TÜRKLERİN GÖÇ YOLU |
Roma Büyükelçiliğine Elçi-Müsteşar tayin edilince, fırsatların en büyüğüne kavuştuğumu düşünerek, vaktiyle Etrüsklerin yaşadığı bu memleketin dilini, yani İtalyancayı öğrenmeye, öğrenir öğrenmez de, Etrüsklerin menşei hakkındaki Italyan kaynaklarını inceleme koyuldum.
Ayrıca, Etrüsklerle ilgili Enstitü ve Müzelerde ve Etrüsk mezarlarında tetkiktebulunduğum gibi, her tatilde bir Etrüsk şehrini gezmeği prensip edindim. Böylece Etrüsk Araştırmalarının merkezi olan Floransa’dan başka, Tarquinia, Orvieto, Chiusi, Bolsena,Viterbo, Perugia, Alatri, Capua şehirlerindeki Etrüsk medeniyetinin kalıntılarını yakındanincelemek imkânını buldum.
Araştırmalarım ilerledikçe, tarihin her devrinde Anavatanlarından çıkarak, yenivatanlar bulmak için mesafeleri hiçe saymış olan eski Türklerle Etrüskler arasındaki benzerlik dikkatimi çekti ve Etrüsklerin Türk olduklarına dair kanaatim her gün bir az daha kuvvetlendi. Bu kanaat bende yer ettikçe ve kendime göre mühim saydığım ipuçları elime geçtikçe, bunları Batı ilim dünyasına tanıtmanın bir ilmî ve millî vazife olduğunu düşündüm. Bu düşüncenin etkisi ile Fransızca olarak bir kitap yazmağa başladım.
Tabiîdir ki, bu kitabın tamamlanması zaman isteyecek, yayınlanması da belki ancak beş on sene sonra mümkün olabilecekti. Halbuki, Etrüsklerin Türklüğü ve bunu isbad eden deliller bana o derece aşikâr görünüyordu ki, bu ilmî gerçeği bir başkası benden evvel davranıp açıklar korkusu ile,delillerimden bazılarını bir an evvel ortaya koymak ihtiyacını duydum. Ve işte, bu şartlar altında, 1970 de, Roma Arkeoloji Enstitüsünde bir konferans verdim.
Konferans metnini bir sene sonra “Les Etrusques étaient-ils des Turcs?” adı ile aynen bastırdım. Bu defa, metnin Türkçeye tercümesini burada sunmaktayım.
Etrüsklerin Türk oldukları hakkındaki tez yeni değildir. Fakat benim bu tez lehindeki bütün delillerim yenidir. Bunlar tamamen şahsî buluşum eseri olup, araştırma, karşılaştırma,düşünme ve inceleme sonucudur. Şunu da belirtmeliyim ki, okuyucunun bu kitapta bulacağı deliller Fransızca olarak yazmakta olduğum geniş çaptaki eserimden ortaya koyacağım delillerin belki onda biridir. Bu küçük kitabın gerek kapağında, gerek içinde, Türk yerine Proto-Türk tabirini kullanmanın belki daha ilmî olabileceğini kabul ediyorum.
Fakat Türk ulusu zaman ve mekân içinde o kadar az değişen, ezelî ve ebedî bir ulustur ki, onun en eski atalarına bile sadece Türk demeği tercih ettim. Hemen bundan otuz kırk sene evvel tarih-öncesi sayılan bazı devirler bugün tarihin sınırları içine girmiştir. Aynı şekilde, meselâ, Proto-Hitit adı verilen kavimler bugün belirli isimler alarak, tarihte kendilerine has mevkii işgal etmişlerdir.
Batılı bilginler Yunanistan’da, Ege denizinde ve Batı Anadolu’da yaşamış en eski kavimlere evvelce “Pré-héllénique” deyip geçmişken, şimdi her birine ayrı birer ad ve hüviyet aramak mecburiyetini hissetmektedirler.Yani, tarihte “proto”lar, “pré”ler yavaş yavaş yok olmaktadır.
Etrüsklere dair Roma’da yaptığım konferansı bastırırken, Fransız okuyucularına hitapeden bir önsöz yazmıştım. Bunun bir kısmını Türkçeye çevirerek aşağıya alıyorum:
“…Biliyorum, kanaat ve imanlarının temelini yıktığım bazı Etrüskologların şiddetli hücumlarına hedef olacağım. Veyahut karşımda sadece bir sükût duvarı örülecektir.Şunu biliyorum ki, Etrüsklerin Çinli veya Moğol olduklarını iddia etmiş olsa idim, Batı ilim âleminde daha az mukavemetle karşılaşabilirdim.
Bunun sebebi şudur:
Bir çok ahval, Haçlı seferlerinin hâtırası, Osmanlı Fütuhatı, yüzyıllardan beri fanatik hıristiyan çevrelerinin yaptığı menfi propaganda ve saire Türk milletini Batıda sevimsiz bir millet haline getirmiştir.
Bununla beraber, bu dünyada, er geç hakikatin kendini kabul ettirdiğine inanıyorum.Günün birinde, Orta Asya’daki kazıların neticeleri ırkçı peşin hükümlerin ve politik mülâhazaların tesirinde olmayan bilginler tarafından, daha objektif ve daha tarafsız bir şekilde incelenir, bilginler arasında Orta Asya’nın sanatı ile Etrüsklerin sanatı arasındaki şaşılacak benzerliğin farkına varılır ve Etrüsk dilinin tetkikini Romanist veya Germanist bilginler değil, Türkologlar ele alırsa, o zaman ister istemez, Roma Arkeoloji Enstitüsü’ndeki konferansımda ileri sürdüğüm ve bu küçük eserle geniş okuyucu kitlesine tanıtmaya çalışacağım teori kabul edilecektir…”.
Bu Önsöze son verirken, şunu da söyleyeyim ki, benim bugün için, Üniversitenin içinde ve dışında bir ilmî görevim olmadığını sebep göstererek, bu kitabın ciddiye alınamayacağını iddia etmek isteyenler olabilecektir. Fakat hakikî âlimlerin, yani ilmî gerçeğe âşık olanların, şahsımı bir tarafa bırakıp, sadece esere ve eserin ilmî olup olmadığına bakacaklarından eminim.
DİPNOTLARDAN:
Bugün pek çok Etrüskoloji bilgini Etrüsklerin Lydia’dan, yani Anadolu’dan geldiğini kabul etmektedir. Wladimir Georgiev ise, (“Die Träger der Kreitsch-Mykenischen Kultur”, Sofia, 1937), (Etrüsklerin Hitit olduğunu iddia etmeden önce) onların Truva’lı olduklarını ileri sürmüştü. Bize göre, bu iki görüş arasında çelişki yoktur. Etrüskler Pelasg, Lydialı, Truvalı gibi çeşitli isimler altında Ege denizinin Doğu ve Batı sahillerinde oturmuşlardır.
GİRİŞ
I – Etrüsklerin tarihî önemi
II – Đtalya’da Etrüsk hâkimiyeti
III – Etrüsklerin günlük hayatı
IV – Etrüsklerin Romalılar tarafından yok edilişi
V – Etrüsk medeniyetinin yeniden ortaya çıkışı
TEZ VE DELiLLER
I – Etrüsk muamması
II – Eski Yunan tarihçileri
III – Pelasglar kimdi?
IV – Lisanî deliller
VI – Dinî deliller
VII– Arkeolojik deliller
ETRÜSKLER TÜRK MÜYDÜ ? Kitabını okuyabilir veya indirebilirsiniz.
****
"TÜRKLERİN İLK ATALARI" ETRÜSKLER VE PELASGLAR
İLE ADİLE AYDA'NIN E KİTABI
1971 de, adı soru şeklinde olan "Les Etrusques étaient -ils des Turcs? " (Etrüskder Türk mü idiler? ) diye fransızca bir küçük kitap yaylamıştım. Artık bugün, 16 yıl sürmüş çetin araştrmalardan sonra,
bu kitaba "Etrüskler Türk idiler" adını koymak, suretiyle, kendi sorumu cevaplandırabileceğim kanatindeyim.
Elbette ki , "Etrüskler Proto -Türk idiler" demiş olsa idim, daha ilmî bir deyim kullanmış olurdum. Fakat gerek Türk ırkı, qerelc Türk dili zaman içinde öyle bir süreklilik göstermişlerdir ki, sadece Yüzyıllara degil, Binyıllara meydan okumuşlardır.
Etrüsklerin Türkiye Türklerinin doğrudan doğruya ataları olduklarını söylememiz şüphesiz mümkün değildir .
Bununla beraber, Etrüsklerle bizim müşterek atalara sahip olduğumuz da muhakkaktır .
Bcşiği Orta Asya olan bu müşterek atalara ben bu kitapta "Eski Türkler" adını verdim . Belirteyim ki, söz konusu. Eski 'I'ürkler çok çok eski T'ürklerdir. Onların dili Alman türkologlarının ' lalttürkisch' diye adlandırdıkları dilin şeklini henüz almamıştı.
Şunu da söyleyim ki , Anglo-sakson türkologların kullandığı , ne idüğü belirsiz "Turkic" kelimesini ben doğrudan doğruya yok farzediyorum.
Etrüskler üzerindeki incelemelerimin daha başında Fransız etrüskoloğu Raymond Bloch'un bir görüşü beni çok etkiledi. Herkesin arkeolojiye ve arkeologlara taptığı bir sırada, bu bilgin aşağıdaki isabetli sözleri söylemek cesaretini gösteriyordu :
"...karışık nitelikteki tarihi problemlerle karşılaştığımız zaman, arkeolojinin sağladığı bilgileri yorumlamak ancak lengüstik gibi, dinler tarihi gibi bilimlerin yardımı ile mümkün olmaktadır. Şu veya bu kavmin özelliklerini ve başka kavimler ile ilişkilerini belirtmek için din ve dil alanındaki bilgiler birinci derecede önemlidir." (L'ancienne civilisasion des Etrusques" İngilizceye çevirisi s.71)
Etrüsklerle Eski Türkler arasında yaptığım karşılaştırmalı incelemeler sırasında, yukarıdaki satırlar bana kılavuzluk etti. İncelemelerimin sonucu olarak meydana gelen bu kitap iki bölüme ayrılmıştır. Din ile ilgili bölüm, Dil ile ilgili bölüm
Kitaba bir de sanat ile ilgili üçüncü bölüm eklemek, hayvan üslübunda olan Etrüsk sanatı ile aynı üslüptaki Orta Asya, özell,kle İskit sanatı arasındaki çarpıcı benzerliği ortaya koymak büyük isteğimdi. Bunu yaparsam kitabımın yayınlanmasının gecikebileceği düşüncesi beni bu isteğimi yerine getirmekten alıkoydu.
Onun için ,bu Önsözün ilk satırlarında söz konusu edilen küçük kitabın 1974 de yayınlanmış Türkçeye çevirisinin sonundaki resimleri bu kitaba da , kısa açıklamalarla almış bulunuyorum. Bununla beraber, konu ile ilgilenenlere şu iki eseri tavsiye etmek isterim:
Raymond Bloch'un
*Etrüsk sanatı için L'Art des Etrusques, adlı eserini (İl Parnasso, Milano 1965)
*Türk sanatı için de Gründ Kitabevi tarafından yayınlanmış bulunan Le Tresor des Scythes (Paris 1969) adlı eseri.
ETRÜSKLERİN TÜRK SOYUNDAN OLDUKLARINA DAİR GÖRÜŞ YENİ DEĞİLDİR. YANİ BU GÖRÜŞÜ İLK DEFA ORTAYA ATAN ASLA BEN DEĞİLİMDİR. TARİJH VE TARİHİ ARAŞTIMALARA MERAKI BULUNDUĞU HERKESÇE BİLİNEN CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU ATATÜRK ETRÜSKLERİN TÜRK SOYUNDAN OLDUKLARI GÖRÜŞÜNDE İDİ.
Fakat bu görüş, yani bu teori çok daha eski dönemlere dayanır.
SÖZ KONUSU TEORİ 19.YYDA BATILI BİLGİNLER TARAFINDAN ORTAYA ATILMIŞTIR. ŞURASI GARİPTİR Kİ, DÜNYANIN ETRÜSKOLOJİ UZMANLARI BU BİLGİNLERİN ADLARINI DA , ESERLERİNİ DE ANMAMAK İÇİN BÜYÜK ÖZEN GÖSTERİRLER.
ETRÜSKLERİN TÜRK SOYUNDAN OLDUKLARINA İNANAN BATILI TARİHÇİLER BİR TANE İKİ TANE DE DEĞİLDİR.
BEN BURADA BİR İNGİLİZ, BİR FRANSIZ, BİR DE BİR AVUSTURYALIYI ZİKRETMEKLE YETİNECEĞİM.
"ETRUSCAN RESEARCHES" ADLI ESERİN YAZARI ISAAC TAYLOR
"LA LANGUE ETRUSQUE" UN YAZARI BARON CARRA DE VAUX
"DİE HERKUNFT DER ETRÜSKLER" İN YAZARI WİLHELM BRANDENSTEİN
...
Şimdiden söyleyebilirim ki, Etrüsklerin İtalyaya göç dalgalarından biri Ege kıyılarından ve Ege adalrından gelmiştir. Çünkü Orta Asyalı olan göçebe Proto-Türkler, İtalyaya gelmeden önce bir kaç nesil boyunca Pelasg,Turhan veya Turhan-Pelasg adlarıyle oralarda yaşamışlardır. (Pauly ve Wissowa Ansiklopedisine bakılsın)
Dışişleri görevlisi olarak İtalya'da geçirdiğim 4 yıl içinde Etrüsklerle ilgili olarak görülecek ne varsa gördüm, gezilecek neresi varsa gezdim. Ankara ve İstanbul kütüphaneleri ve kitapçıları Etrüskoloji gibi konular bakımından fakirdir. Roma kentinin zengin kütüphanlerinde çalıştığım sıralarda, bol bol not almışım.
Şimdiye kadar apayrı iki dünya olan Etrüskoloji ile Türkoloji bilimlerini bu eser, konusu icabı, yakınlaştırmakta, birleştirmektedir.
Çünkü şurası bir gerçektir ki, türkologlar genellikle etrüskoloji ile ilgilenmezler, etrüskologlar da istisnalar bir tarafa bırakılırsa, dünyada türkoloji diye bir bilim bulunduğunu bilmezler.
BATILILAR ETRÜSKLERE BÜYÜK DEĞER VERİYORLAR...
BATILILAR TÜRKLERE HİÇ DEĞER VERMİYORLAR...
AH, ETRÜSKLERİN TÜRK OLDUKLARI İSBAT EDİLEBİLSE.!
ADİLE AYDA
Ekim 1984
TÜRKLERİN İLK ATALARI . Kitabını okuyabilir veya indirebilirsiniz.
ADİLE AYDA:
1912 yılında Sankt Petersburg'ta dünyaya geldi. Babası, dönemin Duma üyesi Sadretdin Nizametdinoviç Maksudov (sonraki adı Sadri Maksudi Arsal), annesi Orenburglu altın madenci Rami ailesinden Kamile Rami (Arsal) idi.
İlk öğrenimini Berlin ve Paris'te, lise öğrenimini İstanbul'daki Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde yaptı. 1932’de Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.
1932’de Dışişleri Bakanlığı giriş sınavını kazandı ve Türkiye’nin ilk kadın diplomatı oldu. İsmet Paşa tarafından, kadın diplomatların dış ülkelere tayin edilemeyecekleri hakkında bir yönetmelik çıkarılması üzerine, 1934’te Dışişleri’nden istifa etti. Ankara Devlet Konservatuarı’nda, Maarif Cemiyeti Koleji’nde ve Ankara Kız Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği yaptı.
1941’de Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olduktan sonra, aynı yıl, Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde asistan ve 1943’te doçent oldu. Evliliği nedeniyle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne tayin oldu. 1957 yılında fakültedeki görevinden istifa etti ve kadın diplomatlar için "Dış ülkelere tayin edilemezler" kaydını kaldırmış olan Dışişleri’ne döndü.
1958’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na delege, 1959’da Lahey ve 1961’de Belgrad Büyükelçilikleri müsteşarı, 1963’te Kültür İşleri Genel Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Genel müdür vekilliği yaptığı 1966 yılında, İtalya devletinden Liyakat Nişanı aldı ve 1967’de, elçi olarak Roma'ya tayin edildi.
Türkiye Cumhuriyeti Roma Büyükelçiliği'nde elçi-müsteşar göreviyle bulunduğu yıllarda Etrüskler konusunda araştırma yapan Ayda, Fransızca ve Türkçe olarak yazdığı eserlerde Etrüsklerin proto-Türk olduğu görüşünü işledi.
1976’da, Cumhuriyet Senatosu’na Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından Kontenjan senatörü seçildi. 1980’e kadar bu görevi sürdürdü.
Reşid Mazhar Ayda ile olan evliliğinden iki kız çocuğu sahibi olan Adila Ayda, 5 Ekim 1992’de hayatını kaybetti.
Adile Ayda'nın eserleri:
•"L’Influence de Victor Hugo sur Mallarmé." Dialogues. İstanbul, 1953.
•Le Drame Intérieur de Mallarmé ou l'Origine des Symboles Mallarméens. İstanbul: La Turquie Moderne, 1955.
•Un Diplomate Turc Auprès du Roi-Soleil. İstanbul, 1956.
•"Molière et l’Envoyé de la Sublime Porte." Les Divertissements de Cour au XVIIe Siècle. Actes du VIIIe Congrès de l'Association Internationale des Études Françaises, Paris, 3-5 septembre 1956 in Cahiers de l’Association Internationale des Études Françaises, 9 (juin 1957). 103-116.
•Yahya Kemal. Kendi Ağzından Fikirleri ve Sanat Görüşleri. Ankara: Ajanstürk Yayınları, 1962.
•Les Étrusques Étaient-ils des Turcs? Paris: 1971.
•Etrüskler Türk mü idiler? Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1974.
•Yahya Kemal’in Fikir ve Şiir Dünyası. Ankara: Hisar Yayınları, 1979.
•Böyle İdiler Yaşarken. Ankara: 1984.
•Les Étrusques Étaient des Turcs. Preuves. Ankara: 1985.
•Atsız’dan Adile Ayda’ya Mektuplar (derleme). Ankara: 1988.
•Türklerin İlk Ataları. Ankara: 1987.
•Sadri Maksudi Arsal. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları Türk Büyükleri Serisi, 1991.
•Etrüskler (Tursakalar) Türk idiler. İlmî Deliller. Ankara: 1992.
•Садри Максуди Арсал. Перевод (Çeviren) В.Б. Феоновой. Москва: 1996.
•Bir Demet Edebiyat. Makaleler. Halil İnalcık’ın önsözü ile. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1998.
"BATILILARIN"
ZÜPPE BURUNLARI DÜŞECEK...
KİBİR BALONLARI SÖNECEK...
ÇOK ÜZÜLDÜM ŞİMDİ !!!
;)
Etruscan and Paleolithic Continuity Theory:
Linguistic study of Etruscan as Uralic substrate with Türkic overlay : ile ilgili bir adres
SB.