Translate

6 Ekim 2012 Cumartesi

KÜRESEL SERMAYENİN TAPINAĞI - BOHEMİAN CLUB VE BAYKUŞ İMPARATORLUĞU






CIA’in 1953’te başlattığı meşhur MK-ULTRA zihin kontrolü projesinin alt kolu olan Monarch (Hükümdar) programı çerçevesinde küçücük kızıyla beraber sayısız tecavüze, hem fiziki hem de psikolojik barbarlık, taciz ve işkenceye uğratılan Cathy O’Brien’ın (kurtarıcısı Mark Phillips’le birlikte) 1995’te yazdığı ve Türkçeye “Baykuş İmparatorluğu” şeklinde tercüme edilen “Trance-Formation of America” adlı eserden öğreniyoruz ki, Telegramcı “Yeni Dünya Düzeni”nin yolu fuhuş ve pornodan geçiyor.

Uzaktan elektromanyetik zihin-beden kontrolü ve yönlendirmesi olarak nitelendirebileceğimiz Telegram’ın ABD’deki bir önceki teknik, teknolojik ve metodolojik seviyesine tekabül eden MK-ULTRA-Monarch programı çerçevesinde zihnen kontrol edilip yönlendirilecek kurbanlar, çoğu daha bebekken seçiliyor, ilk çocukluklarından başlayarak ensest ve pedofili saldırılarına, akıl almaz bedenî ve psikolojik işkencelere, elektrik şoklarına, zorla ilaç ve uyuşturucu kullanımına maruz bırakılıyor. 



Kendilerine her vesileyle “travma” yaşatılıp, daimi bir HİPNOZ ile de desteklenerek, bu kurbanlarda “çoklu şahsiyet bozukluğu” veya “bölünmüş kimlik bozukluğu” denilen bir rahatsızlık kökleştiriliyor. Travma doğurucu işkenceler belli bir dönemle de sınırlı kalmıyor, bu süreçte ölenlerin veya kasten öldürülenlerin arasından sıyrılıp da sağ kalmayı başaran kurbanlara hayatları boyunca tatbik ediliyor.

Sonuçta kendi iradelerini neredeyse tamamen yitirip bir “Mankurt”a dönüşen bu zavallılar, biri diğerinden habersiz sayısız “şahsiyet” halinde kendi içinde bölünüyor, aynı insanda toplu tüm bu farklı “şahsiyet”lere Batılı-Batıcı Yeni Dünya Düzeni’nin casusluğu, fahişeliği, tetikçiliği, kaçakçılığı, ayakçılığı, hizmetçiliği yaptırtılıyor. Hipnotik bir metodla programlandıkları için de kendi normal (!) zamanlarında tüm bu yaptıklarını hatırlamıyorlar. (özellikle bazı politikacıların, aydınların ,sanatçıların söylediklerini, yaptıklarını inkar etmesi !)

“Köle”lerinin hafızasızlığına, devlet ve dünya iktidarlarına sonsuzca güvenen “efendi”ler ise, bu zavallılar üzerinde tüm sapıkça, hayvanca ve sadistçe arzularını tatmin ediyorlar. Dilediklerine diledikleri gibi tecavüz ediyor, dilediklerini öldürüyor, yaralıyor veya sakat bırakıyorlar. Yine de işi şansa bırakmamak için, 30 yaşını geçen “zihin kontrolü köleleri”ni çoğu ortadan kaldırmayı tercih ediyorlar. (kazayla,intihar süsü...)


Ne var ki “program”da umulmadık aksamalar yaşandığı da oluyor ve Cathy O’Brien, Brice Taylor, Kathleen Sullivan gibi kurbanlar bu cendereden bir şekilde kurtulup, yıllar süren ve çok masraflı psikolojik tedavilerden sonra “hafıza”larını geri kazanıyor, “bölünmüş şahsiyet”lerinin derinliklerinde yatan sırları gün yüzüne çıkarabilecek imkanı buluyor. Bununla da kalmayıp, her biri bu yaşadıklarını kitaplaştırıyor.

“Yeni Dünya Düzeni”nin Amerikalı mimar, idareci ve icracılarının akla hayale gelmedik barbarlık, fuhuş ve sapkınlıkları yer yer delilli ispatlı şahitliklerle tek tek ifşa ediliyor. “Zihin kontrolü köleleri”nin zorla fahişelik yaptığı Gerald Ford’tan Ronald Reagan’a, George W. Bush’tan Bill Clinton’a, Dick Cheney’den Hillary Clinton’a, en üst seviyeden en alt memura kadar, kimi pedofil, kimi nekrofil, kimi homoseksüel, kimi lezbiyen, kimi sadist, artık “Lut kavmine parmak ısırtır” hatırınıza ne gelebiliyorsa hepsi olanca çirkefliğiyle ortalığa saçılıyor. Bir diğer ifadeyle, “tetikçi fahişe” olarak programlanan Kathleen Sullivan, şu sözleriyle kesinlikle abartmıyor:


- “Sullivan, Lücifercilerin [Satanist Elit’in], alt sınıfları hayvan olarak gördüğüne, aşağı ırktan olduklarını düşündüklerini safha safha yok etmeyi tasarladıklarına inanıyor. Onlar Lucifer’in [Şeytani arzuların] açıkça uygulanabileceği, pedofili ve hayvanlarla cinsi ilişki gibi bazı aktivitelerin kanunileştirileceği yeni bir dünya düzeni yaratmak istiyorlar.” 

[Jim Keith, Amerikan Derin Devleti ve Beyin Yıkama Operasyonları, Trc: Sibel San, Nokta Yayınları, İstanbul 2006]



Amerikan başkanlarının zorunlu fahişesi” Cathy O’Brien’ın söyledikleri “bile” bizce yeter:

- “Zihin kontrolü gerçektir. MK-Ultra Hükümdar Projesi travmaya dayalı zihin kontrolü altında, kendi hür irademi, düşüncelerimi kontrol etme kabiliyetimi kaybettim. Ne soru sormayı, ne muhakeme yapmayı, ne de şuurlu olarak kavramayı becerebiliyordum ; sadece bana söylenilenleri yapıyordum. Zihnimi ve sonuç olarak tüm davranışlarımı kontrol edenler, kendilerinin “uzaylı”, “şeytan” ve “tanrı” olduklarını iddia ediyorlardı. Ama Yeni Dünya Düzeni peşinde koşan hainlerin terör amaçlı iddialarına ve hayâllerine rağmen, dünyaya ait insanlar olduklarını kendi tecrübelerimden biliyorum. Gerçekten de bizim için geçerli olan tabiat kanunları onlar için de geçerli. Beni dini, annelik içgüdülerimi ve insanlara art niyetsiz yaklaşımımı kullanarak manipüle ettiler ama iç varlığıma asla “sahip olamadılar”. Beni kendilerinden biri yapamadılar. İnsan ruhunun gücünün ne kadar büyük olacağını hesaplamamışlardı. Hatta bunun varlığından bile haberleri olmamıştı. İşte bu yüzden üzerimde başarılı olamadılar.” 




BAYKUŞ İMPARATORLUĞU ve ANGELİNA JOLİE !
[Mark Philips - Cathy O’Brien, Baykuş İmparatorluğu -Bir CIA Zihin Kontrolü Kölesinin Gerçek Yaşam Öyküsü-, Trc: Uğur Alkapar, Aykırı Yayınları, İstanbul 2002]







- "Global Çete’nin gizli örgütleri içinde en esrarlısı olan ve bugüne kadar hakkında örgütün yapısı ve işleyişine dair ülkemizde hiçbir kitap yazılmayan, Bohemian Club’dır. Anılan örgütte genellikle Temmuz ayında iki Cumartesi-Pazar’ı da kapsayacak bir süre içinde ABD’nin global elitleri(!), global seçkinleri, yani tüm dünyaya büyük adam diye yutturulan ABD’li örgüt üyesi kodamanlar, bir yandan global dünyayı yönetmek için kararlar alırken, öte yandan da nekrofili (ölüye tecavüz) dahil her türlü cinsi sapıklık ve sapkınlıklarını tatmin ediyorlar. Bununla da kalmayıp, modern insanın çoktan terk ettiği, pagan dinlerinden kalma dev bir baykuş (Moloch) heykeli altında gam yakma töreni diye adlandırdıkları sözümona sembolik insan yakma törenine de katılıyorlar. Üstelik işledikleri bu alçakça suçları kendi çıkarttıkları kanun ile suç kapsamı dışına alarak Amerikan adaletinin içyüzünü sergilemiş oluyorlar. George W. Bush başta olmak üzere birçok ünlü Amerikan Başkanı ve devlet adamı bu gizli örgütün üyesidir.” 




[Talat Turhan - Faik Kurtulan, Küresel Sermayenin Tapınağı Bohemian Club, İleri Yayınları, İstanbul 2006]



(radikal dincilerin arzuları Arap Baharından sonra birbir ortaya çıktı, Mısır'da mesela, nekrofillik için yasa talep ettiler....solhaber)









“Baykuş İmparatorluğu”
Cathy O’Brien’ın anıları olarak "Bir CIA Zihin Kontrolü Kölesinin Gerçek Yaşam Öyküsü" alt başlığı ile yayınlanan “Baykuş İmparatorluğu” kitabında Holywood yıldızları ile Amerikan yönetimin en üst düzeyden yetkilileri arasındaki ilişkiye dair pek çok ipucu yer almaktadır. Dünyanın egemen gücü olarak dünyanın her ülkesine müdahale etmeyi kendilerinin bir hakkı olarak gören ABD elitlerinin sapkın tercihlerini konu alan bu kitabı, dünyada olan biteni anlamak isteyen herkes okumalıdır. Kendisi de bir seks kölesi olarak programlanan yazarın, küçük kızının da daha çocuk yaşta seks kölesi haline getirilme sürecine sokulduğunu anlayan bir annenin, annelik fıtratının koruma içgüdüsü ile harekete geçerek ABD’yi yöneten elitin mahrem hayatının pisliklerini ortaya seren bu itirafları bir yönüyle tiksindirici unsurlar içerse de hayra hizmet açısından takdir edilmelidir.

Bu anıları psikanalitik bir okumaya tabi tutarsak ABD’nin dünyaya yön vermek iddiasındaki isimlerinin; George W. Bush’dan Dick Cheney’e, Madeleine Albright’tan Hillary Clinton’a rezilane tablolar sergiledikleri görülür.

İslam Ülkeleri Liderlerine Cinsel Tuzaklar

Kitabın bir bölümünde ,Suudi Arabistan’ın ABD büyükelçisi olan Suud Kraliyet Ailesi’nden bir prensin (Bender bin Sultan bin Abdulaziz) cinsel ihtiyaçlarının resmi yönetimin bilgisi altında, bazı görevliler tarafından karşılanması hakkındaki bilgiler ile İslam ülkeleri yöneticilerinin cinsel içerikli şantajlara muhatap kalmasında, haklarında oluşturulan bu cinsel eğilim dosyalarının -ve muhtemel ki görüntü arşivlerinin- bir yeri olduğu kesindir.


Ülkesinin Washington’daki elçilik görevini üslendiğinde orada tam 22 yıl kaldı, bu süre zarfında Amerika’daki diplomasi ağının generali, Cumhuriyetçi partinin siyasilerinin özellikle de Baba ve oğul Bush’un yakın dostu oldu. Yazar Bob Woodward kitabında, Irak savaşının ayrıntılarına dönemin Savunma Bakanı Powell ve diğer bakanlar sahip olmadan önce Bender bin Sultan’ın bunları bildiğini yazmıştır. Sırada Suudi Arabistan vardır. Birinci sınıf prenslerin hayata gözlerini yumması ve geride kalıp tahta aday olanların önemli bir bölümünün yaşlanmasıyla birlikte Suudi Arabistan’da yönetim meselesi son derece rahatsız edici bir konu haline gelmiş durumda. Özellikle de Abdülaziz’in torunlarının sayısının bu kadar çok olduğu göz önüne alındığında. Bu net tablo içerisinde Prens Bender’in yükselişinin, Suudi Arabistan’ın etrafında ciddi siyasi dalgalanmalar yaşarken işin sonuna gelindiğini ya da bu yolda önemli adımlar atıldığını mı gösteriyor? Ve son olarak Prens Bender’in yeni görevine atanması, yavaş yavaş davulları çalınmaya başlanan savaşın göstergesi sayılabilir mi? Her halükarda durum oldukça ciddi! (basından Temmuz 2012)


(Son seçim sürecinde MHP’nin maruz kaldığı şantaja, hattâ CHP Genel Başkanlığı görevini terk etmek zorunda bırakılan Deniz Baykal’ın başına gelenlere bu açıdan bakılırsa net anlaşılabilecektir.!)

Marilyn Monroe’dan Angelina Jolie’ye…


“Baykuş İmparatorluğu” kitabında O’Brien, Marilyn Monroe’yu Zihin Kontrolü operasyonuna tabi tutularak ABD başkanları için hizmete sunulmuş ‘seks kölelerinin ilk örneği’ olarak takdim etmektedir. Gerçekten de ölüm sebebi resmi evraklarda aşırı dozda yatıştırıcı ilaç alımı sonucu intihar olarak kayıtlara geçen Marilyn Monroe’nun ölümündeki sır hala gizemini korumaktadır. Zamanın ABD başkanı John F. Kennedy (ölümü ve sözde katili hala şüpheli !) ve başkanın erkek kardeşi Bobby Kennedy (ölümü şüpheli) ile sürdürdüğü eş zamanlı ilişkinin yol açtığı psikolojik ve siyasi sorunların CIA’yi harekete geçirerek Marilyn Monroe’nun 5 Ağustos 1962 tarihinde henüz 36 yaşında ölümü ile sonuçlanan sürecin düğmesine basıldığı yaygın bir kanaattir.

Kendisi de ABD elitlerinin ‘hayvani’ zevklerinin tatmini için kullanılan Cathy O’Brien’ın anıları; Marilyn Monroe’dan sonra da devam ettiği anlaşılan ‘seks kölesi üretimi’ yanı sıra pek çok Holywood ve müzik sektörü yıldızının CIA operasyonlarında kullanıldığını göstermektedir. Bazı müzik yıldızlarının ülke içi turnelerinin eroin ve kokain sevkiyatı için önemli bir kanal haline getirildiği anlaşılmaktadır.

Daha sonra ABD başkanı olacak Bill Clinton’un daha Arkansas eyaleti valiliği sırasında bir kokain bağımlısı olduğunu dile getiren satırların arka planında CIA’nin ABD içerisinde kokain trafiğinin tam ortasında olduğu da ima edilmektedir. Cathy O’Brien’ın Bill Clinton ile ilgili anılarını içeren bölümde halen ABD Dışişleri Bakanı olan Hillary Clinton’un özel cinsel tercihleri ile ilgili satırlar da okunabilir. 

Angelina Jolie’nin bir süredir ABD’nin operasyon bölgelerinde aktif olarak “faaliyet” göstermesi konusuna bu itiraflar ışığında bakıldığında konunun ABD yönetimine uzanan ayaklarını görebiliriz. Afganistan’dan Etyopya’ya, Libya’dan Hatay’a her ‘üretilmiş kriz’ bölgesinde ‘bir halkla ilişkiler kahramanı’ olarak boy gösterip fotoğraf veren Angelina Jolie’nin bu çalışmalarını “bir iyi niyet meleği”nin naif çabaları olarak görmek için oldukça saf olmak gerek. Cinsel yöneliminin biseksüel olduğunu itiraf eden Jolie’nin aktif olarak sürdürdüğü bu faaliyetlerinden bir hayır ummak imkânsızdır. 







VE İNANÇ YÖNÜ
Kendilerini ,hangi dine mensup olurlarsa olsunlar, "dini imanı bir" olarak tanıtarak ta tüm dünyayı kandırmaktadırlar. Ayrıca 3 semavi dinin tek bir ilah'a inanması , tek bir yerden çıkması onları hiç ama hiç ilgilendirmiyor, aksine ayrıştırmaya çalışıyorlar. Bağnaz, fanatik ve gönderilen öğretilerle hiç alakası olmayan bu dincilerin finansal olarak desteklenmesiyle de "MUSEVİLİK, HIRİSTİYANLIK VE MÜSLÜMANLIK" , yani KISACA 3 dinin bütünün olan İSLAM "BARIŞ" DİNİ çok farklı bir şekillerde anlatılıp, insanların üzerinde bir antipati yaratma gayreti içindedirler. Çünkü onların yegane hedefi GÜÇ'tür, nereden ve nasıl geldiği önemli değildir. Kendileri hiçbir şekilde bu üç büyük dinden hiçbirine mensup değildirler. Gerçek dindar insanların (hangi dine mensup olursa olsun) buna kanmadığını da belirtmek gerek.


Orta Doğu'da estirilen "Arap Baharları" nın birçok senaryoları mevcuttur. A planı tutmaz ise B planı, o da tutmaz ise C ve D planları ortaya sürülür.Bunlardan biri de Youtube 'da yayınlanan ve müslümanları galyana getiren , islamı karalayıcı, propaganda filmin nelere kadir olduğu görülmüştür. Bunu gören diğer dinlere mensup dindar olanlar da "Müslüman" olan herkesi barbar ve vahşi olarak algılar. Yani bu bohemci, illuminatici, yeni dünya düzenciler ,hedeflerine bu şekilde ulaşmaktadır..! 

Bu yüzden dikkatli olmalıyız. Tüm duyularımızı açık tutacak ve arkasında ne olduğunu düşünerek hareket edeceğiz.
Hatta gördüğümüz, duyduğumuz ve okuduğumuz herşeye sorgusuz sualsiz inanmayacağız.

Çünkü "yöneticiler", bildiğimiz "varlıklardan" değiller.

Kaynaklar:
*17 ağustos.org
*Cathy O'Brien’ın “Trance-Formation of America” (Baykuş İmparatorluğu)... E-KİTAP İngilizce indirebilir/okuyabilirsiniz:
*BOHEMİAN CLUB - E-KİTAP Türkçe olarak indirebilirsiniz.
Talat Turhan – Faik Kurtulan
* Kathleen Sullivan-Unshackled a Survivors Story of Mind Control  E-Kitap İngilizce olarak okuyabilir/indirebilirsiniz.




*ABD'nin Cesur Gazetecisi ALEX JONES ile BOHEMİAN GROVE (6 DK.)





*ABD'nin Cesur Gazetecisi ALEX JONES ile BOHEMİAN GROVE (1:31 DK.)




*MİCHAEL JACKSON uyanın diyor ! Medya'nın yalan söylediğini anlatıyor.(Büyük bir ihtimalle öldürüldü !)





*Bu konuyla ilgili bir film:
MANÇURYALI ADAY / The Manchurian Candidate
DENZEL WASHİNGTON - 2004 ABD
Körfez Savaşı'nda esir düşen bir Amerikan askerinin beyni yıkanarak ülkesi aleyhine kışkırtılır. Artık Ben Marco, ülkesine karşı bir görev üstlenmiştir. Burada bilincini kaybeden Marco, başkan adayı olan Raymond Shaw'ın bir kahraman olup olmadığı konusundaki soruları zamanla çözmeye başlar.




THE MANCHURIAN CANDIDATE/CASUSLARA KARŞI (1962)

Frank Sinatra , Angela Lansbury , John Frankenheimer




Soğuk Savaş döneminde anti-komünizm filmleri bilimkurgu filmleri olarak tasarlanırdı. Genelde dünyayı ele geçiren uzaylılar metaforuyla ABD'yi ele geçirmesi muhtemel "yabancı"lar ve elbette ki Amerikan yaşam tarzını ve düşünce sistemini kökten değiştirecek Kominizm "bela"sı işlenirdi.

Tam anlamıyla bir anti-komünizm filmi değil, film boyunca özdeşleşme yaşadığımız kişilerin arasında kominüzme pek de soğuk bakmayan insanlar da var. Öte yandan senaryonun izleyicinin nefretini ele geçirmeyi planladığı en önemli karakterler de anti-komünistler. Ama filmin ana teması komünistlerin Kore'de Amerikan askerlerinin beyinlerini yıkamaları sonucu gelişen olası felaketler olunca filmin dengesi de sağa doğru kayıyor ister istemez.!


BİR DOLARIN ÜZERİNDEKİ  BAYKUŞ !
DOLARIN ÜZERİNDEKİ AYİNDEKİ TAŞBAYKUŞ !




Bu “sapkın dünya düzeni” heveslilerinin çirkin yüzleri...
DEMOKRASİ BİR YALANDIR...
VE TÜRKİYE'DE UZANTILARI VARDIR..!
GÖRENE ve ANLAYANA TABİİ...




"Amerikalılar dünyayı filmleri gibi sanıyorlar, kendi çektikleri filmlerde hep kendileri kazanıyorlar. Zannediyorlar ki her yerde öyle olacak." Attila İlhan


ÇOCUKLAR İÇİN ÇEKİLMİŞ MASUM BİR FİLM Mİ , YOKSA BİR ZİHİN YIKAMA MI ?

SB