Translate

30 Mayıs 2012 Çarşamba

ERMENİ SORUNU UYDURMADIR-PROPAGANDADIR






"Ermeniler, Türklere çamur atmak için, kirli kampanyalarını tüm dünyaya yaydılar. 
Her Şey Propaganda içindi , gerçeklerin hiçbir anlamı yoktu."   ERİCH FEİGL




Yazı hayatına öğrencilik yıllarında başlayan Prof. Feigl, kısa bir süre sonra belgesel film yapımına yönelmiş. Ortadoğu, Uzakdoğu, Orta Asya ve Amerika kültürlerini ve dinlerini inceleyen Prof. Feigl,bütün dünyada büyük yankılar uyandıran belgesellere imza atmayı başarmış.


Kitap ve filmleri için yaptığı araştırmalar sırasında karşılaştığı 1915 olayları dikkatini çekmiş ve bu konuyu incelemeye başlamış. O sırada, 1984’te Viyana’da yakın arkadaşı olan Türk Çalışma Ataşesi Erdoğan Özen ASALA teröristleri tarafından kurşunlanarak öldürülmüş. Bu cinayet Prof. Feigl’ı çok etkilemiş. Bunun üzerine Ermeni terörü ile ilgili olarak ‘A Myth of Terror’ adlı bir kitap yazmış ve daha sonra da bunun filmini yapmış. Erich Feigl’a yaptığı başarılı çalışmaları nedeniyle Avusturya Cumhurbaşkanı tarafından ‘Profesör’ unvanı verilmiş.


Prof. Feigl, panelde yaptığı konuşmasına 80 milyon Türk’ün Ermeni yalan ve iftiralarına karşı mücadele edememesine şaşmamak gerektiğine işaret ederek başladı. Böylece hepimizin yüreğini daraltan gerçeği dürüstçe dile getirdi. ‘Türkiye Ermenilerin yürüttüğü psikolojik savaşa ne yazık ki karşı koyamıyor’ dedi.


Oysa Ermenilerin ileri sürdüğü rakamların gerçek olmadığını, 1.5 milyon Ermeni’nin öldürüldüğü iddiasının saçma olduğunu söyledi. Çünkü bütün Osmanlı topraklarında 1.7 milyon Ermeni’nin yaşadığını, bunların 700 binin tehcire gönderildiğini özellikle vurguladı. Prof. Feigl, Ermenilerin sürgündeki başkanı Bogos Nubar’ın ‘Biz savaşın bir tarafıydık. Savaşın içindeydik’ şeklindeki itirafını içeren bir belgeyi ilk kez açıkladı ve şöyle dedi:


‘Bu belgeyi bulmam gerçekten büyük bir şanstır. Çünkü Ermeniler kendilerini zor durumda bırakacak bütün belgeleri maharetle ortadan kaldırmayı başardılar.’

Ünlü Avusturyalı yazar ve film yapımcısı daha sonra şu çarpıcı öneriyi dile getirdi: ‘Soykırım konusunda tartışma olmaz. Bu kabul edilemez. Ermenilerin iddialarını bir kez tanıdınız mı arkasından tazminat ve toprak talepleri gelir. Bunu kesinlikle yapmayın. Soykırımı sakın tartışmayın.’


Prof. Feigl sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Rica ediyorum, Avrupa Birliği’ne teslim olmayın. Son gelişimden sonra şunu gördüm ki gelişmeniz gerçekten muhteşem. İnanın Avusturya’da bizim böyle bir üniversitemiz yok.’ (Prof. Feigl panelin yapıldığı İstanbul Teknik Üniversitesi’ni kastediyor.)


Türk toplumunu ‘Mahcup davranmayın’ diye dostça uyaran Prof. Feigl, 1915 olaylarını derinlemesine araştıran ve konuyu en ufak ayrıntısına kadar bilen bir insanın güveni içinde konuşmasını şu çarpıcı sözlerle noktaladı: ‘Bu topraklar sizin. Siz Malazgirt Savaşı’ndan bu yana değil, tam 10 bin yıldır bu topraklardasınız. Unutmayın ki bu, Çatalhöyük’teki kazılarda elde edilen bulgularla kanıtlandı.’  (alıntıdır)






Erich Feigl - Ermeni Mitomanyası 


"...Ermeniler, Türklere çamur atmak için,kirli kampanyalarını tüm dünyaya yaydılar. Her Şey Propaganda içindi, gerçeklerin hiçbir anlamı yoktu..." "...Katliamın arkasındaki en güçlü motivasyon sebebi,dini inanç ve entelektüel üstünlüğün  yanı sıra kıskançlık olmuştur. 1915 yılında Doğu Anadolu’da, Rusya’nın desteğiyle, Osmanlı Ermenileri büyük bir ayaklanma başlattı.  St. Petersburg, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki katliamlarla ilgili çok planlı ve tamamen kurguya dayalı yanlış bir bilgilendirme propagandası yürütüyordu.  Ama Osmanlı Müslümanlarının çektiği acılarla ilgili  tek bir kelime bile kullanmıyorlardı, çünkü ABD’deki  Protestan mezhepleriyle birlikte, bu acıların sorumlusu kendileriydi. Propagandalarının amacı, halkın dikkatini, kendi  iğrenç eylemlerinden başka tarafa çekmekti..."


TÜRKÇE e-kitabına erişim










"Bugüne kadar, Ermeni teröristlerin kışkırttığı ayaklanmalarda ölen Müslümanların akibetini kimse sormamıştır."




HAiKLER BU BÖLGEDE HiÇBiR ZAMAN ÇOĞUNLUK DURUMUNDA OLMAMıŞLARDıR.












A Myth of Teror

“…We must not forget that the Moslems were originally in the majority throughout the region, including of course the area of the later "Republic of Armenia…”


ENGLİSH e-book
more about Erich Feigl






Profesör Erzen'e göre, Hurrianlar ve Urartuların kökleri aynı antik Dooğu anadolu Kalkolithik kültüre dayanıyor ve Semitik ya da Hind-Avrupa gibi bir dil değil de eklemeli Asya dillerinden birine sahip aynı ırkın iki kolu olabilirler. Aslında, kök kelimeye ön ekler koyarak kelime üretme kabiliyeti dolayısıyla, Urartuca'nın URal-Altay dilleriyle benzerlikleri vardır.


Dahası, Hurrian ve Urartuların tanrı ve tanrıçaları aynı kökten geliyor. Örneğin, Urartuların baş tanrılarından biri olan Teişeba, Hurrianların Fırtına tanrısı olan baş tanrı Teşup'tur. Bu tanrıların eşleri de Huba ve Hepat'tır. Urartuların güneş tanrısı Şivini, Hurrian tanrısı Şimigi'dir. Urartuların başkenti olan, bugün Van şehri içindeki "kale"nin adı Tuşpa'dır ve adını tanrıça Tuşpuea'dan alır.


Bulunan en eski Urartu çivi yazısı yazıtlar MÖ.9.yüzyılın sonuna aittir. Ancak İskitler tarafından yerle bir edilen Urartu şehri Teishebaini'nin (Karmir Blur) yıkıntıları arasında Aramaik yazıtlar da bulunmuştur. Kültür ve medeniyetle birlikte Urartu yazısının çevre halklar üzerindeki etkisinden, şu notu düşen Profesör Frye da bahsetmektedir:


"Achaemenid sanatının, mimarisinin ve hatta devlet protokolü ve yazısının kökler Urartu'da aranmalıdır."


Aşağıda Urartu tanrı ve tanrıçaları, şehirleri, kralları, hükümdarlık sıralarına göre verilmiştir. Aram/Aramu (MÖ.840) , Lutipri (1.Sarduri'nin babası), 1.Sarduri (MÖ.830-825), İşpuini/Uşpina (MÖ.825-815), 1.Menua (MÖ.815-790), 1.Arişti (MÖ.790-765) , 2.Sardur (MÖ.764-735), 1.Rusa (MÖ.735-714), 2.Argişti (MÖ.714-865), 2.Rusa (MÖ.685-645), 3.Sarduri (Mö.645-635?), 4.Sarduri (MÖ.635??), Erimena (3.Rusa'nın babası) ve 3.Rusa (MÖ.7.yüzyılın son yılları), hepsi Türkçe kelime ve sentaks ile açıklanabilir.


Arzashku : Urartu kralı Arame'nin başkenti Arzashuk Türk. Arz-azuk "kutsal toprak, kutsal şehir", Arapça'dan alınan arz "dünya" ve Türk Azuk/Uzuk "kutsal, mukaddes".


Erebuni: muhtemel 1.Arişti tarafından kurulan Urartu şehri, "Türk Er-e-bunu" "Ben inşa ettim bu (şehri) insanlar için".


Sarduri/Sardur: Üç Urartu kralının ismi. 1.Sardur (MÖ.840-830), bugün Van Kalesi olarak bilinen Tuşpa şehrini inşa eden, Urartu krallığının gerçek kurucusu. Türk-FArs "zirvenin sahibi, general, komutan" sümer-Fars: başkan, baş, üst, zirve.


Urartu: Urartiyanlara Asurların verdiği isim Türk. Unaru "adam/insan;kamil insan" veya Uri-rtu "merkezdeki adamlar, ordudaki adamlar; veya (G)ur-arti ="mükemmel Oghur" veya Ur-arti = "mükemmel Hurrianlar" Türk ile. Ortu/Ordu "kralın şehri, saray, merkez, ordugah, ordu" Sümerler, Hurrianları Uri adıyla bilirdi.


Bugün Çavuştepe köyü olarak bilinen, Urartu köyü ile hemen hemen aynı yere kurulmuş olan Sardurihinili'de Afif Erzen'in yaptığı kazılarda bulunan mesaj çok açıktır:


"Görülüyor ki, burada, - ermeni mezar taşları haline getirilen Urartu yazıt taşlarından başka hiçbir Ermeni yerleşim izi yoktur."


Antik çağlarda, Anadolu'nun farklı bölgeleri için birçok isim kullanılmıştır ve bu isimler aynı zamanda, her bir bölgede yaşayanlar için de kullanılmıştır. Paphlagonia, Pamphylia ve Kapadokya. Bu bölgelerde yaşayanlar, aynı kabilenin mensupları değildir. Sadece yaşadıkları yerin adına dayanarak aynı ismi almışlardır. Diğer birçok yer gibi "Ermenistan" ismi de coğrafi bir bölgeyi gösterir, insanları değil. Ermeniler, kendilerine kendi dillerinde "Haik" derler. Bu da, soylarının geldiği yeri deği, Ermenistan olarak bilinen yeri işaret eder.


"Haik"ın tekili "Hai" dır. Geldiği yer tam olarak belli değildir. Bütün her şey, Batı'dan göç ettiklerini ve sonunda, küçük gruplar halinde Fırat'ın doğusuna yerleştiğini göstermektedir. Ermenilerin dilinin büyük bir bölümü Hind-Avrupa ailesindendir. Ancak göçten sonra Aryan-olmayan Anadolu dilleriyle karışmıştır. Die vorgeschicht-lichte Mittelmeervolker adlı kitabın yazarı J.Karst gibi akademisyenler, Ermeni veya ilk-Ermeni kabilelerin bir zamanlar, Kuzey Ege'de, kuzey Thessaly'de, İliyra yakınlarında, diğer bir deyişle Balkanlar'da yaşadığına inanmaktadır. Ermenilerin, İliyralıların baskılarıyla Doğu'ya göçen Phrygian-Thracian kabilelerinin soyundan geldiğine dair benzer bir görüş de vardır. Ancak Ermenilerin, ilk başta Balkanlar'da veya Thessaly'de yaşadığı kesin olmasına rağmen, Anadolu'ya göç tarihleri tam olarak belirtilememektedir. İlk vatanlarındaki varlıklarıyla ilgili HİÇBİR İZ bırakmamışlardır ama göçün MÖ.6.yüzyıldan önce olmadığı ve Anadolu'ya bu tarihten önce gelmedikleri KESİNDİR.




DOĞU ANADOLU’NUN TARİH ÖNCESİ KÜLTÜRLERİ:
ANADOLU’NUN TARİHİNİ ANLAMAK İÇİN BİR ANAHTAR


Jeopolitik açıdan bakıldığında, Doğu Anadolu, dünya tarihinde anahtar bir rol oynamıştır. Güneyinde Mezopotamya (Fırat ve Dicle nehirlerinin suları Doğu Anadolu dağlarından doğarlar), doğusunda İran, kuzeyinde Kafkasya, batısında Orta Anadolu vardır. İçinde Urartu ve onların atası olan Hurrianların bulunduğu, Doğu Anadolu’nun bu kültürel yapbozu son zamanlarda tamamlanmıştır. Bu bölgenin nadir konumu sebebiyle, bu kültürler çevrelerindeki İran, Mezopotamya ve Orta Anadolu ile yakın ilişki içine girmiştir. 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar, Doğu Anadolu’daki tarih öncesi yerleşim hakkında hiçbir şey bilinmiyordu. Batı Avrupa’da, antik mağara resimleri keşfedildiğinde, bunların insan eliyle yapılmış en eski sanat eserleri olduğu düşünülmüştü. Daha sonra Asya steplerinde ve Afrika’da mağara resimleri keşfedildi. Türk arkeologların, Doğu Anadolu’daki eski, yoğun yerleşim yerlerini keşfetmeleri yakın tarihtedir.


Bölgenin dağlık kesimleri, zamanın avcılarına ve besin  toplayıcılarına ihtiyaçları olan her şeyi temin ederdi: Yoğun ormanlar, bol vahşi av hayvanları ve su. Son yıllarda Doğu Anadolu’da sayısız kaya resimlerinin ses getiren keşifleri bütün dikkatleri birden, bu bölgenin erken gelişme anlayışı üzerine çekmiştir. Tanrıların, tapınanların, hayvan ve avcıların resimleri 15.000 sene öncesine kadar gidiyordu. Doğu Anadolu’daki kaya resimleri esasen dört bölgede bulundu: Malatya – Adıyaman çevresi, Kars yakınları, Van çevresi ve Hakkari dağları.


Türk Tarih Kurumu üyesi Dr. Oktay Belli, Van bölgesinde, M.Ö. 15.000 ile 7.000 yılları arasında yapılan kaya resimleri keşfetti. Yedisalkım bölgesinde, Hakkari’nin dağlarında, vadi zeminin çok yukarılarındaki mağaralarda da tarihöncesi tanrı resimleri vardır. Bu sanat eserlerini yaratan insanlara baktığımızda, çok belirgin işaretler olduğunu görürüz. Benzer kaya resimleri, Doğu Azerbaycan’da, Gobustan’da, Altay bölgesinde ve Sibirya’da da bulunmuştur. Bu kaya resimlerinin yoğunluğu, bunların hiç şüphesiz Ön Türk kökenli olduğunu göstermektedir. Bu çizimleri yapan insanlar, erken göçmen veya yarı göçmen Türk kabilelerine mensuptu. Benzer bir sonuca, (Hakkari) Gevaruk Vadisi’ndeki ve Tirşin Platosu’ndaki stilize çizimlerden varılabilir. Gevaruk ve Tirşin’deki kaya resimleri özellikle önemlidir, çünkü Erzurum yakınlarındaki Cunni mağarasındaki ve Aizani (Çavdarhisar, Kütahya)’daki Zeus tapınağının taş bloklarındaki çizim ve sembollerle büyük benzerlikler gösterirler. Bunlar, bölgedeki antik Türk klanlar tarafından yapılmıştır. Son keşifler göstermektedir ki, tarih öncesi zamanlarda, Doğu Anadolu ile Azerbaycan, Sibirya stepleri ve Türklerin ilk anavatanı olan Altay dağlarının sanatsal ve kültürel merkezi arasında bir bağlantı vardır. Tarih öncesi günlerden, modern zamana kadar, göçmen ve yarı göçmen Türk ve Ön-Türk kabileleri, İç Asya ve Anadolu arasında canlı bir bağ oluşturmuştur.


Asya, yurtların yurdudur. “Yurt” kelimesi Türkçe’de hem “çadır” ve “ev” hem de “vatan” anlamına gelir. Yurtlara benzeyen arı kovanlarına Anadolu’da rastlanabilir. Urartuların atası olan ve krallıklarını Kafkasya, Urmiye Gölü ve Malatya-Elazığ civarı arasındaki bölgede kuran Hurrianların bir eseridir. Bu kültürel bölgeye birçok isim verilmiştir. Bunlardan bazıları “Kura-Aras Kültürü” ve “Karaz Kültürü”dür. Bu kültürün yaratıcıları ve geliştirenleri, Türkçe’nin de üyesi olduğu Ural-Altay dil ailesine ait bir dil konuşuyorlardı. Erken Hurri kültürü, Hurri kültürüyle birlikte, onlardan sonra gelen Urartu krallığını ortaya çıkardı. Hurrian kültürünün karakteristik bir özelliği, yarı göçmen Hurrianların yuvarlak çadırlarına benzeyen evleridir. Hurrian tipi bu yuvarlak evlerine, hâlâ Urfa ve Harran bölgesinde rastlanır. Daha sonraki, Osmanlı dönemindeki kubbeli yapılar, yurt ve arı kovanının gelişmiş halidir. Büyük kubbelerin yapımı için teknikler geliştirenler Yunanlılar ve Romalılardı ama Osmanlıların bu tekniklere adapte ettiği şevk, hiç şüphesiz, Türklerin antik yuvarlak ve çadır tercihleriyle bağlantılıdır.


Urartuların başkenti olan Van Kalesi’ndeki M.Ö. 8. yüzyıla ait çivi yazısında (Hurrian ve Urartuların ortak tanrısı Taşpuea’dan gelen) Tuşpa ismi geçmektedir. Urartu krallığının kurucusu Kral 1. Sardur’dur (M.Ö. 840-830). Aynı zamanda Van (Tuşpa) Kalesi’ni de inşa ettirmiştir. İbranilerin de değindiği “Ararat” ismi, Kurman metinlerinde “Ura-rat”, Asur metinlerinde “Urartu” olarak geçmektedir. Urartular kendilerine “Biainili” / Vainili / derlerdi. “Van” ismi buradan gelmiş olabilir.


Urartu yazıları yakın bir zamanda çözülmüştür. Urartu dilinin Asya kökenli olduğu resmen tespit edilmiştir. Türkçe gibi, eklemeli diller ailesine mensuptur. Dilbilimciler, Hurrianların Anadolu’ya Orta Asya steplerinden ve dağlarından geldiğine inanmaktadır. Urartular da Hurrianlar’la birlikte M.Ö. 3. binyılın ortalarında aynı bölgeden gelmişlerdir. Bugün artık kesin olarak biliyoruz ki, Urartu veya Hurrianlar ile Hind-Avrupa Ermeni dili arasında (göçten sonra Ermenice konuşanlar tarafından Urartu dilinden alınanlar hariç) hiçbir bağ yoktur. Ermenice, Hind-Avrupa dillerinin Satem grubuna ait iken, Urartuca, kelime köküne son ekler ekleyerek kelime üretme gibi bir özelliğe sahiptir. Bu özellik Ural-Altay dillerinde olan bir özelliktir.










Yalan atla gider, gerçek ise yürür, lakin yine de tam zamanında yetişir.
Japon Atasözü