Halûk Tarcan: Latin alfabesi Ön-Türk alfabesidir
“Arkadaşlar, bizim güzel âhengdâr, zengin lisanımız yeni Türk harfleri ile kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak ve bunu anlamak mecburiyetindesiniz. Anladığınızın asarına yakın zamanda bütün kâinat şahit olacaktır. Buna katiyetle eminim. Şimdi sözden ziyade iş zamanıdır...
Çok işler yapılmıştır, amma bugün yapmaya mecbur olduğumuz son değil lâkin çok lüzumlu bir iş daha vardır. Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanperverlik ve milliyetperverlik vazifesi biliniz. Bu vazifeyi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir toplumun yüzde onu, yirmisi, okuma-yazma bilir, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bu ayıptır. Bundan insan olanlar utanmak lâzımdır. Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; iftihar etmek için yaratılmış, tarihini iftiharla doldurmuş bir millettir!
Fakat milletin yüzde sekseni okuma-yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk’ün seciyesini anlamayarak kafasını bir takım zincirlerle saranlardır. Artık mazinin hatalarım kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları düzelteceğiz. Bu hataların düzeltilmesinde bütün vatandaşların çalışmasını isterim. En nihayet bir sene, iki sene içinde bütün Türk toplumu yeni harfleri öğreneceklerdir. Milletimiz yazısıyla, kafasıyla bütün medeniyet âleminin yanında olduğunu gösterecektir.”
Mustafa Kemâl ATATÜRK, 9-10 Ağustos, Sarayburnu
YENİ HARFLERİN KABULÜ
Arap harflerinin Türkler tarafından kullanılması, İslamiyet'in kabulünden sonra başlamış ancak bu harfler, Türk diline hiç bir zaman uyamamıştır. Türkçe, Arap harfleri ile kolay yazılıp okunamıyordu. Harf İnkılabının hedefi, okuyup yazmayı kolaylaştırmak ve yaymak, modern öğretim ve eğitimin gerçekleşmesini sağlamaktı. Harf İnkılabının ilk adımı, 20 Mayıs 1928'de 1288 sayılı kanunla, Arap rakamlarının kullanılmasına son verilerek, uluslararası rakamların kabulü ile başlamıştı.
Atatürk, 9 Ağustos 1928 gecesi İstanbul'da Sarayburnu Parkı'nda düzenlenmiş bir şenlik sırasında, Harf Devrimini halka duyurmuştur; "Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Arkadaşlar, bizim güzel ahenkli, zengin lisanımız (dilimiz) yeni Türk harfleri ile kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak mecburiyetindeyiz. Lisanımızı muhakkak anlamak istiyoruz. Bu yeni harflerle behemehal pek çabuk bir zamanda mükemmel bir surette anlaşacağız ki, Milletimizin yazısıyla kafasıyla bütün medeniyet aleminin yanında olduğunu gösterecektir. Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Bütün millete, kadına, erkeğe, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz" demiştir. Harf Devrimi, büyük bir tarihi olaydır. Çünkü, sosyal, kültürel ve siyasi alanda geniş yankıları olmuştur.
1 Kasım 1928'de Latin alfabesine dayalı yeni Türk Alfabesinin kabulünden sonra, 24 Kasım 1928'de yayımlanan Millet Mektepleri Talimatnamesi gereğince, yurdun her köşesinde Millet Mektepleri açılmış, halka yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir. Atatürk bu çalışmalara "Millet Mektepleri Başöğretmeni" sıfatıyla katılmıştır.
TEKRAR ÖZÜNE DÖNMEK :
Latin değil, TÜRK Abecesi!
Atatürk, Abece ithal etmedi. Gecesini gündüzüne
katarak araştırdı ve Türk Dili'ne "17 bin yıllık"
abecesini geri verdi.
SERVET SOMUNCUOĞLU
SİBİRYADAN ANADOLUYA TAŞLARDAKİ TÜRKLER
Türk tarihinin Avrasya steplerindeki sessiz tanıklarını yerinde görüp inceleyerek yüksek kaliteli fotoğraflarla belgeleyen Servet Somuncuoğlu’nun bu eşsiz eseri kamuoyunda ve bilim çevrelerinde büyük ilgi görmüştür. Eser, Türklük bilincine kattığı yeni heyecanların ötesinde ciddi ve bilimsel yaklaşımıyla Türk Tarihi araştırmacıları için vazgeçilmez bir başyapıt niteliğindedir.
Doç Dr. S. Yücel Şenyurt
Gazi Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı
Arkeologlar Derneği Genel Başkanı
Türk tarihi nerede nasıl başlar? Sorusunun cevabı bu eşsiz eserin sayfalarında sergilenmektedir. Büyük kısmını birlikte yaptığımız saha gezilerinde sayısız resim alanını birlikte inceledik, o fotoğraflarını çekti. Doğuda Ulan Ude’den Anadolu’nun topraklarına kadar Avrasya coğrafyasının derinliklerinde gizli ve gizemli tasvirlerin fotoğraflarının yer aldığı eser, ilk basıldığında hakkettiği değeri gördü. İkincisinde daha fazla göreceğine eminim. Kitabın sayfalarındaki her bir resmin sanat değeri taşıdığı muhakkaktır. Onları çekenin ve bu eseri meydana getirenin duygularını, heyecanını en önemlisi Türk Kültür Tarihine karşı hizmet aşkını yansıtmaktadır.
Prof.Dr. Ahmet Taşağıl
Mimar Sinan Ünv.
Fen-Ed. Fak. Tarih Bölümü Başkanı
Taştaki Türkler
Bugün Avrupa Birliği denilen büyük yapıyı oluşturan devletler; milli devletlerdir. AB'nin başını çeken Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya; kendi içinde milli kimliğine bağlı; o kimlikle övünç duyan ülkelerdir. Demokrasi dediğimiz yönetim biçimi de işte bu milli devletlerin yönetim biçimi olarak gelişmiş ve yaygınlaşmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti de bir milli devlet olarak kuruldu. Gel gör ki küreselleşme adı verilen 1980 sonrası dönemde; Türkiye Cumhuriyeti'nin milli kimliği yok sayıldı. Bu kimliğe karşı Batı'dan ve içimizden çifte saldırı başlatıldı. İçimizden gelen saldırı; din adına yürütüldü. Dışımızdan gelen saldırı ise cumhuriyeti kuran büyük kimlik olan Türklüğü aşağıladı, horladı. Çünkü, bu kimlik
Batı emperyalizminin Türkiye ve Ortadoğu'yu yutmasını engellemişti. Batılı emperyalizmin iç uzantıları da bu kimlikten söz etmeyi, şovenistlik, faşistlik gibi gösterdi. Böyle olunca da büyük Türk milletinin çocukları; kendi milli kimliklerinden korkar, utanır hale geldiler.
İşte bu horlama döneminin doruğa çıktığı günümüzde; devletten umudunu kesen araştırmacılar işe bizzat el attılar. Bu çabaların sonucunda da ortaya değerli eserler çıktı. Bunların en başında da hiç kuşkusuz ki TAŞTAKİ TÜRKLER adlı çalışma gelir.
TEŞEKKÜRLER 'A/Z YAPI'
Taştaki Türkler adlı çalışma, Türk tarihi ile ilgili yeni ve çok ilginç belgeler sunan bir fotoğraf albümü sayılabilir. Başında Prof. Ahmet Taşağıl, Prof. D. D. Vasilyev, Sencer Divitçioğlu, Özcan Yüksek, Ersin Alok gibi uzmanların tanıtım yazıları bulunuyor.
Bu zorlu çalışmayı yürüten, aylarca uğraşıp o taşlardaki fotoğrafları çeken ve bir sunuşla bilimin emrine veren kişi ise Servet Somuncuoğlu... Servet Somuncuoğlu TRT'de bir yapımcı ama Türk dünyasında kayalara kazılmış resimlerin peşine düşmüş. 150 bin kilometre yol kat etmiş. 5 ay boyunca dağlarda, çöllerde, vadilerde binlerce resim çekmiş. Kendisine bu çalışmasında 'A/Z YAPI' mesenlik etmiş.
Ufkumuzu zenginleştiren, Türk tarihi ve kültürü ile ilgili olarak bize bulunmaz bir hazine sunan Servet Somuncuoğlu'na gerçekten müteşekkirim... Onun bu çabasının, üniversitelerimize örnek olmasını istiyorum. Şimdiye kadar Türk Tarih Kurumu'nun bile başaramadığı bir işi; bir mücahit olan Servet Somuncuoğlu ile ona destek olan A/Z YAPI başardı.
Ben; A/Z YAPI'nın genç yöneticileri olan Cevdet Erdem ile Ali Coşkun'a ayrı bir teşekkürü de borç biliyorum. Bu genç girişimciler tek görevlerinin ev yapıp satmak ve böylece zengin olmak olmadığını; asıl işlerinin ülkelerine hizmet olduğunu kavramışlar. Kazançlarının bir bölümünü bu kutlu görev için ayırmışlar.
Şimdi A/Z YAPI’YI öbür inşaat şirketlerimize örnek gösteriyorum: Lütfen sizler de içinden çıktığınız milletin tarihini, kültürünü, geleneklerini araştıracak çalışmalara destek olun. Bu işleri devletten beklemek yerine özel sektörün taşın altına elini sokması çok güzel sonuçlar verecektir.
TAŞTAKİ TÜRKLER isimli çalışma bunun bir örneğidir. Sibirya'dan Kars'a kadar uzanan çok geniş Türk dünyasında Servet Somuncuoğlu'nun yaptığı çalışma, bu konuda atılmış ilk adımdır. Sayın Somuncuoğlu, A/Z Yapı’nın katkısıyla yeniden bir Doğu Asya çalışması yapmış; binlerce resim çekerek dönmüştür.Yani, Türk kültürünün kayalara aktarılan izlerini tespit etmek ve bunun yorumunu yapmak konusunda ilk adım atılmıştır ama iş daha bitmemiştir.
NEDEN ÖNEMLİ?
Taştaki Türkler adlı çalışmada özet bilgilerle bize sunulan yüzlerce resim var. Bu resimler (petroglif), Türklerin yaşadığı bölgelerde bulunuyor. Buralarda karşımıza çıkan yazı da eski Türk alfabesi olan Kök Türk alfabesiyle ilgilidir. 65 ayrı alanda bulunan kaya resimlerinin tarihi, MÖ 14. bin yıla kadar uzanıyor. Böyle olunca da Türk tarihi ile ilgili olarak var olan bilgilerin de yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Taştaki Türkler adlı bu koleksiyon gösteriyor ki, Türk milletinin tarihi; Asya'da binlerce yıl eskiye uzanıyor. Yine bu milletin egemen olduğu alan, Moğolistan'dan Anadolu'ya kadar uzanıyor. Çünkü kaya resimlerinin benzerliği; bu konuda en kuvvetli tanıktır.
Anadolu'daki Türk tarihinin Selçuklulardan çok öncelere uzandığını bilen birisi olarak bunun kayalardaki kanıtını yakalamaktan son derece mutlu oldum. Bu kanıtlardan bazılarını sizinle paylaşacağız.
Rıza Zelyut
Güneş Gzt.
11.09.2008
Sümer Ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi ile Türk Dili'nin Yaşı Meselesi - Osman Nedim Tuna
TÜRK DİLİ'NİN BEŞ BİN YILI / Selahi DİKER
ORHUN'DAN ANADOLUYA TÜRK DAMGALARI / PROF.DR.TUNCER GÜLENSOY
"TÜRKÇE KONUŞUYORLARSA BİLİN Kİ TÜRKTÜR.
GENÇLERİMİZ TÜRKLÜĞÜMÜZE AİT NE VARSA ÖĞRENMEYE ÇALIŞSINLAR. GENÇLERİMİZ AYRICA BİZİM ESKİ ALFABEMİZİ OKUSUNLAR, ÖĞRENSİNLER, BU ÇOK ÖNEMLİ.
YARIN ÖBÜR GÜN BENİM KANIM BÜTÜN YAZILARIN BİZİM YAZILARIMIZDAN ÇIKTIĞINI İSPAT EDEBİLİRLER VE DİLİMİZİN DE BÜTÜN DİLLERİN ANASI OLDUĞUNU DÜNYAYA DUYURABİLECEKLERDİR.
BÜTÜN DİLLERİN ANASI TÜRKÇE VE BÜTÜN YAZILARIN BAŞLANGICI DA TÜRKÇEDİR. TÜRK DİLİ ÇOK ZENGİN BİR DİL VE MATEMATİKSELDİR.
DİLİMİZİ MUHAFAZA ETMEYE ÇALIŞALIM VE KENDİ KÜLTÜRÜMÜZÜ ÖĞRENELİM. BATILILARIN BİZİ KÜÇÜMSEMESİ VE BARBAR OLARAK ADLANDIRMASININ HİÇBİR DAYANAĞI YOKTUR.
BEN IRKÇILIK YAPMIYORUM, BİZ MEDENİYETE SAHİP BİR TOPLULUĞUZ VE BÜTÜN MEDENİYETLER DE ORTA ASYA'DAN GELİYOR. "
M. İLMİYE ÇIĞ / 2011
SERVET SOMUNCUOĞLU İLE
Karlı Dağlardaki Sır
Karlı Dağlardaki Sır
The Romans borrowed the Etruscan alphabet.