENCİ




ÇANAKKALE'NİN GENÇ ASKERLERİ

Merasime gelenler, ''Şehit, Cennet-i Âlâ'da!..'' diye bağırdı. Bu yoklama, Çanakkale Zaferi'nin ardından İstanbul Sultanisi'nde alındı. İşte o öğrenciler: 

İsmi söylenen her gencin arkasından, merasime gelenler, özellikle de aileleri 'Şehit, Cennet-i Âlâ'da!..' diye bağırdı. Bu yoklama, Çanakkale Zaferi'nin ardından İstanbul Sultanisi'nde alındı. 


Ölüm ile hayat, esaret ile hürriyet arasında kıl kadar mesafenin kaldığı bir zamanda, vatanı için hiç düşünmeden canlarını feda eden 50 İstanbul Liseli şehidin ruhlarını şâd etmek için düzenlenen bir merasimde. Çanakkale'de şehit olan tıbbiyeliler, Darü'l-Fünun öğrencileri gibi bu liseli öğrencilerin hikâyeleri de günümüze kadar kulaktan kulağa anlatıldı durdu. 



ÇANAKKALE'DE BİR YİĞİT

Fakat kimlikleri hakkında ne bir bilgiye ne de belgeye rastlanmadı. Emekli öğretmen Halide Alptekin, yalnızca hikâyeleri bilinen bu isimsiz kahramanların da bir ismi olsun ve kurgu da olsa dünya durdukça hatırlansınlar diye 'Şehadetname' isimli romanı yazdı. Bu öğrencilerle ilgili hiçbir belgenin olmayışını garip bulduğunu ve kendisinde bir merak uyandırdığını söyleyen Alptekin, öğrencilerine kol kanat geren bir öğretmen şefkati ile bu romanı kaleme aldığını söylüyor. Romanda bu elli gençle birlikte sayıları iki şehrin nüfusunu bulan kahramanların 'bu topraklar için toprağa girişinin' destanı anlatılıyor. 

Yıl 1915. Harbiye Nâzırı Enver Paşa, Beyazıt Meydanı'ndaki Harbiye Nezareti'nin bahçesinde ünlü konuşmasını yapıyor.'Vatan elden gidiyor, daha çok asker lazım!' Bahçe hınca hınç dolu. İstanbul halkı orada, İstanbul Sultanisi'nin (lisesinin) elli öğrencisi de orada...Onlar gibi Darü'l Fünun öğrencileri ve tıbbiyeliler de meydanda. Herkesin içi kan ağlamakta... Balkan faciasının da izleri taze üstelik. Meydandaki o 50 öğrenci, her vatan evladı gibi cepheye koşmak için can atmaktalar. 

Ancak bir kanun var: 1909-1914 Askerî Mükellefiyet Kanunu. Kanuna göre Sultaniye öğrencileri askere alınamaz.

Ancak durum değişir, Çanakkale'de asker ihtiyacı doğar. Gönüllü olmak koşuluyla lise öğrencileri de askere kabul edilmeye başlanır. O 50 öğrenci soluğu cephede alır. İkinci tümen ihtiyatları ile birlikte oluşturulur. Tümenin başında Yarbay Hasan Bey vardır. 

Bu gencecik yiğitler bu bıyığı yeni terlemiş gençler, gece yarısı cepheye intikal ederler. Başlarındaki Yarbay Hasan Bey üstlerine, 'Bunlar daha yeni geldiler, biraz cepheyi tanısınlar, sabah çatışmalara girsinler' der fakat dinletemez. Ne hazindir ki cepheye gittikten altı saat sonra şehit olurlar. 

General Liman Von Sanders'in yanlış savaş taktiği gençlerin erkenden ölmelerine sebep olur.





Güncel Meydan'dan alıntıdır.



***




Osmanlılarda hem diploma hem de şehitlik belgesi manasına gelen Şehadetname Çanakkale'ye giden İstanbul Erkek Lisesi talebelerinin başından geçenleri anlatıyor.Roman, 1915'te okullarını bırakarak gittikleri cephede destan yazan gençlerin destanını gözler önüne seriyor.

Romanda, sadece cephede değil cephe gerisinde yaşananlara da yer veriliyor. Tarihi romanlarda ağırlıklı olarak savaşlardan ve erkeklerin yaptığı işlerden bahsedilmesine karşın Halide Alptekin, bir kadın gözüyle savaşı sorguluyor. Kitapta Cevad Paşa ile boğazın tabyalarını geziyorsunuz, Seyyid Onbaşı ile birlikte kaldırıyorsunuz 275 kiloluk mermiyi. Kendinizi kâh Boğaz'da Nusrat Mayın Gemisi'nde buluyorsunuz, kâh Mecidiye Tabyası'nda askerlerin yanında. Kâh Anafartalar'da Mustafa Kemal'in yanında oluyorsunuz kâh İstanbul'da Gülhane Hastanesi'nde. Eyüp Sultan'da dua ediyorsunuz. Esir alınan Müstecib Onbaşı Denizaltısı'nı geziyorsunuz.






İlgili Belgesel




Nice isimsiz bağrında 
Şehit yatar otağında 
Bağ da bahçede dağında 
Çanakkale Çanakkale 
Toprağın bir gelse dile 






Hüseyin Parlakdemir







SB.