Translate

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Heykeltraşların Kenti : PERGE






Türkiye'nin klasik arkeoloji alanında en köklü kazıları olan Perge kazıları 65 yılı geride bıraktı. Heykelleriyle dünya çapında ünlü olan Perge'yi kazı başkanı Prof.Dr. Halık Abbasoğlu ile konuştuk.


dergi: Perge kazıları ne zaman başladı ?

* Hocamız Ord.Prof.Dr.Arif Müfid Mansel, Perge'ye ilk kez 1943 yılında gider. Türk Tarih Kurumu'na bir rapor yazar ve Perge'de çalışma yapılması gerektiğini belirtir.

Türk Tarih Kurumu da bunu kabul eder. Prof.Mansel Perge'de ilk kazmayı 1946 yılında vurdu ve bu bölgede çok önemli çalışmalara imza attı.

Türk üniversiteleri içinde ilk arkeoloji araştırma merkezi olarak 1954 yılında Antalya Bölgesi Arkeoloji Araştırmaları İstasyonu kuruldu. O zamanlar adı istasyondu.

Sonradan, bu araştırma istasyonu Antalya Bölgesi Arkeoloji Araşatırmaları Merkezi adını alarak bir enstitü gibi çalıştı. 1975 yılında hocamız vefat etti.

Bunun üzerine Prof.Dr.Jale İnan başkanlığı devraldı ve 1987'ye kadar bu görevi sürdürdü. 1988'den itibaren kazı başkanlığı görevini ben yürütüyorum. Bu kazının 3.başkanı olarak Perge'de çalışmaktan büyük onur duyuyorum.

2011'de 51.kazı sezonu gerçekleştirildi. Bu, Türkiye'de bir üniversitenin klasik arkeoloji alanında yaptığı en uzun soluklu Türk kazısıdır. "65 yılda 50 kazı sezonu" konusuyla iki sempozyum ve sergi düzenledik. Büyük bir ilgi gördü ve davet üzerine ABD'ye götürüp 5 kentte açtık.



dergi: Perge Kazılarının önemi nedir?

* Tarihçilerin bildirdiklerine göre Yunanistan2ın çeşitli kentlerinden gelen Troya Savaşı'nın galip komutanları, buraya yerleşir. Bu nedenle buraya "Tüm Kabileler Ülkesi" anlamına gelen Pamphylia adı verilir.

Bu bölgede bağımsız şehir devletleri kurulur. Bunlardan birisi Perge, diğerleri Side, Sillyın ve Aspendos'tur.

Kısa süre öncesine kadar Perge'nin MÖ.1200'lerde kurulduğu kabul ediliyordu. Çünkü Helenistik Dönem'de burada bir kentleşme olduğunu biliyoruz ve buna birinci parlak dönem diyoruz. İkinci parlak dönem MS.1.-2. yüzyıllarda yaşanan Roma Dönemi.

Roma İmparatorluk Döneminde artık Akdeniz bir Roma gölü haline geliyor, hiç savaş olmuyor ve bayındırlık faaliyetleri artıyor. Perge ve Pergeliler zenginleşiyor ve kentte çok görkemli yapılar inşa ediyorlar. MS.3.yüzyılda tekrar bir parlak dönem yaşıyorlar.

Benim kazı başkanı oalrak görev yapmaya başladığım yıllarda çok önemli bir belge elde edildi. Anadolu'nun ortasında Hititler'in başkenti Boğazköy (Hattuşaş)'de bronz bir tablet bulundu.

Bu bronz tablet, kabaca Konya bölgesi ve civarını kapsayan Tarhuntassa Ülkesi Kralı Kurunta ile Hitit Kralı 4. Tuthaliya arasında yapılan bir sınır anlaşmasını belgelemektedir.

Buna göre Tarhuntassa Ülkesi'nin batı sınır, Kastaraya nehri üzerindeki Parha kentidir.

Dil bilimciler Kastaraya'yı antik Kestros, bugünkü Aksu; Parha'yı da Perge olarak açıkladılar. Bu belge MÖ.14.yüzyıla tarihlenmektedir. Kentin kuruluşuyla ilgili bizim bilgilerimiz ise MÖ.12 yüzyıla dayanıyordu.

Böylece MÖ.12yy dan iki yüzyıl önce bu bölgede Parha diye bir kentin varlığı söz konusuydu. Biz bunu araştırdık ve ummadığımız kadar önemli bir sonuca ulaştık.

Ulaştığımız sonuçlar MÖ.4225'e kadar gitti.

Perge Akropolisi'nde Kalkolitik Çağ, Tunç Çağı ve Demir Çağı'na ait yerleşimin var olduğunu kanıtladı. Dolayısıyla Perge'nin önemi şu :

Antalya (Pamphylia) düzlüğünde yerleşimin MÖ.5 bin yıl sonunda da olduğunu keşfettik. Troya Savaşı'nın galip komutanları buraya gelmeden önce, burada yaşayanlar vardı. 

Zaten Perge'nin , Side'nin ve Aspendos'un adı Eski Yunanca Değil !

Bölgede daha önce yaşamış yerli halkın dilinde isimler bunlar. Böylece bu arkeolojik olarak da kanıtlanmış oldu.

Perge'nin ikinci önemi , buranın bir heykeltıraş atölyesi olmasıdır. Bugünkü Antalya Müzesi'ne giderseniz eserlerin çoğunluğunun Perge buluntusu olduğunu görürsünüz. 

Bu heykel ve lahitler nitelikli işçiliğiyle dünya çapında üne sahiptir. Lahitlerin bir kısmı Atina, bir kısmı Afyon, bir kısmı da Marmara Adası mermerinden yapılmıştır. Bunun yanında yerel kireç taşından yapılan lahitler de var. Bu husus, o dönemde bir ticaretin varlığını göstermektedir. Bu ticaret, Aksu Nehri'ndeki kentin nehir limanı vasıtasıyla gerçekleşiyordu.


dergi : Perge buluntuları arasında ilk aklınıza gelen eser hangisi?

* Kent, olağanüstü mimariyle donatılmış, gelişmiş bir şehircilik örneği göstermektedir. Kentin surları dışında 9 bin kişilik tiyatro ve stadyonu var. Tiyatronun shne binası 3 tane frizle süslenmiştir.

En alttaki frizde Dionysos'un doğumu ve yaşamı anlatılamaktadır. Diğer iki frizde Gigantlar'la ve Kentauroslar'la mücadele sahneleri yer alır. Bunlardan Dionysos frizi yerinde ve hala orjinal şekilde korunmaktadır. 

Kentin iki tane hamamı, bir tane pazar yeri (macellum) mevcut. Kenti kuzey-güney ve doğu-batı doğrultusunda kateden iki anıtsal sütunlu bir caddesi var. Dört tane anıtsal çeşmesi mevcut. Bu anıtsal çeşmeler imparatorların adına inşa edilmiş. Bir tanesi İmparator Hadrianus, diğer ikisi Septimius Severus adına yaptırılmış.

Bunların dışında Perge'nin en önemli özelliklerinden bir diğeri de MS.2.yy başında kentin idarecisinin kadın olması. Adı Plancia Magna.

Bu kadın, hem kentin idarecisi hem de Tanrıça Artemis'in baş rahibesi , aynı zamanda imparator kültü baş rahibesi. Biliyorsunuz; Anadolu'da kadın çok önemlidir. Esasında Anadolu anaerkil bir toplumdur. Neolitik Dönem'den beri iri göğüslü ve iri kalçalı ana tanrıça heykelleri, doğurganlığı ve bereketi simgeler. Sonra bu Kybele'ye dönüşmüştür. Perge'de MS.2.yy başında bir kadın yönetici olması Anadolu için çok önemlidir.






dergi : Bu yıl ne tür çalışmalar yaptınız ?

* Bu yıl onarıma ve korumaya yönelik çalışmallar yaptık. Sütunlu caddenin batıya doğru uzanan tarafından kazılar devam ediyor. Kültür Bilinci Geliştirme Vakfı'yla beraber "Bir Sütun da Sen Dik" kampanyası başlattık. 2500 TL bağışlayan kişi adına bir sütunu ayağa kaldırıyoruz ve altına da "Bu sütun şu kişinin katkılarıyla ayağa kaldırılmıştır" yazan bir plaket koyuyoruz. Bu adet antik çağda da vardı. Kentin zenginleri , ileri gelenleri kente bağışta bulunur, kent de onun ismini yazıtlı mermer kaideler üzerinde yükselen heykellerle ölümsüzleştirirdi. Bugüne kadar yaklaşık 90 sütunu bu şekilde devletten hiç yardım almadan, bağışlarla ayağa kaldırdık.

Örneğin geçen yıl bir kişi evlilik hediyesi olarak eşine bir sütun hediye etti.



Kazı Başkanı Prof.Dr.Haluk Abbasoğlu ile söyleşi 
Murat Kale'nin yazısı
İstanbul Üniversitesi Bilim,Kültür ve Sanat Dergisi



....



KİTAP:


Kentin Kızı Plankia Magna - Dr.İsmail Kaygusuz
Alev Yayınları


Kentin Kızı Plankia Magna günümüzde Londra’da yaşayan, tiyatro oyunlarından tutun da araştırma kitaplarına kadar bir çok eseri bulunan, Yazıt bilim doktora ünvanına sahip İsmail Kaygusuz’un Grekçe ve Latince yazıtların çözümlenmesi aracılığıyla imparatorluk olayları ve kentsel tarihi gerçeklere sadık kalarak kaleme aldığı romanıdır.

Anlayacağınız bu kitap bir roman olabilir; ama, kurgu değil tarihsel gerçekliliklerdir. Romanda okuyacağınız, Perge’de (Antalya) kent yöneticisi olan Plankia Magna 2. yüzyıl’da yaşamış gerçek bir karakterdir. O dönemde Anadolu insanının günlük yaşamını, inançlarını, sanat ve felsefesini, siyaset ve ahlak anlayışını yazıtlardan alınan bilgilerle okuyucuya aktaran bu roman Perge’yi, o dönemin Anadolu insanını ve yaşam biçimini anlatan emsalsiz bir eser.

Zira Kaygusuz Perge klasik arkeoloji kazılarında yedi yıl görev yapmış ( 1977-1985 yılları arasında Perge kazılarına epigraf olarak katılmış) ve bu romanı aslında bir roman değil arkeoloji kazısı esnasında hazırladığı; ama, kazı başkanı Profesör’ün yayınlamasına izin vermediği kapsamlı bir inceleme. Bundan yıllar sonra yazar bu incelemenin romanlaştırılarak okuyucuya ulaştırılabileceğini düşünerek Plankia Magna’yı yayınlamış. Kitabın sonunda araştırmayı da eklenmiş. Böylece tarihsel gerçekliliği de rahatça görebiliyorsunuz. Gerçek Perge’yi, o dönemin Anadolu kentini, insanını tanımak isteyenlere Perge fotoğralarıyla. (alıntıdır)


İsmail Kaygusuz'dan başka bir hikaye için tıklayın:




İyi okumalar,
SB.
.....