General James G.Harbord'un Raporu ve Atatürk ile Buluşması
General HARBORD |
1919 sonbaharında Ermeni iddialarını incelemek ve tavsiyede bulunmak üzere, Amerikan Başkanı Wilson, Anadolu'ya General James G.Harbord liderliğinde bir Amerikan soruşturma komitesi göndermiştir.
1919 Eylül ve Ekim aylarında Türkiye'de incelemeler yapan Harbord heyeti, vardığı sonuçları bir rapor halinde ABD Kongerine sunmuştur.
"Türkler ile Ermenilerin barış içinde yüzyıllarca yan yana yaşadıkları , techir sırasında Türklerin de Ermeniler kadar acı çektikleri, Türk köylerinin yakıldığı ,savaşa giden Türk köylülerinden en çok %20 'sinin geri dönebildiği , I.Dünya Savaşı'nın başlangıcında Ermenilerin Türkiye Ermenistanı denilen bölgelerde hiçbir zaman çoğunlukta olmadıkları, techir edilen Ermenilerin geri dönmeleri halinde tek bir yerleşim merkezinde dahi çoğunluğu oluşturmayacakları , geri dönen Ermenilerin tehlike içinde bulunmadıkları ve olaylara ilişkin acıklı ve korkunç iddiaların doğru olmadığı tespit edilmiştir."
ABD Kongresi bu rapor üzerine Ermenistan'a mandater olunmasını reddetmiştir. 10 Ağustos 1920'de Ermenileri bir kez daha umutlandıran Sevr Antlaşması imzalanmıştır. Antlaşma, Osmanlı Devletinin Ermenistan'ı özgür ve bağımsız bir devlet olarak tanımasını hükme bağlamış, sınırın tespitini ise Başkan Wilson'un hakemliğine bırakmıştır.
Bilindiği üzere Sevr Antlaşmasının imzalandığı 10 Ağustos 1920'de Türkiye'de biri İstanbul'da Osmanlı Hükümeti , diğeri Ankara'da Meclis Hükümeti olmak üzere iki Hükümet bulunmaktadır. Sevr'i imzalayan Osmanlı Hükümetidir. Mustafa Kemal'in Ankara Hükümeti "Ermeni Sorunu" nu yakında kendi başına halledecektir.
ABD Kongresinin Ermenistan için mandaterliği kabul etmemesinden sonra, Kafkas Ermeni Cumhuriyetine bağlı düzenli birlikler ve çeteler 1920 Haziranında Türkiye'ye karşı saldırıya geçmişler, Eylül'de bu kez Mustafa Kemal'in Ankara Hükümeti karşı taarruz emretmiş ve Türk kuvvetleri Ermenileri ağır yenilgilere uğratarak Kars dahil bütün Türk topraklarını kurtarmışlar ve sınırı da aşarak Gümrü'ye girmişlerdir.
Bu yenilgi karşısında Ermeni Hükümetinin barış istemesi üzerine 3 Aralık 1920'de Gümrü Antlaşması imzalanmıştır. Ermeniler bu antlaşma ile Sevr'in geçersiz olduğunu kabul etmişler ve Türkiye'ye yönelik toprak taleplerinden resmen vazgeçmişlerdir.
Ancak bu antlaşma onaylanmadan Kızıl Ordu Erivan'a girmiş ve Sovyet Ermeni Hükümeti kurulmuştur. Erivan'da yönetim Vratzian'ın 18 Şubat 1921'de giriştiği ayaklanma ile tekrar Taşnakların eline geçmiştir. Vratzian Hükümeti 18 Mart'ta Ankara'ya bir heyet göndererek Ankara Hükümetinden Bolşeviklere karşı yardım istemiştir.
Tarihin ne garip cilvesidir ki, daha 2 yıl önce Doğu Anadolu topraklarını ilhak ettiğini açıklayan Taşnak Hükümeti bu kez varlığını devam ettirebilmek için Ankara'nın yardımını talep etmektedir. Bu Taşnak Hükümeti uzun ömürlü olamamış ve Sovyetler Erivan'da yeniden iktidarı ele geçirmişlerdir. Türkiye 16 Mart 1921'de Sovyetler Birliği ile Moskova Antlaşmasını imzalamış ve bugünkü Türk-Sovyet sınırı çizilmiştir.
Bu antlaşmanın tamamlanması amacıyla bu kez 13 Ekim 1921'de Sovyet Ermenistan'ı ile Kars Antlaşması imzalanmıştır. Her iki antlaşmada da Sevr'in tanınmadığına ilişkin hükümler yer almaktadır. Böylece , Taşnak Hükümetinden sonra, Sovyet Ermeni Hükümeti de her türlü talepten vazgeçmiş olmakta ve Sevr'in geçersizliği bir kez daha belgelenmektedir.
Ardından Güney Cephesi de 20 Ekim 1921'de Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşması ile tasfiye edilmiş ve Fransız kuvvetleri beraberlerinde getirdikleri Ermeni lejyonunu ve mahalli komitecileri yanlarına alarak çekilmişler, mahalli Ermeni halkının büyük kısmını da adeta zorla beraber götürüp Lübnan'a yerleştirmişlerdir. Aynı olaya Hatay'ın anavatana katılmasında da şahit olunacaktır.
24 Temmuz 1923'de imzalanan ve Sevr'in yerini alan Lozan Antlaşmasında ise Ermeniler hakkında hiçbir hüküm yer almamıştır. Böylece mesele Lozan'da bütünüyle çözümlenmiş olmakta ve Ermenilerin bugün Sevr'e dayalı olarak birtakım iddialarda bulunmaları da hiçbir anlam taşımamaktadır.
Arşiv belgelerine göre 1914 ila 1921 arasında Ermeniler tarafından katledilen ve resmi olarak sayımı yapılabilen Müslüman nüfusun sayısı 518.000'dir. Sayısı tespit edilemeyenlerle birlikte bu rakam tahminen 2 MİLYONU bulmaktadır.
(TC:Başbakanlık Devlet Arşivleri, Yayın No:23,24,34,35)
alıntıdır, raporu... İngilizce olarak okuyabilirsiniz.
ATATÜRK VE KILIÇ ALİ |
"TARİH BAŞA SARIYOR"
Hulki Cevizoğlu'nun 2008 makalesinden
“Atatürk’ün sırdaşı” Kılıç Ali’ye göre, çok önemli yetkilerle donatılmış General Harbord’un Sivas’a gelişi, “tarihin akışını değiştirecek” kadar önemli idi.
Amerikan Kuvvetleri Başkomutanı General Pershing’e tanınmış fiilî yetkilerle donatılmış General James C. Harbord’un Sivas’a gelişi, Kılıç Ali’ye göre “tarihin akışını değiştirecek” kadar önemli idi. Kılıç Ali’nin şu sözleri çok dikkat çekicidir:
“Bir gün gelir de, Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin ilk günleri hislerden arınmış ve gerçek değeriyle yazılırsa, bu buluşma, Türkiye Cumhuriyeti’ne imkân veren temel olaylardan biri olarak yerini koruyacaktır.”
“Atatürk’ün sırdaşı” Kılıç Ali, Amerikan generali ile Mustafa Kemal’in buluşmasıyla ilgili şu çarpıcı açıklamalarda bulunuyor:
“Denilebilir ki, yüzyılımızda hiçbir gizli konuşma, 22-24 Eylül 1919 gün ve gecelerinde devam eden Sivas Mülakatı kadar, olayların akışını değiştirmemiştir!
... Gözlerimiz yollarda Amerikan generalini heyecanla beklemiştik. Çünkü her an vazgeçebilir, Sivas’a uğramaz, yoluna devam ederdi. Bu yol, Amerika-İngiltere-Fransa’nın kurulmasını kararlaştırdıkları ve sınırlarının içinde bugün yedi ile sığabilmiş aziz topraklarımızın da bulunacağı Büyük Ermenistan’la noktalanıyordu.
... Dünya Savaşı’nda bizim de kendilerine karşı dövüştüğümüz İtilaf Devletlerinin (İngiltere-Fransa-Rusya-İtalya ve daha sonra Amerika) kesin zaferinin asıl sahibi, savaşa son olarak katılan Amerika’ydı.
Tehlike büyüktü
... Yeni Ermenistan Devleti’nin kurulması kararı, Amerikan Senatosu’nun onayından geçmişti.
... Harbord’un görevi, yeni Ermeni Devleti’nin kurulacağı yerleri görmek ve raporunu Kongre’ye sunmaktı. Tehlike gerçekten büyüktü.
... İstanbul’da Türk milliyetçileri harekete geçmişler, Harbord’la temas kurmuşlar (...) uzun uğraşlardan sonra Harbord’un Sivas’a uğraması sağlanmıştı.
... İtiraf edeyim ki; Amerikalı generalin Sivas’a geleceği öğrenildikten sonra, Paşa’nın bu ziyarete verdiği farklı önemi ve yaptığı hazırlıkları bizler yadırgamıştık.
Mustafa Kemal takdim etti
... Reşit Paşa’yı, hükümeti temsil eden kişi olarak generale bizzat Mustafa Kemal takdim etti. Böylelikle, Sivas’ta, kendisinin başında olduğu hareketin, ülkeyi ve milleti temsil ettiğini anlatmak istiyordu.
... Haksız iftiraların ve olumsuz propagandaların etkilerini Yeni Dünya(Amerika) insanlarının kafasından silmek zorundaydık. Paşa’nın, Harbord’un gelişine neden bu kadar hassasiyet gösterdiğini, zaferden sonra, Amerika’nın yine bir asker olan ilk Büyükelçisi General Sherrill’i kabul ettiği günün ertesinde kendisinden dinledim. Amerikan Büyükelçisi’ne Türk Ulusal Mücadelesi’ni bütün evreleriyle anlatmış olan Paşa, soruma şu yanıtı vermişti:
’Amerika, sahip olduğu olanaklarla bir dünya devleti... Temsil ettiği özgür düşünce felsefesiyle de bize yakın... Türkler’i ve Türkiye Cumhuriyeti’ni olduğu gibi tanırsa aramızda gerçek bir dostluk kurulur ve bu dostluk iki taraf için olduğu kadar, dünya için de hayırlı olur. O günlerde General Harbord’a gerçekleri anlatmayı başaramasaydık, çözümü güç oldu bittilerle karşılaşabilirdik.’ ”
Mustafa Kemal, “Bu yabancılara her hareketinizle, ülkenin sahibi olduğunuzu hissettireceksiniz. Asıl göreviniz budur...” düşüncesindeydi.
*(Atatürk'ün sırdaşı Kılıç Ali'nin Anıları-İş Bankası yayınları)
*General Harbord meets ATATÜRK İngilizce olarak okuyabilirsiniz.
ABD BELGELERİNDE "SORUN" YOK, ONLARA HATIRLATALIM...!!!
İLGİLİ ADRESLER: