Translate

14 Temmuz 2012 Cumartesi

TÜRKMEN KATLİAMLARI


TÜRKMENLER

14 TEMMUZ 1959 TÜRKMEN KATLİAMI VE DİĞERLERİ

Gözü dönmüş caniler, ellerini bağladıkları 
Türkmenleri hunharca kurşunladı. 
Yüzlerce kişi hain saldırıda katledildi, 
bir çoğu yaralandı, sakat kaldı.



Kerkük’te 1959 yılında Türkmenlere yönelik katliamın 53. yılı (2012) , törenlerle anılacak. Irak’taki Türkmen varlığına yönelik en büyük ve hain saldırı olarak tarihe geçen katliam, unutulmadı. Türkmenlerin katliamına yol açan olaylar zinciri şöyle gelişti: İngilizlerin baştan beri Irak’ta bir devlet kurmak vaadiyle kışkırtıp iç karışıklıklar çıkarttırdığı Kürtlerin, darbeyle başa geçen General Kasım tarafından Türklerin imhası için kullanmaları neticesi meydana geldi. 


TÜRKMENLER

Katliamın habercisi olan olaylar, darbenin birinci yıldönümü kutlamaları sırasında 14 Temmuz 1959’da başladı. O tarihte Kerkük’te Kürt komünistleri, Kürt  askerleri ve sürgünde bulunduğu Moskova’dan dönen Molla Barzani’nin Kürdistan Demokratik Parti’si peşmergeleri, silahsız ve suçsuz Türkmenleri 3 gün 3 gece boyunca katletti. 
Katliam öncesinde, Türklerinin önde gelenleri tutuklanarak, tecrit kamplarına gönderildi. 14 Temmuz günü gözü dönmüş caniler, Cumhuriyetin birinci yıldönümünü kutlamaya hazırlanan Türkmen halkına saldırdı. Sokağa çıkma yasağı sadece Türkmenlere uygulandı. Vahşet 3 gün 3 gece sürdü. Kadın-erkek, genç-ihtiyar demeden yüzlerce kişi boğazlandı, iplerle caddelerde sürüklenerek katledildi. Çok daha fazlası da yaralandı veya sakat kaldı. Hain saldırılar sırasında, Türkmenlere ait işyerleri ve mağazalarda yağmalandı. 


İnsan kasabı Kürtler ellerinde baltalar , silahlar , iplerle kapı kapı dolaşıp savunmasız Türkmenleri evlerinden alıp canavarca bir vahşetle işkenceler edip ,cesetlerini arabaların arkasına bağlayıp ,sokaklarda sürüklemiş ve parçalayıp öldürmüşlerdir.Parçalanmış cesetleri ağaçlara ve elektirk direklerine asıp günlerce bekletmişlerdir. 



TARİH İÇİNDE YAŞADIKLARI



- Kaçakaç Katliamı, Telafer - 1920 
- Levi Katliamı, Kerkük -1924 
TÜRKMENLER
- Gavurbağı Katliamı, Kerkük - 1946 
- Kerkük katliamı, 14-17 Temmuz 1959 
- Tazehurmatu Katliamı-1, 1979 
- Türkmen Liderlerin Katliamı, 16 Ocak 1980 
- Tazehurmatu Katliamı-2-25 Mart 1991 
- Altunköprü Katliamı 28 Mart 1991 
- Erbil Katliamı, 31 Ağustos 1996 
- Tuzhurmatu Katliamı 22 Ağustos 2003 
- Telafer katliamı-1-09 Eylül 2004 
- Telafer Katliamı-2-21.02.2005 
- Musul katliamı, 24 Eylül 2005 
- Yengice Katliamı, 10 Mart 2006 
- Karatepe Katliamı, 04 Haziran 2006 
- Kerkük Terör Katliamı, 13 Haziran 2006 
- Tavuk Katliamı, 8 Haziran 2007 
- Amirli Katliamı, 7 Temmuz 2007 
- Tazehurmatu Katliamı-3-20 Haziran 2009 
- Telafer Katliamı-3, 9 Temmuz 2009


Mondros mütarekesi hükümlerine ve uluslararası savaş kurallarına aykırı olarak işgal edilmiş olan Musul-Kerkük-Süleymaniye bölgesi 28 Ocak 1920 tarihli Meclis-i Mebusan tarafından kararlaştırılan Türk yurdunun sınırları içindeydi. Yaklaşık 1000 yıldır Türklerin yaşadığı bu coğrafyada Türkmenler Irak’ın kuzeyinden itibaren çoğunlukla Telafer, Musul, Erbil, Altunköprü, Kerkük, Tuzhurmatu, Kifri, Karatepe, Hanekin, Mendeli ve Bağdat’ın güneydoğusunda bulunan Bedre’ye kadar uzanan bir şerit üzerinde yerleşmişlerdir. 


Bugün Irak topraklarında yaşıyan ve öz Türk olan kardeşlerimiz malesef sınırlarımız dışında kaldıkları son 80 küsur senedir.çok zor şartlar altında yaşadılar.Lozan’da ve Haliç Konferansında çözülemiyen Musul sorunu ve Irak hududu Milletler Cemiyetinde (İngiltere’nin baskısı ile) Türkiye’nin aleyhine karara bağlandı.05 Haziran 1926’da Ankara anlaşmasıyla Türkiye sonucu kabul etti ve Musul Vilayetini İngiliz yönetimine devretti.1930’a kadar Manda yönetimi ile idare edilen ve 1932’de bağımsız olan Irak’ta sık sık yaşanan darbelerle çalkantılı bir dönem yaşandı. 


O günlere kadar şehirlerin yerleşik ve zengin halkı olan Irak Türkmenleri giderek mal varlıklarını kaybetmiş , ekonomik ve siyasi olarak güçsüzleşmiştir.İngilizlerle başlıyan zulüm , darbeci ve diktatör Arap yöneticiler , yaşadıkları bölgede zaman içinde yönetimleri ele geçiren Kürtler ve son olarak ta ABD işgal kuvvetleri tarafından devam etmiştir.


Kardaşlık dergisin 54. sayısını okumak link





TÜRKMENLER


*******

23.08.2011 TARİHİNE GELELİM



Kerkük “Yeni” Türkiye’nin“Yeni” Milli Menfaatlerinin Neresinde?

ABD 2008 yılında Irak Hükümeti ile imzaladığı SOFA (Status of Forces Agreement) anlaşmasına göre Irak’taki askerlerinin tamamını 31 Aralık 2011’e kadar çekmeyi planlansa da Irak topraklarında varlığını devam ettirme çabalarından vazgeçmemiştir.

Amerikalı ve Iraklı yetkililer, Amerikan askerlerinin yılsonunda çekilmesinden sonra Irak kuvvetlerinin ülke güvenliğini sağlayamayacağından kaygı duymakta ve kalış süresinin uzatılmasını istemektedirler.  ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, bazı Amerikan askerlerinin Aralık'ta planlanan çekilme takviminden daha ötesinde Irak'ta kalmalarını beklediklerini söylemiştir.  ABD’nin çekilmesinin ardından içinde Kerkük’ün de içinde olduğu bazı bölgelerde sorun ve çatışmaların yaşanması beklenmektedir. Tarihi bir Türkmen kenti olan Kerkük Türkiye’nin Irak politikasında önemli bir yere sahiptir, dolayısıyla burada yaşanacak sorunlar da Türkiye ile yakından ilgilidir.


ABD, Irak işgali ve Saddam Hüseyin yönetiminin devrilmesinin ardından ülkede düzeni sağlamak için yerel gruplarla işbirliği yapmıştır. Ancak Musul, Kerkük ve Diyala’yı kapsayan bölgede hem önemli yer altı kaynaklarının varlığı hem de karmaşık etnik yapı nedeniyle düzen sağlanamamış ve günümüze kadar gelen ihtilaflı bölgeler sorunu ortaya çıkmıştır.  Önemli petrol kaynaklarına sahip Kerkük ise tüm yerel ve bölgesel aktörlerin çıkarlarının çatıştığı bir ihtilaf merkezi haline gelmiştir. ABD işgalinin hemen arkasından peşmergeler Kerkük’e saldırmış, nüfus ve tapu dairelerini tahrip etmişlerdir. Silahlı güçlerin Kürtlerden oluşması Kerkük’e yönelen Kürt göçünü kolaylaştırmıştır. Irak savaşında ABD’nin bölgedeki en önemli müttefikleri arasında olan Kürtler birçok konuda olduğu gibi Kerkük konusunda da ABD’nin desteğini almışlardır. Bu yazıda özellikle Kerkük’te yaşayan Türkmen halkın son durumu ve Türkiye’nin Türkmenler konusunda izlediği politikaların neler olduğu ve bu politikaların Türkiye’nin milli menfaatlerindeki yerinin ne olduğu sorularına cevap aranmıştır.


İşgalin Ardından Güvenlik Sorunları Artmaktadır


ABD Irak’ta kalma gerekçesini ülkede güvenliğin sağlamamış olmasına bağlamaktadır. Irak’ın güvenliği konusundaki endişeler yersiz değildir. Irak can güvenliğinin olmadığı çok tehlikeli bir bölge haline gelmiştir. 2011 yılı Ağustos ayı içerisinde Irak’ın Kerkük, Diyala, Tikrit ve güneyde Kut, Necef ve Kerbela kentlerinde düzenlenen bombalı saldırılarda 66 kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmıştır.


Irak’ın güvenlik zafiyeti yaşayan kentlerinden biri de Kerkük’tür. Kerkük Saddam rejiminin devrilmesinin ardından Irak’ın en sorunlu kentlerinden biri haline gelmiş, kentte şiddet olayları sıklaşmıştır. Şubat 2011’de başlayan yönetim karşıtı gösteriler, Mayıs 2011’de 30 kişinin hayatını kaybettiği ve 100’e yakın kişinin yaralandığı bombalı saldırılar, Ağustos 2011’de bir kilisenin önüne bırakılan bomba yüklü aracın infilak etmesi sonucu 15 kişi yaralanması ilk akla gelen olaylar arasındadır. Ayrıca Kerkük’te ABD işgalinin başladığından bu yana Türkmenlerin fidye karşılığı kaçırılması olaylarına sıkça rastlanmaktadır. Bu eylemlerin amacı Türkmenleri korkutmak, sindirmek, mallarını ele geçirmek ve göçe zorlamaktır. Bu eylemlerin plansız olduğunu düşünmek güçtür. Irak’ta tüm grupların silahlı olmalarına rağmen Türkmenlerin böyle bir gücü yoktur. Türkmenler yıllardır hem mal hem can varlıklarını kaybetmektedirler. Ayrıca Türkiye de dâhil hiçbir ülke tarafından hakları korunmamakta hatta görmezden gelinmektedirler.  Dolayısıyla ülkedeki güvenlik zafiyetinden en fazla etkilenen grup da Türkmenlerdir.


Kerkük’ün güvenlik sorumluluğu ABD kuvvetlerinde olmasına karşın, bugün kentte en güçlü olan unsur Kürtlerden oluşan silahlı güçlerdir. Bunlar peşmerge güçleri, KDP ve KYP’ye bağlı “Asayiş” adlı silahlı güçler ve yine çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Kerkük polis gücüdür.  KDP ve KYP uzun süre yaşadıkları anlaşmazlık ve çatışmaları geride bırakarak, peşmergelerini birleştirerek güvenliği  koruma bahanesi ile  ilk önce Kürt bölgelerini himaye altına almış ve daha sonra Kerkük’ün tamamına yayılmışlardır. Böylelikle Kerkük’teki emniyet ve polis güçlerinin etkileri de zayıflatılmıştır. Kerkük üzerindeki denetimi giderek zayıflayan Bağdat’taki merkezi yönetim ise bu durum karşısında etkisiz kalmaktadır. KDP ve KYP fiilen Kerkük’teki yönetimi ele geçirmişlerdir. Türkmenler ise güvenlik konusunda hiçbir yetki ve güce sahip değildirler.


ABD Irak’tan çekildikten sonra da Kerkük etki ve denetimini sürdürmek istemektedir. Bu bağlamda çekilmenin gerçekleşmesinin ardından Kerkük için Irak polisi ve askeri kuvvetleri ile peşmergelerden oluşan bir güvenlik ekibi oluşturulması planlanmaktadır. Kerkük kentinin güvenliğini sağlamak için oluşturulacak olan ‘Golden Lions’ adı verilen bu birlik ABD gözetiminde olacaktır.


Rand Corporation ise en son yayınladığı raporda ABD askerlerinin çekilmesinin ardından Kuzey Irak’ta yaşanabilecek çatışmaların nasıl önlenebileceğini incelemektedir. Rapora göre ABD’nin çekilmesinden sonra ülkede bir kaos ya da iç savaş çıkmasını engellemek için kısa vadede hem askeri hem de sivil alanda güven artırıcı önlemler alınmalıdır. Bu kısa vadeli önlemler de tartışmalı bölgeler, kaynakların dağılımı ve federal yapı gibi asıl sorunların çözülmesi için zaman kazandıracaktır. Kerkük konusunda önerilen  çözüm de Arap ve Kürtlerin bazı yetkileri paylaşmasıdır. Ancak burada Arap ve Kürtler arasında yapılacak bir işbirliğinden söz edilmekte ancak Kerkük’te yaşayan Türkmenlerin sözü bile edilmemektedir.




KERKÜK'TE TOPLU TÜRKMEN MEZARI


Kürtler Kerkük’ü ilhak etme hedefi çerçevesinde Türkmenleri bir etnik temizliğe maruz bırakarak yok etme politikası gütmektedirler. Bugün Irak’ta Türkmenler öldürülmekte, kaçırılmakta, baskı ve şiddet altına yaşamaya mecbur bırakılmaktadırlar. Ayrıca Türkmenlerin devlet kurumlarında çalışmaları engellenmekte, yoksulluk ve işsizliğe mahkûm edilmektedirler. Böylelikle Kerkük’te bir zamanlar yüzde 60 oranında var olan ancak önce Saddam dönemindeki politikalar ve daha sonra da 2003 yılı ABD işgali ertesinde sayısı yüz binlere varan göçler ile yüzde 30 civarına düşen Türkmenler Kerkük’ün geleceğinde herhangi bir söz sahibi olamayacaklardır.

Türkiye’nin Kerkük Politikası

Türkiye Kerkük’teki gelişmelerin neresindedir? Kerkük’te olanlar Türkiye’nin yoğun gündeminde kendine yer bulamamaktadır. Oysa,  Kerkük ve Türkmenler Türkiye’nin Irak ile ilişkileri ve bu ülkeye karşı belirlediği siyasetin en önemli unsuru olarak kabul edilmiştir.

Aşağıda Türkiye’nin Irak politikasını belirleyen ana ilkeler özetlenmiştir. Bunlar aynı zamanda Türkiye’nin kırmızı çizgileri de denilen ve hiçbir koşulda taviz verilmeyecek politikalarındandır. 

Bunlar;


(1)   Irak’ın bağımsızlığı, siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün korunması


(2)   Irak’ın doğal zenginliklerinin tüm Irak halkının ortak malı olması ve tüm Irak halkının bu zenginliklerden adil biçimde istifade etmesi


(3)   Türkmenlerin Irak’ın demokratik yapısı içinde siyasi, ekonomik ve toplumsal bakımdan gelişmelerine katkıda bulunulması


(4)   Kerkük için bu vilayette yaşayan tüm toplum kesitlerinin uzlaşısını yansıtacak şekilde bir özel statü belirlenmesi


 (5)   Irak’ın kuzeyindeki PKK faaliyetlerinin ve PKK’nın bu bölgeden ülkemize terör saldırıları düzenlemesinin önlenmesi  



Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Irak’ın kuzeyini “Kürdistan” diye tanımlaması ve Ahmet Davutoğlu’nun Irak Bölgesel Kürt Yönetimini ziyaret ederek Mesut Barzani ile görüşmesi kırmızı çizgilerden sapma ve Irak'taki federal yapının fiilen tanınması anlamına gelmiştir.

CIA Eski Türkiye Masası Şefi Graham Fuller Türkiye’nin Türkmenler ile politikası ile ve Kerkük ile ilgili düşünceleri ilgi çekicidir. Fuller söyle demektedir:


            “…Türkmenler, Kuzey Irak’ta 
Ankara’nın politikalarını dayandırabileceği 
çok zayıf bir temel oluşturmaktadır ki 
Ankara’nın da olası bir anahtar kart olarak onlardan     
tedricen vazgeçtiği anlaşılmaktadır. 
Aslında, Türkiye’nin “kırmızı çizgi”sinin gerçekçi       
bir şekilde çizilmediği artık anlaşılmıştır ve 
zaten (vaz)geçilmiş durumdadır. 
Kürtler ittifakla sadece Kerkük’e hakim olmayı değil, 
aynı zamanda burasını Kürdistan’ın başkenti ilan etmeye de kararlıdırlar, bu karar orada yaşayan Araplara ve Türklere karşı ne kadar haksızlık olursa olsun. 
Dahası, pek çoğu Saddam tarafından sürülmüş 
olan Kürtler Kerkük’e geri dönmektedirler. 
Bu süreci geriye çevirecek pek bir güç yoktur.”




Ankara’nın Yeni Politikası: “Kerkük’ü Al Doları Ver”


KERKÜK


Türkiye Cumhuriyeti, her devlet gibi, kuruluşundan bu yana milli menfaatlere sahip olmuştur. Vatanın bölünmezliği, devletin kuruluş felsefesi, milli güvenliğin sağlanması  Türkiye’nin hiçbir koşulda vazgeçmeyeceği hayati menfaatleri  arasındadır. Türkiye’nin dış politikasını belirlerken hiçbir koşulda taviz vermeyeceği ilkeler de “kırmızı çizgiler” olarak belirlenmiştir. Ancak günümüzde ortaya konulan  “yeni menfaatler” Türkiye’nin hayati menfaatleri ile kimi zaman çelişmekte ve bunları tehdit edebilmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyi ve Türkmenler konusundaki kırmızı çizgilerinden vazgeçmesinin bir nedeni PKK teröründen kaynaklanan güvenlik endişeleri ise bir diğer neden de Irak’a ve özellikle Kürt bölgelerine yapılan büyük ölçekli ticaretin yeni milli menfaat olarak tanımlanmasıdır.



2003 Irak işgalinin ardından Irak’a uygulanan ekonomik ambargonun kalkması ve bu ülkenin yeniden yapılanma sürecinin başlaması ile Türkiye ve Irak arasındaki  ekonomik ve ticari ilişkiler önemli bir artış kaydetmiştir.  Türk müteahhitleri 2003-2009 yılları arasında Irak’ta toplam 7,5 milyar ABD Doları değerinde 495 proje gerçekleştirmişlerdir. Yıllık bazda üstlenilen iş miktarı 2003’te 242 milyon ABD Dolarından 2009’da 1,3 milyar ABD Dolarına yükselmiştir.  Türk firmaları, yeniden yapılanma sürecindeki Irak’ta çeşitli konut projelerinden askeri tesislere, yol, köprü, baraj gibi altyapı projelerinden okul, hastane gibi sosyal tesislere pek çok alanda faaliyet göstermektedirler. 2010 yılında ikili ticaret hacmi 7 milyar ABD Doları seviyesini aşmıştır. Burada kaydedilmesi gereken bir diğer nokta da Kuzey Irak’ta iş yapan Türk firmalarının büyük bir bölümünün terör örgütüne yakın olan ya da olmak zorunda kalan şirketleri taşeron olarak kullandıkları iddialarının da yaygın olduğudur.

PKK terörü Türkiye’nin Kerkük politikasını belirleyen bir diğer unsurdur. Türkiye PKK’ya karşı yapılan sınır ötesi operasyonlarda ABD ve Kürt yönetiminin desteğine ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle Barzani’nin PKK’yı Türkiye’ye karşı bir pazarlık unsuru olarak kullanması ve ayrıca hem ABD ve hem de Kürt bölge yönetiminin PKK ile mücadelede Türkiye ile aktif işbirliği yapma koşulunu Türkiye'nin Kerkük konusundaki politikalarından  vazgeçmesine bağlaması kuvvetle muhtemeldir.


Sonuç

Irak’tan ABD’nin çekilmesinin şiddeti artıracağı ve bir iç savaşa neden olacağını düşünenler Irak’taki şiddet ve karmaşaya sebep olanın aslında ABD işgali olduğunu unutmaktadırlar. ABD birlikleri ister ABD’de kalsın ister çekilsin Irak’ın “güvenli” olacağını söylemek güçtür. Irak’ı tehlikeli ve güvenlikten uzak bir duruma getiren hiç kuşkusuz ki ABD işgalidir. Dolayısıyla işgalin uzamasını istemek de tehlikelidir. Çünkü bu işgalin haklılığını savunmak anlamına gelecektir.


ABD İŞGALİNDEN SONRA YAPILAN İLK ŞEY TAPU KADASTRO BİNASINI İMHA ETMEK OLDU.

Kerkük hem siyasi hem de kente yapılan zorunlu göçler ile demografik yapısının bozulması ile teknik olarak çözülemeyecek bir sorun kaynağı haline gelmiştir. Kerkük’ün bir sorun kaynağı olmasının nedeninde hiç kuşkusuz ki kentteki hem Irak’taki tüm unsurların, hem de büyük güçlerin iştahını kabartan petrol varlığıdır. Bu nedenle, Kerkük üzerinde Kürt, Arap ve Türkmenler hak iddia etmektedir.  

Türkiye’nin Kerkük ve Türkmenleri göz ardı etme politikası ise artık duyarsızlığın ötesindedir. Barzani,  Amerikan işgalinin başında “Kerkük Kürdistan'ın kalbidir. Bu kimliği korumak için savaşmaya ve Irak Kürtlerinin elde ettiği kazanımları muhafaza etmek için canımızı vermeye hazırız” şeklinde konuşmuştu.O zamandan bugüne,  tapu ve nüfus müdürlüklerini hedef alan eylemler ile başlayan daha sonra da katliamlar ve cinayetler ile etnik temizliğe dönüşen Kerkük’ün ilhak süreci ile karşı karşıyayız. Türkiye ise bunun karşılığında herhangi bir tutarlı politika oluşturamamaktadır.



           
TÜRKMENLER



DAHA FAZLA BİLGİ : 21.YY TÜRKİYE ENSTİTÜSÜ

                                                       
***

                                       
14-20 Temmuz arası 
            
 “IRAK TÜRKMENLERİ ŞEHİTLER HAFTASI” ‘dır. 


DÜNYA ÜZERİNDE ,
KENDİ ÇIKARLARI İÇİN YAPTIKLARI DÜŞÜNÜLÜNCE , 
KİMİN "TERÖRİST" 
KİMİN "KAHRAMAN" OLDUĞU ŞÜPHELİDİR. !

               
 KÜRESEL GÜÇLERE DUR DEMENİN VAKTİ 
                                
GELMİŞ VE GEÇMİŞTİR.


SB.