Translate

21 Ekim 2012 Pazar

AVARLAR - AHMET TAŞAĞIL / 3




Bayan Kağan Büstü -Recep Yazıcıoğlu Parkı, Denizli


Hunlar’dan sonra Avrupa’yı sarsan ikinci Türk kavmi olan Avarlar’ın menşei konusunda çok uzun tartışmalar yapılmış. Fakat artık onların Türk olduğu ilim alemine kabul edilmeye başlanmıştır. Bunların menşeinin Türk olduğunun ortaya çıkması arkeolojik kazı ve araştırmalar sayesinde olmuştur.


Avarlar’ın Moğol olduğunu iddia edenler şu delilleri sürmüşlerdi; her şeyden önce Th. Simokattes’in verdiği yanlış haber, yani Gök-Türk’lerin önünden kaçan ve Bizans’tan yerleşecek yer isteyen Juan-Juanlar (hakiki Avarlar) ile yine o tarihlerde Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa içlerine kadar giden Avarlar’ı (1) aynı kabul etmiştir (2)


Moğol kabileleri arasında War-Khun (Var-Hun) adını hatırlatan Var-Guni (Bar-Guni) adlı kabilenin yaşadığının tesbit edilmesi, Macaristan’daki Avarlar’a ait mezarlarda Mongoloid insan iskeletlerine tesadüf edilmesi, Avar Hakanı Bayan’ı isminin Moğolca olduğu iddiası v.b. sebeplerle Avarlar’ın kesinlikle Moğol olduğunu söyleyememiştir. Bunun sebebi hiç şüphesiz kaynakların çelişkili olmasıdır.


Bu arada Avarlar’ın Fin-Ugor (Gy. Laszlo) veya Ogur (Artamotov ve Gumilev) olduğunu iddia edenler de olmuştur. Aslında meselenin esasını anlamak için şu noktaların iyi bilinmesi gerekir; her şeyden önce Bizans tarihçisi Priskos (5. yy. ortaları), daha Orta Asya’da Juan-Juan hakimiyeti çökmeden 100 yıl önce (461-465 hadiseleri), Batı Sibirya’da Avar kavminde bahsetmektedir. Diğer bir kaynak olan Zakharias Rhetor (550’lilerde) yine Moğolistan hadiselerinden önce batıda bir Abar topluluğundan bahsetmektedir. 


Ayrıca Grek coğrafyacısı “Strabon” M. 1. yy.’daki eserlerinde “Abar-Noi” lardan bahsetmekte ve eski Grek efsanelerinde karışık olarak “Abaris” adının geçtiği bilinmektedir. 


Bu izahatlardan anlaşılacağı üzere Avrupa’da devlet kuran Türk-Avar (Abar)’ların 555 yılında tamamen yıkılan Moğolistan Juan-Juan’ları ile ilgisi olmadığı açıktır (3). Aslında dikkate değer bir husus da yukarıda adını bahsettiğimiz Simokattes’in eserinde Hakiki Avar ve sahte Avar diye ayırım yapmış olmasıdır. Bu kayıttaki incelemelere göre Sahte Avarlar aslında Batı Türkistan Kuzey Kafkasya arası ve Don-İtil (Volga) nehirleri dolaylarındaki Ogurlar’a komşu olarak yaşayan ve Bizans kaynaklarında (Menandros 6. yy. sonlarında) Avar adı ile anılan War-Khon (yani Var ve Hun adlı iki kabile)’lardır ki Gök-Türkler, Hunlar gibi Y’li Türk lehçesini konuşan bu iki Türk grubu önce 350 yılını takiben bağlı oldukları Juan-Juan idaresini terk edip batıya yöneldiler. Türkistan-Afganistan’da Akhun devletinin kuruluşuna katıldıktan sonra da; Juan-Juanlar’ın 458-459 yılındaki Tabgaç orduları karşısında yenilgileri üzerine Moğolistan’daki yabancı hakimiyetten koparak Hazar ile Aral’ın Kuzey sahasına gelen War ve Hun adlı kabileler birliği idiler ve yaptıkları işe uygun olarak Abar (Avar) adını aldılar (4)


Ayrıca Sabar, Hazar adları gibi Orhun kitabelerinde kavim adı olarak geçen Apar (5) sözü bu tarihlerde Juan-Juanlar olmadığı için batıdaki Avarları göstermektedir (6). Avarlar’ın ünvanlarına bakıldığında bunların hepsinin Türkçe olduğu ve diğer Türk devletlerince de kullanıldığı görülür (7). 



Bayan kelimesinin de iddia edildiği gibi Moğolca olmayıp, Türkçe Bay (zengin) kökünden türemiş olduğu ve sadece Moğollar tarafından değil, Bulgar Türkleri tarafından da kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca Avarlar devrine ait Avusturya, Macaristan, Arnavutluk, Çekoslovakya ve Güney Almanya vb. yerlerde yapılan kazılarda Türk tipine (8) diğer tiplerin (9) yanında dikkati çekecek oranda (%10-15) rastlanmıştır. 



Avarlar’ın Göçü:

Avrupa’ya göçlerinden önce Avarları Priskos’un eserinde kayıtlı olarak 465 yılı civarında Barköl havalisinde olduğunu görmekteyiz (10). Bu sırada Avarlar Ogurlar’a komşu idiler ve onların doğusunda bulunuyorlardı. Bundan az önce yani 461 yılında Sabarlar Avarlar karşısında yerlerini terk ederek batıdaki Ogurları da yerlerinden itmişler ve Kafkaslar’a doğru ilerlemişlerdir.


Avarlar önce Sabarları dağıtarak Kafkaslara doğru ilerlediler. Daha sonra da İranlı Alanları ve Ogurları hakimiyetlerine aldılar. Bu sırada Kafkaslar’da asker toplamakta olan Bizans kumandanı Justin’e haber göndererek, onunla temasa geçtiler ve daha sonra Kandik adlı elçiyi İstanbul’a gönderdiler (558). İstanbul’a gelen Kandik, burada Avarlar’ın kudretinden ve hiçbir kavmin onlara karşı duramayacağından uzun uzun bahsetti. O sıralarda Balkanlar’da ve Dalmaçya’da ansızın harekata girişen Ogurlar ile meşgul olan imparator Justinianos Avarlar’dan istifade etmek istedi. Silahdarı Valentinos’u elçi olarak Avarlar’a gönderdi. Valentinos Avarlar ile bir anlaşma yaptı. Bu antlaşmaya göre Bizans her yıl Avarlara “Hediye” (vergi) gönderecek, bunun karşılığında Avarlar Bizans’ın düşmanlarına karşı savaşacaklardı (11). 


Bizans yine de Avarlara güvenmediğinden, her ihtimale karşı Avar akınlarını durdurmak için kalabalık Slav kütlelerinden ve Ant’lardan bir set kurdular. Fakat Avarlar bu seti 562 yılında dağıtarak Tuna bölgesine geldiler. Bu sırada Antlar ve Slavlar Avar hakimiyetine girmişlerdi.Avarlar Orta Avrupa ve Balkanlar’da: Tuna bölgesine yerleşen Avarlar, bu bölgeden Avrupa içlerine, Galia’a kadar uzanan akınlar yaptılar. Söz konusu akınların başarılı olmasında hiç şüphesiz başta bulunan Bayan Hakan’ın rolü büyüktür (12).


562 yılında Bayan Hakan İstanbul’a elçi göndererek, Avarlar’ın Bizans arazisine yerleşmelerini istemişti. Fakat daha evvel (13) başından böyle bir olay geçtiği için Bizans bu teklifi geri çevirdi. Rivayete göre Bizans hükümeti Okunim adlı Avar elçisinden onların esas niyetinin Bizans’a taarruz etmek olduğunu öğrenmişti. 565 yılında Bizans tahtında değişiklik meydana geldi. Justinianos’un yerine Justinos geçti. 


Yeni imparator Avarlara vergi ödemek istemiyordu. Hatta bir ara vergiyi göndermedi. Bunun üzerine Hakan Bayan idaresinde Bizans’a hücum eden Avarlar hızla ilerleyerek Karpatlar’ın orta taraflarını da ele geçirdiler (14).


Avarlar, daha sonra Tuna’nın batısındaki Germen kavimlerinden Longobard’lar ile anlaşarak Gepid kavmini Doğu Macaristan’daki yurtlarından çıkardılar. Daha sonra Longobard’lar Avarlar’dan hoşlanmayıp 568’de Pannonia’a gidince boş kalan Macaristan ovalarına Avarlar hakim oldu. Avarlar bu sırada kendilerine karşı savaş açan Frank kralı Siegebert’i de yendiler. Avarlar daha sonraki yıllarda yayılma hareketlerine devam ederk, zuun muhasaralardan sonra Sirmium (oszek) ve Signidiunum (Belgrad) gibi şehirleri ele geçirdiler. Böylece Balkanlar’ın yolu artık Avarlar’a açılmıştı. 592 yılında (15) Bayan Hakan İstanbul’a yürümek maksadıyla Çorlu’ya kadar geldi. Bu sırada Avarlar’dan korkan İstanbul halkı dehşete düşmüştü. 


Avar ülkesinin sınırları artık Don nehrinden Galia’a kadar uzanıyordu. Avar Hakanlığı Avrupa’nın en kuvvetli devleti haline gelmişti. Bu duruma gelmesinin en büyük sebebi hiç şüphesiz Avar ordusu idi. Orduda asıl çekirdek Türk olmakla beraber yardımcı İslav ve Germen kütleleri de vardı. Yine bu ordu sayesinde Avarlar Pazar şehirlerini ve ticaret yollarını daima elde ve emniyette tutuyorlardı. Bayan Hakanın ömrünün sonlarına doğru Avarlar’ın kısa bir müddet kudretten düştükleri görülmektedir. Özellikle Bizans’ın Sasani savaşlarına ayırdığı kuvvet savaş bitince Trakya’ya geçirildi. Bu suretle kuvvetlenen Bizans ordusu Priskos’un kumandasında 601 yılında Tuna’yı aştı ve Tissa nehri boyunda Avarlar’ı mağlup etti. Savaşta Bayan Hakan’ın dört oğlu birden ölmüştür (16).


L. Rasonyi, Bayan Hakan hakkında; “Bayan Etil (Atilla) ayarında bir şahsiyet değildi. Attilla gibi büyük çapta siyasi hedefi olmadığı gibi alelade kusur sayılacak, iki yüzlülük ve kurnazlık vardı” demektedir (17).


Bayan’dan sonra Avar tahtına geçen yeni hakan önce İtalya’ya yürüdü, burada bulunan Longobard’ları yendi. Zaten Avarlar onların göçlerinden faydalanarak daha önce Pannonya’yı almıştı. Daha da ilerleyen Avar Hakanı 616 yılında Friul şehrini aldı ve yağmaladı. Aynı hakan 613 yılında Bizans imparatoru Heraklius’a tuzak kurmuştu fakat Heraklius bu tuzaktan kurtulmuştu.
626 yılında Avarlar Sasaniler ile anlaşarak İstanbul’u kuşattı. Bu arada Sasani generali Şahvaraz, Anadolu’yu baştan başa geçtikten sonra Kadıköy’e kadar geldi ve karargahını oraya kurdu. İstanbul halkı dehşete düşmüştü. 


Çaresiz kalan imparator Heraklius, Kartaca’ya kaçmayı düşündü. Fakat daha sonra Kafkaslar’a Hazarlar’ın yanına yardım istemeye gitti. İstanbul’un savunması Patrik Sergios ile Patricuis Bonos’a kalmıştı. 


Bu arada Bizans deniz filosu Boğaziçinde dolaşıyor ve Avarlar ile Sasanilerin ortak hareket etmelerini engelliyordu. Bu yüzden kuşatma başarıya ulaşamadı. Avarlar çok zor şartlar altında çekilmek zorunda kaldılar. Bu başarısız çekilme Avar Hakanlığını nüfuz ve itibarını kaybetmesine yol açtı. Az sonra 630’da Avar Hakanı öldü.


Bu hakanın ölümünden sonra Avarlar’a bağlı olan Bulgarlar Hakanlığa kendi reisleri Kubrat (Kourt, Kurt)’ın geçmesi gerektiğini ileri sürerek ayaklandılar. Avarlar bu isyanı bastırdılarsa da Balkanlar’ın kuzeyi Bulgarlar’a geçti. Avarlar’ın bu düşüşü diğer yabancı kabilelere bazı yerlerin terk edilmesi takip etti. Atalarına bırakılmıştı. Bundan sonra Macar ovasında rakip çemberi içine sıkışan Avarlar, 7. ve 8. yüzyıllar boyunca varlıklarını devam ettirdiler.


791 yılında Frank imparatoru Charlemagne Avarlar üzerine tertiplediği seferde, Tuna ile Raab suyunun birleştiği yere kadar ilerledi. 796’da ise oğlu Pepin, Orta Macaristan’daki Avar başkentini ele geçirdi. Artık hızla tarihten silinmeye başlayan Avarlar’ın başında, 805 yılında Hıristiyan olmuş, Teodor adlı bir hükümdar görülmektedir. 


Bu son Avarlar Teodor’un önderliğinde Carnantum ile Sabarlaria arasına yerleşerek tarihten silindiler. 795 yılında Aix-la Chapelle’de vaftiz olan Tudun ünvanlı bir Avar başbuğu daha sonra 799 yılında Frank hakimiyetine karşı isyan etmişler, fakat başarılı olamamışlar, onun arkasından yeni bir Avar başbuğu Zodan’da isyan etmiş, başarılı olamayınca 803’te teslim olmuştur.



Avarlar’ın Doğu Avrupa Tarihindeki Yeri: 


Avarlar 558-805 yılları arasında yaklaşık olarak 250 yıl kadar Orta Avrupa’ya ve Balkanlara hakim oldular, Doğu’da İstanbul önlerinden Batıda Germen ve Frank diyarlarına kadar akınlar yaptılar. Görüldüğü gibi bu kadar geniş bir sahaya hükmeden Avarlar’ın bu bölgede büyük tesir yapması tabii bir hadisedir.


Avarlar sayesinde Doğu Avrupa’nın etnik yapısı değişmiş, Longobardlar İtalya’ya göç etmişler, İslavlar ise Avarlar tarafından kuzeyden getirilerek Vistül, Tuna ve Bohemya havalisine yerleştirilmişlerdir. Aslında İslavların göç ettirilmesinin sebebi Avarlar’ın mahsul ihtiyacını karşılamak için idi. Bu sayede Slavlar Tuna, Vistül ve Bohemya ovalarına yerleşirken gelecekteki Slav devletlerinin etnik temeli Avarlar tarafından atılmış oluyordu. Suriyeli Piskopos Johannes’in tabiri ile “eskiden ormanlardan dışarı çıkamayan Slavlar Avarlar sayesinde disiplinli savaşa alıştılar ve at sürü, gümüş ve altın sahibi sahibi oldular” (18).


Kısacası Avarlar tarafından sistemli bir şekilde göç ettirilmeleri neticesinde, bugünkü Yugoslavya, Çekoslovakya ve Polonya’nın etnik yönden temeli atılmıştır.  Avar ordusunun esasını Türkler teşkil etmesine rağmen yabancı kavimlerden yardımcı kuvvetlerde kullanılmakta idi. Söz gelişi 600 yılında Bizanslılar tarafından esir alınan 17200 Avar askerinden ancak 3000’i Avar Türklerinden, geri kalanların 4000’i Gepid, 8000’i de İslavlar’dan idi (19).


603 yılında Longobard kralı Agilulf, Kremona ve Mantua’nın işgalleri için Avarlar’dan yardım istediği zaman Avar Hakanı Avar kumandanların idaresinde İslav birliklerini göndermişti. Avarlar’ın İslavlar’a askeri bakımdan hocalık yaptığını söyleyebiliriz. Ayrıca Avarlar İslavlar’ı piyade kuvveti olarak ordularında kullanmışlardır. Bütün İslav dillerinde Avar kelimesinin “Obor” şekliyle dev manasına gelmesi, bütün bu söylediklerimizi teyid etmektedir. İslavca’da siyasi teşkilata ait bazı sözler Türkçe’den geçmiştir (Mesela Boyar). 


L. Rasonyi’e göre Eski Türk dini tesirleri de İslav akidelerine geçmiştir. Yine İslavlar’ın VII ve VIII yy.’larda Almanlar’a nazaran daha zayıf olmalarına rağmen Elbe nehrine kadar ilerlemelerinin sebebinin Avarlar’ın desteği olduğu kabul edilmektedir.  Diğer kabilelerden Hırvatlar’da da Avar tesiri görülür. Bunların askeri ünvanlarından “Ban” (20), “Boyar” (21) v.b. ünvanlar Avarlar’dan geçmiştir. Ayrıca Yunanistan’daki Navorino (22) ve Arnavutluk’taki Antivari (23) şehir adları da onların izleridir. 


Avarlar’ın altın açısından çok zengin olduklarını görmekteyiz Felsö Küküllü çevresindeki Firtos buluntusunda diğer takımlar ile birlikte 3000 adet imale hazır Bizans altını vardı. O zamanın tarihçileri 796 yılında Frank kralı Peoin tarafından Avar başkenti ele geçtiği zaman Franklar’ın batıya çok zengin hediyeler götürdüğünü yazmaktadırlar. Arnavutluk’taki Prostovats altın hazinesi Avarlar’a aittir. Ayrıca Nagy Szert Miklos’taki altın hazinenin Avarlar’a ait olduğu ileri sürülmüş ise de Nemeth Gy. Tarafından bu hazinedeki yazının Peçenekler’e ait olduğu ispatlanmıştır. Bu eserlerdeki uslub ve teknik Avarlar’a, Damgalar ise Türk-Bulgarlar’a aittir.


Avarlar’dan günümüze kalan en önemli eserlerden biri de Avar çifte kalıdırki; bu kaval kavimler göçünden ve Doğu Avrupa tarihinden günümüze kalan tek musiki aletidir (24)Avrupa Hunlar’ının silahları ve savaş taktikleri nasıl, o devir Avrupa ordularına misal teşkil ettiyse; Avarlar’ın silah ve savaş taktikleri ve kendi zamanlarında Avrupalılar tarafından misal kabul edilip, benimsemiştir. Avarlar, oklarını muhafaza eden okluklarını bel kemerlerinin sağ tarafına, yayı ise diğer bir muhafaza içinde sol taraflarına asarlardı. Avar yayı birkaç parçadan mürekkep idi. İç tarafa takdim edilen kemik safihalara, Hunlar’a ait mezarlarda da rastlanmıştır. Avar kılıcı ise düz veya eğridir. 


Üzengiyi de Avrupa’ya getiren Avarlardır. Bu üzengiler, daire biçimindedir. Avar harp sanat, Bizanslılar’a da tesir etmiştir. Bizans imparatoru Heraklios ordusunu yeniden Avar usulüne göre teşkilatlandırıldığı zaman Sasaniler’e karşı galip gelmiştir. Bu devirde Bizans ordusu giyim ve silah bakımından tamamen Avarlar’a benzemekte idi. Ayrıca imparator Tactica adlı eserinde açıkça Avar ordusunun taktiklerinden ve giyiminden bahseder.


Avarlar, ölülerini mezara yüzü doğuya bakar şekilde yerleştirirlerdi. Mezar zemini, baştan ayak istikametine doğru meyillidir. Nüfuzlu şahısların cesetlerini, önce deriye sararlar ve bir lahit içine koyarak gömerlerdi. Mezarlara ahiret yolculuğu için kaplar içinde yemek de koyarlardı. Süvari ölünce kendisiyle birlikte atını da gömerlerdi.


PROF.DR.AHMET TAŞAĞIL
Mimar Sinan güzel Sanatlar Üniv.
Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı
kendi sitesinden alıntıdır.



1)Sahte Avarlar=Pseudo Avarlar.
2)J. Marquart, 1914; Gy. Nemeth, 1930; O. Franke, 1936; W. Eberhard, 1947; bu görüşü kabul etmişlerdir.
3)İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.151 v.d.
4)Büyük Türkologlar’dan Gy. Nemeth’e göre Abar veya Apar kelimesi Aba+r karşı koyan direnen manası taşır.
5)Ktb I doğu 4; II. Ktb doğu 5.
6)İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.154.
7)Bo-Kalabur din adamı-Tudun, Kagan, Tarkan, Bagan, Apsyk, Yuğruş, Bayan= zengin, Kansavci=prens, Kök-elçi, Solak-elçi, Mergen, Kandik gibi…
8)Brakisefal.
9)Fin-Ugor, Germen, İslav, İranlı.
10)A.N. Kurat, Kuzey Karadeniz’deki Türk Kavimleri, s.25.
11)A.N. Kurat, Kuzey Karadeniz’deki Türk Kavimleri, s.26.
12)L.Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 79.
13)378’de Vizigotlarla.
14)L.Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 80.
15)Rasonyi’e göre 597.
16)R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu (terc. Reşat Uzmen), s. 174, İstanbul, 1980.
17)L.Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 80.
18)İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.156.
19)L.Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 80.
20)Gök-Türkçe Baga-Avar dilinde Bağan, Bulgarlar ile Macarlar’da da mevcut.
21)Boyla Tuna Bulgar devleti.
22)Pylos, aslı Avorino.
23)Bar eskiden Civi Avarorum.
24)L.Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 87.
KAYNAKLAR:
1. Strabon
2. Priskos
3. Th. Simokattes
4. Heraklius “Tactica”
5. Zakharias Rhetor
6. Menandros
BİBLİYOGRAFYA:
1. İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü.
2. R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu.
3. L. Rasonyi, Tarihte Türklük.
4. Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihi.
5. Akdes Nimet Kurat, Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri.








EK:

- Göktürk yazıtlarında Apar olarak geçen Avarlar....(dile göre 'p' 'b' değişimi)
- Avarlar bir bakıma Attila’nın Hunlarıyla aynı kaynaktan geliyorlardı ve belki bu yüzden eski kaynaklar onları 
Hunlardan pek ayırmaz....
- Avarlar da 558 yılında İstanbul'a (Doğu Roma-Constantinople) bir elçilik heyeti göndermişler, bu heyet şehirde çok ilgi çekmiştir. Halk sokaklara birikmiş, bu tuhaf kılıklı, saçları uzun ve örgülü kimseleri görmeye çalışmıştır.
- Devletlerini kaybeden Avarlar zaman içinde bölgedeki halklar (Alman, Slav, Bulgar, Macar, vb.) arasında eridiler. 
Ancak bunun aniden olmadığı kesindir. 10. yy ortalarında Dalmaçya’da bile hâlâ Avarlar vardı.
- Ortaçağ boyunca ülkeyi yöneten ve Bosna ile özdeşleşen Kotroman sülalesinin aslı da, böylece Türklere dayanmaktadır.


Osman Karatay 






Hyperboreanlı Abaris : İskit Efsanesi


Seuthes'ın oğlu olan Hyperborealı Abaris bir şifacı (şaman!) ve Apollo rahiplerindendir. Eğitimini Kafkas yakınındaki Hyperborea'da aldığı, bir salgın yüzünden ülkesini terkettiği anlatılır. Bir aziz, peygamber, filozof gibi konuşması, şifacılığı, İskitli giyimi ve dürüstlüğü ile Yunanlılar arasında saygınlık kazanır.

İskit'in oğlu Seuthes'in oğlu Abaris'in İskit Efsanelerini yazdığı söylenir. Dünyayı efsaneleşmiş oku ile yemeden içmeden dolaşabilir, ok ona Apollo tarafından, ülkesi Hyperboreans'tan Yunaninstan'a giderken verilmiş.



HEREDOT TARİHİ:
Hyperboreliler, IV. Kitap

32 
Hyperboreliler üzerine , ne Skythler, ne de bu bölgelerde oturanlar bir şey söylemektedirler. Belki İssedon'lar bir şeyler söylemişlerdir, ama bence onlar da bir şey söylememişlerdir. Söyleselerdi, Skythler de bunlar hakkında bir şey söylerlerdi, nitekim tek gözlüler için söylemişlerdir. Ama Hesiodos; Hyperborelilerden söz etmiştir. Homeros'un Epigonoslarda yaptığı gibi, tabii sahiden bu destanı Homeros yazdıysa.

( burada itiraf mı var? Homeros'un yazıp yazmadığı, değişime uğramış olması, İliyada'nın Yunanlılaştırılması hala tartışma konusu- SB :))

33:
Bunlar hakkındaki bilgi bize asıl Deloslulardan gelmektedir. Skythiaya buğday saplarıyla bağlanmış kutsal sungular Hyperborelilerin oralardan gelir derler; oradan da uzak, Adriyatik bölgelerine kadar, bir ülkeden öbürüne elden ele verilerek gider; oradan güneye yönelen sungular, önce Yunanistanda Dodonalıların eline varır; oradan Malia körfezine iner ve Euboia boğazından geçer; bir ilden öbürüne Karystos'a yollanırlar; oradan çıktıktan sonra Androsa geçmezler; Karystosdan dosdoğru Tenosa ve Tenosdan da Delosa taşınırlar.

İşte Deloslular bu sungurların adalarına böyle geldiğini söylerler. Ama ilk seferinde Hyberboreliler bunları iki kızoğlan kıza taşıttırmışlar, ki Deloslular bunlara Hyperokhe ve Laodike adlarını verirler ; kendi yurttaşlarından beş kişiyi de yanlarına katmışlar, ki bugün bunlar Delos da büyük saygı görürler ve Taşıyıcılar diye anılırlar.

Ama Hyperboreliler gönderdikleri adamların geri dönmediklerini görmüşler. Acaba sonradan gidecek olan elçilerimiz de dönmeyecekler mi, diye telaş etmişler; bundan sonra buğday saplarına sarılıp komşularına olan sungularını getirip komşularına vermişler ve onların da öbür komşularına vermelerini istemişler. Böylece elden ele Delos'a kadar gelir derler. Ben kendi hesabıma, Thrak ve Paionia kadınlarında da bu sungular için yapılanlara benzer bir görenek olduğunu biliyorum: Kraliçe Artemis adına kurban kestikleri zaman, töreni buğday sapı olmadan yapmazlar.

34:
Bu kadınların saygı gösterdikleri görenek işte budur. - Hyperborelilerden gelen genç kızlar, Delos'da ölmüşlerdir, bunlara saygı olmak üzere bu adada kızlar ve oğlan saçlarını dibinden keserler. Kızlar evlenmeden önce saçlarını keserler; bir çubuğa dolayıp iki bakirenin mezarı üzerine koyarlar. (Türklerde yas ifadesi ve kansız kurban "saçı" !-SB) Bu anıt, Artemis duvarları içersindedir, girişte sola düşer; bir zeytin ağacı gölgeler. Delos delikanlıları da saçlarını bir tutam ota sarar , öbürleri gibi mezarın üzerine bırakırlar. Bu genç kızlara Delos'ta böyle saygı gösterilir.

35:
Gene aynı kaynaktan öğrendiğimize göre, iki Hyperboreli kız, Arge ve Opis de aynı yerlerden geçerek, hem de Hyperokhe ve Laodike'den önce, Delosa gelmişlerdir. Çabuk doğurmak için Eileithyia'ya haraç verirlerdi. töreler böyle geektiriyordu, onlar da bunu yerine getirmek üzere gelmişlerdi; bu Arge ile Opis adaya tanrılarla aynı zamanda gelmişler, öyle diyorlar ve Deloslular onlara saygılarını değişik bir biçimde gösterirler: Kadınlar sıra olurlar, Likyalı Olen'in kızları övmek için düzenlediği ilahiyi okuyarak adlarını anarlar.

Ayrıca opis ve Arge ilasını onların adlarını anarak söyleyen ve onlar adına yardım toplayan İonialılarla adalarda yaşayanların bu adları kendilerinden öğrendiklerini söylerler. (Delos'da okunan eski ilahileri düzenleyen gene de Olen'dir. Olen Likya'dan gelmiştir.)
Sunak üzerinde kurbanın butları yakıldığı zaman külleri Opis ve Arge'nin mezarları üzerine serpilir. Bu mezar Artemis tapınağının arkasına konmuştur; yüzü güneşin doğduğu yöne bakar ve Kea'lıların şölen salonunun hemen yanına düşer.

36:
Hyperboreliler hakkında daha fazla bir şey söylemeyeceğiz. Güya Hyperboreli olan ve elindeki okla hiçbir şey yemeden dünyayı dolaştığı söylenen Abaris söylentisi için bir şey demek istemiyorum. - Eğer Hyperbore'de, yani yeryüzünün en kuzeyindeki ucunda yaşayanlar varsa, şüphesiz en güney ucunda da yaşayanlar vardır. Ve ben bu, "Dünya çevresinde yolculuk"lara bakıp gülüyorum, bunlardan bizde epeyce var ve aklın alabileceği bir bilgi vermiyorlar.....






ilgili: