Translate

12 Mayıs 2012 Cumartesi

IĞDIR TÜRK SOYKIRIM ANITI







IĞDIR





Prof.Dr. Süslü, Anadolu’nun her köşesinin şehitlerle dolu olduğunu, Türklerin değil, asıl Ermenilerin soykırım yaptıklarını söyledi. Bir milyon insanın Ermenilerce hunharca katledildiğine dikkati çeken, Prof. Dr. Süslü, “Van’da Muş’da, Bingöl’de, Iğdır’da, Erzurum’da ve Anadolu’nun birçok köşesinde Türkler Ermenilerin katliamlarına maruz kalmıştır. Amerikalı bir grup parlamenter de yaptığı incelemede bir milyon Müslüman Türkün katledildiğini tespit ve kabul etmiştir” diye konuştu. 


Bugüne kadar toplu mezarların açılmamasını “şehitlerimizin rahatsız olmamaları” anlayışından kaynaklandığını işaret eden Başkan şunları söyledi; Her şeye rağmen geç de kalınmış olsa Anadolu’nun her köşesindeki toplu mezarlar açılacak ve Ermenilerin yaptığı soykırım ortaya çıkarılmaya devam edecektir. Terör, toprak ve tazminat talepleri devam ettiği sürece bu konudaki ilmi çalışmalarımız da devam edecektir. Bundan böyle tokat yemeden, iftiraya uğramadan önce tarihi gerçekleri tek tek ortaya çıkarmaya devam edeceğiz. Iğdır’da yaptırılan soykırım anıtı ve müzesi ümit ediyorum ki, bir araştırma merkezi bir eğitim merkezi haline gelir. Bu anıt, yapılan soykırımı yeni nesillerin zihinlerine nakledilmesini sağlar.” dedi.


Iğdır Valisi Şemsettin Uzun da, Iğdır’da yaptırılan Soykırım anıt ve mü/esinin bir gerçeği ifade ettiğini belirterek, “Iğdır da tarih yazılmıştır” dedi.“Umarım ki bu sempozyumda tarihi gerçekler iyice su yüzüne çıkar ve Ermenilerin Türklere yaptığı soykırım dünyaya anlatılır” diye devam etti. 


Anıtın açılışını yapan Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu, mezalime uğrayanların anısına dikilen anıttan mutluluk duyulduğunu, bu anıtın dostluk anıtı olduğunu, müzenin ise insanlığa ibret müzesi niteliğinde olduğunu söyledi.Yapılan tüm eserleri barışa, dostluğa, insanlığa adadıklarını ifade eden Bakan Mirzaoğlu, “Milletimiz büyük millettir. Devlet-millet el ele vererek her türlü zorluğun üstesinden gelmesini bilmiştir, bilmeye de devam edecektir. Son günlerde yaşadığımız deprem sonrası gelişmelerde buna bir örnektir” diye konuştu. Komşumuz Ermenistan’ın Iğdır’a yaptırılan bu anıttan ibret almasını arzu ettiklerini ifade eden Bakan Mirzaoğlu, şöyle konuştu; Türkiye Cumhuriyeti olarak her zaman barıştan, dostluktan yanayız. Komşularımızla ticari, kültürel ilişkilerimizi geliştirmekten yanayız. Afrika’ya, Avrupa’ya, Asya’ya barış tohumlarını geçmişte biz attık, yine atmaya devam ediyoruz. Bütün insanlara kültürel haklar, dini haklar verdik. Bizler Türkiye Cumhuriyeti içerisinde dost ve kardeş olarak Ermenisi ile her insanı ile barış ve kardeşlik içinde yaşıyoruz. Din, ırk, mezhep ayrımı yapmıyoruz. Biz barıştan, adaletten yanayız. Barış mesajlarımızdan anlamayanlara, topraklarımızda gözü olanlara karşı her zaman kararlı konumdayız. Dostluk elimizi tutsunlar, bu topraklara göz dikmekten vazgeçsinler. Kars’ta açacağımız Doğu Kapısı dostluk kapısı olacaktır. Iğdır Valisi Şemsettin Uzun da, anıtın yapılış kararını, 1995 yılında Iğdır’da yapılan aynı konu üzerindeki bir sempozyumdan sonra alındığını hatırlatarak, kararın uygulandığını söyledi. 


1915-1920 yılları arasında Iğdır’da yaklaşık 80 bin kişinin Ermeniler tarafından hunharca katledildiğine dikkat çeken Vali Uzun, şöyle devam etti. "Madur olan biziz, Katliama uğrayan da biziz. Ama görüyoruz ki, Ermeniler işi ters göstermeye çalışıyorlar. Katliamı onlar yapmış. Dünyada yaklaşık 20 yerde sözde soykırım anıtları yapmışlar, yapmaya da devam ediyorlar. Türkiye Cumhuriyeti haklı davasını dünya platformunda anlatamamıştır. Soykırıma uğradığı gerçeğini dünyaya kabul ettirememiştir. Ermenilerin amacı, Türkiye’yi uluslar arası platformda başarısız kılmaktır, sonra da tazminata mahkum etmektir, daha sonra da toprak istemektir. Bizim Ermenilerden toprak talebimiz yoktur. Asla da olmayacaktır. Ama Ermeniler için kan ve toprak talebi devam etmektedir. Ermenilerin, büyük Ermeni devleti kurma hayalleri hala devam ediyor. Bunu simgeleyen belgeler vardır. Bölücü örgüt PKK terör örgütü de aynı rüyayı görmektedir" demiştir.


Soykırım anıtının mimarı Prof.Dr. Cafer Alioğlu Giyasi de yaptığı konuşmada, yükselen anıtın Ermenilerin tüm iddialarını çürüttüğünü bildirdi. Giyasi şöyle dedi; "Soykırım anıtı için seçilen yer Iğdır şehrinin Doğu girişinde, yani Azerbaycan, İran ve Ermenistan’dan gelen yolların kavşağıdır. Üçgen biçimli arazinin sahası 1.3 hektardır. Bu yerin anıt inşası için seçilmesinde amacımız Iğdır’a komşu ülkelerden gelen misafirleri ilk olarak bu anıtla karşılamaktır. Anıtın ilerisinde bir de müze bulunmaktadır. Müzeye giriş kapısı Türk Selçuklu mimarlık geleneğine dayanan taç kapı şeklindedir.Suni tepe kurganın ortasında 36 metre olan kılıç topağı yükseliyor. Türkiye devleti simgesi ve bayrağında olan beş köşeli yıldızı yükseliyor. Anıtta yapılan kılıçların sayısı beştir. Onlar planda beş köşeli biçim yaratıyor. Üstten bakıldığında kılıç topağı Türkiye devleti simgesi ve bayrağında olan beş köşeli yıldız gibi görünüyor. Tepede beş köşeli yıldızın her ucundan bir Türk kılıcı yükseliyor ve onların uçları yukarıda birleşip bütünleşiyor" diye açıklama yapmıştır.



IĞDIR – HAKMEHMET KÖYÜ TOPLU MEZAR KAZISI RAPORU


Iğdır’ın 12 km. kuzey-batısında yer alan Hakmehmet Köyü’nde 1919 olayları sırasında katledilen Türkler’e ait bir kuyu-mezar olduğu ilk kez, köylülerin anlatımları sonucu, Prof. Dr. Enver Konukçu tarafından tespit edilmiştir. Buradaki araştırmaların tarihi belgelerle de doğrulanması üzerine, mezarda bilimsel kazı yapılması kararlaştırılmıştır. Iğdır’da 5-7 Ekim 1999 tarihlerinde düzenlenen “21. yy’a Girerken Tarihe Dostça Bakış: Türk – Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu” çerçevesinde gerçekleştirilen kazı çalışmasına 6 Ekim’de başlanmış ve çalışma şartlarının güçlüğü nedeniyle kazı 7 Ekim’de de sürdürülmüştür. 


Kazı çalışmaları Atatürk Üniversitesi’nden Arkeolog Prof. Dr. Cevat Başaran, Dr. Ali Yalçın Tavukçu ile Arş. Gör.Etan Küçükefe ve Hacettepe Üniversitesi’nden Antropolog Yrd. Doç. Dr. Yılmaz Erdal’dan oluşan teknik ekip tarafından yürütülmüştür. Çalışmalara Hakmehmet Köylüleri de katkıda bulunmuştur.


Hakmehmet Köyü meydanında bulunan ve üzerinde bir yazıt yer alan kuyunun önce yüzeyden ağzı tespit edilmiş ve yarım-daire açma metoduyla kazılmasına başlanmıştır. Üstteki yaklaşık 1.00-1.50 m’lik dolgu toprağın kaldırılmasından sonra, 0.90-1.00 m’lik kuyunun ağzı tam olarak ortaya çıkmıştır. Kuyunun ağız kısmının üç sıra moloz taşlarla örülü ve üzerinin de sonradan yerleştirilmiş bir beton tablayla kapatılmış olduğu tespit edilmiştir. İlk 8 m.’de herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. 11. m’de, iri blok taşlarla birlikte bir mandanın kafa isketeli ortaya çıkarılmıştır. Bu iskeletin kafasında muhtemelen kurşunla açılmış bir delik olduğu görülmüştür. 


Çalışma zemininin olumsuzluğu nedeniyle ilk gün çalışmalarına ara verilmiştir.İkinci gün öncelikle açma genişletme çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında iki kez köy içme suyu şebekesine ait boruların patlatılması, işleri olumsuz yönde etkilemiştir. 12 m. derinliğe ulaşıldığında, kuyu zemininden su çıkmaya başlamıştır. Üstteki çapı yaklaşık 0.90-1.00 m. olan kuyunun tabanda 2.50-3.00 m’ye kadar genişlediği görülmüştür. Oldukça güç çalışma şartları altında 12 m. derinlikte gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında, üst üste yığılmış insan iskeletlerine rastlanmıştır. 


Dipteki su ve çamurun içerisinden 290’ye yakın insana ait kafatası, kol, bacak ve kaburga kemikleri ile çok sayıda iskelet parçası çıkartılmıştır. Bazı isketeler arasında iri blok taşlara da rastlanmıştır. 13 m. derinliğe kadar inilmiş olduğu halde, iskelet yığınının devam ettiği gözlenmiştir. Ancak suyun gittikçe yükselmesi ve kuyu tabanını aşındırması, göçme tehlikesi yarattığından çalışmalar durdurulmuştur. Toplu mezarın tespitine yönelik çizimlerin yapılması, fotoğraf ve slayt çekimlerinin ardından kuyu tekrar kapatılmıştır.


Hakmehmet köyü kuyu-toplu mezarında sadece insan iskeletleri bulunmamış 12. m.’de, üzerinde bronz düğme bulunan üç kumaş parçası, biri tam ikisi yarım üç mermi kovanı, 2 mermi çekirdeği, 1 hançer yüzü ve bir de akik tespih boncuğu ele geçmiştir. Maddi bulguların yanı sıra ele geçen iskeletleri bazılarının üzerinde kurşun patinalarına rastlanması, bunların ölmeden önce yoğun baskı altında kaldıklarını göstermektedir.


Kuyu – mezar çalışmalarında 13. m. derinlikte ele geçen insan iskeletleri ve bunlara ait maddi bulgular, burada bir katliam yaşandığını belgelemektedir. Bugüne kadar açılan Iğdır – Oba Köyü, Erzurum – Alaca köyü, Yeşilyayla ve Tımar Köyleri; Kars – Subatan ve Van – Zeve toplu mezarlarından farklı bir mezar türünün, Hakmehmet Köyü’nde ortaya çıkarılan kuyu mezar olduğu görülmüştür. 


Normalde 1.50 – 2.00 m. derinde bulunan gömülere karşı Hakmehmet kuyu mezarı, 12-13 m. derinde kendiliğinden oluşmuştur. Buna göre köyün masum insanlarını kadın-erkek, çoluk çocuk demeden katleden Ermeniler, ceset yığınından kurtulabilmek için köyün su kuyusunu kullanmışlardır.


Baş aşağı 13 m. derinlikteki kuyuya atılan yarı canlı insanlar dışarıya çıkmasın diye, üzerlerine iri blok taşlar atılmıştır. Böylece dışarıdan bakıldığında bir hayvanın içeriye düştüğü görüntüsü verilmek istenmiştir. 


Sonuç olarak, mezar taşında 51 neferin mezarı olarak belirtilen Hakmehmet Köyü kuyu-mezarı kazısı, hem tarihi olayları bütün gerçekliğiyle gün yüzüne çıkarmıştır, hem de, Ermenilerin bölgede gerçekleştirdikleri soykırıma ulaşan katliamın yeni bir boyutunu ortaya koymuştur.

linkten alıntıdır.











ANIT:
Eski Türk askerlerinin, savaştan önce kendi kılıçlarını rüzgâr, yağmur ve yıldırımlar altında keskinleştirme töreni varmış. Ağrı dağı eteklerinde yükseltilen temsili kılıçlar da, böylece güneş, yağmur ve rüzgâr altında keskinleşek. Millî hedefleri “bir gün Ağrı Dağı çevresini ele geçirmek” olan Ermeniler, şimdi Ağrı Dağı'nın önünde yükselen Türk kılıçlarını görmektedirler. 


Beş dev kılıcın eğri uçları yukarıda birleşerek kubbe şeklini almaktadır. Bu haliyle de Selçuklu türbelerine benzeyen biçim ve silueti andırmaktadır. Türk – Oğuz hatıra mimarlığında sultanların, kahramanların, kumandanların, nüfuzlu şahısların mezarı üstünde kubbeye benzer türbeler dikiliyordu.  Selçuklu türbeleri geleneksel olarak yer altı serdabe (mumyalık) katı ve yer üstü kule kısmından ibarettir. Iğdır Soykırım Anıtı da iki katlıdır. Alt kat müze salonudur, üst kat ise beş kılıç figürünün oluşturduğu kuledir. Böylece Iğdır Soykırım Anıtının mimarlık mekân biçiminde, tarihin en eski çağlarından gelen Türk hatıra mimarlığının üç büyük geleneğini (kurgan, Selçuklu türbesi ve mezar taşları) birleştirip,yeni konuya ve çağdaş mimarlık inşaat taleplerine uygun bir kompozisyon oluşturulmaya çalışılmıştır. 



İnsan elindeki kılıç korkutucudur. Baş başa çatılmış kılıçlar sağlık, huzur ve barışın timsalidir. Ayrıca ülkenin, milletin savunma gücünü göstermektedir. Kılıçların keskin yerlerinin dışa yönelmesi, dışardan gelecek saldırılara karşı her zaman hazır olma anlamına gelmektedir.



Müze salonu (temsilî mezar), yukarıdan aydınlatan beş köşeli baca, kılıçlar arasındadır. Bacanın örtüsü küçük cam pramit olup çadıra benzetilmiştir. Altın rengindeki çerçeveler ve renkli camlardan hazırlanmış bu çadır, Türk bozkır mimarîsinin şaheseri olmuş Altın Çadırı simgelemektedir. Eski dönemlerde devlet hâkimiyet simgesi olan Altın Çadır üzerinde, devlet bayrağı dalgalanırdı. Yürüyüşte olan ordu karargâhının tam merkezinde dikilen Altın Çadır özel korunurdu. Anıtta da, tepesinde Türk Devletinin bayrağı dikilmiş Altın Çadırı beş kılıç korumaktadır.



Kılıcın kutsallığı, onun güzel estetik yapısına da yansımaktadır. Oldukça kullanışlı olan Türk kılıcının kabzası, çoğu zaman değerli metal ve nakışlarla süslenir, onlara özel bir estetik verilirdi. Iğdır Anıtında da kılıç kabzalarını, granit çerçeve içerisine alınmış tunç rölyefler, kabartmalar süslemektedir. Her kılıç kabzasında bozkurt, at ve çift başlı kartal kabartma figürleri tekrar edilmektedir.



Bozkurt, eski Türklerin baş totemi olup kutsal ve yol gösterici sayılmıştır. Hun İmparatorluğundan başlayarak Osmanlılara kadar bozkurt, millî sembol olmuştur. Türklerin İslâmiyeti kabulünden önce bozkurt başı, Türk bayrak ve tuğlarının ucuna alem olarak konurdu, sonraları alem hilâl ve yıldız olmuştur. Güçlü, özgürlüğe düşkün ve akıllı hayvan olan bozkurta saygı ve sevgi, Altaylardan Anadolu’ya kadar bütün Türklerde vardır. 



Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde, paraların, pulların, resmî binaların üzerine bozkurt tasviri basılmıştır. Kılıç kabzasında kurtuluş simgesi olan bozkurt rölyefinin olması millî değerlere saygı ve Atatürk ideallerine sadakat göstergesidir.


Iğdır ve köyleri 1915-1920 yıllarında Ermeni katliamlarına en yoğun maruz kalan bölgelerden biridir. O dönemde Iğdır halkının büyük bir kısmı (seksen binden fazla) katledilmiş, sağ kalanlar ise kendi yurtlarını terk etmek zorunda kalmıştır. Bu nedenle "soykırım" anıtının Iğdır’ da yükseltilmesi doğal bir talepten ileri gelmektedir. 


Yapımına 1 Ağustos 1997 tarihinde başlanmış ve 5 Ekim 1999 tarihinde hizmete girmiştir. Anıt inşaatında Türkiye'nin farklı illerinden getirilen mermerler kullanılmıştır. Ancak taşların eskimesi üzerine restorasyona tabi tutularak 2005 yılında yeniden ziyaretçilere açılmıştır.



Müzede TÜRKLERİN toplu öldürülmesini ispatlayan ve Ermeni Soykırımı İddialarını'nı reddeden belgeler ve eşyalar vardır. Müze girişinin sağ tarafındaki odada katliamlara ait fotoğraflar, sol tarafındaki odada ise soykırım araştırmaları için bir kütüphane bulunmaktadır. Müzede 570 adet kitap, 260 adet resim (cinayet resimleri), 1973-1985 yılları arasında Ermeni terör örgütü ASALA tarafından öldürülen diplomatların fotoğrafları korunmaktadır.










ERMENİ MESELESİ ÜZERİNE ÜLKELER VE IĞDIR ANITININ ANKARA'YA TAŞINMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEYEN ERCÜMENT KILIÇ (ESKİ TÜRK AMERİKAN TİCARET ODALARI BAŞKANI) İLE ;




Bekleme Odası: Gürbüz Evren ile












                                                         






   HATIRLA; HATIRLAT
ANKARA'YA DA BİR TÜRK SOYKIRIM ANITI DİKİLMELİDİR.






İLGİLİ ADRESLER: