Translate

6 Haziran 2012 Çarşamba

TVERDOHLEBOF - GÖRDÜKLERİM YAŞADIKLARIM / I WİTNESSED AND LİVED THROUGH / CE QUE J’AI VU ET VÉCU MOI-MÉME (ERZURUM 1917-1918)





Bir Rus Subayının hatıralarını yayınlayan Genelkurmay Başkanlığı, Ermenilerin Türkleri ve Kürtleri nasıl katlettiklerini ortaya çıkardı.


Bu konuda şimdiye kadar çok sayıda yayın hazırlayan Genelkurmay, son olarak, Birinci Dünya Savaşı sırasında Erzurum’da görev yapmış, Rus Yarbay Tverdohleboj’un anılarını yayınladı.


Tverdohleboj’un anılarında, Ermenileri kızdıracak çok sert ifadeler dikkati çekiyor.

Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, (ATASE) Ermeni araştırmalarına ilişkin yayınlarını sürdürüyor. ATASE son olarak, Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus ordusunda görev yapan Yarbay Tverdohlebof’un  anılarını kitaplaştırdı. Ermenileri kızdıracak ifadelerin dikkat çektiği, “Gördüklerim, Yaşadıklarım, Erzurum 1917-1918” isimli kitap, Türk-Ermeni ilişkilerine 3’ncü şahısların gözünden inceliyor.

Kitapta, Yarbay Tverdohlebof’un, Rus devriminden 12 Mart 1918 tarihinde Erzurum’un Türk birlikleri tarafından alınmasına kadar geçen sürede, Ermenilerin Erzurum ve civarındaki yerleşim birimlerinde yaşayan Türklerle ilişkileri hakkındaki notlara yer veriliyor.

Rus Yarbay’ın, Ermeniler için söylediği, “Ermenilerin Türklere karşı nefretleri eskiden beri bilinmektedir. Ermeniler daima kendilerinin mazlum ve ezilen bir millet olduklarını iddia etmişlerdir. Her zaman kendilerini hiç suçları yokken sürgün edilmiş, dinleri ve kültürlerinden dolayı ağır işkencelere maruz kalmış bir millet olarak sunmayı başarmışlardır. Ermenileri oldukça yeteneksiz, asalak, açgözlü, ancak başka bir milletin sırtından geçinebilen bir millet saymak mümkündür. Sıradan Rus halkının yargısı daha basittir” ifadeleri dikkat çekiyor .

Tverdohlebof’ın anılarında dikkat çeken bazı bölümler şöyle:

“Ermenilerle aynı ortamlarda birlikte yaşamış ve ilişki kurmuş olan Ruslar, onların medeniyet seviyeleri ve yetenekleri hakkında tamamen farklı düşüncelere sahiptirler. Ermenileri oldukça yeteneksiz, asalak, açgözlü, ancak başka bir milletin sırtından geçinebilen bir millet saymak mümkündür. 

Sıradan Rus halkının yargısı daha basittir. Rus askerlerinden pek çok kez şu cümleyi işitmişimdir. ‘Ermeniler iyi insanlar, Türkler bunları biraz kesmişler, ama iyi kesememişler; topunu kesmeleri lazımmış.’ Rus askeri birliklerindeki Ermeni askerler, en aşağılık, en adi sınıftan sayılmışlardır. Bunlar, her zaman geri hizmetlerde görev yapmak için gayret göstermişler, cepheden kaçınmışlardır. Ermeni askerler arasında, savaşın başlarında yaygın şekildeki kitlesel firar ve savaştan kaçmak için çok fazla miktarda kendi kendini yaralama olayları bu düşünceyi doğrulamaya yeterlidir.

Türk birlikleri Erzurum’a girinceye kadar geçen son iki ayda gördüklerim ve duydukların Ermenilerle ilgili her türlü tahmin ve tasavvur sınırlarını fazlasıyla aşmıştır?


RUSLAR ERMENİLER’E CİNAYET İŞLETMİYORDU

Erzurum’un 1916 yılında Rus birlikleri tarafından alınmasından sonra Ermenilerin ve askeri bir birlikte bulunmayan Ermenilerin, şehre ve civarına girmelerine müsaade edilmemiştir. Düşünülerek yapılan bu düzenleme, Erzurum’un, 1’nci Kolordu Komutanı General Kalkin’in emir komutasında bulunduğu süre zarfında uygulanmıştır. İhtilalden sonra tüm engeller kalkınca, Ermeniler, Erzurum ve çevresine geniş dalgalar hâlinde saldırmışlardır.

Saldırılarla eş zamanlı olarak istilacıların şehirde ve köylerde ailelere yönelik bireysel yağmalamaları da başlamıştır. Rus birliklerinin ve Rusların varlığı, Ermenilere, cinayet işleme imkânı tanımıyordu. Katliam ve yağma, gizlice ve ihtiyatlı bir şekilde yapılıyordu. 1917 yılı ilkbaharında çoğunluğu Ermeni askerlerinden oluşan Erzurum İhtilal İcra Komitesi, halkın elindeki silahları bulup el koymak maksadıyla Erzurum’da geniş kapsamlı bir arama faaliyeti düzenlemişti. Arama faaliyetleri düzenli bir şekilde organize edilemeyince aramalar, gemi azıya almış asker yığınının halkı yağmalamasına dönüşmüştü. Ermeni askerleri muharebede zulmetmeye ve işkence yapmaya özellikle çaba sarf etmişlerdir.

Bir gün atla Erzurum’da dolaşırken, bir sokakta yaklaşık 70 yaşlarında hayli yaşlı iki ihtiyarı bir yere götürmekte olan bir asker grubuna rastladım. Askerlerin başında, elinde demir çubuk tutan Ermeni bir asker vardı. Yollar derin çukurlar ve çamurla kaplıydı. Ağırlıklı olarak Ermeni askerlerden oluşan kalabalık, bu zavallı ihtiyarları yol boyunca sokağın bir tarafından diğer tarafına çamurların içerisinde yaka paça sürüklüyordu. İhtiyarlar çamura batıyorlar, tekrar ayağa kalkıyorlar, onları tekrar sürüklüyorlar ve eziyet ediyorlardı. İhtiyarlara sahip çıkmak için, bu insanlara insanca muamele etmeleri konusunda kalabalığı ikna etmeye çalıştım. Elinde demir sopa olan asker öfkeyle üzerime yürüdü ve avaz avaz bağırmaya başladı; ‘Siz onlara arka çıkıyorsunuz öyle mi? Onlar bizi kesiyor, sizse onlara arka çıkıyorsunuz’ dedi. Kalabalık da üzerime yürümeye başladı. O sıralarda Rus askerlerinin disiplini o derece bozulmuştu ki, kendi Subaylarını döver hatta öldürür hâle gelmişlerdi. Durum kötüleşmişti.


YAĞMA VE KATLİAMLAR

Tek tük olan yağma, katliam ve soygunlar çoğalmaya başladı. Eski takvime göre Ocak ayının sonunda yani Şubat ayının başında, şehrin ileri gelen Türk sakinlerinden Hacı Bekir Efendi, geceleyin yağmacı Ermeni askerleri tarafından kendi evinde öldürüldü. Bunun üzerine Ordu Komutanı General Odişelidze1, askeri birlik komutanlarına katilin üç gün içinde bulunmasını emretti. Ordu komutanı sert ifadelerle; Ermeni askeri birlik komutanlarını askerlerin ve genel anlamda Ermenilerin rezaletlerinden dolayı kınadı. Ermeniler tarafından sivil halka uygulanan yağma ve şiddet sebebiyle gücendiğini söyledi. Yol temizleme bahanesiyle Türklerin çalıştırılmaya götürülmesine ve bu insanların pek çoğunun geri getirilmemesine duyduğu öfkeyi belirtti.

Ermeni birlik komutanları, askeri birlik temsilcileri, oldukça hassasiyet göstererek bütün halkın onurunun Ermeni ayak takımından az sayıdaki uğursuzun yaptıklarıyla ilişkilendirilemeyeceğini, bu ayak takımının Türklerden eski zorbalıklarının intikamını almaya çalıştıklarını, fakat aydın kesimin tüm gücüyle buna müsaade etmemeye gayret gösterdiğini içeren itirazlarını dile getirdiler. En sonunda kendileri de, Ermeniler arasında, başıboş Ermenilerin kanun dışı hareketleriyle kararlı ve kapsamlı mücadele yöntemlerini uygulamaya geçirme kararlarını dile getirdiler.


SİLAHSIZ SİVİLLER ÖLDÜRÜLÜYOR

Bundan bir süre sonra Ermenilerin Türklere yaptıkları Erzincan katliamına dair haberler geldi. Bu vahşetin ayrıntılarını ordu komutanım General Odişelidze’den öğrendim. Bu olay şöyle gerçekleşmiş. Katliam bir doktor ve müteahhit tarafından organize edilmiş. Yani her hâlükârda ayak takımından birisi tarafından yönetilmemiş. 

Bu katliamı düzenleyenlerin soyadlarını tam olarak hatırlayamadığımdan onların isimlerini yazamıyorum. 800’den fazla silahsız sivil öldürülmüş. Öldürülenler kendilerini korumak için karşı koyarlarken yalnızca bir Ermeni ölmüş. İnsanları koyun gibi kesmişler. Tutsak edip ölüme mahkum ettikleri insanlara kendi elleriyle büyük çukurlar açtırmışlar. Bu çukurların başına insanları gruplar hâlinde götürmüşler ve hayvan boğazlar gibi kestikten sonra çukurlara doldurmuşlar. 

Çukur başındaki bir Ermeni arsız arsız çukurdaki cesetleri sayarak ‘Burası 80 kişi mi oldu? Bir on kişi daha alır! Bir on daha kes!’ deyince, on kişi daha kesip çukura atmışlar ve üstünü toprakla kapatmışlar. Bu Ermeni müteahhit, sırf eğlence olsun diye bir binadan Türklerin teker teker çıkmalarını emretmiş. Dışarı çıkanların kafalarını keserek, böylece yaklaşık 80 kadar insanı katletmiş.




ERZURUM-TEPEKÖY - ERMENİLER TARAFINDAN TOPLU KATLİAMDA ÖLDÜRÜLEN TÜRKLER




KÜRTLERİ DE ÖLDÜRDÜLER


Erzincan’dan Erzurum’a ricat eden Ermeni sürüsü, yollarının üzerinde önlerine çıkan tüm Müslüman nüfusu katletmişlerdi. Lojistik destek hatlarından çekilen, muharebe teçhizatına dahil toplar üstü kapalı at arabalarında naklediliyordu. At arabalarını, işlerini itina ile yapan kiralık, sivil, silahsız Kürtler idare ediyorlardı. Erzurum’a yaklaştıkça Ermeni kaçaklar ve askerler mola yerlerinde bu Kürtleri öldürmeye başladılar. Bu işi her seferinde subayların avludan evlere girdikleri zamanı kollayarak gerçekleştirdiler. Subaylar gürültüleri duyup koşarak dışarı çıktıklarında, Kürtleri korumak için müdahale edince, silahlı kalabalık onların üzerine yürümüş ve onları da aynı şekilde tepelemekle tehdit etmişti. Katliamlar hayvanî bir vahşetle yapılıyordu. Örneğin Teğmen Mzivani Erzurum Garnizonu topçu subayları toplantısında, şöyle bir olaya tanık olduğunu anlatmıştı:

‘Ağır yaralı ve yerde can çekişmekte olan bir Kürd'e ,bir Ermeni askeri koşarak yaklaşmış ve ağzına bir sopa sokmaya çalışmış. Dişleri sıkılı vaziyette ölmek üzere olan adamın ağzına sopayı sokamayınca üstündeki elbiseleri çıkarmış. Ermeni, ölmekte olan adamın çıplak karnına çizmesinin demir ökçeli topuklarıyla vurmaya başlamış. Ilıca’da kaçmayı başaramayanların tamamı katledilmişti.’




ERMENİLER TARAFINDAN ÖLDÜRÜLEN TÜRK ÇOCUK VE KADINLAR


ERMENİ AYDINLARI DA DESTEK OLDU

Katliamı engelleme imkânı bütünüyle Ermeni aydınlarının elindeydi. Bu katliam yaşandıysa, bundan sadece ayak takımı sorumlu değildi. Son zamanlarda gözlemleme imkânı bulduğum kadarıyla, kitle hâlindeki sıradan Ermeniler, kendi aydınlarının, özellikle de içlerinden bazılarının emirlerine harfiyen riayet ediyorlardı. Subay kadrosunun büyük çoğunluğunun Ruslardan, asker kadrosunun tamamına yakınının Ermenilerden oluştuğu benim alayımda, onların açıkça haydutluk faaliyetlerini önlemek maksadıyla, münasebetsizlikleriyle en başından itibaren açık ve kararlı bir şekilde mücadele edecek hiçbir gerçek gücümüzün olmadığını söylemem yeterli olur herhâlde. 

Hatta katliam gecesi, alayın araçlarının tekerlerinin bulunduğu avluda sadece bir subay nöbetçiyken bile kiralık seyis Kürtlerden hiç birisi öldürülmemiştir. Maiyetimdeki subaylar bana bu şekilde rapor vermişlerdi. Kürtler orada silahsız olarak bulunuyorlardı. Onların birkaç adım ötesinde ise silahlı Ermeni askerleri vardı ve yaklaşık 40 kişiydiler. İstisnasız bütün Ermeni aydınlarının suçlu olduğunu söylemek istemiyorum ve yapamam da. Hayır. Böyle bir politika uygulamanın yanlış olduğuna, bunların alçaklık olduğuna inanan bilinçli insanlar da gördüm. Bu kişiler, kendi halkının hayvanca içgüdülerine isyan etmiş hatta karşı koymuşlardı, fakat Ermeniler arasında bu tür insanların sayısı nispeten azdı. Onlar da neredeyse hain ilan ediliyorlar ve Ermeni davasına ihanet etmiş sayılıyorlardı.


TÜRKLERİ RUSLAR KORUDU

Eğer Erzurum’da Rus subayları olmasaydı, o zaman Türk birlikleri belki de şehirde, geldiklerinde sağ kalan bir tek Türk bulamayacaklardı hükmüne vararak, Rus subaylarına da aynı şekilde davranıyorlardı. Şimdi, Ermenilerin kaçmadan önce Erzurum’da neler yaptıklarını ve ne kadar silahsız, yaşlı, kadın ve çocuk öldürdüklerini öğrenince, eski Romalı tarihçi Petroni’nin haklarında: ‘Ermeniler de insandır, fakat evlerinde dört ayakları üzerinde yürürler.’ dediği; Rus şairi Lermontov’un da bir şiirinde isabetli bir şekilde; ‘Sen kölesin, sen korkaksın, sen Ermenisin’ diyerek karakterize ettiği bu kişilerle gitmeme izin vermediği için Tanrı’ya teşekkür ediyorum.”


KORGENERAL KAPTAN: TANIKLIKLAR ÖNEMLİ

ATASE Başkanı Korgeneral Eyüp Kaptan kitabın önsözünde yazdığı yazısında, tarihî olayları gerçek yönleriyle ortaya çıkarmak, öğrenmek ve aydınlatmak için uygulanan yöntemlerden birisinin tanıkların şahitliğine başvurmak olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Doğu Cephesi’nde meydana gelen olayların birinci derecede tanıklarından birisi de Erzurum 2’nci Ermeni-Rus Kale Topçu Alay Komutanı Yarbay Tverdohlebof’tur. 1917 yılı sonlarında ve 1918 yılının ilk aylarında Erzurum ve Erzincan’daki Ermeni terörüne bizzat tanık olan Rus Yarbay Tverdohlebof’un gördüklerini ve yaşadıklarını aktardığı belgeler de tarihe tanıklık etmek üzere bu kitapta yayımlanmaktadır.

Yarbay Tverdohlebof’un ATASE Başkanlığı Arşivinde mevcut olan orijinal Rusça el yazılı belgelerin aslı ile Türkçe, İngilizce, Fransızca çevirileri bir arada kitap olarak kamuoyunun ve bilim dünyasının istifadesine sunulurken, Ermeni terörünün ulaştığı boyutlar tüm çıplaklığı ile gözler önüne serilmektedir.

Ermeni vahşetinin ulaştığı boyutlar, Türklere karşı savaşan ve Ermenilerle iş birliği içinde bulunan Rus yarbayı bile çileden çıkarmaya yetmiştir. Yarbay Tverdohlebof, tüm çabalarına rağmen Ermeni vahşetini önleyemediğini, üzüntü ile günlüğüne not düşmüştür. Şimdi soruyoruz, Ermeni soykırımından bahsedenler, bu belgelere ne diyeceksiniz.”




TVERDOHLEBOF - I WITNESSED and LIVED THROUGH 


"...Armenians’ aversion to the Turks is a renowned fact throughout the ages. Armenians have always been successful in presenting themselves as a nation subjected to heavy torture, and oppression by the uncivilized bigoted Turks.

The Russians who had close relations with the Armenians to a certain extent have developed different views on their level of civilization.

Armenians having considerably vile, surprising, and rapacious character can only live off on others. However, the Russian peasants have different judgments on them. I heard the Russian soldiers saying, “Turks have only treated them roughly, but did not kill them. They should have killed them to the last man!”

The Armenian troops among the Russian soldiers have always been regarded as the most inferior. They have always preferred working in the rear echelons rather than fighting at the fronts. The increases in the desertion of the Armenians and in their wounding themselves are all definite proofs of the idea developed.

The things I personally witnessed and heard during the two months that passed until the Turkish forces’ delivering Erzurum are beyond all the evil one would think of the Armenians.

None of the Armenians were allowed to enter neither in the city nor in its environs during the occupation of Erzurum by the Russians in 1916. During the office of the Commander of the 1st Corps General Kaltin, who was the commander of the forces in Erzurum and its environs, no military units having Armenian troops were sent to this region.

After the lifting of all the measures, following the Revolution, Armenians attacked Erzurum and its environs in waves. Synchronous to those attacks, the houses in Erzurum and in the villages were pillaged and people were killed. The presence of the Russian units and Russians were keeping the Armenians from committing massacres. They were conducting massacres and pillaging in secret and cautiously..."

"...Lieutenant Colonel Gryaznof, who went to Ilıca three weeks after the massacres, on his return on February 26 told me about a scene he saw there: “the corpses are lying along the village roads in the open air. All the Armenians going in the front were spitting on the corpses and cursing at them. A mosque yard about 12-15 square sagenes [an area roughly equal to 55-70 square meters] was covered with the corpses of the senior Turkish citizens as well as of men, women, and children that formed a pile reaching 1.5 meters in height. The traces of vile assaults were observed on the women’s corpses. Rifle cartridges were pushed into the genital organs of most of the women...”





3 DİLDE / İN 3 LANGUAGE



Türk askerleri ölen Türklerin başında beklerken



FOTOĞRAFLARIN ORJİNALLERİ TC.GENELKURMAY BAŞKANLIĞI ARŞİVİNDEDİR.



SB.

***