Translate

13 Temmuz 2012 Cuma

AMERİKA TÜRK SAVAŞI



TÜRK AMERİKAN SAVAŞI

AMERİKA - TÜRK HUSUMETİ 200 YIL ÖNCE BAŞLAMIŞTI


-ABD'nin 1774 yılında bağımsız bir devlet olmasından sonraki yıllarda Osmanlı-Türk korsanları ile ABD arasında Akdeniz ve Atlas Okyanusunda mücadele ve savaşlar oldu.

-Osmanlı gemicileri 1790'li yıllarda 11 ABD gemisine el koydular. ABD başkanı Washington ile Türk gemiciler arasında anlaşma yapıldı. ABD 600.000 dolar civarında haraç vermeyi ve yıllık vergiyi kabul etti.

-ABD savaş gemileri 1804 yılında Trablus limanına saldırdı. Ve Filadelfiya gemisi saldırıda karaya oturdu. Sonra da yakıldı.

-ABD, Osmanlı'yı içten çökertmek için 1850'li yıllardan sonra çok sayıda misyoner okulları açtı.

-ABD Başkanı Wilson, 1920 yılında Doğu Anadolu'yu kontrol haritasına onay verdi. Türkiyenin doğusunda Ermenistan ve Kürdistan kurulması ABD'nin desteklediği proje oldu.

-ABD, 2003 yılında yayınlanan harita ile İslam dünyasına ve Türkiyeye yeni sınırlar getiren Kürdistanın kurulmasını amaçlayan projeyi hazırladı.


WİLSON'UN 1920 HARİTASI


2003 ABD'NİN HAYALİ TÜRKİYE HARİTASI



***                                   TARİHE BAKIŞ                                  ***


AMERİKALILARA DİZ ÇÖKTÜRMÜŞ OSMANLI…
                     TÜRK’E DUYULAN NEFRETİN KAYNAĞIDIR

18. Yüzyıl’ın sonunda Kuzey Afrika’daki Trablus, Cezayir ve Tunus Osmanlı İmparatorluğu’na bağlıydı. Ancak Mağrip denilen bu bölgeyle başkent İstanbul arasındaki bağlar, Osmanlı’nın zayıflaması nedeniyle gün geçtikçe çözülüyordu. Bölge 1 yüzyıl öncesinden itibaren, yeniçeriler tarafından seçilen ve “dayı” denilen askeri komutanlar tarafından yönetilmeye başlanmıştı.

Osmanlı Devleti zayıfladıkça, hem İstanbul’un Mağrip’e atadığı paşaların konumu sembolik olmaya başlamış hem de bölge gittikçe özerkleşmişti. Sonunda, dayılar özerkliklerini iyice genişletmiş ve 18. Yüzyıl’ın son çeyreğinde Mağrip bölgesi babadan oğla geçen bir tür hıdivlik şekline dönüşmüştü.Osmanlı Devleti’ne bağlı ama ayrı bayrak ve yöneticileri olan bu “devletler”, Akdeniz’deki ticaret gemilerini vergilere bağlıyordu. 

Başını ABD’nin Paris Büyükelçisi olan Thomas Jefferson’ın çektiği  John Adams ve Benjamin Franklin grubu , ABD’nin başka devletlerin himayesi olmadan ayakta kalabilmesinin ticarete bağlı olduğunu savunuyordu. Ancak İngiltere ticareti bağımsızlık savaşıyla kesilen ABD, Fransa ve İspanya ile de gümrük sorunları yaşıyordu. Jefferson, dünyada kâr getiren her bölgeyle ticareti savunuyordu. Bu görüşün hâkim olmasından sonra, ABD’nin Akdeniz’de ticaret yapan gemilerinin sayısı hızla arttı ve kısa zaman içinde 100’ü buldu.


İşte ABD’nin bölgeyle ve Mağrip devletleriyle ilişkisi, Akdeniz’de ticaret yapmaya başlamasıyla oluşmuştu. Gerçi kuzey Amerikan kolonilerine ait gemiler, bağımsızlık savaşından önce de İngiltere bayrağı çekip Akdeniz’de ticaret yapıyordu.



TURGUT REİS

*Trablusgarp, ünlü Osmanlı denizcisi Turgut Reis’in İspanyollara karşı elde ettiği zafer sonucu Osmanlı topraklarına katılmıştı.





İşte bu şartlar altında Akdeniz’de ticarete soyunan ABD, kısa zamanda kendisine pahalıya patlayan saldırılara maruz kaldı. Üstelik ABD gemilerine saldırı İngiltere’nin iki kez işine geliyordu: çünkü İngiliz şirketleri, ABD gemilerini iki katına sigortalıyorlardı.

Osmanlı gemileri , Osmanlı İmparatorluğu ile barış anlaşması olmadığı halde Akdeniz ticaretinden faydalanmak için bu sularda izinsiz seyretmeye başlayan Amerikan gemilerini de bir bir ele geçirmeye başlamıştı. 25 Temmuz 1785'te, ABD bandıralı Betsy adlı ilk gemi Fas/Cezayir açıklarında Osmanlı korsanlarınca ele geçirildi. Daha sonra Dauphin ve Maria da yakalandı. 1793 Ekim ve Kasım aylarına gelindiğinde ise tam 11 ABD gemisi Osmanlı Dayılarının eline geçmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığını önce Fransa’yı daha sonrada İngiltere’yi devreye sokmuş sonuç alamayınca da İstanbul’la doğrudan temasa geçmişti. Amerikan Kongresi  28 Aralık 1790’da Trablusgarp’ı görüşmek için acil olarak toplanmış, kongreye sunulan dışişlerinin raporu tartışmalara neden olmuştu. Kongre üyeleri Trablusgarp’a bir müdahale yapılması gerektiğini öne sürmüşler fakat Başkan yardımcısı John Adams, olası müdahalenin Osmanlı ve ABD hükümetlerini karşı karşıya geleceğini söyleyerek sorunun diplomatik yollarla çözümünü istemişti.

ABD hükümeti Cezayir dayısı Hasan Paşa’nın arabuluculuğuyla Trablusgarp hakimi Yusuf Paşa ile anlaşmak istemişti. Hasan Paşa, Yusuf Paşa’ya bir mektup yazarak ABD’lilerle 40.000 dolar karşılığında barış yapılmasının faydalı olacağını söylemişti. Yusuf Paşa, Cezayir dayısı Hasan Paşa’nın bu teklifine sıcak bakmış ve ABD temsilcisi Richard O’Brien ile anlaşma masasına oturmuştu.



CEZAYİR DAYISI HASAN PAŞA

















ABD FİLOSU

ABD kamuoyunda artık iyice büyük bir sorun olmaya başlayan durum karşısında Amerikan Kongresi'nde tedbirler alınması istendi. Kongre, Başkan G. Washington'a bir savaş filosu kurması için 688.000 altın dolar harcama yetkisi verdi. Fakat bu donanma da Osmanlı korsanlarıyla baş edemeyince ABD yönetimi Akdeniz'deki faaliyetleri için Osmanlı'ya yıllık vergi ödemek zorunda kaldı. 

5 Eylül 1795 (21 Sefer 1210) tarihinde, tamamı 22 fasıl ve bir hatimeden oluşan Dostluk ve Barış Anlaşması'na göre Amerika, Cezayir'de bulunan esirlerin bırakılması için 642.500 dolar "Haraç" ödeyecek ve her sene 12.000 Cezayir Altını karşılığı 21.600 dolar "Vergi" verecekti. 

Anlaşma 7 Mart 1796'da Amerikan Kongresi'nce de onaylandı. Böylece Amerikan Kongresi, Osmanlı İmparatorluğu'na resmen vergi mükellefi oldu. Amerika, "Garp Ocakları"na vergisini 1824 yılına kadar ödemeye devam etti.

22 maddeden oluşan ilk antlaşmanın , ikinci ve üçüncü maddeler tarafların birbirlerine nasıl muamele edecekleri, birbirlerini tebaalarına ve mallarına dokunmayacaklarını içermekteydi. 6. madde de tarafların gemileri bir kazaya uğrarsa limanlara vergi ödemeden serbestçe gelebilecekleri ve yüklerinin boşaltılmasının zorunlu olmadığı ifade edilmekteydi. 7 madde de taraflardan birinin gemisi karaya oturursa ve düşman saldırısına uğrarsa yardım edileceği, tayfaların korunacağı ülkelerine gönderilmeleri için her türlü yardımın yapılacağı belirtilmekte. 11 madde de ise ABD ve Trablusgarp halkının aynı dinden olmadıkları fakat birbirlerine karşı hoşgörülü davranacakları ifade edilmekteydi.

5 Eylül 1795 yılında imzalanan ve dili Türkçe olan Dostluk ve Barış Anlaşması'na göre Amerika Birleşik Devletleri tarihinde ilk kez bir devlet tarafından yıllık vergi ve haraca bağlanmış oldu. Anlaşma aynı zamanda ABD tarihinde imzalanmış ilk ve tek yabancı dilli anlaşma olma özelliği de taşıyor.



Kaynak için tıklayın : Avalon  Project
The Barbary Treaties 1786-1816
Treaty of Peace and Amity, Signed at Algiers September 5, 1795
NOT: Metinin aslı Osmanlıca/Türkçe yazılmıştır, Berberi dilinde değil ! Ayrıca kaynak adreslerde, Osmanlılar veya Türkler ;Cezayirli, Arap, Tunuslu, Faslı olarak ta anılmışlardır.)




                  

TRABLUSGARP ABD'YE              
SAVAŞ İLAN  EDİYOR VE  BU
ABD'NİN BAĞIMSIZ OLUŞUNDAN         
SONRAKİ İLK SAVAŞI OLUYOR. 



ABD ile en zayıf antlaşmayı imzalayan Trablusgarp, fesih için fırsat kolluyordu. Çünkü Trablusgarp ABD’den yıllık vergi almayan tek ülkeydi. Trablusgarp Dayısı Yusuf Paşa esir karşılığında yüklü para almış, ancak antlaşmada yıllık vergi hükmüne yer verilmemişti. Yusuf Paşa aldatıldığını savunuyordu.

Ekonomisi de kötüye giden Trablusgarp mevcut düzenlemeyi geçersiz saydı ve ABD’den yıllık vergi istedi. Yusuf Paşa, isteği karşılanmayınca, 14 Mayıs 1801’de, geleneklere göre ABD Konsolosluğu’nun bayrak direğini yerinden söktürdü ve böylece ABD’ye savaş ilan etti.

Geçen zaman içinde yeni savaş gemileri de inşa eden ABD, savaş ilanı karşısında Akdeniz’e bir filo yolladı. ABD, Danimarka Konsolosu’nun aracılığıyla Yusuf Paşa ile anlaşma yolu aradı ama bulamadı. Bunun üzerine Trablus Limanı’nı ablukaya aldı.

Murat Reis’in komutasındaki Trablusgarp donanması kayıplar verince, bu kez Yusuf Paşa anlaşmaya istekli davrandı ama Tuğamiral Dale’nin müzakere yürütmek ve antlaşma imzalamak yetkisi yoktu. Bu yetkiye sahip birinin gelmesi beklenecekti.

Öte yandan ABD’nin Tunus Konsolosu Eaton, Tuğamiral Dale’e Yusuf Paşa’yı tahttan indirecek bir plan sundu. Plana göre Eaton, Trablusgarp tahtının gerçek sahibi saydığı ve Tunus’ta sürgün olan Yusuf Paşa’nın ağabeyi Hamid Paşa’ya bağlı birliklerle karadan Trablus’a yürüyecek ve denizden yapılacak bombardımanın da yardımıyla Yusuf Paşa devrilecekti. Tuğamiral Dale planı kabul etmedi.





Dale, antlaşma imzalama yetkisi kazanabilmek için, abluka sürerken 1802 Mart’ında ABD’ye gitti. Bu arada Mağrip ülkeleriyle 16 yıl önce antlaşma yapma yetkisi verilen Thomas Jefferson artık ABD Başkanı’ydı. Jefferson, Yusuf Paşa ile anlaşmak yerine ezici bir galibiyetten sonra müzakere masasına oturmak istiyordu. Yıllar önce bu ülkelere vergi vermek yerine güçlü donanma kurup savaşmak gerektiğini düşünen Jefferson, aradığı koşulları artık sağlamıştı.

Kaldı ki Jefferson, Dale‘in antlaşma yetkisi istemek için ABD’ye geldiği sırada, çoktan yola yeni bir filo daha çıkarmıştı. Trablus’u ablukaya alan gemilere katılan Tuğamiral Richard V. Morris komutasındaki bu beş gemiye, 1803’te de Tuğamiral Edward Preble komutasındaki yeni bir beş gemilik filo eklendi. Ve böylece ABD Trablus ablukasını iyice ağırlaştırdı.

Ancak Trablusgarp 1803 yılının Ekim ayında, ABD’nin Philadephia isimli bir savaş gemisini ele geçirdi ve 307 Amerikalı denizciyi esir aldı. ABD, beklenmedik bu kayıp karşısında, daha önce Eaton’un gündeme getirdiği plana sarıldı.



PHİLADELPHİA 


*Gemi bütün mürettebatı ve eşyası ile birlikte Trablusgarplılar tarafından tutsak alınmıştır. Bunlar arasında gemi kumandanı Bainbridge ve sonraları komodor ve Amerika'nın ilk Türkiye  elçisi olan David Porter de vardır.










Öte yandan plandan haberdar olan Yusuf Paşa, ABD’nin kozunu elinden almak için ağabeyi Hamid Paşa’ya Derne Valiliği’ni önermişti. Eaton, Hamid Paşa’yı Malta’ya götürüp Amerikalı komutan Murray ile görüştürmüştü. Bu görüşmenin neticesinde Hamid Paşa Derne Valiliği’ni kabul etmişti. 1802 Ağustos’unda göreve başlayan Hamid Paşa, Yusuf Paşa’ya karşı ayaklanan Araplara destek vermiş ama isyan başarısız olunca Mısır’a kaçmıştı.

Eaton, planının yeniden gündeme gelmesi üzerine 1804 Kasım’ında İskenderiye’ye gitti ve Hamid Paşa’yı ikna etti. İskenderiye’deki İngiliz Briggs Brothers Şirketi, Hamid Paşa’ya güçlü bir ordu kurulması için kredi sağladı. Eaton, 23 Şubat 1805’te Hamid Paşa ile bir sözleşme imzaladı.


DERNE’YE SALDIRI

8 Mart 1805’te Eaton ve Hamid Paşa kurulan orduyla Derne’ye doğru harekete geçti. 26 Mart’ta Derne’ye ulaşan ordu, ABD savaş gemilerinin denizden verdiği destekle kenti kısa sürede ele geçirdi.

Yusuf Paşa bu gelişme karşısında şartlarını gözden geçirerek ABD ile antlaşmayı kabul etti. Yusuf Paşa ile ABD’nin Cezayir Konsolosu Tobias Lear arasında imzalanan 4 Haziran 1805 tarihli antlaşmaya göre, ABD Derne’yi boşaltacak ve esirler için 60 bin dolar fidye ödeyecekti.

ABD, imzadan hemen önce Derne’yi boşalttı ve Hamid Paşa’yı da bir Amerikan gemisiyle Sirakuza’ya götürdü. Sirakuza’da ABD’nin verdiği maaşla yaşayan Hamid Paşa, 1809 yılında Yusuf Paşa tarafından affedildi ve yeniden Derne Valiliği’ne döndü.

20 maddeden oluşan antlaşma bu kez İngilizce ve Arapça olarak imzalandı!



Öte yanda Amerikan donanması, 1807 yılında Akdeniz’den çekildi. ABD’nin kendi karasuları dışında yaptığı bu ilk askeri müdahale başarı kazanmış ancak Jefferson’ın istediği hedefe tam olarak ulaşılamamıştı. 

Bu hedef için ABD fırsat kollamayı sürdürecekti.



KAYNAK için tıklayın : Mehmet Ali Güler






TRİPOLİ ANLAŞMASI





TRABLUSGARP - ABD SAVAŞINDA 
ABD'LİLER İÇİN DİKİLEN ANIT 



TRABLUS ANITI ABD
MARYLAND'DEDİR.
(görmek için tıklayın)




TRABLUS ANITINDAN AYRINTI



TRABLUS ANITI ABD'DEDİR






***                  GELELİM ŞİMDİ Kİ ZAMANA                       *** 



Türk Amerikan Savaşı Belgeseli


Sovyetler Birliği’nin 1988 yılında dağılması ve ardından 1991’deki Birinci Körfez Savaşı , Türkiye-ABD ilişkilerinde kırılma noktası oldu.


20 yıllık yakın geçmişimizde, bir rejimin çöküşüne ve ilk milli devletin çözülmesine tanık olduk. Bu süreç , karşılıklı taarruz ve savunmalarla geçti. İşte Ulusal Kanal, son 20 yılda yaşadıklarımızı özetleyen kapsamlı bir belgesel hazırladı. Yönetmen Serkan Koç’un bu son belgeseli, günümüzde Silivri önlerinde devam eden Türkiye ile Amerikan kuvvetleri arasındaki çarpışmaları ele alıyor.

Belgesel, birçok bilinmeyeni ilk kez kamuoyun bilgisine sunuyor.
Silivri Cezaevinde yatan Albay Atilla Uğur’la, cezaevinde yapılmış ropörtajı da belgeselde izleyebilirsiniz. Albay Uğur, çuval olayından iki gün sonra Jandarma Genel Komutanlığı’nda yapılan bir toplantıdan çok çarpıcı bilgiler veriyor.

Fethullah Gülen’i 12 Eylül’de hangi derin devletin koruyup kolladğı kendi ağzından itiraflarla belgeselde yer alıyor. Belgeselde Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’ndan Avrasya Hareketi Başkanı Aleksandr Dugin’e, Abdullah Öcalan’ı sorgulayan savcı Talat Şalk’tan KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a kadar onlarca seçkin ismin görüşlerine yer veriliyor.


KAYNAK: Ulusal Kanal




Türk-Amerikan Savaşı Belgeseli









ABD’nin başka devletlerin himayesi olmadan ayakta kalabilmesinin ticarete bağlı olduğunu savunuyordu. Jefferson, dünyada kâr getiren her bölgeyle ticareti savunuyordu, AMA anlaşmak ve vergi ödemek yerine, güçlü bir donanma oluşturup Mağrip ülkelerine savaş açılmasını savunuyordu.!!!

Şimdiye kadar görünürde hep 
Türk-ABD dostluğu dile getirildi  
lakin....


ABD Türkiye'ye hiçbir zaman DOST olmadı.... 



SB.







***