Ahtapotun ana kolları!
Yeni Dünya Düzeni masonların hedefi
“Yeni Dünya Düzeninden” ilk defa, İngiltere’de modern Masonluğun kurucusu kabul edilen Sir Francis Bacon’un Nova Atlantis adlı kitabında, bahsedilmiştir. Bağımsızlık savaşı sonrası Amerika Birleşik Devletleri üç örgüt üzerine kurulmuş görünmektedir. Bunlar, başta Masonluk olmak üzere, İlluminati ve Rose Croix’dır. Masonluk, Gül-Haç örgütünün etkisiyle ve Süleyman mabedi gibi benzer semboller kullanılarak hür masonlar olarak isimlendirilen örgütlerle gelişti. Pythagore geometrisini bilenler üst derecede idi. Ameleler örgüte kabul edilmiyordu. Süleyman mabedinin duvar ustası, yani mimarı olan Hiram efsanesine yenilikler kattılar.
Hiram, Osiris,yani güneş olarak kabul edilir. Kışın güneş olmayınca tabiat dul kalır. Masonlar,. bu sebeple Güneş çekildiği için kendilerini dul kadının çocukları olarak kabul eder. Masonlar, bütün Avrupa’da örgütlendiler. Londra’daki loca, büyük locaydı. Fransa’da Büyükdoğu locası duruma hakimdi. Napolyon da bir masondu.
Masonlukta merkezi bir iktidar yoktur Her milletin masonları kendi büyük locaları tarafından yönetilir. Fakat dünyadaki bütün mason locaları, tek bir loca olarak kabul edilir. Frank Masonlar kutsal eşkenar üçgen sembolünü kullanır ve üç nokta ile temsil edilir. Üçgenin ortasında İbrani alfabesinden dört harf bulunur. Bunlar Tanrı’nın gözünü ifade eden güneşi temsil eder. Bunlarla birlikte perggel ve gönye, Süleyman babedinin iki sütunu, Parıldayan yıldız, altı köşşeli yıldız, yontulmamış taş, parıldalan kılıç gibi sembolleri de vardır. Bir mason alfabesi de mevcuttur. Harfler çizgi ve noktalarla belirtilir. Masonluğa giren kişi henüz yontulmamış bir taş olarak kabul edilir. Eğitildikçe ve olgunlaştıkça bir üst dereceye yükselir. Çıraklık ve kalfalıktan sonra usta olur. Cemiyete giren, önce düşünme odasına alınır. O henüz bir nam maddedir, işlenecektir. Aday, düyünme odasında geçmiş varlığını öldürür ve yaniden doğmuş olur! Bu sırada adayın sol göğsü ve sağ bacağı çıplaktır. Boynuna kaygan bir urgan takılıdır. Bu onun bulunduğu dünya ile bağlantısını temsil eder! Aday, insanın Tanrı’ya, insanın kendine ve diğer insanlara karyı görevleri konusunda üç soru ile yazılı bir sınavdan geçirilir. Işığı gördüğü kabul edilen adayp sınavı geçmiş olur.. Takdis için, bütün üyeler, kılıçlarının ucunu adaya çevirir.
“Yeni Dünya Düzeni”
Cihangir Gener’in araştırmalarına göre İngiltere’de modern Masonluğun kurucusu kabul edilen Sir Francis Bacon’un Nova Atlantis adlı kitabında, “Yeni Dünya Düzeni” nden ilk kez bahsedilmiştir. Aydınlanmacı Bacon’un kafasında canlandırdığı bu ütopya, sonuçta Amerika Birleşik Devletlerinin kurulmasına esin kaynağı olmuştur. Bacon’un 16. yüzyıl sonlarında İngiliz Gülhaçlılar Cemiyetinin “Büyük Komutan” lığını yaptığı da bilinmektedir.
Amerika kıtasına yapılan göçler sırasında çok sayıda İngiliz Masonun yanı sıra, Fransız Mason da yeni dünyaya ayak basmıştır. Bunlar arasında “İlluminized Free Masons” ve “İllumines” üyeleri de bulunmaktadır. En tanıdık isim Benjamin Franklin’dir. Örgütün Amerika’da kurulan kolunun adı, “Beyaz İlluminati Locası” ya da, “Beyaz Kardeşlik” tir. Bir İllumines üyesi olan Jean Jacques Rousseau’un, bağımsızlık savaşı öncesi Amerika’da faaliyetlerde bulunduğu bilinmektedir. Dönemin Amerika’daki Fransız büyükelçisi Edmont Genet’in de bir Jakoben ve Mason olduğu ve burada İlluminati örgütlenmesinde önemli rol oynadığı söylenmektedir. Koloni savaşlarını başlatan örgütler arasında İlluminati başı çekmektedir.
Cihangir Gener’in tespitlerine göre Bağımsızlık savaşı sonrası Amerika Birleşik Devletleri üç Ezoterik örgüt üzerine kurulmuş görünmektedir. Bunlar, başta Masonluk olmak üzere, İlluminati ve Rose Croix’dır. Devletin kuruluşunu ilan eden Bağımsızlık Bildirgesine imza atan 40 kişiden 28’inin Mason olduğu bilinmektedir. İlluminati ya da Rose Croix üyelerinin sayısı ise bilinmemektedir. Devletin ilk Başkanı olan General George Washington Mason’dur. Beyaz Saray’ın temel atma töreni, tüm biraderlerin katılımı ve Masonik bir tören ile gerçekleştirilmiştir. 18 Eylül 1793’de George Washington, Maryland Büyük Locasının Büyük Üstadı sıfatı ile Capitol binasının temel taşını ve çok sayıda Masonik sembolü temele yerleştirmiştir. Başta yeni devletin anayasası olmak üzere, pek çok kurum ve kuruluş, Masonik kurallara göre düzenlenmiştir. Denilebilir ki, ABD bir Mason cumhuriyetidir.
Türkiye’de masonluk
Türkiye’de masonluk Osmanlı devletinin yıkılışında büyük rol oynadı. Atatük tarafından kapatılan mason dernekleri, yeniden açıldığında Türk Mason Dergisi’nin 1951 yılı Ocak ayında basılan ilk sayısında ve “Bu mecmua niçin çıkıyor?” başlıklı yazısında, aynen şöyle deniliyor:
“Masonluğun gayesi, insan cemiyetlerinde din, politika, ekonomi ve aile gibi çeşitli sebeplerin meydana getirdiği ihtilatları ve bu ihtilatların doğurduğu farkları ortadan kaldırmaktan ibarettir. (İhtilat, sosyal hastalık hatta ’komplikasyon’anlamında kullanılmaktadır. Buna göre masonlar, din, politika, ekonomi ve aileyi her türlü sosyal hastalığın sebebi olarak görmektedir.)
Masonluk, başı ve sonu ıstırap olan bu farklar kaldırıldığı gün, insanlığın manevi birliği kurulacağı kanaatindedir.”
Bir dolarlık banknot üzerindeki semboller
ABD Büyük Mührü, Ezoterik sembollerinin birleşimi ile oluşmuştur. Bir Dolarlık banknotlardan tanıdığımız Büyük Mühür, 1776 yılında Benjamin Franklin, Thomas Jefferson ve John Adams tarafından dizayn edilmiştir. Bir Dolarlık banknotun üzerinde, üstünde üçgen içinde bir göz bulunan, tamamlanmamış bir piramit vardır. Üçgen içinde göz sembolü, her şeyi gören “Evrenin Ulu Mimarı” nın en eski sembollerindendir. Masonluğun yanı sıra İlluminati de aynı sembolü benimsemiştir. Piramidin hemen altında Latince, “Novos Ordo Seclorum” yazmaktadır. Anlamı, Yeni Seküler Düzen’dir. Bu söylem, İlluminati’nin hedefidir. Böylece ABD, kendi ulusal politikasının ve dini kurallarının bu yeni seküler düzen çerçevesinde uygulandığını açıklamıştır. Seküler düzen, İlluminati’nin yanı sıra Masonluğun da en öncelikli taleplerinden biridir. Novos Ordo Seclorum’un hemen altında 1776 tarihi bulunmaktadır. Bu tarih, bağımsızlık ilanının yanı sıra, ABD’ndeki İlluminati’nin de kuruluş tarihidir.
Bu sembollerin altında yine Latince, “Annuit Coeptis” yazmaktadır. Türkçe’ye, “Plan mutlaka başarılacak” şeklinde çevrilebilir. Plan, İlluminati’nin “Yeni Dünya Düzeni” kurulması hedefidir. Paranın üzerindeki bir diğer Latince cümle, “E Pluribus Umum” dur. Bu ifade de, “pek çoklarının arasında tek” şeklinde çevrilebilir. ABD, o günkü dünya üzerinde İlluminati hedefleri doğrultusunda kurulmuş ilk ve tek devlettir. Tüm bu sembol ve cümleler birleştirildiğinde, mutlaka başarılması gereken büyük bir planın bulunduğu ve bu planın sadece ABD için olmadığı anlamı çıkmaktadır. “Yeni Seküler Dünya Düzeni” bu uluslararası planın adıdır ve günümüzden iki yüz yıl önce, ABD kurucuları tarafından açıklanmıştır. İngiltere’yi birleştiren Kral Arthur’un Yuvarlak Masa Şövalyelerine atfen, “Yuvarlak Masa” adı verilen bir örgü, ABD’de, ABD ve İngiltere’den beş işadamı tarafından 1877 tarihinde kurulmuştur.
Hedef, İngilizce konuşan ülkeleri bir federasyon çatısı altında bir araya getirmektir. Bu birlik, ileride kurulacak Dünya Federasyonu’nun nüvesini teşkil edecektir. O günlerde dünyanın en zengin adamları olarak tanınan bu beş iş adamı, Amerika Birleşik Devletleri’nden John Rockefeller, John Morgan, Andrew Carnegie ile İngiltere’den Mayer Rotschild ve Cecil Rhodes’dur. Hepsi İllüminati üyesi ve 33. Derece Masondur.
Dinler arası diyalog da bir mason projesi
Masonluk tanımına göre bugünkü “dinlerarası diyalog” girişimleri ve “bütün dünyada tek dil, tek para, tek din ve tek pazar” demek olan küreselleşmenin nereden doğduğu konusunda bir şüphe kalmıyor. Dinlerarası diyalog faaliyetleri, tam da mason derneklerinin hedefini gerçekleştirmeye, dinler arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmaya yöneliktir. Tıpkı, “Allah birdir, Muhammed onun elçisidir” şeklindeki İslamiyet’in temel kabulünü parçalayarak ikinci kısmını ortadan kaldırmak istemeleri gibi!
Dinlerarası diyalog girişiminin bir mason girişimi olduğunu somut olarak teyit eden bir diğer husus da başta dinlararası diyaloğun Hıristiyanlığı yayma girişimi olduğunu açıklayan Pietro Rossano olmak üzere Vatikan’daki birçok kardinalin P-2 Mason Locası mensubu olduğunun ortaya çıkmasıdır! Rossano, bu locaya 1968 yılında girmiştir. Sadece Rossano değil, Vatikan’ın önde gelen 66 kardinal ve piskoposu, bu locaya kayıtlı kişilerdir!
ARSLAN BULUT 16.09.2012
YENİ DÜNYA DÜZENİ - 6
Ahtapotun ana kolları!
Loyolalı Ignatius |
Tarikata kabul edilen herkes mutlaka uzun ve ayrıntılı eğitimlerden geçirilir, ancak başarılı görülenler tarikatın fikir ve ideallerini öğrenebilirlerdi. Cizvitler, özellikle fakir ve yetenekli gençlere, kurdukları özel okullar aracılığı ile çok iyi bir eğitim verdirirlerdi.
Fransa, Clermont’ta bulunan Cizvit koleji döneminin en iyi okuluydu. Cizvitler fikirlerine karşı çıktıkları bir kurum ya da topluluk ile karşılaştıklarında asla açıkça kavgaya girmezler, sinsi ve gizlice her türlü etkinlikte bulunarak o kuruluşu yıpratırlardı.
Vikipedi’ye göre Cizvitlerin asıl başarıları eğitim alanındadır. Kurdukları okullar, uzun süre, Hıristiyanlık dünyasmdaki en iyi eğitim kurumlan olarak kaldılar. O kadar ki, İngiltere’de modern Masonluğun kurucusu kabul edilen Sir Francis Bacon “eğitim açısından Cizvit okullarına danışmak gerekir, çünkü uygulamada onlardan daha iyisi yoktur” demekteydi. Cizvitler, genel bilgi düzeyini yükseltmişler, tüm Katolik Avrupa’da Kilise’nin itibarını yeniden kazanmasını sağlamaya çalışmışlar ve onlarla rekabete giren Protestan Avrupa’nın da uyarıcısı olmuşlardır.
Reformasyon hareketinin önemli bir sonucu, 16. yüzyılda Kilise’nin hemen hemen bugünkü biçimini almasıdır.Papalık bu tarihten sonra devlet yönetiminden ayrı dinsel bir örgüt olarak faaliyet gösterecektir. Bir başka önemli sonucuysa, Avrupalıların, ister devletler arasında, ister devlet sınırları içinde olsun, Hıristiyan dininin gerçeği üzerinde anlaşamamalarının, laiklik ve modern bilime giden kapıyı açmasıdır. Din ve devlet görevlilerinin işbirliği yapıp mükemmel bir dinsel uyum sağladıkları devletlerdeyse, entelektüel bir durgunluk hüküm sürecektir. Rönesans ile Re-formasyon arasındaki karşılıklı etkileşim, Avrupa insanının yaratıcılık potansiyelini artırmış, kısaca Avrupa’nın entelektüel ve manevi enerjisini yükseltmiştir.
San Ignatius di Loyola Kilisesi
İtalya’nın kuzey doğu bölgesindeki Friuli-Venezia Giulia özerk idari bölgesindeki Gorizia şehrinde Katolik karşı devrime ön ayak olan Loyolalı Ignatius anısına 1680-1725 döneminde Cizvitler tarafından San Ignatius di Loyola Kilisesi yapılmıştır. Günümüzdeki pek çok Cizvit okul ve kurum onun mirasıdır. Yalnızca ABD’de bile, 28 Cizvit koleji ve üniversitesi; 50’den fazla ortaöğretim okulu vardır. Galileo Galilei, Denis Diderot, Voltaire, James Joyce, Fidel Castro ve Bill Clinton gibi birçok entelektüel ve tarihi kişi bu okullarda yetişmiştir. Ayrıca bazı iddialara göre, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın kuruluşunda, Ignatius’un dini uygulamalarından ilham alınmıştır.
Vikipedi’deki tespitlere göre Cizvitlerin yoğunlaştıkları alanlar misyonerlik ve eğitimdir. Türkiye’de “İsa’nın Askerleri” adıyla bilinir, üyelerine “Cizvit” denir. Bu tarikata mensup rahipler isimlerinin sonuna S.J. (Societas Jesu) ekleme hakkına sahip olur. Cizvit tarikatı ilk kurulduğu zamanlarda Roma Katolik kilisesinin fevkalade olumsuz tepkisiyle karşılaşmış ve kabul görmemişti. Ancak Cizvitler, kısa süre içerisinde Protestanlara ve Anglikan mezhebine karşı sert tutumları ve bunlar aleyhine yaptıkları çalışmalar nedeniyle kilisenin bu menfi yaklaşımını tersine çevirerek Papalığın beğenisini kazandılar. Bu beğeni, Kilise’nin tarikatı açıktan desteklemeye başlaması ile ilk meyvelerini verdi, alınan destek sayesinde tarikat kısa sürede hem ekonomik hem de politik olarak büyük güç kazandı. Bu dönemde Cizvitler, Kilise’ye hoş görünmek için özellikle aforoz edilenlere karşı çok acımasız oldular.
Cizvitlerin benzer tarikatlardan en önemli farkının örgüt yapısında olduğu görülür. Tarikat üyeleri her zaman göze batmadan her türlü toplum içerisinde, o toplumun insanları ile aynı düzeyde ve uyum içerisinde yaşarlardı. Tarikat, ilk gününden itibaren kısa vadeli hedefler yerine hep uzun vadeli hedeflere yönelmiş ve özellikle gençlere yatırım yapmıştır. Gerçekten de insana yapılan yatırımlar sayesinde Cizvit tarikatı çok kısa sürede Avrupa’nın en önemli siyasi ve ekonomik gücü haline gelmiştir. Tarikata kabul edilen herkes mutlaka uzun ve ayrıntılı eğitimlerden geçirilir, ancak başarılı görülenler tarikatın fikir ve ideallerini öğrenebilirlerdi. Cizvitler, özellikle fakir ve yetenekli gençlere, kurdukları ya da destekledikleri özel okullar aracılığı ile çok iyi bir eğitim verdirirlerdi.
Fransa, Clermont’ta bulunan Cizvit koleji döneminin en iyi okuluydu. Cizvitler fikirlerine karşı çıktıkları bir kurum ya da topluluk ile karşılaştıklarında asla açıkça kavgaya girmezler, sinsi ve gizlice her türlü etkinlikte bulunarak o kuruluşu yıpratırlardı. Özellikle sahip oldukları iyi eğitimli genç üyeleri sayesinde karşıt oldukları kurum ya da topluluğun içine sızarak kendi ilke ve fikirlerini içerden aşılarlardı. Bu şekil içerden yapılan baskı ile o kurum kısa süre içerisinde yıpratılır veya tamamen yozlaştırılırdı. 18. yüzyıla gelindiğinde Cizvit tarikatı öyle bir hal almıştı ki hem Avrupa’da ve hem de özellikle Güney Amerika’da her önemli noktada Cizvitleri görmek mümkündü. Cizvitler, Uzakdoğu’da dahi etkin faaliyette bulunabiliyorlardı.
1773 yılında dönemin dini lideri XIV. Clement, Cizvit tarikatının feshedildiğini ve dünyanın her yerinde Roma kilisesi tarafından Cizvitlere tanınmış olan tüm hak ve ayrıcalıkların kaldırıldığını ilan etti. Bu ilan ile birlikte Cizvitler arasında büyük bir çözülme oldu. Her ne kadar 1814 yılında VII. Pius tarafından Cizvitlere eski hak ve ayrıcalıkları geri verildi. Katolik mezhebinin bir tarikatı olarak varlıklarını sürdürebildiler. Cizvitlerin KARA PAPA denilen Generallerine kayıtsız şartsız itaat yeminleri vardır ve yeminlerini bozanlardan dünyanın neresinde olursa olsun intikam alınır. 1773 yılında Papa XIV. Clement Cizvitleri Vatikan’dan kovdu ve servetlerine el koydurdu. Fakat, bugün de Yeni Dünya Düzeninin gerçek itici gücü Cizvitlerdir.
Cizvitlerin kurucusu Ignacio De Loyola
Vikipedi’deki verilere göre Cizvit tarikatının kurucusu Bask kökenli İspanyol din adamı Ignacio De Loyola’dır. 1491’de İspanya’da doğmuştur. Navarre Krallığı ’nın hizmetinde Basklı bir soyluyken Katolik oldu. 1534’te yedi arkadaşıyla birlikte Cizvit tarikatının temelini attı. 1540 ’ta Papa’nın izniyle resmen kurulan tarikatın başına geçti. Kurduğu tarikat Protestanlığın yayılmasını önlemede rol oynadığı gibi dinde her türlü reform düşüncesinin ezilmesini sağladı. 1556 yılında Roma’da ölen Ignacio De Loyola 1621 yılında aziz ilan edildi. Ignacio De Loyola, “Çayın kenarında giderken, durup suya baktım. Birden basiret gözüm açılmaya başladı ve bana çeşitli dini ve dünyevi meseleleri anlama gücü verildi. Eğer şu anda aldığım ilmi ve gücü, ömrüm boyu Tanrı’dan aldığım yardımla karşılaştırırsam; o anda aldığım ilmin çok daha üstün olacağına hiç şüphem yoktur. Bana öyle geliyor ki, tamamen başka bir insana dönüşmüşüm. Tüm bunlar üç dakikadan kısa sürdü” diye nasıl dönüştüğünü anlatır.
Ignacio De Loyola, Paris Üniversitesi’nde eğitim alırken, 1534 yılında Paris’te papaz oldu, Roma’da Papa III. Paulus’la yüzyüze konuştu ve onu, oluşturduğu topluluğa yardım etmesi için ikna etti. Cizvitler tarikatı, başkanları olarak Ignatius’u seçti. Tarikatın oluşturulmasındaki temel amaçlardan biri de, o dönemde Avrupa’da yaygınlaşan Protestan akımlarla mücadele etmektir. Ayrıca, dünyanın çeşitli bölgelerinde misyoner faaliyeti göstermişlerdir. Ignatius’un 1551 yılında kurduğu “Roman College” , günümüzde “Gregoryan Üniversitesi” (İtalyanca: Pontificia Università Gregoriana) olarak devam etmektedir.
ARSLAN BULUT 17.09.2012
Bugün Mason Sembolleri olarak tanımlanan tüm semboller eski dönem Türk Kültürüne aittir.
Nuray Bilgili'nin bu konuda bir yazısı bulunmaktadır, ki katılıyorum. Mason "Taş Ustası" demek. Turanlılar birer Taş Ustası olarak anılmışlardır. Hatta iyi birer inşaat ustalarıdır. Bu yüzden de Kudüs'te bulunan Süleyman Tapınağı, Süleyman tarafından Turanlı ustalara yaptırılmıştır.
"The Turanian races were the first to people the world beyond the limits of the original cradle of mankind, in the valley of the Euphrates before the Semitic or Aryan races came there. The Turanians were builders; the Semitic races never erected a building worthy of the name. When King Solomon decided to build the Temple at Jerusalem, he lead recourse to
Turanians to take the lead in the work."
Moses W.Redding, Illustrated History of Freemasonry