Translate

18 Temmuz 2012 Çarşamba

SU SAVAŞLARI ; HESLER ; BÖLÜNME ; AÇLIK







“Artık HES’lere ve yaşama zarar veren her şeye daha yüksek bir SES VER’menin zamanı geldi.”
















Kusursuz Enerji (!) Planı kitabının mücadeledeki yeri Çoruh  Vadisi boyunca yapılan hidro elektrik santralleri ve barajlar konusunda herkes kendince fikir yürütüyor.

Kimine göre: Memleketin enerjiye ihtiyacı var. Bu barajlar yapılmalıdır. Hatta Çoruh’un gerdanlıklarıdır. Çok yakıştırmakla birlikte gurur duyanlar vardır.

Buna karşın Çoruh Enerji Planının bir ihanet projesi olduğunu, barajların bu şekilde yapılan barajların hayata, suya geleceğe, memlekete vurulan kelepçe olduğunu iddia eder.

Çoruh Nehri’nde ardışık olarak özellikle(!) yüksek bir şekilde yapılan barajların vadideki tüm tarım, yerleşim ve yaşam alanlarının  yok edilmesine hizmet ettiğini, on binlerce kişinin göç ettirildiğini söylerken kanıtlarını da ortaya koyuyor.


Evet Yurttaş Mazlum Çoruh 6 yıldır bunları söylüyor ve Yazıyor:
"ÇORUH ENERJİ PLANI, enerji üretmek amacıyla yapılmış olamaz!.."








ÇORUH HES İNŞAATI



İstanbul’umuzun sorunlarının en önemli kaynağı “göç alma” olgusudur. Barajın sular altına alacağı Yusufeli ilçe merkezi ve çevresinden şehrimize önemli göçün gerçekleşeceği kesindi. Bu göçü önleme veya azaltma çarelerinin başında, yeni ilçe merkezinin yerinin belirlenmesi ve bir an önce yapılması olduğuna inandım. Yeni yerin belirlenmesine ve bir an önce yapılmasına katkıda bulunmak amacıyla 15 Nisan 2005 tarihinde ilçem Yusufeli’ne gittim. Konuyla ilgim böyle başladı.

Hükümetimizin onayladığı ve kanunlaştırdığı ilçe merkezinin yeni yerini haritaya ilk işaretleyen mühendisim. Bu çalışmalarım sırasında duyduklarım ve karşılaştıklarım, beni Yusufeli barajlı santralini yakından tanımaya zorladı. Bu yapıyı tanıdığımda; asla yapılmaması gerektiğini gördüm ve buna inandım; inanıyorum. Böyle bir tesisin enerji üretmek maksadıyla yapılamayacağı açıktı.


Deriner barajı santralinin de Yusufeli’nin yarısı kadar kötü olduğunu , Borçka ve Muratlı barajlı santralleri da Deriner’den daha az kötü durumunda olduğunu gördüm. Hepsinin durumu ürkütücüydü. Bu barajlı santraller hakkında öğrendiklerim ve hesapladıklarım, beni Çoruh Enerji Planının tümünü incelemeye yöneltti.








Amacım, belgelere ve DSİ verilerinden doğan sonuçları, sorumlulara ve ilgilenenlere sunmak; bunun neticesi, içine düştüğüm dehşeti, başta sorumlular ve yetkililer olmak üzere ülkemin bütün aydınlarıyla paylaşmak ve sonuç almaktır.

1- Çevre, kültür ve diğer kayıplar hariç bu planın maliyeti, 55-60 milyar dolara ulaşacak, çok muhtemeldir ki geçecektir; halbuki, hidroelektrik sistemlerle aynı miktarda enerji üretmek için yapılması gereken yatırım tutarı 3,5- 4 milyar doları geçmez; geçerse kimse bu işe teşebbüs etmez.

2- Bu planın ürettiği yıllık enerjinin bedeli, yani brüt geliri, 600- 700 milyon USD; yatırımın sadece yıllık faizi ise 6,5-7 milyar USD’dir. Alternatiflerinde yatırımın yıllık faizi 350-400 milyon USD’dir; daha fazla olması halinde yatırım yapılamaz.

3- Plan, elektriğe en erken 8.yılda kavuşturmuştur; tüm uygulama 60 yıla yakın sürecektir. Aynı miktarda elektriği üretmek için seçilebilir ‘alternatif’ hidroelektrik sistemler elektriğe 7-8 ay sonra kavuşturmaktadır.Çoruh havzası için bütün uygulama ise en çok 5-6 yıl sürecektir.

4- Bu planın üreteceği elektriğin KWh’tı, kayıplar hariç, en az 60 cent’e mal olmaktadır; alternatiflerinde ise bu değer 4-6 cent arasındadır. Daha fazla olması halinde kimse bu işe girişmez.

5- Plan, havzadan 50-55 bin kişiyi çıkarmakta; alternatif sistemlerin seçilmesi halinde ise havzaya en az 30 bin kişi dönecektir.

6- Bu planla, Çoruh tipi özel tarım alanlarının hemen hemen tümü yok olmakta; alternatiflerinde bu kayıplar olmadığı gibi bu alanlar 3-5 misli artabilir.

7- Yapımda, yerli sanayi, yerel iş gücü, ülke içi sermaye organizasyonu imkânları dışlanmaktadır; alternatif çözümlerde tam tersine, yerli sanayi, yerli finans organizasyonu ve yerel iş gücü, öncü olmaktadır.

8- Çevre, tarihi eserler, sosyal ve fiziki kültürel değerler yok edilmektedir; alternatiflerinde bu kayıp olmadığı gibi bu değerlere büyük katkı ve destekler sunulmaktadır.

9- Ticaret ve turizm kayıpları çoktur; yeni turizm imkânları da yok edilmektedir. Alternatifleri, bu sektörlere büyük ölçüde katkılarda bulunmakta yeni turizm sunuları ortaya çıkarmaktadır.

10- Mevcut planla, endemik bitki türleri ve varlığı, yerel hayvan ırkları ve varlığı yok edilmektedir. Alternatifleri ise bu değerlere olumlu ve önemli katkılar yapmakta yeni imkânlar yaratmaktadır. Bu hususlar daha da çoğaltılabilir. Çok değişik elektrik üretim sistem ve imkânları ortada iken böyle bir planın ülkeyi bayındır kılmak, zenginlik yaratmak için yapıldığını düşünmek asla mümkün değildir.

Yukarıda bir bölümünü saymaya çalıştığım sonuçlara bakıldığında plan amaçlarının ne olabileceği hususunda, düşünen her insanın aklını aşağıdaki veya benzeri sonuçlara götürecektir.
Başka bir sonuca varma olasılığı da görülmemektedir.






SU POTANSİYELİ



“Bu plan bu haliyle,
1- Ülkenin yatırım ve enerji üretim imkânlarını yok etmek için yapılmıştır.

2- Yıllık geliri, gideri ile karşılaştırıldığında; borca batırarak, ülkeye diz çöktürmek; böylelikle, ülkenin edilgen hale getirilmesini amaçlamaktadır.

3- Ülkenin elektriğe kavuşmasını engellemek, geciktirmek içindir.

4- Ürettiği ve üreteceği elektriğin birim maliyeti nedeniyle, ülke sanayisinin rekâbet gücü kırılmaktadır..

5- Havzadan insanları çıkarmakta; böylelikle, varlıklarını savunanlar, varlık bekçileri yerlerindensökülerek havza savunmasız bırakılmakta, ülke insanında o bölüme ait sahiplik duygusu kırılmaktadır.

6- Havza insanları, büyük şehirlerin varoşlarında ‘kolay yönlendirilebilir’, kamu arazisi yağmacısı haline getirilmektedir. Kamuya saygı yok edilmektedir.

7- Yerel ve yurt içi sermaye temini ve paylaşımını, yerli malzeme ve elektromekanik aksam üretimini, yerel iş gücünü dışlamakta; yabancı sermaye, sanayi ve teknik iş gücüne mahkum etmekledir.

8- Ülkenin ve havzanın kalkınmasını engellemektedir. Mevcut turizm imkânları yok edilmekte; var olan turiz sonlandırılmaktadır.

9- En önemlisi, insan yerleşimleri yok edilmekte ve daha da önemlisi coğrafyası parçalanmaktadır.   


Bu sonuçlara bakıldığında bu planın, elektrik üreterek refah yaratmak, yani ülkeyi bayındır kılmak amacıyla değil, başka mel’un amaçları gerçekleştirmek için yapıldığı gerçeğine ulaşırız.





AKARSU HAVZALARI


Sayılanların, bir kuşku ve bundan doğan endişenin sonuçları olarak nitelenebileceği düşünülerek plan, hidro-elektrik mühendisliği’ açısından incelenmiş; yukarıdaki ekonomik, sosyal ve çevre sonuçlarının nasıl yaratıldığı ortaya çıkarılmıştır; sonuçlar vahimdir. Kuşku ve endişenin yerini, üzülerek ifade ediyorum, büyük bir ihanet gerçekliği almıştır: Planda projesi kesinleşmiş 15 barajdan 11 inin içinde bekletilecek su bulunmamaktadır. Sadece bu hal bile bu planın başka amaçlar için yapıldığının yeterli delilidir. Mühendislik bilgi ve ilkeleri bu hali kabul etmez; edemez.

Anakol üzerinde, en yukarıdaki Laleli barajında, sadece 320 milyon metreküp suyun bekletilmesi halinde; İspir, Güllübağ, Çamlıkaya, Arkun, Yusufeli, Artvin, Deriner ve Borçka, hatta Muratlı barajında bekletilmesi gerekecek 1 metreküp su bulunmamaktadır. Enerji üretimi açısından bu barajlara asla ihtiyaç olmadığı gibi boş barajların beklenen enerji üretimini engelleyeceğini, hesaplanandan daha az enerji üretileceğini, bunun basit bir fizik kanununun sonucu olduğunu herkesin bilmesi gerekir. Planda işlenen hidro-elektrik mühendisliği sefaletlerinden bir kaçını özetlemek istersek:

1- Anakol üzerinde, olmayan suya, peş peşe ve birbirinin içine, boşluk bırakmadan barajlar dizilmiştir.Hidroelektrik mühendisliğiyle izah edilemez; mühendislik açısından bakılınca da başka amacın varlığı görülür.

2- Her bir baraj, projelendirilirken kendinden yukarıdakiler yok sayılmıştır; bu hal süreklidir. Utanç verici bir durumdur; gafletle veya herhangi bir sebeple açıklanması mümkün değildir. Hiçbir mühendis, böyle bir şeyi yapmaz; yapamaz; aklının ucundan dahi geçiremez.

3- Barajların dolmaması sebebiyle, beklenen elektrik enerjisi üretilemiyecektir. Sadece bu hal dahi, planda işlenen mühendislik sefaletinin en açık göstergelerinden biridir.

Bu planda mühendislik mesleği inanılmaz ölçüde aşağılanmıştır. Bu hali ‘olabilir’ olarak algılamak aklın işi değildir. Planda işlenen mühendislik sefaletinin boyutları ve sınır tanımazlığı, bu planın korkuyla, bilgisizlikle, aymazlıkla veya akılsızlıkla yapıldığı tezleriyle de açıklanamaz ve doldurulamaz. Burada işlenen mühendislik sefaleti, çok daha vahim bir amacın varlığını ortaya koymaktadır. Bu planda, hidro-elektrik mühendisliği görevi yapılmamış; mühendislik sefaleti, sistematik, sürekli ve bilinçli olarak işlenmiştir. Lisede fizik dersi okumuş her sade vatandaş dahi dolmayan barajlarla daha az elektriğin üreyeceğini bilir.

Bu planın peş peşe, iç içe dizilmiş içi boş barajları, millete bayındırlık yapısı olarak sunulmaktadır. Bu yapıların ölü hacimleri vatandaşa baraj, yani su bekletme yapısı diye sunulmaktadır. Utanç verici bir durumdur. Bu hal, planın ‘başka bir amacı’ gerçekleştirmek için yapıldığını haykırmaktadır. Anlamak için mühendis olmak da gerekmiyor.  

Bu planın, yukarıda sadece 9 adedi sayılan olumsuzlukları yaratmak için yapıldığı varsayımı, bu planda işlenen mühendislik sefaletinin boyutlarını açıklayamaz, dolduramaz; çünkü, biliyoruz ki yukarıda sayılan olumsuzluklar, burada işlenen mühendislik sefaletinin üçte biriyle meydana getirilebilirdi; bu mesleğin bu derece aşağılanması gerekmezdi.

İçlerinde bekletilecek suyun olmadığı içi boş barajların, bir vadide peş peşe dizilmesinin arkasındaki gerçeği araştırmayan, soruşturmayan akıl ve erk’in sorgulanması kaçınılmazdır. Böyle bir vahim durumun tesbit edilmesi, bendenizi, endişeyle, istek dışı da olsa, planın başka amaçları gerçekleştirmek için yapıldığı kuşkusuna yöneltmiştir. Ulaşılan sonuç şudur:
    
Çoruh Enerji Planının enerji üretmek amacıyla yapılmış olması mümkün değildir.


Barajların ölü hacim sularının meydana getirdiği hattın ekseninde, insansızlaştırılmış, tarihi ve tabii geçişleri yok edilmiş coğrafya şeridi haritaya işlendiğinde görünen şudur: Çoruh Enerji Planıyla, BOP’un ülkemizi hedefleyen bölümü sonuçlandırılmaktadır. 






BOP İLE BAKÜ CEYHAN BORU HATTI ! DA AYNI
BOP


Bu hayasız ve saldırgan planın fiziki şartları gerçekleştirilmektedir. Büyük bölümü, yani daha öncesi Fırat üzerinde gerçekleştirilmiş coğrafi parçalamanın sonuna gelinmiştir. Çoruh Enerji planı ve Fırat üzerinde yapılan barajlarla da işlenen mühendislik sefaletinin derinliği, başka türlü bir açıklanamaz.

A- Siyasi sınırların, çoğu kez ve doğal olarak, sularla teşkil edildiğini düşündüğümüzde;


Çoruh Enerji Planı ve Fırat anakolu üzerindeki uygulamaların sonunda, dolmayan, hiç dolmayacak olan barajlarının işgal ettiği, insansızlaştırdığı ve tabii ve tarihi geçişlerin yok edildiği, engellendiği coğrafya şeridi, BOP’un ülkemizi hedefleyen bölümünün sonuna gelindiği gerçeğini ortaya koymaktadır.




VATANDAŞ HES'LERE KARŞI



Şöyle ki:
1- Çoruh Enerji Planının dolmayan barajlarıyla ana kol üzerinde meydana getirilmek istenen, tarihi ve tabii geçişlerin yok edildiği, insansızlaştırılmış coğrafya parçasının oluşturduğu hat, bahse konu hayasız meşum planın ilgili yerindeki parçalama çizgisinin üzerine oturmaktadır. 

2- Çoruh Enerji Planının en akıl dışı su bekletme yapısı, Barhal çayı üzerindeki Altıparmak barajıdır. İçinde bekletilebilecek 1 santimetreküp su yoktur, olması da mümkün değildir. Ayrıca, bu barajın beslediği santralın performansı, bu planın en düşük olanıdır, 2000 saat; yani, % 23 tür. Barajlı santrallarda bu rakamın %80 nin altına düşmemesi gerekir. Bu barajın başka bir görevle yapıldığı açıktır. Görünen, o meşum plan ile başka ülke olarak ayrılan vatan parçasının Karadeniz’e ulaşan bölümünün(Karadeniz mahrecinin) batı çizgisinin teşkili için yapılmak istendiğidir. Enerji üretiminde, zararından başka hiç bir katkısı olmayan ve Yusufeli ilçesinin en başat(dominant) köyünü kökünden söken bu barajın başka hangi görevi olabilir?    

Bu baraj, planın çok önemli bir ayrıntısını oluşturmaktadır. İptal söylentisi veya gerçeği, planın esas amacının peçelenmesinden başka bir şey de değildir. Gerçek iptal, planın tümünün yeniden yapılmasıyla mümkündür.  

3- Bütün Fırat havzasında -su yönlendiren, kullanan tesislerin en küçük kapasitede seçilmesi halinde bekletmeye alınabilecek su miktarı, 10 milyar metreküp’ün çok altındadır. Bu rakam, bütün Fırat havzasında bekletmeye alınabilecek brüt su hacmini ifade eder. Bu hacimden, barajlarda buharlaşan ve sulamaya alınan ve hatta vadiye bırakılacak su miktarının düşülmesi gerekir. Sadece üç barajda buharlaşan ve sulamaya alınan, en az 4 milyar metreküp su vardır. Yani, bekletmeye alınabilecek yaklaşık 6 milyar metre küp suya karşılık, Fıratın anakolu üzerinde yapılan beş veya altı barajdan sadece üçünün su bekletme hacimleri(aktif hacimleri) Toplamı, 31,5 milyar metreküptür. Bu kapasitenin dışında, havzada, milyarlarca metreküplük, planlanmış ve uygulanmış su yapıları ve tabii su bekletme imkânları( yaşayan veya kuru göller) vardır. Kaldı ki bu bu tespit, örneğin, Atatürk barajında mevcut türbinlerden sadece dördünün kullanılması hali içindir.

Fırat üzerinde yapılmış başta anakol üzerindeki üç büyük baraj olmak üzere, bir çok barajın da dolması, yani, iddia edilen, beklenen görevleri yapması mümkün değildir. Bu durum büyük bir vahameti göstermektedir.                                                                                                                

Bu nehir üzerinde de dolmayan, hiç dolmayacak olan barajlar dizilmiştir. Bu gerçeği, İlgilenen herkes, bu üç barajın işletmeye alındıkları tarihlerden sonra, günlük ve/veya aylık olarak tutulan, enerji üretim cetvellerindeki doluluk seviyelerinden kolayca görebilir. Görmelidir de. Nehrin ana kolu üzerine dizilen, iddia edilen görevi asla yapmayan bu barajların da başka amaçlar için yapıldığı açıktır. İçinde bekletecek suyu olmayan, boş barajlar, burada da bahse konu planın için fiziki, yani şekil şartlarını oluşturmak için yapılmışlardır. Ayrıca, ülkeyi borca batırıp edilgen hale getirip gerçek planın ekonomik koşulları hazırlamışlardır.

Bu yargıya, gelir ve giderlerinin karşılaştırılması sonucu ortaya çıkan ekonomik tabloya bakınca ve de görev yapmayan barajların meydana getirdiği insansızlaştırılmış, tabii ve tarihi geçişlerin yok edildiği coğrafya şeridinin haritaya işlenmesi sonucunda şüphe duymadan varıyoruz. Görünür ve yaşanır hale gelen, coğrafyamızı parçalan bu hattın, malum planın ülkemiz üzerinde hedeflediği yeni sınırı oluşturduğu şüphe duyulmayacak kadar açıktır. 






Özetle:
Çoruh nehri üzerinde iç içe dizilmiş içi boş barajların meydana getirdiği hattın öncesi, bu nehir üzerinde, aynı usullerle ülke coğrafyasına daha derin bir şekilde kazınmıştır.

Atatürk barajında bekletilecek 1 metreküp dahi su yoktur; başka amaçlar için yapılmış veya yaptırılmıştır. Bu nehir üzerinde de mühendislik sefaletinin en alçağı işlenmiştir. Millete baraj diye gösterilen, hiçbir işe yaramayan sadece ağır ekonomik yük getiren ölü hacimlerdir. Atatürk, Keban ve Karakaya barajlarında millete sunulan, zaradan ve çevre yıkımından başka hiçbir görevi olmayan ölü sulardır.

Atatürk barajlı santralındaki sekiz adet dev türbinden en çok dördü çalışabilir, çalışmaktadır. Diğer türbinler, başka mel’un amaçlara daha keskin bir şekilde ulaşabilmek için projeye sokuşturulmuşlardır. Bu türbinlere ayrılacak su yoktur. Sadece dört türbinin nominal debisi 800 metreküp/sn dir. Bu rakam özel hallerle %20-25 artırılabilir. Buharlaşan ve sulamaya alınan su hacimleri düştükten sonra akacak olan suyun yıllık ortalama debisi bu kadar değildir.

Bu santralın 15 yıllık ortama performansı, yıllık 3300 saat, yani %38 dir. Barajsız HES lerin Türkiye ortalaması ise 4300 saat, yani %50 dir. Bu rakam dahi bu tesisle ilgili herşeyi açıklamaya yetmektedir. Santralın KWh başına 7 cent hesabıyla yıllık getirisi, bürüt 560 milyon USD dir; buna karşılık, sadece, evet sadece yerlerinden edilen yurttaşlar(resmi olarak 41 000 kişi) için kamunun yapmış olması gereken yatırımların yıllık faizi, 700 milyon USD nin üstündedir.  

Bu tesisin de, bayındırlık eseri olmakla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Harran ovasına verilen ve tuzlanmasına sebep olan ‘aşırı suyun’ yıllık miktarı, 1,25 milyar metreküptür. Buna karşılık, bu barajda bir yılda buharlaşan su miktarı 1,3 milyar metreküpün üzerindedir. Sadece üç barajda buharlaşan su miktarı ise en az 2,444 milyar metreküptür. Seçilen sulama tekniği ile maliyet büyük ölçüde artırılmış, ovanın toprak değeri hızla düşmüştür, düşürülmektedir. Keban ve Karakaya’nın durumları da bu barajdan farklı değildir.


Bütün bu olguların aymazlık, bilgisizlik, akılsızlık veya korkaklık sonucu işlendiğini düşünmek mümkün değildir. Böyle akıl ve ahlak dışı planlamalar, çok derin ve uzun süreli özel bir çalışmanın sonunda yapılabilir. Fırat’ın ana kolu üzerinde peş peşe dizilen bu barajlarında Çoruh’ta olduğu gibi enerji veya başka hayırlı bir amacı asla olamaz. Böyle düşünmek akıl durmasıdır; ayrıca, yürütülen plana hizmet etmeye devam etmektir.


4- Her iki nehrin üzerine dizilmiş, su bekletme görevini yerine getiremeyen, yani dolmayan, başka amaçla yapıldıkları aşikâr olan bu barajların meydana getirdiği coğrafî parçalama çizgisi, BOP’un ülkemiz üzerinde hedeflediği yeni hudutla üst üste oturmaktadır.


Çoruh Enerji planıyla, anakol üzerine, 270 kilometreye dizilmiş, 9 adedinin içi boş, 10 adet barajın oluşturduğu parçalama hattı; öncesi, Fırat üzerindeki barajlarla ülkemiz coğrafyasına kazınmış olan BOP planın son bölümünü oluşturulmaktadır.








MEVCUT/YAPILMASI PLANLANAN HESLER - 543 ADET



Tarih bize, vereceği derslerin bedelini peşin aldığını,  tekrar tekrar öğretmiştir, öğretmektedir. Ülkemizin sınırlarını başka uluslara kabul ettirdiğimiz Lozan Antlaşmasını, altına imza attığı halde, yetkili meclislerinden geçirmeyen iki ülkenin varlığı ortadadır.

Bu ülkelerden birinin bir subayı, kendi genelkurmay karargâhında hazırlanan Orta Doğu’yu parçalama planını, müttefik ülke subaylarının yanında, subaylarımızın önüne pervasızca koyacak cesareti bulabiliyorsa; benim gibi sade mühendis bir yurttaşın, böyle bir planın varlığından, kendisini de sorumlu sayması kaçınılmazdır.

Çoruh Enerji Planı gibi planların, kimler tarafından ve ne amaçla yapıldığı, bu tür planları yapan veya yaptıranlardan birinin yazmış olduğu, “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” adlı kitaplarla ortaya konmaktadır.









Yukarıda kanıtlarıyla açıkladığım tespite inanmayanlar, içlerinde bekletilecek suyun olmadığı, peş peşe ve iç içe dizilmiş barajların ülkemize yararlarını aynı derinlikte ispatlamalıdırlar. Bunu araştırmak, soruşturmak her yurttaşın hakkı ve görevidir. Hiç kimsenin ilgisiz kalma hakkı yoktur. Ayrıca yetkililer ve ilgililer, bu araştırmayı, hatta soruşturmayı yapmak, yaptırmakla sorumludurlar. Bu görevi yerine getirmeyenler ve susanlar, böyle melânetlerin sessiz yardımcısı ve sorumlusu olurlar ve tarih onları mutlaka yargılar. Bu ülkede yaşayan, ülkenin yönetiminde görev almış herkesin burada sorumluluğu vardır.

Yanlıştan dönmek, erdemli olmanın en kolay ve yalın şeklidir.Konu, ulusal bir platformda tartışmaya açılmalı; gerçek mal sahibi halka, durum bütün açıklığıyla anlatılmalıdır. Planlar iptal edilmeli; yürümekte olanlar durdurulmalı; yapılan kısımlar yıkılmalı; yapılmış olan bu melanet yapıları da açıklanacak bir sırayla yıkılmalıdır.Ülkeye yapılacak en büyük iyilik budur. Tercihimi, susmak yerine, şerefiyle ölmekten ve ‘işimden edilebilir olmak’tan yana kullandım, kullanıyorum. Takdir de, yetki de sizlerindir. Sorumluluk duyanlara saygılarımla arz ederim. 


Yurttaş Mazlum ÇORUH
23/12/2010 – Istanbul. 






YAYLA YOLU ! VE HES 


Çin dünyanın en büyük barajını yaptı. 184 metre yüksekliğinde bir baraj. Ancak barajın verdiği zarar korkunç oldu. 1 milyon kişi yerinden yurdundan oldu, 10 milyon kişi dolaylı etkilendi. Şehirlerde varoş nüfusları patladı. Yoksulluk arttı.

Bilim adamlarını dinlemeyen siyasiler, idareciler şimdi kara kara ne yapacaklarını düşünüyorlar. Amerika’nın geçen yıl 250 barajını yıktığını, yıkarken kaynak aradığını biliyoruz.  Petrol savaşları sona erdi. Artık ele geçirilecek petrol, doğalgaz yatakları kalmadı! Libya, Tunus, Afganistan, Irak, Mısır, Arabistan, Kuveyt, Katar, bütün bu ülkeler artık emperyalist petrol şirketlerinin denetimi altında.

Sıra sulara geldi. Su kontrolü petrolden daha kolay oldu. Çünkü petrol savaşlarında önemli bir tecrübe kazanan bu kan emici emperyalistler özelleştirme adıyla içerden satın alma yöntemiyle üçüncü dünya ülkelerinin su ve tarım kaynaklarını ele geçirdiler. Somali ve Afrika ülkeleri buna en iyi örnektir. Bu kadar yangının içinde Türkiye’nin etkilenmeyeceğini söyleyenlere sadece acıyorum. Ama o kuruların yüzünden yaşlar da yanıyor. Ben ona yanıyorum!

Sami ÖZÇELİK 27.03.2012
Amerika'nın HES projeleri imha ediliyor..haber linki:












İşte Böyle (Fragman) 2012 - 
HESLER VE VATANDAŞIN İSYANI






BOP mu ÇEP mi - Mazlum Çoruh -Ekopolitik / 4 bölüm








*****






Prof.BEYZA ÜSTÜN HESLERLE İLGİLİ ÇOK ÇARPICI BİLGİLER VERİYOR.








HES- İNKAR






BU KONUYU ÇOK GÜZEL ANLATAN BİR DE FİLM VAR...

YAĞMURU BİLE / EVEN THE RAİN
2011 - Fransa,  İspanya,  Meksika yapımı
Takıntılı idealist Sebastian, Kristof Kolomb ile ilgili bir film çekmeye kararlıdır, ama bu Hıristiyan kahramanın mitini tersine çevirecek, açgözlülüğünü ve vahşi eğilimlerini gösterecektir. En ucuz ve Latin Amerika’da en yerli ülke olan Bolivya’daki çekimler sırasında, Kolomb’dan 500 yıl sonra , altın savaşlarından sonra toplumsal huzursuzluk tekrar patlar. Halk bu sefer en temel hayati madde olan ,su için savaşmaya başlamıştır...










***




20.Temmuz.2012 BASINDAN

YARGI HES'İ ZARARLI BULDU.
Hidro Elektrik Santrali (HES) konusunda Ankara 7. İdare Mahkemesi, çevreci bir karara imza attı.

Mahkeme, Ankara’nın, Beypazarı ve Güdül İlçeleri sınırları içinde Süvari Çayı üzerinde yapılması planlanan Dereli HES’i hakkında "Çevresel Etki Değerlendirme" Raporu hazırlanması gerektiğine karar verdi ve HES’in uygulanmasında telafisi güç zararlar doğabileceğine dikkat çekti.

YARGI Raporunda, “Biyolojik çeşitliliğin önemi dikkate alındığında faaliyetin ekosistemler ve biyolojik çeşitlilik üzerine olası etkilerinin de çok detaylı bir şekilde irdelenmesi ve gerekli önlemlerin alınması ulusal mevzuat açısından olduğu kadar uluslararası mevzuat (Bern Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitliliğin Korunmasına Dair Sözleşme, Kuş ve Habitat Direktifi) açısından da bir zorunluluk olması nedeniyle ÇED Raporu hazırlanması gerektiği kanaatine varılmıştır” denildi.

Anayasa’nın “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir...” hükmüne atıfta bulundu. Mahkeme, dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2. maddesine dikkat çekti. Söz konusu kanunu göre, çevrenin korunması, kirliliğinin önlenmesi ve iyileştirilmesi için prensip ve politikalar tespit etmek, çevrenin korunması ve kirliliğinin önlenmesi amacıyla Türkiye şartlarına uygun olan teknolojiyi belirlemenin Çevre ve Orman Bakanlığı'nın görevleri arasında sayıldığına işaret etti.




****






BİR BAŞKA KONUYA DA DİKKAT ÇEKELİM.
KAZA MI ? SUİKAST MI ?


İstanbul Üniversitesi'nde yas...

Öğrenciler korkunç kazada hayatını kaybeden Prof. ASUMAN EFE'yi "bitki anne" diye tanıyorlardı. Kazanın diğer kurbanı Prof. AHMET HIZAL 3. köprünün İstanbul ormanlarına olumsuz etkilerini sıralayan rapora imza koyan bilim insanları arasındaydı. İGDAŞ eski Genel Müdürü Prof.Dr. NECDET ARAL da hayatını kaybetti.



3. KÖPRÜYE KARŞIYDI 


Prof. AHMET HIZAL, İstanbul'a yapılacak 3'üncü köprü ile ilgili rapor hazırlayan 7 kişilik ekibin içindeydi ve bu raporda yapılması karara bağlanan 3. Köprünün İstanbul ormanlarına olan olumsuz etkileri sıralanmıştı.


"HİDROELEKTRİK SANTRAL" IN KADERİNİ BELİRLEYECEKLERDİ 


Bolu'daki feci kazada yaşamını yitiren 3 profesörün, Kastamonu'da 'Küre Dağları Milli Park Alanı'na gitmekte olduğu ve Loç Vadisi'ne kurulması istenen Hidroelektrik Santrali ile ilgili açılan davada 'bilirkişi' olarak görev yapacakları için İstanbul'dan Kastamonu'ya doğru yola çıktıkları öğrenildi.

MESLEKTAŞLARI : TRAFİK KURALLARINA İHLAL ETMEZLER 


Kazanın aşırı hız yüzünden meydana geldiği iddialarını ise akademisyen arkadaşları şüpheli buldu, arkadaşlarının kurallara uyduğunu ve asla hız yapmadığını ISRARLA BELİRTTİLER. 

BASINDAN 09.HAZİRAN.2010



KARAR SİZİN .......................... KAZA MI ? SUİKAST MI ?











Ülkenin dört bir yanı HES’lerle kuşatıldı! 7/8/2012 makaleler







SB.









"Son balık öldüğünde, son nehir kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde 
beyaz adam paranın yenmediğini anlayacak."

KIZILDERİLİ ATASÖZÜ